03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Metin Üstündağ’dan ‘Şiyir Sevişgenleri’ “Memleketle soyunup, memleketle sevişiyoruz” Usta karikatürist, feylezof, şair Metin Üstündağ, kısa adıyla Met Üst, bugünlerde yeni kitabı, Şiyir Sevişgenleri’yle gündemde. Editörü olduğu Penguen dergisinde çizdiği Pazar Sevişgenleri’nin takipçisiyken, şimdi de bizi Şiyir Sevişgenleri’nin müdavimi yapıyor. Yasakmeyve şiir dergisindeki karikatürlerinden bir seçme olan bu yeni kitabında Met Üst, mürekkep yalamış karakterlerinin üzerinden memleket sorunlarına getiriyor sohbetleri. Biz de bu sohbetlerden bir nebze nasiplenmek için, Met Üst’le yeni kitabını, sevişgen kahramanlarını, ülkemizi ve mizahı konuştuk. Ë Erdem ÖZTOP izin Penguen dergisinde Pazar Sevişgenleri’nizi okuyorduk, şimdi Şiyir Sevişgenleri nereden, nasıl ortaya çıktı? Aslında fikir benden çıkmadı. Bir gün Enver Ercan, çıkardığı Yasakmeyve dergisinin sonundaki beş sayfada istediğimi çizebileceğimi söylemişti. Fikir benim de hoşuma gidince, derginin yapısıyla ilgili çizimler yapmaya başladım. Sonradan fark ettim: Zaten Pazar Sevişgenleri’nin içindeki birçok karikatür de o türe giriyor. Kitabın adı neden Şiir Sevişgenleri değil de Şiyir Sevişgenleri? Şiirle çok ilgilenmeyenlerin, sadece şiir sempatizanı olanların, ya da şiir üzerine ahkâm kesmeyenlerin kullandığı bir ifade bu. Yasakmeyve bir şiir dergisi, benim çizdiklerimde şiyir üzerine! Daha acemi, daha naif, iyi niyetli… Bunları kapsasın istedim. Yani Şiir Sevişgeni deseydim, başka bir şey olacaktı ortaya çıkan. “BEN ANCAK SANÇO PANZA OLUYORUM” Karikatürler şiir dergisinde yayımlandı, sonra da kitaplaştı, ama birinde kahramanınız, “Ben dünyaya şiir getirmek istemiyorum,” diyor! Üzücü bir ifade, neden böyle dedirttiniz ona? Üzücü tabii. Dergiye baktığınız zaman hepsi bundan yakınıyordu zaten. 42 sayı yayımlandı. Bütün derdi, şiirin anlaşılmaması, değersiz hale gelmesi, hayatımızda artık az yer almasını eleştiren bir tavır içindeler. Dolayısıyla benim, sözünü ettiğiniz karikatürüm de bu eleştirilerin bir ucundan tutuyor, dünyanın artık gittikçe kötü bir hal almasından ötürü, bir çocuk ya da şiir dünyaya getirmek, en fazla yeni bir can sıkıntısı olabiliyor. Şiirin artık eski gücü ve etkisi yok, ne yazık ki! Eskiden liselerde şiir matineleri düzenlenirmiş. Şimdi 300500 kadar satan şiir kitaplarımız var! Enver Ercan’ın yaptığı da bir tür Don Kişotluk aslında! Ben de onun yanında Sanço Panza oluyorum! Şiirin etkisi kalmadı diyorsunuz, peki ya çizginin etkisi hâlâ o eski söz sahipliğini koruyor mu peki? Çizgi çok güçlü bir gelenekten Gırgır’dan başlatırsak geldiği için bence yükselerek çoğalıyor bu etki. Üstelik televizyon gibi, internet gibi daha pek çok dezavantajı var! İnsanlar internetten her şeyi okuyorlar artık ama biz hâlâ kâğıt üzerine yazıp çiziyoruz… İnsanların artık zamanla sıkıntısı var. Tüm bu olumsuz etkilere rağmen çizgiye rağbet gittikçe artıyor. Penguen’in tirajı gayet iyi örneğin. Gayet iyi derken… Tirajınız ne kadar? Altmış, yetmiş bin ortalamayla gidiyoSAYFA 14 S ruz. Bence iyi bir rakam bu. Daha da iyi olabilir gerçi. Bizim mizah dergilerimizi daha çok öğrenciler okuduğu için, onların sınav haftalarında örneğin biraz düşüş yaşıyoruz. Öte yandan halkımız ekmek derdinde. Hayat şartları malum. Gene de mizah dergisi okuma alışkanlığı Türkiye’de hâlâ devam ediyor, gelenek sürüyor. Şükretmek lazım belki de! Gırgır geleneğinden söz ettiniz. Etkisi hâlâ devam ediyor dedik. Gırgır zamanında beş yüz binin üzerinde satıyordu. Şimdiki mizah dergileri ise almışyetmiş bin satıyor. Büyük bir tiraj kaybı değil mi bu? O zaman tek kanal olarak TRT vardı örneğin. 70’li yıllar… Siyah beyaz bir dünya… O şartlar içinde çok satması çok normal. Bir de tek! Gırgır’ın kendi üretimini asla yadsımıyorum. Ama sonrası yıllarda üstüne konan şartları vurgulamaya çalışıyorum. Gırgır Türkiye mizahında bir devrim. Ama mizahı da günün şartları ve koşulları içinde incelemek lazım. Günümüz koşulları içinde bence verdiğim tiraj gayet iyidir diye düşünüyorum. “HERGELE ARKADAŞ” Uzun yıllardır yazıpçiziyorsunuz. Az önce de ifade ettiniz, mizah neden sürekli gençlerin takip ettiği bir sanat? Neden mesela, Penguen’i orta yaş ve üzeri de takip etmiyor? Adam olmak, kadın olmak gibi bir durumun getirisi bu! Özellikle üniversite bittikten sonra adam oluyorlar, kadın oluyorlar, çoluk çocuğa karışıyorlar. Sanki hayatlarındaki eski bir sevgili, eski bir arkadaş gibi unutuyorlar bizleri. Mizah dergileri, hergele bir arkadaş gibi, kanka muhabbeti yapan bir arkadaş gibidir. Artık, gençken büyüyenler çok ciddileşiyorlar, iş güç sahibi oluyorlar, karıkoca oluyorlar. Bence hayattan da uzaklaşıyorlar aslında! Ama sonra onları tekrar mizah dergileriyle çocukları tanıştırıyor. İmza günlerinde, çocuk ve babası geliyor; adam itiraf ediyor: “Ben Gırgır’dan bu yana mizah dergisi okumuyordum, ama çocuğum okumaya başlayınca ben de yeniden başladım sizleri okumaya,” diyor. Yani bu durum, insanların kendi hayat algılamalarıyla ilgili. Bizimle pek ilgisi yok. Ben çizerliğe başladığımdan beri üçdört kuşak yetişti neredeyse; benden yaşlılar da var, olmuş altmış yaşında, onlara da çizdim; benden çok küçük arkadaşlar da var, on üç yaşında, onlara da çizdim. Otuz yıldır bu piyasanın içindesiniz, kısa bir analiz yapsanız, mizah dergiciliğinde neler değişti? Zamanla birlikte mizahın da tonu değişti. Daha doğrusu insanlar değişti, haliyle mizah da bizler de çelik de değişti! Yani, eskiden Aziz Nesin mizahı diyebileceğimiz, toplumcu bir mizah vardı. Ama o, vicdan sahibi, rahatsız, özgür düşünceli yurttaşlara hitap eden bir mizahtı. Şimdi bambaşka bir hal aldı bu durum. Artık güce ve iktidara tapan, ekmeğinin peşinde bir güruh doğdu. Dolayısıyla o tür mizah; vicdanlara seslenen, toplumsal aksaklıklara değinen mizahın hiçbir değeri kalmadı. Çünkü bu aksaklıklar yüzünden ekmek yiyen meslekler türedi. Haliyle hayat değişince mizah da değişti, biraz daha bireyselleşti. Ya da bireyleşti diyeyim. Şimdilerde daha kişisel mizah yapılmaya başlandı. Eskiden sadece sunucular, Orhan Boran gibi fıkra anlatırdı. Ya da ikililer vardı, Ateş Böceği gi bi… Sonra gruplar geldi, Devekuşu Kabare gibi. Yıllar sonra Cem Yılmaz çıktı tek başına. Herkes standup yapmaya, kendini düşünmeye başladı. Belki hayat gailesinden kaynaklı bir durumdu bu. Sonuç olarak mizah da bu sıra içinde yerini alıp, bireyleşti. Şov dünyasında olduğu gibi karikatürde de yıldızlaşmalar oldu. Ama dergi mizahçılığı bir sosyal hizmet görevi görür. Alternatif bir okul gibidir. Dolayısıyla muhalif tarafını hiç yitirmedi ve siyasi mizah başta olmak üzere televizyon ve sahne mizahçılığı öldü, ya da etkisini yitirdi. Ama dergi mizahçılığı bu görevi sürdürüyor. Kısacası hayatla birlikte mizah da yetişti. “MEDYA ŞİZOFREN ÇINGIRAĞI GİBİ” Bahadır Baruter’le de tartışmıştık; gençler güncel siyaseti mizah dergilerinden takip ediyor artık. Bu size büyük bir yük bindirmiyor mu? Dikkatli olmak adına… Gençler ne yapsın! Onları suçlamıyorum, ihtiyar da değilim o kadar. Başka şansları yok ki gençlerin! Bir de kafaları çok karışık! Medya şizofren çıngırağı gibi… Kim ne diyor şu anda, belli değil. Birçok kanal var ve hepsi dürüst hareket etmiyor, kendi borazanlarını öttürüyorlar. Haliyle gençler neye güvensin, neye inansın. Az önce hergele, kanka arkadaşlıktan söz etmiştik. İşte tam da bu sebepten, gençler günümüzde sadece mizah dergilerine güvenebiliyor. Bir de şu var tabii, bizim çizer kadromuzda da bizi takip eden gençlerin yaşlarında çizerler yer alıyor. Haliyle onların önerilerine, tepkilerine dikkat ediyoruz. Mizah dergileri daima kendini yenileyen bir yapıda olduğu için gençlerin eleştirileri, anlayış yapıları da dergiye yansıyor hemen zaten. Yeni kitap Şiyir Sevişgenleri’nde ve Penguen’deki Pazar Sevişgenleri’nde ilişkileri çiziyorsunuz. Kadın ve erkek üzerinden yola çıkıyorsunuz. Bu sizin tarzınız hale geldi artık, değiştirmeyi düşünmediniz mi hiç? Onlar uzayda yaşamıyorlar ki; insan toplumsal bir varlıktır hesabı… Belki de o karakterler üzerinde toplum biyopsisi yapıyorum. Bir de karikatürcülerin sevdiği tabu konulardır bunlar. Hayatın her alanı mizahın konusu olabilir. Mizahın kutsalı, ayıbı, müstehceni yoktur. Sadece yapma, olaya dokunma biçimleri ve tonları vardır. Kimseye rahatsızlık vermeden, sıkıntı yaşatmadan, özelini çok fazla bozmadan, üzmeden karakterlerimi yaratıyorum. Sonuçta yatakta ya da koltukta memleketle ilgili şeyler konuşuyorlar. Biz gibi onlar da memleketle soyunup, memleketle sevişiyorlar. Soruda siz de belirttiniz; herkesin bir üslubu vardır. Benim de bu şekilde çizerek bir üslubum oldu. ? Şiyir Sevişgenleri/ Metin Üstündağ/ Sel Yayıncılık/ 160 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1039
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle