05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sonra birahaneye giderlerdi, sabah saat sekiz, bir aydır içmemişler tabii. Yani bir Marksist olarak kimseye iman dersi verecek durumda değilim, sahur programı yapar gibi de konuşmak istemiyorum ama şuna inanıyorum. Ya Müslüman olarak yaşarsın ya da başka türlü yaşarsın. İkisinin de kendine göre bir ahlakı vardır. Arada kalırsan yozlaşırsın. Türkiye’nin açmazı da bu zaten, biraz öyle olalım biraz böyle olalım diyen adamlar yüzünden hiçbir şey olamadık gibi geliyor. Herkesi olduğu gibi kabul etseydik kafalar karışmayacaktı.” (Bu ülkenin nice kentsoylusu “mahalle baskısı” olgusunu yeni duydu. Genç yazarın katıldığım saptaması, o baskının varlığından da düşündürücüdür. Ama en düşündürücüsü, alkollü içki satışının (yas)aklanmasıyla inanç katsayısının pekiştirildiğinin sanılması değil midir?) 1944 Bir yazara, “Neden Yazıyorsunuz?” sorusunun yöneltilmesini tuhaf bulurum. Aslında bu sorunun yanıtı bir sır da değildir; o para, ün veya zevk yoksa tekmili için yazıyordur. Bir yazarın neden yerine nasıl yazdığı önemlidir. Ben bir gün yazarlığa yükseldiğimde hele bana “neden yazdığımı” bir sorsunlar bakalım! 1945 SEL’den Haziran’da çıkan Duygusal Adam (Javier Marias, çev. Ayşe Ayhan) ile Adınla Çağır Beni’yi (Andre Aciman, çev. Süha Sertabiboğlu) İrfan Sancı’ya ben önermiştim. Aciman (doğ.1951) ile Marias (doğ.1952) tüm yazdıklarını okuduğum yazarlardır. Sözcüklerin efendisidirler, gizemi şiirselleştirerek yazarlar. Javier Marias, İspanya’nın Orhan Pamuk’udur. Adı Nobel adayları arasında geçmeye başlamıştır. Onu bana kim mi önermişti? Orhan Pamuk. 1946 Andre Aciman, New York City University’de Fransızca profesörü ve ülkenin en önemli Proust bilirkişilerinden. Onun doktora öğrencisi olan bir tanıdığımdan dinlemiştim. Efendim, yazdıklarıyla değil de yaptıklarıyla gündeme oturabilen hırslı bir yazarımız ona da başvurarak, “İmdat, yazdıklarımdan dolayı yargılanıyorum. Beni linç etmek isteyenler var, n’olur bana bir destek” bağlamında ricası olmuş. Aciman’ın tepkisi, “Korkuyorsa yazmasaydı” dan mürekkep! ¥ anlattı: Yıl 1987, Yaşar Kemal’in Kuşlar da Gitti’sinin İngilizcesi (The Birds Have Also Gone) Collings Harvill tarafından yayımlanmıştır ve üstat bu nedenle Londra’dadır. Williams, muhabirlik yaptığı kuruluş tarafından kısa bir röportaj için görevlendirilir. O, Yaşar Kemal’e bir açık hava ortamında ulaşır. Gönüllerimizin Nobelisti, Williams’ın sorusunu yanıtlarken tepelerinden bir uçak geçer ve teyp kaydını gürültüye boğar. Garip Williams bu nedenle Yaşar Kemal’in demecini yinelemesini rica edince, fırçayı yiyerek oradan uzaklaşacaktır. (Bu anekdot daha bitmeden, kitaplığımdaki The Birds Have Also Gone’ı Yaşar Kemal’e imzalatıp, zarif Steven Williams’a bir sürpriz yapmayı hedeflemiştim.) Royal Haymarket Tiyatrosu’nda Waiting For Godot’yu (Godot’yu Beklerken) bir kez daha izledim. Sir Ian McKellen ve Simon Callow’un performansları büyüleyiciydi. Samuel Beckett’in GODOT’su benim için insanlık tarihinin en önemli oyunudur. (KİTAP İÇİN’e özel bir GODOT maddesi yazmalıyım.) O hafta, herkesin süslenerek katılabildiği Royal Ascot at yarışları vardı. Birincisine kupayı İngiltere Kraliçesi’nin verdiği Gold Cup’ı Yeats adlı safkan, dördüncü kez üst üste kazandı. Bu 207 yıllık Ascot tarihinde bir ilkti. Şampiyon Yeats dokuz, onu üçbuçuk boy geriden izleyerek ikinci olan safkansa dört yaşındaydı. Yeats bir İrlanda safkanıydı ve adını İrlanda’nın Yahya Kemal’i şair W.B.Yeats’ten (18651934) ödünç almıştı. Yarış öncesi ve sonrasını TV’den izlerken, bu incelik vurgulansın diye boşuna beklemiştim. 1948 29.06.09! Yürüyen anıt Yaşar Kemal’e Boğaziçi Üniversitesi Fahri Doktora ödülü sundu. Programa üstadın kadim dostları davetliydi, aralarında bulunmanın kıvancını yaşadım. Virtüöz İdil Biret kısa bir dinletiyle ödül töreninin anlamını derinleştirdi. Törenin yapıldığı Albert Long Salonu’na ilk kez 1969’da girdiğimde ürkek bir üniversite öğrencisiydim. O salonda sonra yaşamsal sınavlara girmiş, ateşli öğrenci toplantılarına katılmıştım. Yaşar Kemal’in eşi sevgili Semiha, Boğaziçi Üniversitesi’nde sınıf arkadaşımdı. Şimdi kocasıyla da “aynı mektepli” olduk. Yaşar Kemal’in konuşmasından notlar: “Benim üniversitem Arif Dino’dur, yazdıklarımda etkisi büyüktür.” “Modern edebiyatla zamanında tanışmasaydım ben bir destancı olurdum.” “Roman yazmadan önce iyi bir okur olunmalıdır. Ben Dostoyevski’den Budala’yı hâlâ okurum.” (Bir fırsatını bulup Yaşar Kemal’e Steven Williams anekdotunu naklettim. The Birds Have Also Gone’ı imzalaması için randevulaştık.) 1949 Şiir Konuşması’ndan (Oktay Rifat – YKY, 2009) Soru: Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday’la birlikte Garip şiirini kurdunuz. Ereğiniz neydi? Oktay Rifat: Şiir özüne yabancılaşmıştı. Garip olan bizden önceki şiirdi, bizimki değil. Bu şiiri yıkıp yerine doğal şiiri koymaktı amacımız. Boğaziçi Üniversitesi Fahri Doktoru Yaşar Kemal. 1947 Londra Günlüğü (17.06.09 – 20.06.09)Senelerce Senelerce Evveldi’nin İngilizcesi (Many And Many A Year Ago) basıldı. Ağustos’ta İngiltere’de Eylül’de A.B.D.’de piyasaya çıkacak. Kitabın tanıtımı için iki ayrı firmayla anlaşma yapıldı. İngiltere’deki halkla ilişkiler firması MİDAS’la toplantı yapmak için 16.06.09’da Londra’ya uçtum. Toplantıya tanınmış kuruluşun ortaklarından bibliyofil Steven Williams da katıldı. Kitabın yarısına geldiğini ve okuduklarından etkilendiğini söylemek inceliğinde bulundu. Ve Türk edebiyatıyla ilgili tek macerasını 1950 1619 Bir kuyrukluyıldız göründü o yıl kanlı bir ışık salkımı gökte bir pala gibi kıvrık doğudan batıya doğru koca başlı bir yılandı bu sarkıyordu İstanbul’un üstüne İstanbul korkuyordu. Oktay Rifat ? SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1016
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle