Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K “Pop müziğin E.A.Poe’su Michael Jackson’ın anısına” 23.05.09! Sahaf Müteferrika (Sakallı Lütfü) Safarisi – Lüt1926fü’ye cumartesi baskını… Mekân balık kokuyordu, “Komşudan mı geliyor?” diye sormak gafletinde bulundum. Hayır, dün akşam Müteferrika’da balık ziyafeti varmış! Sahaflarda adabıyla içki içildiğini, kayıntı yapıldığını biliyordum ama buna biraz şaşırdım. Ben bu cüreti yazarım derken şaka yapmıştım. O, “Memnun olurum” derken ciddiydi. “Sahaflımeyhane” projesinin şaka mı ciddi mi olduğunu ise kestiremedim. Ganimet: Bilgi Cumhuriyeti Haberleri – A.Adnan Adıvar, 1945 / Bizans Devrinde Boğaziçi – Prof. Semavi Eyice, 1976 / Eldebir Mustafendi – F.Celaleddin Göktulga, 1943; (24.11.1948’de Adnan Benk’e imzalanmış.) / Anadolu Araştırmaları – Prof. U. Bahadır Alkım Hatıra Sayısı, 1976… Öğle yemeği için, komşu Adapazarı Islama Köftecisi’ne gittim. Orada masalara yerleştirilen cam yüzeylerin altındaki küçük kâğıt parçaları, , “takdir mesajlarıyla” mücehhezdir. Siparişimi beklerken önümdekileri okudum, tümünde ifade savrukluğu ve dilbilgisi yanlışları vardı. Trajikomiklik ödülünü, geçen yıl Hannover’den gelen muhtereme verdim. Mekânı, “İslam Köftecisi” sanmıştı. 1927 Prof.Dr. Uluğ Bahadır Alkım (19151981) : Ülkenin en önemli arkeologlarındandı. Eğitmen, araştırmacı ve yazardı. Ben 1970’lerde Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciyken o Beşeri Bilimler Bölümü hocalarındandı. Onu kampusta görürsem saygıyla izlerdim; duruşu ve yürüyüşünde bir doğal zarafet vardı. Kinayeli tebessümüyle sanki bir zamantüneliansiklopedisi olduğunu saklamaya çalışırdı. 1928 Celal Üster (doğ.1947) Cumhuriyet Kitap Eki’nin niteliğini arttırdı, Cumhuriyet’in kültür bölümüne dinamizm getirdi. Haziran ayında bir gün dikkat ettim, gazetede spora bir sayfa ayrılmışken kültür haber ve yazıları iki sayfaya ulaşıyordu. (Fenerbahçe’nin lider veya şampiyon olmadığı dönemlerde itirazım yok!.) 1929 18.05.2009 akşamı, Lorin Maazel yönetimindeki Symphonic Toscanini’yi dinlemek üzere Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaydım. Yaşayan en önemli klasik müzik şeflerinden olan Lorin Maazel’in (doğ.1930) program broşürüne eklenen özgeçmişi, “Sıkı bir okuyucu, klasik film hayranı ve tiyatrosever olan sanatçı tenis oynamaktan, yüzmekten, Amerikan resimleri ve Doğu sanatı eserleri toplamaktan hoşlanıyor” cümlesiyle noktalanmıştı. L’Italiana in Algeri’yi dinlerken Maazel’in, unutulmaz şeflerimizden Hikmet Şimşek’e (19242001) benzediğini fark ettim. Sağ ve solumda oturan izleyiciler bu saptamama katıldılar. Derken, klasik müzik misyoneri Hikmet Şimşek’in TRT1’den sunduğu “Pazar Konseri” programlarını anımsadım. Gizemli sesiyle, SAYFA 10 itap İçin... SELÇUK ALTUN LXXVIII rülürmüş. Diğer zamanlarda, birisi gelip kendisini yemeğe götürene dek resepsiyonda otururmuş. Bu kez Random çalışanları üstadı ağırlayacak kişiyi kura ile saptarmış. Süreç sabah mesai saatiyle başlar, Faulkner’ın kurbanı beklerken bir öykü yazdığı da olurmuş. 1938 Bugün 21 Haziran 2009! Babalar gününde karısına armağan almayı unutanlardan mısınız? 1939 Edmund White (doğ.1940) Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi’ne kabul edilen ilk eşcinsel yazardır. Cinsel tercihini, romanlarını pekiştirmekte ustalıkla kullanmıştır. HIVpositiv konumunda yaşam ve yazın macerasını sürdürmektedir. Onun yaşamöyküsünü (The Burning World) okurken New York ve Paris’ten sıkıldığında; Venedik veya Büyükada’ya sığındığını öğrenince şaşırdım. Sonra sanki Büyükada’dan utandım. Mimarisi, tarihi ve doğa dokusuyla gezegenin en çekici adalarından biri kentten neredeyse bir kulaç uzaklıkta ve keyfini sürmek için televizyonun karşısından kalkmaya üşeniyoruz. 1940 “İngilizce Hazreti İsa’ya nasıl yettiyse bize de yetecektir.” (Bu trajikomik cümle, Hazreti İsa’nın İngilizce konuştuğunu sanan bir Teksas Valisi’ne aittir. Hazret, bir Amerikalının yabancı dil öğrenmesine neden gerek görmediğini veciz bir şekilde vurguladığını sanmaktadır. Hayır, o vali George W. Bush değildir; ondan altmış yıl önce seçilmiş bir eskisidir. Koşut söylemleri doğumuzda, güneyimizde yüz yıl sonra duymaya başlamadık mı?) 1941 Arkeolojik kazılarda bir Hadrian büstüne Burdur dolaylarında veya Thames nehri dibinde aynı anda rastlanmasını şansla açıklayamayız. Hadrian (M.S. 76118) Mezopotamya’dan Britanya’ya uzanan ama çözülmek üzere olan Roma İmparatorluğu’na dirlik getirmişti. Biseksüeldi. (O dönemde biseksüellik soylular arasında birçok yönlülük simgesiydi.) Erkek arkadaşı Claudiopolisli (Bolu) Antinous’a karısı Sabina’dan daha çok düşkündü. Efendim, bu Hadrian güya vatandaşlarının dertlerini dinlemek üzere ara sıra erkekler hamamına gidermiş. Bir safarisinde, yaşlı bir adamın sırtını hamamın duvarına sürttüğünü görünce nedenini sormuş. Yaşlı adam, bir kölesi olmadığı için sırtını ancak böyle keseleyebildiğini arz edince Hadrian yoksul Romalı’ya derhal bir köle özgülemiş. Bir süre sonra Hadrian aynı hamama yeniden uğramış. Onu gören tüm yaşlı zevat birden ayaklanıp sırtlarını hamamın duvarlarına sürtmeye başlamışlar. Hadrian uyanıklara, “Van minit!” demiş. Onları ikişer ikişer sıraya sokmuş ve sırayla birbirlerini keselemelerini buyurmuş. O hamama bir daha hiççç uğramamışşş… 1942 “Şiir, çeviri sırasında yitip gidendir.” Robert Frost (18741963) 1943 Emrah Serbes’in (doğ.1981) 19.06.09 tarihli Radikal Kitap’taki söyleşisinden: “Çocuk dediğin bir miktar muhafazâkar olmalı zaten. Çünkü şaşırmaktan bıkmıştır, bir yerlere tutunmak ister artık. Sağlam bir zemin arar. Benim anlattığım çocukların muhafazakârlıklarına gelince, daha çok Türkiye tipi bir muhafazakârlık biçimi olduğu söylenebilir. Yani ezan okunurken radyonun sesini kısar ama camiye gitmez. Kurban keser ama zekât vermez. Yemek seçer gibi ibadet seçer. Benim arkadaşlarım vardı, ramazanda otuz gün oruç tutarlardı, bayram namazından önce imama kızarlardı vaazı uzattı diye, camiden ¥ ‘Korkuyorsan Yazmasaydın!’ dır. Okuduğunuz iyi polisiyeyse vicdani bir hesaplaşmaya bile girebilir, adaleti arayabilirsiniz.” Ahmet Ümit’in Pazar Akşam’daki (14.06.09) söyleşisinden (Evet, polisiye şiddete karşıdır. Tüm sorunlarına rağmen suçluyu bulmak için çırpınan aykırı dedektifin kişiliğindeyse, yazarın mızmız polis örgütlerine tepkisi yansır.) 1935 Antakya insanlık tarihinin en önemli kentlerinden! Kurucusu M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan Selevkos Kralı I. Nikator’dur ama adını Büyük İskender’in generallerinden Antigonus’tan almıştır. İsa’nın yoldaşları bu kentte kendilerine Hıristiyan adını özgülemiş ve Aziz Piyer yeryüzünün ilk kilisesini burada kurmuştur. Antony ile Kleopatra’nın (M.Ö.36) bu kentte evlendikleri iddia edilir. M.S. 526’da yaşanan depremde neredeyse tüm kent yıkılır, 250300 bin dolayında insan ölür. Bu stratejik kent daha sonra Pers, Bizans, Arap, Selçuk, Haçlılar ve Osmanlı’nın ellerine geçecektir. Yeni romanım (Bizans Sultanı) için Antakya Müzesi yeniden ziyaret edilecekti. Haziran başındaki safarime Nur ile FüsunArman Elioğlu çifti de katıldılar. Sabunhaneden (M.S.1860) devşirme butik otel Savon’da kaldık. Otel’in, Asi nehrinin güneyindeki yorgun yörede konuşlanmasını özellikle benimsedim. Alımlı yılkı binaları arasında adres sorduğunuz kentliler, beklemedikleri bir ödülü alınca utanan insanların şaşkınlığını yaşar gibiydiler. Aziz Piyer Kilisesi’nin girişinde kavruk bir adam, bazalttan aziz heykelcikleri satıyordu. Kendisine, “Aziz Yıldırım’ın heykelciği niye yok?” diye çıkıştım. Antakya’ya, Anadolu Sofrası’nda meze silsilesinden mürekkep bir akşam yemeği için bile, yeniden gidebilirim. 1936 The Paris Review (2009 İlkbahar Sayısından): “Burası (A.B.D.) öyle bir ülkedir ki her gün değişik kitap ödülleri icat edilir. Çünkü yayınevleri ve okurlar ne okuyup ne okumayacaklarının listesini bu şekilde saptamaktadırlar.” Annie Proulx “Soru: Romanlarınızdan nefret ettiğiniz doğru mudur? John Banville: Evet! Onlardan nefret ederim. Bana kimse inanmaz ama onlardan nefret ederim. Benim için derin bir utanç kaynağıdırlar. Diğer yazarların tüm yazdıklarından daha iyidirler, ama bu bana yetmez.” 1937 Önemli yazar Kingsley Amis (19221995) ikinci eşi yazar Elizabeth J. Howard’tan boşandıktan sonra, “Yaşamımın en talihsiz anı bu kadınla tanışmamdır” demişti. Elizabeth J. Howard’ın (doğ.1923) anılarını (Slipstream), biraz da üçüncü kocası Kingsley ile üvey oğlu Martin Amis hakkında söyleyeceklerini meraktan papparazisel bir iştahla okudum. Altını çizmeden edemediğim bir anekdot Nobelist William Faulkner’la (18971962) ilgili. Üstat yılda bir kez altı veya sekiz haftalığına New York’a gidince her gün yayımcısı Random’a uğrarmış. Bir iki kez yayınevinin üst yöneticileri tarafından öğlen yemeğine götü Şef Lorin Maazel. Hikmet Şimşek acı bir haberi alıştıra alıştıra vermek isteyen bir aile büyüğü gibi konuşurdu… 1930 “Gazeteci zamana karşı yazar; zamanı olduğunda daha da kötü yazar.” Karl Kraus (18741936) (Ne zaman bir sığ gazetecinin roman yazdığını duysam, aklıma Canetti’nin ustası Kraus’un bu aforizması gelir.) 1931 “Şiir Yıllığı” çıkaran çilekeşlere bir öneri de benden; Yıllıklara “Yabancı Dillerde Türk Şiiri” bölümü eklenmesi ve orada yabancı dillere –o dönem çevrilen Türk şairlerinin yapıtları ile varsa şiirimizle ilgili antolojilerin listelenmesi. 1932 Dünyanın En Çok Gezilen Beş Müzesi (2008): 1. Louvre, Paris (8.5 milyon kişi) / 2. British Museum, Londra (6 milyon kişi) / 3. National Gallery of Art, Washington D.C. (5 milyon kişi) / 4. Tate Modern, Londra (4.9 milyon kişi) / 5. Metropolitan Museum of Art, New York (4.8 milyon kişi…) (2008’de Türkiye’deki ören yerlerini 22.7 milyon kişi gezmiş. Gözde uğrak yerleri Topkapı’ya 2.5, Ayasofya’ya ise 2.2 milyon bilet kesilmiş. Topkapı ile St.Petersburg’daki Hermitage’ın dünyanın en önemli beş müzesi arasında yer aldığı kanısındayım.) 1933 Topkapı Müzesi’nden bahsetmişken bir yöresel tüyo arz edeceğim. Bir öğle zamanı Çemberlitaş’taysanız Atik Ali Paşa Camii’ne komşu Şeyhmus Kebap Evi’ni (Mollafenari Mah., Medrese Sok. No.2) deneyiniz. 1934 “İyi bir polisiye roman şiddete karşı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1016