Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O eçen yıllarda güneş, havuz, yemek üçgeninde “her şey dahil” tatillerden iyice bezdikten sonra yavaş yavaş turistleşmeye, belki de seyyahlaşmaya başlıyoruz. Tatil köylerine hapsolmak yerine daha bilinçli ve dinlenmekten çok gezmek, görmek, öğrenmek hedefli tatillere yönelim artıyor. Bu arzuyu körükleyen de kuşkusuz seyahat kitapları. Yayıncılar bir yandan birbirinden güzel baskılarla gezi rehberi açığımızı kapatırken diğer yandan da iyice ihmal edilmiş gezi edebiyatına yeni kitaplar yayımlayarak katkıda bulunuyor. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Turist: Modern çağın seyyahı? G Cogito (Üç aylık düşünce dergisi, Yapı Kredi yay.) yaz sayısınının dosya konusu olarak bu konuyu işlemiş; “Turist: Modern çağın seyyahı?” Dosya kapsamında Oğuz Demiralp’in “Mahzen Yolcusu”, JeanDidier Urbain’in “Yolcu ve İkizi ya da “Sahte” Karmaşası”, Münir Göle’nin “Uzak Bir Balıkçı Köyünü Susmak”, Adrian Franklin ile Zygmunt Bauman’ın “Turist Sendromu” başlıklı sohbeti, Jonathan Culler’in “Turizmin Göstergebilimi”, A. Sait Aykut’in “İbn Battuta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu”, Selahattin Özpalabıyıklar’ın “Bu Gibi İşler, Dedim, Fransa’da Daha Düzenli Olur” başlıklı denemeleri, incelemeleri yer alıyor. Cogito hem işlediği konuların önemi ve ilginçliği, hem de konularını enine boyuna işlemesi ile ufuk açıcı, düşünmeyi, sorgulamayı teşvik edici bir dergidir. Bu işi yaparken de sayfa sınırı yoktur. Okurdan da hak ettiği ilgiyi görür, birçok sayısı tekrar tekrar basılır. Cogito’nun son sayısı bu açıdan bana biraz zayıflamış gibi geldi. Dosyadaki altı yazının ikisi edebi deneme, biri iki sayfalık kısa bir kitap tanıtma yazısı/notu. Acaba yanılıyor muyum diye eski sayılara dönüp baktım. Feminizm sayısı 416 sayfa (Bahar 2009); İroni sayısı 304 sayfa (Kış 2008). Cogito sıcaktan mı, yoksa ekonomik krizden mi erimiş anlamadım ama buharlaşıp uçmasından endişe ettim. Cogito’da turistin modern çağın seyyahı olup olamayacağı sorgulanmak istenmiş ama bence konu derinlemesine işlenmemiş. Oğuz Demiralp ve Münir Göle’nin edebi içerikli denemelerinin yeri Kitaplık da olabilirdi ama JeanDidier Urbain’in ve Bauman’ın sohbetinde geliştirilen tezler başka yazılarla tartışılmalı, boyutlandırılmalıydı diye düşünüyorum. MAVİ YOL Kenneth White, “modern seyyah” sayılabilecek bir yazar. İskoçya’nın batısında, Atlas Okyanusu kıyısında doğmuş. Yabancı diller, edebiyat ve felsefe öğrenimini Glasgow ve Münih üniversitelerinde tamamlamış, ardından Paris’te “Entelektüel Göçebelik” başlıklı doktora tezini savunmuş. İlk kitaplarını Londra’da yayımladıktan sonra, 1967 yılında Büyük Britanya’dan ayrılmış ve Fransa’ya yerleşmiş. Entelektüel gücün, varoluşsal bir mizah ve keskin bir gözlemle birleştiği; anlatı, deneme ve şiir türlerini kapsayan oylumlu bir yapıtlar dizisinin yazarı. Türkçede yeni yayımlanan Mavi Yol, (çev. Ö.Bozkurt, Yapı Kredi yay.) en iyi yabancı yazar dalında Médicis ödülüne değer bulunmuş. 1989 yılında Uluslararası Geopoetika Enstitüsü’nü ve onun Cahiers de géopoétique (Geopoetika Defterleri) dergisini kurmuş. Mavi Yol’un ilk sayfasından aldığım bu bilgiler ilginç bir yazarla karşılaştığımızı bildiriyor. “Entelektüel göçebeliğin geopoetika adını verdiğim yaklaşıma yol açtığı kesindir. Geopoetika, Yer ile birleşmenin güçlü ifadesidir. Halkları bölen her türlü siyasal ya da dinsel ideolojinin ötesinde, ortaklaşa sahip olduğumuz varlığı, demek ki üzerinde yaşamaya çalıştığımız, bunca değerli, bunca kırılgan, bunca gizemli güzellikle dolu Yer’i temel alan yeni bir kültürün temelidir” diyor White. Geopoetika kavramı üzerinde ayrıca durulabilir ama Mavi Yol edebi anlamda iyi, dilindeki ironi ile dikkati çeken kuvvetli bir kitap. Bir gezi kitabından çok bir anlatı havasında. Kenneth White’la Labrador’a doğru yol almak keyif halini alıyor. İSTANBUL’UN GEZİ REHBERİ İsmail Güzelsoy’u geçtiğimiz yıllarda art arda yayımlanan kitaplarıyla iyi bir romancı olarak tanımıştık. Güzelsoy romancılığın yanı sıra rehberlik de yapıyormuş. 16 yıllık deneyimini iki kitapla değerlendirmiş; İstanbul’un Gezi Rehberi 2 Günde Pera ve Boğaz ve 2 Günde Tarihi Yarımada (Mayıs 2009, Alfa yay.). Güzelsoy toplam dört günde İstanbul’un en önemli yerlerini gezmeyi/gezdirmeyi öneriyor. Kitaplar bildik tur rehberleri görünümünde hazırlanmış ama kalite olarak tam o standart yakalanamamış. Baskıda, ciltte, grafik tasarımda özensizlik hissediliyor. Fotoğraf – metin dengesinde, font ve punto kullanımından gelen ama esasen fotoğrafların küçüklüğünden kaynaklanan yazı lehine bir dengesizlik var. Güzelsoy, rehberlerin okuyucularını adım adım gezdirirken tarihi bilgileri vermeyi, baktığımızı görünür hale getirmeyi amaçlamış. Örneğin Pera’yı gezdirirken önce kısa bir tarihçe veriyor ve Taksim’den, Alman Sarayı’ndan başlayarak yürütmeye başlıyor. Binaları, kiliseleri, camileri izleyerek onların tarihlerini, küçük anekdotları okuyarak yol alıyoruz. İlk eksik ciltlerin sonunda verilen haritaların okunaklı olmaması. Haritalar kahverenginde yitmiş. Bu haritalarla yetinmeyip aralarda daha küçük bir alanı daha ayrıntılı veren haritalar kullanılabilirdi. Eser Türkçe olduğuna göre Türk okura yönelik ama İstanbul dışından gelenlerin daha çok kullanacağı bir rehber. Adresler ilgili bölümlerin sonunda açıkça yazılabilirdi. İkinci dikkatimi çeken nokta Güzelsoy’un akıcı anlatımında kullandığı zaman. Sanki her şeyi kendi görmüş, yaşamış gibi di’li geçmişle anlatıyor, oysa bazı zaman dilimlerinde miş’li geçmiş zamanla anlatmak daha inandırıcı olurdu. Yeni baskılarda kolayca düzeltilebilecek teknik eleştirilerimiz bir yana İsmail Güzelsoy’un İstanbul’un Gezi Rehberi hem İstanbul’a gezmeye gelenler için hem de İstanbullular’ın şehrini daha iyi tanıması için faydalı bir eser. Umarım Alfa Yayınları bu kıymetli çalışmayı yabancı dillerde de basarak yabancı turistlere de rehberlik etmesini sağlar. İSTANBUL’DA YAŞAMA SANATI Haluk Dursun, 1968’de Galatasaray Lisesi’nin orta bölümünde okumak için geldiğinden beri İstanbulluymuş. Balkanlar’a dek uzanan gezileriyle modern seyyahlardan sayılabilir ama esas seyyahlığı İstanbul’a dair. Televizyon programları yapmış, Papa’nın İstanbul ziyaretinde rehberliğini yaparak dikkati çekmiş. Dursun, İstanbul hakkında bilgilerini, izlenimlerini, düşüncelerini İstanbul’da Yaşama Sanatı (8. Baskı, Mayıs 2009, Timaş) adlı kitabında toplamış. Kitaba neden bu adı verdiğini anlattığı bölüm yazma amacını da açıklıyor: “Bizde ise nedense hep şehir rehberi, İstanbul Gezi Rehberi yahut da en fazla İstanbul’da Yeme İçme Sanatı gibi başlıklar konup, o muhtevaya uygun bilgiler veriliyor. Halbuki bir şehri şehir yapan oradaki kendine özgü yaşama imkânları, renkleri, çeşitlilikleri, havasıdır. Eğer bütün bu bileşimleri, armoniyi fark edemez, onu sindiremez, o güzellikleri idrak edemezseniz o şehirde bulunuyor, vakit geçiriyor, hatta doğup ölüyor, ama o şehirdeki yaşama sanatının farkına varamıyorsunuz demektir.” İstanbul’da Yaşama Sanatı kısa denemelerden oluşuyor. Gazete ya da dergi için yazılmış da sonra kitaplaştırılmış gibi. Bu tür çok fazla derleme yayımlandığı için doğrusu önce kitaba pek yaklaşamadım ama birkaç deneme okuduktan sonra akıp gitti, keyifle okundu. Dilinin eskiliğini önemsemezseniz, hoş sohbet bir anlatımı var. Bazı denemelerin sonuna “Meraklısına Notlar” eklemiş. Bu notlar denemeler kadar merak uyandırıcı. İstanbul’u tanımaya, yaşamaya çalışırken kullanacağınız pratik bilgiler de içeriyor. Denemeler ve notlar birleşip edebi zevkin yanında her zaman başvurulabilecek kullanışlı bir başvuru kitabı halini alabilir. Dursun’un bu bütünlükte bir eseri verebileceğinin işaretlerini bu kitapta alıyoruz. Haluk Dursun’un İstanbul’a bakışı bugünden ve kendiyle de şehriyle de barışık. Tarihi, geçmişi anlatırken “Nostaljiye Reddiye” başlıklı denemesinde belirttiği gibi “Nerede o eski İstanbul? Nerede o Boğaziçi, yalılar!” diye yakınmıyor. Varolanı anlamaya, tanımaya, tanıtmaya ve korumaya çağırıyor okurunu. İstanbul’un varolan zenginliklerini kullanarak burada yaşamayı bir sanat haline getirmeyi öneriyor. ? Kenneth White İsmail Güzelsoy SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1016