Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sevengül Sönmez’den ‘A’dan Z’ye Sabahattin Ali ‘İçimizdeki şeytan dışımızdaki masumu öldürdü’ Elimizde 520 sayfalık bir kitap var: A’dan Z’ye Sabahattin Ali. Sevengül Sönmez’in altı yıllık emeğinin ürünü, Sabahattin Ali’yle ilgili pek çok bilgi, belge ve olayı derli toplu biçimde okuyucuya sunuyor, üstelik bunların çok büyük bir bölümü de ilk kez yayımlanıyor. Buradan bakıldığında çalışmanın ağırlığı da ortaya çıkıyor. Çünkü karşımızdaki isim Sabahattin Ali. Ölümü, daha doğrusu öldürülüşü, çoğu zaman edebiyatının önüne geçmiş; Ali üstüne çok şey söylenmesine karşın derinlemesine irdelenmemiş, öykücülüğü ve romancılığına ilişkin kapsamlı eserler ortaya konmamış. A’dan Z’ye Sabahattin Ali kitabı, yazarı hemen her yönüyle ele alan bir niteliğe sahip. Sevengül Sönmez’le kitabını ve Sabahattin Ali’yi konuştuk. konusu projeye yönelmemi sağladı. Aslında bahsettiğim yöneliş, yarı çocukluk aşkı bir yazarın peşinden gitmekti biraz da. İşte 2003’te Filiz Hanım’ın kapısını çaldım ve o zamandan beri, o evrakı metrukeden kalanlar toparlandı ve şimdi de yayımlandı. Bu süreçte Sabahattin Ali’nin Türk edebiyatının neresinde olduğu sorusu benim de kafamı kurcaladı. İzmir’e giderken, Kadeş Vapuru’nda, yıl 1944. Birkaç kaygım var Sabahattin Ali meseait olanı, evrensel olanla birleştiriyor. lesi ile ilgili: Öncelikle o, çok genç ve Buradan bakıldığında Ali’nin öykülerieserlerini vermeye başladığı yaşta katlenin pek çok dile çevrildiğini ve okundilmiş bir yazar. Ölümünün gölgesi hamaya devam ettiğini görüyoruz. İşin ilyatına da eserlerine de düşmüş durumginci, Sabahattin Ali öykücülükte özgün da. Bir bakıma, ne kadar istesek de bir kanal açmasına karşın, bu kanaldan onunla ilgili nesnel değerlendirmeler yürüyen fazla kimse bulunmuyor. Sabayapmaktan uzak olduğumuzu düşünühattin Ali’nin önemi bunların ötesinde, yorum. Bu kitabı hazırlarken, yurtiçi ve edebiyat üzerine düşünmesinden kaydışında Sabahattin Ali’ye dair yapılan naklanıyor. Onu ‘edebiyatla dünyayı yeçalışmaları sıralamaya çabaladığımda, niden inşa edebileceğine inanan bir Türkiye’de onunla çok az ilgilenildiğini adam’ diye betimlemek de mümkün. daha iyi anladım. Öykücülüğüne ilişkin Bunu, verdiği tüm eserlerde parça parça tek bir kitap var. Romancılığı üzerinde da olsa görebiliriz. ise kimse durmamış. Ali’nin edebiyatçı Kitap okuyucuyla yeni buluştu. İlk ğının toplumsal gerçekçilikten eleştirel eleştiriler nasıl? Örneğin Sabahattin gerçekçiliğe döndüğünü düşündüğüm Ali’nin yakınları ne şekilde yaklaşıyor yeri kimse açık ve uzun biçimde ele alkitaba, eserle ilgili değerlendirmeleri ne mamış. Dolayısıyla Sabahattin Ali beyönde? nim için Türk edebiyatının önemli bir Yakınlarından hayatta olan pek fazla yerinde ama bunun altı esas olarak, elikimse yok; kız kardeşi Süheyla Hanım nizdeki çalışma sırasında dolmaya başve kızı Filiz Hanım ile dayı tarafından ladı bana göre. Örneğin Ali’nin, Yaşar Kemal’i etkilemesi ve Kemal’in “İnce Memed’i Kuyucaklı Yusuf’tan besledim” demesi, bu önemi ortaya daha arı biçimde çıkarıyor. Mesela Ali’nin öykücüğü de önemli. Çünkü o, Türk edebiyatında özgün ve yerli bir öykücü konumda. Öykücülüğü Sait Faik’e benzemiyor, Memduh Şevket’inkilere yapı olarak (olay öykücülüğü anlamında) benzese de anlattıkları farklılaşıyor: Bize Soldan sağa: Melahat Togar, Sabahattin Ali, Mesut Togar. Ë Ali BULUNMAZ lkin dizinin kendisiyle başlayalım isterseniz... “A’dan Z’ye” özgün bir dizi; bu diziyi hazırlama fikri nasıl gelişti? “A’dan Z’ye” dizisi, Enis Batur’un Yapı Kredi Yayınları’nın Yayın Yönetmenliği döneminde ansiklopedik bilgiler içeren bir çalışma olarak planlanmış ve pek çok isim arasında bu diziye ilişkin kitaplar yayımlanması amacıyla sorumluluk paylaştırılmıştı. Örneğin A’dan Z’ye Nâzım Hikmet kitabını Memet Fuat hazırladı. Burada hemen şunu söylemem gerek: Nâzım Hikmet kitabı, Memet Fuat tarafından yazıldı ve ikisi arasında bir akrabalık bağı vardı. Sabahattin Ali kitabını ise babakız bağlantısı göz önüne alınarak Filiz Ali’nin yazması tasarlanmıştı. Tam bu noktada Filiz Ali bana “bunu ben yazmamalıyım, eser ansiklopedik bir formda olacaksa daha nesnel bir gözle kaleme alınmalı” dedi. “A’dan Z’ye” serisi biyografik bir bağlam taşırken, o andan sonra, özellikle Sabahattin Ali kitabının hazırlanmaya başlanmasıyla, enikonu ansiklopedik bir zemine oturdu. Önceleri birinci dereceden akrabaların kotardığı bir çalışma olan bu dizide, Sabahattin Ali kitabıyla öznellik duvarı aşılmış oldu. İ “EDEBİYATLA DÜNYAYI YENİDEN İNŞA EDEBİLECEK ADAM” Daha önce Hep Genç Kalacağım’da Sabahattin Ali’nin mektuplarını okuyucuya sunmuştunuz. Şimdi de A’dan Z’ye Sabahattin Ali ile edebiyatseverlere sesleniyorsunuz. Peki, Sabahattin Ali sizin için Türk edebiyatının neresinde ve hemen ikinci bir soru daha: Üzerinde daha yoğun çalıştığınız Ali’ye ilginizin kaynağı ne? Sabahattin Ali, ortaokul yıllarından beri en sevdiğim yazardı, daha sonra yayıncılık dünyasında profesyonel bir noktaya geldiğimde, çalıştığım yayınevinin kitaplarını yayımladığı bir yazara dönüştü. Ardından onunla ilgili pek çok bilgi, yazı ve verinin yeniden tasnif edilmesi gerektiğine dair düşünceler uyandı bende. Gerçi yakın zamanda Nüket Esen ve öğrencileri belli bir tasnif yapmıştı ama bu, yeterli değildi. Yapılanların tekrar düzenlenmesi ve üzerine yeni bir şeyler katılması zorunluydu. Bunun yanında eski yazı okuyan birilerine ihtiyaç duyuluyordu ve bu da benim söz SAYFA 16 kuzenleri bugün bizlerle beraber. Onların eleştirileri de olumlu. Önsözde “aktardıklarımdan ya da yazıklarımdan dolayı kırdığım ve üzdüğüm kişilerin olmaması en büyük dileğimdir” diyorsunuz... Bunu biraz açar mısınız? Orada kırgınlıktan kastettiğim aslında şu: Örneğin kitapta anlatılan Sabahattin AliAziz Nesin çatışması var, tam da burada taraf tutmamaya özen gösterdim. Ama yine de taraf olmak zorunda kalınan yerlerden dolayı, algı açısından, haksızlık ettiklerim olabilir diye düşündüm. Sabahattin Ali’yle bir dünya görüşünden hareketle ilgileniyorum ama bu, başka dünya görüşlerine yönelik haksızlıkları pekâlâ doğurabilir. Yine Sabahattin Ali cinayetiyle Adalet Cimcoz ile eşinin herhangi bir ilgisi var mı? Bilmiyoruz. Bunlar göz önüne alındığında pek çok tartışma ve arkasından da küskünlük doğabilir. Kısacası hayat hikâyesinin anlatımı, bazı insanlarda, özellikle de anlatılan kişiyle yakın ilişkileri olanlarda ve onların hayatta kalan yakınlarında kırgınlıklar yaratabilir. O cümleyle anlatmaya çalıştığım buydu. Kitabı “faili meçhul cinayetlerde babasını yitirmiş tüm kız çocuklara” ithaf ediyorsunuz. Ali’nin faili meçhul bir cinayete kurban gitmiş olması, araştırma sürecinde sizi nasıl etkiledi? Bunu 2008’e kadar ben de pek düşünmedim aslında. 2008 yılında “Sabahattin Ali 100 Yaşında” adlı bir sempozyum düzenlendi. Levent Cantek, orada Ali’nin ölüm haberlerinin tefrikalaşmasına ilişkin bir bildiri sundu. Kitapta fotoğraflarla anlattığım, gazetelerin üçüncü sayfa haber mantığını taşıyan tefrikalardı bunlar. Yapılanlar, cinayeti sıradanlaştıran ve Ali’nin öldürülüşünün nedenlerini örten bir süreçti. Biz buna benzer bir süreci, kitap üzerinde çalışırken öldürülen Hrant Dink cinayeti sonrasında da gördük. 1948 ile 2008 arasında ne kadar az şeyin değiştiğine de tanık olduk böylece. Öte yandan Sabahattin Ali’nin öldürülüşü, o dönemin aydınlarını tedirgin ediyor ve öldürülüşü sonrasında suskunluk yaşanıyor. Kitabı hazırlamaya başlarken, 11 yaşında babasını faili meçhul cinayete kurban vermiş bir insanla karşılaştım. Filiz Hanım’ın, çok kolay şekilde Türkiye’yi terk edebilecekken şimdi burada öğrencilere ders veriyor olması, onca yaşanan şeyden sonra çok çarpıcı. Bu beni hayli etkiledi. Aslında o ithaf, kendimi ¥ kaybedilenin yakınlarının yerine CUMHURİYET KİTAP SAYI 1017