Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T rof. Dr. Mustafa İsen’in Türk edebiyatının Balkan boyutunu incelediği, “Varayım Gideyim Urumeline” (Kapı Yayınları) kitabının adını her okuduğumda çok sevdiğim türküsünü mırıldanmaktan kendimi alamıyorum. 2008’de vefat eden Prof. Dr. Müberra Kuruca Işıksoluğu’nun çalışmasını eşi Dr. Mehmet Ali Işıksoluğu yayımlamış: “Geçmişten Günümüze Tirebolu ve Bada (Özlü) Köyü (Geçmişi, Kültürü, Yaşamı ve Dil Özelikleri)”. “Günümüzde ve gelecek kuşaklar arasında köklerini, dedelerini, ninelerini, nereden geldiklerini, nasıl yaşadıklarını, yöre ağzını, türküleri, özetle yöre kültürünü merak edip okuyanlar olacağına inanıyorum.” diyen Müberra Hanım’ın inandığı doğrulara inanan Emrullah Güney ve Hüseyin Güney de Nevşehir yöresinden derlenen yaşanmış olayların öykülerini “Nevşehir Folkloru 2” adlı kitapta toplamışlar. Alkışlanası bir başka çalışmayı da M. Türker Acaroğlu yapmış: “Azınlıkların ve Yabancıların Aldığı Türkçe Adlar ve Soyadlar Sözlüğü” (IQ Kültür Sanat Yayıncılık). Kitap, “Bunlar bize atalarımızın yadigârıdır.” diyerek Türkçe adlarına ve soyadlarına sıkıca sahip çıkan, onları kendi anadillerindeki adları ve soyadlarıyla değiştirmek istemeyen Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ile yabancılardan yaklaşık 2000 kişi üzerine dilbilimsel ve yaşamöyküsel bilgiler içeriyor. ekir Coşkun, coşkulu bir kalabalığa konuştu bugün. Giriş, koridorlar, hatta sahne, her yer doluydu; birçok kişi B de ayakta dinledi konuşmayı. Lozan Antlaşması’nın 86. yıldönümü nedeniyle İsmet İnönü Kültür Merkezi’ndeki (Ayvalık) toplantıda alkışlarla karşılandı, alkışlarla uğurlandı Bekir Coşkun; sözü yer yer alkışlarla kesildi. Toplantıdan sonra yakınlardaki bir çay bahçesinde verdiğimiz mola sırasında da Bülent Cumhur Özsöz ve eşiyle tanışma, söyleşme fırsatı buldum. Bülent Cumhur Özsöz, müzisyen, keman sanatçısı, benim Ayvalık İstanbul arasında telef olduğum günlerde Ayvalık Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yararına bir de konser vermiş. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nden emekli; şimdi Haliç Üniversitesi’nde “Batı müziği, solfej ve nazariyat” dersleri vermekte. Eğitimin içinde bulunduğu durumdan yakınmalarımı okudukça Bülent Bey bana bir anısını anlatmak istermiş hep. Bu fırsatı sonunda yakalamış olduk. Çorum İlköğretmen Okulu’nda öğrenciyken Türkçe derslerine Adnan Binyazar ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER geliyormuş. Daha Binyazar’la tanışmadan önce sınıfa, “Herkes yanına beş lira alsın, bahçeye gelsin. Öğretmeniniz sizi orada bekliyor.” diye bir haber ulaşmış sınıfa. Ders yılının başı olduğu için herkesin parası varmış. Beşer liralarını alıp bahçeye çıkmışlar. Adnan Bey, onları almış doğru Çorum Halk Kütüphanesi’ne götürmüş. O beşer liralarla kütüphaneye üye olmuş çocuklar. Yıl içinde de Binyazar, herkesin okuduğu kitabı izler, kitap hakkında söyleşirmiş öğrencileriyle. Hatta, notlarını da okudukları kitapları değerlendirerek verirmiş. Türkçe, edebiyat öğretmenlerimizin zihninde bir ışık yakar mı bu anı? Olabilir diye anlattı Bülent Bey; ben de o yüzden burada yer verdim. r. Muhteşem Gedizlioğlu, Jose Saramago’nun son günlerde okuduğu birkaç kitabında, tümcelerin sonunD da nokta değil de virgül kullanıldığını görünce merak etmiş. “Cümleleri ayırmak için genellikle virgül kullanılmış ki bu da alışana dek okumayı çok güçleştiriyor.” diyor. Saramago hakkında küçük bir araştırma yaptığımda şunları öğrendim: Bu uygulama yazarın bir yazım özelliği olarak kabul ediliyor. Jose Saramago, genel olarak nokta, tırnak, konuşma çizgisi, noktalı virgül, iki nokta gibi işaretleri pek kullanmaz; ayraca pek az yer verir; çok az paragraf yaparmış. Özellikle “The Cave” (Mağara) adlı romanında bir sayfadaki virgül sayısının 45’i bulduğu belirtiliyor. Anlatılanın ağızdan ağza geçen bir hikâye olduğu izlenimi vermek istediği ya da noktalama işaretlerinin, söyleyişin ritmini bozduğuna, düşünceyi yavaşlattığına inandığı için böyle davrandığı sanılıyor. Portekizceden dünya dillerine yapılan çevirilerde bu özellik korunduğu gibi, Türkçede de korunabilir. Ancak Gedizlioğlu’nun “Ben çevirmen olsaydım bu özel yazım şekli hakkında kitabın sonunda bir bilgi verirdim.” dediği gibi, çevirmenin, kitabın başına ya da sonuna bir not ekleyerek okurlarını bilgilendirmesi uygun olurdu. ir yerlerden gizli bir emir veriliyormuş gibi, herkes bir anda aynı sözcüğü yinelemeye başlıyor. “Hani” sözcüB ğünün böyle olur olmaz yerde, her iki sözcükten sonra yinelenmeye başladığını benden önce okurlarım fark etmişti. Bana ilk iletildiğinde böyle bir kullanımı hiç duymadığımı bile yazdım. Sonra öğrencilerim arasında durmaksızın “hani” diyenlerin çokluğu dikkatimi çekti; sonra başka okurlarım yazdı. En son da İngilizce Öğretmeni Nuredtin Dergin ile sanal ortamda dertleştik bu “delirten” hani kullanımı konusunda. Epeydir farkında olduğum başka bir moda sözcüğü ise İsmet Özkan bildirdi: GERAdnan Binyazar ÇEKTEN. Akıl almaz bir sıklıkta kullanılıyor. Her lafın başına, sonuna bir “gerçekten” yapıştırmakta, insanlar neredeyse birbirileriyle yarışıyorlar. İsmet Özkan, TV’de bir yorumcunun 45 saniyede tam 6 kez bu sözcüğü söylediğini saymış. Türkçeyi örnek olacak kadar iyi kullanmaları gereken devlet tiyatrosu sanatçılarının bile dillerine dolanmış bu sözcük. Durmadan “gerçekten” diyorlarmış onlar da. Neden böyle olduğu üzerine de kafa yormuş İsmet Özkan. Anlatılan konunun doğruluğunu onaylatma, inandırıcılığı pekiştirme isteği mi; yoksa doğrudan doğruya sözcük dağarının yoksulluğu mu rol oynuyor bu yinelemelerde, diye soruyor. Elbette bunların da payı var; ama İngilizcenin payını da azımsamamalı. Bence bu kullanım, İngilizce karşılıklı konuşmalarda durmaksızın yinelenen “really” sözcüğü Türkçeye “gerçekten” diye çevrilince moda oldu. Oysa söylediğine güvenen biri niye durmaksızın kendisini onaylatma isteği duysun? “Gerçekten”cilere bir anımsatma: Türkçede anlam katmaksızın yinelenen sözcükler, yalnız dili çirkinleştirmekle kalmaz; aynı zamanda anlatım kusuru sayılır. sikolog Ömer Şirin, “Annem ve babam Hunu (Arıtaş) doğumludur. Hem onlardan hem de çocukluğumda P Hatay / Dörtyol’a Gözübenli’den gelen mevsimlik işçilerden biliyorum.” diyerek “malamat olmak”, “malamat etmek” sözlerinin “utandırmak, mahcup etmek, yüzünü kızartmak, yüzünün kızarmasına sebep olmak” gibi anlamlarıyla Kahramanmaraş’ın ilçe ve köylerinde de kullanılmakta olduğunu bildirdi. ? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. P 22 TEMMUZ ÇARŞAMBA 26 TEMMUZ PAZAR 24 TEMMUZ CUMA 29 TEMMUZ ÇARŞAMBA 27 TEMMUZ PAZARTESİ B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru, yeni çıkan bir şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şiir kitabından bir şiir alıntısı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “V/6 ve “Y/35” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. 1 F 2 I 3 A 4 I 5 G 6 7 E 8 I 9 B 10 E 11 D 12 D 13 E 14 D 15 Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU V 1 46 51 H 17 I 18 A 19 A B 16 G. İçinde hiçbir cisim bulunmayan uzay, boşluk. 20 B 21 G 22 23 E 24 B 25 E 26 B 27 C 28 E 29 E 21 54 80 76 5 30 B 31 A 32 E 33 J 34 A 35 36 E 37 I 38 E 39 B 40 H 41 D 42 E 43 G 44 H 45 B Y H. Kıraç’ın söylediği bir şarkı. 46 F 47 I 48 C 49 A 50 J 44 40 79 16 73 51 F 52 J 53 E 54 G 55 D 56 E 57 A 58 C 59 A 60 I I. Vatan Şairi. E 61 B 62 E 63 I 64 E 65 J 66 B 67 A 68 E 69 E 70 E 71 63 4 17 47 8 72 E 73 H 74 I 75 B 76 G 77 J 78 E 79 H 80 G 81 J 82 E 37 74 60 22 2 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Atilla İlhan’ın bir inceleme, deneme kitabı. J. İçine yağ konularak, ucundaki fitil sayesinde ışık elde edilen kandil. 3 57 19 67 34 31 18 49 59 C. “Mutlu Olmak İçin” adlı şarkısıyla tanınan müzik grubu. E. İzzet Yasar’ın öykü kitabı. 81 65 52 77 50 33 1015. sayının çözümü: A. OGÜN, B. RUH, C. MIRÇ VE BEN SOKAKLARINDA, D. AYYY, E. NIKRİS, F. VUDU, G. EA, H. DÖNÜŞÜ OLMAYAN, I. EGG, J. NUSH, K. İDDİA, L. ZOŞÇENKO. Şiir: “Adam üzgün çilek kokusuydu ormanın içinde kaybolan. Ve her şey Van Gogh sarısına dönüşüyordu.” B. “... ... Yurdum” (Alan Paton’un bir romanı). 48 27 43 58 D. “... Gordon” (silahından “Zap!” diye ses çıkan, bilimkurgu türündeki çizgi roman kahramanı). 70 68 82 62 10 71 36 56 72 13 53 29 42 39 45 26 20 23 32 28 78 25 64 38 7 69 F. “...i mürekkeb” (Birleşik ad). 75 9 15 61 66 30 24 11 14 41 55 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1016 SAYFA 31