Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O. Henry’den ‘Dünya Vatandaşı’ Bir dünya vatandaşından öyküler 'Dünya Vatandaşı', O. Henry'nin seçme öykülerinden oluşuyor. O. Henry, öykü ve roman yazarlarını olduğu kadar birbirinden farklı türlerde eser veren sinemacıları da etkilemiştir. Kitapta bu etkilerin izi görülebilir. Ë Fadime USLU Henry’nin seçme öykülerinden oluşan ‘Dünya Vatandaşı’ adlı kitabı, ‘Klasikleri neden okumalı?’ sorusuna bir açılım daha getiriyor; ‘Klasikleri hangi çevirmenden okumalı?’ Aslında kökeni çok daha geçmişe dayanan bu ikinci soruya, kitaptaki ilk öyküyü okurken yeniden yanıt aradım. Daha önce Mehmet Harmancı’nın çevirdiği ‘Armağan’ adıyla okuduğum ve çok sevdiğim öyküyü “Müneccim’in Hediyesi” başlığıyla bambaşka bir öyküymüş gibi okumamın nedeni sadece ‘Armağan’daki eksiklikler, boşluklar değildi. ‘Armağan’ın çalakalem yapılmış bir uğraşın verimi olduğu sonucuna ancak Püren Özgören’in çevirisiyle karşılaştırarak ulaştım. O. Henry’nin keyfine bu kitapla daha çok vardım. Tıpkı, yeniden ele alınan İlknur Özdemir çevirisiyle S. Zweig’in ‘Amok Koşucusu’na ulaşmam gibi. Zweig’in, insanın ruhunun bilmecesini, özellikle de kadınların içgüdüsel dürtülerini irdelediği öykülerinde Freud ile Dostoyevski’nin yöntemlerini birleştirdiği açıkça görülebilir. Uzun ruhsal betimlemeleri adeta birer psikanalitik çözümlemedir. Zweig’in kısa tutulmuş roman havası yaratan öykülerinin etkisini O. Henry kısa öykülerinde izlemek mümkün. O. Henry, kapalı imgelem yerine görsel detaylar ve diyaloglarda öykünün gizil gücünü hissettirir. Ritim ve hız işlevsel sözcüklere yön verirken her bir sözcük sona hizmet için değil süreci yaşatmaya odaklar. Böylece, birdenbire, beklenmedik sarsıcı sonlar yaratır. O. Henry’nin öyküsü yaşamın bir bölümü değil, tamamen kendisidir. Yaşadığı dönemi ekonomik ilişkilerinden, sınıfsal mücadeleye; toplumsal çöküntünün kişiye yansıma biçimlerine; ivmesini normlarla belirlenen cinsiyet rollerden alan tetikleyici baskılayıcı unsurlara; kişinin çevresiyle karşılıklı etkileşimine kadar insanın varoluş serüvenini öyküsüne mizahı elden bırakmadan konu ederken tükenmeyen anlatısıyla geçmişte olduğu gibi günümüz öyküsü üzerinde de etkilidir. ‘Blackjackli Alıcı’, tüm bu katmanların bileşimidir. Öyküde ironi, acıya teslim olmamak için sürekli direnir. Sadeliği ve ekonomik anlatımı etkiyi daha da güçlendirir. Alkolik, mirasyedi bir hukukçu ile sonradan varlığa kavuşan iki kişilik bir ailenin ilişkisi, toplumsal algı ve dengesizliğin olağanüstü yansımaları, insanın temel güdülerinin özüne açılır. ‘Blue Ridge Sıradağları’nın bir yüzünde devletin, diğer yüzünde kanun kaçaklarının düzeni hüküm sürer. Kasaba ve vahşi doğanın yaşam koşulları, kendi yarattığı sistemleriyle birbirine çok uzaktır, aynı ölçüde çok yakın. Her iki tarafın çeteleri keyfi uygulamalarıyla savunmasız olan üzerinde güç alanı yaratır. ‘Blackjackli Alıcı’, mal varlığını kumar tutkusu nedeniyle kaybeden bir avukatın evini aldıktan sonra geçmişini de satın almak isteyen bir ailenin hikâyesidir. Yancey Goree sıfırı tüketmiş bir avukattır. (Yazar, onun içinde bulunduğu durumu gösterirken kumar oynayan diğer hukukçuların masa başındaki seslerini de duyurur; “İşler kesattı. Koltuğunda geriye yaslanan Goree, büyük jüri odasından gelen fiş şıkırtılarını uzaktan uzağa duyabiliyordu; ‘adliye çetesi’ yine pokere tutulmuştu belli ki.”(s. 192). mu? Hey, bu beni kotese gönderen adam!’ ” Ancak Goree, sattığı davasının eski sahibi aracılığıyla geçmişine, geçmişin izlerine dönerken karşı koyamadığı bir sona doğru sürüklenir. O. Henry, egemenlik ihtirasının biçim bulan doğasını ve sınırlarını sorgular. Aynı zamanda mağdurun bilincini ve dilini. Yazarın kendi yaşamındaki ağrıyan yara da alımlanır bu öyküde. (O. Henry de iki yılını cezaevinde ge O. GELECEK YARATMA UĞRUNA... Goree’nin aileden kalan evini satın alan ‘dağlı’ Pike Garvey ise, oyalanmak için ürettiği kaçak içki yüzünden, hiç de adil olmayan bir tavır sonucu iki yıl ‘eyalet hapishanesinde’ yatmıştır. Vahşi doğada karısıyla geçirdiği yirmi yıldan sonra arazisi bir anda değerlenir. Eline geçen yüklü parayla yine dağda çeşitli projeler gerçekleştirmeyi düşünse de eşinin planlarına karşı koyamaz. Eşi, yabanıl koşullara uyum sağlamış olmasına karşın, ‘Bayan Gorvey’in göğsünde bir yerde, Blackjack’in yirmi yılda boğamadığı, kadınsı bir nokta’nın dayatmalarına engel olamadığından konformist yaşama özenip dağdan inmeye karar verirler. O. Henry, bu noktada kadın iç dünyası üzerinde durup dikkatleri, görünen eylemin arkasında yatan O. Henry, görsel detaylar ve diyaloglarla öykünün gizil gücünü hisetken(ler)e çeker. Bayan settirir ve birdenbire, beklenmedik sarsıcı sonlar yaratır. Gorvey’in gösterişli daracık kıyafeti, abartılı aksesuvarlarından söz çirmek zorunda bırakılmıştır.) eder. Bu, onun bedenine dar gelen zarafet O. Henry, öykü ve roman yazarlarını olyoksunluğunun, kurak iç dünyasının işaretduğu kadar birbirinden farklı türlerde eser leridir. “Martella Garvey’in kalbi yeni yaşaveren sinemacıları da etkilemiştir. İtalyan mının sağladığı zevklerden sevinç taklaları westernlerinin temel özellikleri, kitapta yer atıyor olabilirdi, ancak Blackjack onun dış alan ‘Kara Kartalın Geçişi’ adlı öykü ile örcephesine yapacağını yapmıştı. Çehresine tüşür. Öykünün anti kahramanı, alt lakabı bir boşluk ve anlamsızlık maskesi oymuş, ‘Sınırdaki Dehşet’ olan ‘Kara Kartal’ın zaiçini de sarp uçurumlarının vurdumduyafları altı çizilerek anlatılır. Karikatürize mazlığıyla, iç kesimlerinin ketumluğu ve edilen sadece kişiler değil, kişilerin yaptığı derin sessizliğiyle doldurmuştu. Kadın süve yapmayı tasarladıkları eylemleridir. Suça rekli, nerede bulunursa bulunsun, ağaç kave suçluya karşı kötücül bakışı hafifleten buklarının kopuşunu, yamaçtan aşağı pıtır olay örgüsü, efsanevi kahraman yaratma pıtır dökülüşünü dinler gibiydi. Blackdürtüsünü alaycı bir üslupla yeniden ele jack’in, ölü kıpırtısızlığındaki gecelerde alıp yerleşik olan katı yargıyı değersizleştirzonklayan o tüyler ürpertici sessizliği, her mesi ve bunu çizgi roman atmosferi içinde an kulaklarındaydı sanki”(s. 197). yaşatması ile yazarın, unutulmaz filmlerin yönetmeni Sergio Leone’yi etkilediği düşüYeni bir gelecek yaratmak uğruna yeni nülür. Tesadüfler üzerine kurulan durumbir geçmişe; onaylanmış kirli ve asil bir kan ların her an değişebileceği izlenimini yaradavasına; sadece asil olduğu için ölülerin tır Henry. Öyküye adını veren ‘Kara Karmezar taşlarına sahip olma arzusuyla pazartal’a, bu unvanı kazanmadan önce sırasıyla, lığın yapıldığı odadan uzakta bekler Bayan çevresindeki insanlar tarafından ‘Tavuk’, Garvey. Kendisi dışarıdayken içeride yapı‘Domuzcuk’ adları verilmiştir. Aynı karaklan pazarlığın öznesidir; “…Bayan Garteri, ‘zalim bir eşkıya’, ‘rezil çapulcu’, ‘en vey’nen ben yoksul, çerçöp ailelerden geliçarpıcı yanı gözlerinin keskinliğiydi’, diye yoruz. Kimse biznen böyle değersiz bi aitanımlar yazar. “Adamlarıyla birlikte yapıp leynen kan davası filan gütmeye denezzül ettikleri hakkında bir sürü ürkütücü hikâye etmedi tabii. ‘Herbi yandaki kaliteli insananlatılıyordu,” dedikten sonra bu eşkıyanın narın,’ diyo Bayan Garvey, ‘düşmanları var,’ kimliğinin asıl çarpıcı yanını anlatarak gödiyo. Bizde kalite olmayabilir, o zaman biz rünenin bir yanılsamadan ibaret olduğunu de parayı sayar satın alırız. İşte böyle; ‘Basişaret eder. tır parayı,’ dedi karım,’ ve ‘Bay Goree’nin kan davasını al; dürüstçene,’ dedi” (s. 199). Kurgusu, farklı finalleri ile pek çok saEl değiştiren kan davasının yeni tarafının natçıya esin olan ‘Kader Yolları’, şair olfark ettiği gerçek, gerilimi tetikler; “Bu, o mak isteyen bir çobanın hazin öyküsüdür. Öykü, kurgusuyla David Benioff’un ‘The 25th Hour’ adlı romanından sinemaya yine aynı adla uyarlanan Spike Lee’nin yönetmenliğini yaptığı filmi hatırlatır. Tıpkı, Nikos Kazancakis’in ‘Günah’a Son Çağrı’ romanı, romandan aynı adla uyarlanan Martin Scorsese’ın yönettiği filmin sarsıcı finali gibi. Margaret Atwood’un ‘Mutlu Sonlar’ öyküsü, ‘Kader Yolları’nın çeşitlemesidir adeta. Sonlar kadar başlangıçların da değişebileceğine imkân tanıyan, okura bir oyun alanı yaratan postmodern öykülerin temelidir. Yazar, ‘Kader Yolları’nda, üstkurmacanın gerçekliğine bir kanıt gibi duran, öykünün kahramanı şairin ‘yayımlanmamış şiirleri’nden bir dörtlükle giriş yapar. Kurgu içinde kurgunun, masal işlevleri üzerinde gelişen olayın masal formundan koparılmasının, gerçeklik duygusunun bozuma uğratılmasının çağdaş öyküdeki önemli bir kaynağıdır ‘Kader Yolları’. Öykünün kahramanı köyünden uzaklaşmaya bir anda karar verip yola çıkar. Bu, Propp’un belirlediği masalların otuz bir işlevinden ‘uzaklaşma gitme’ ile bağlantılıdır. “Kararını vermişti David. Vernoy ona göre bir yer değildi. Burada onun düşüncelerini paylaşacak tek bir Tanrı kulu yoktu. Onun yazgısı ve geleceği şu yolda yatıyordu” (s. 120). ÜÇ AYRI YOL Üç ayrı yol açar yazar. Bu yollarda birbirinden çarpıcı olaylar yaşayan şair adayının her defasında sonu trajik bir ölümdür. ‘Sol Sapak’da karşılaştığı kişilere David, ‘şair, aynı zamanda çoban’ olduğunu söylese de, dar zamanlı anlatıda ona yedi defa ‘çoban’, iki defa ‘şair’ denmiştir. ‘Sağ Sapak’da kişiler değişmez ancak kişilerin rolleri farklıdır. Bir önceki anlatıda masum bir imaja sahip olan ‘matmazel’, baştan çıkarıp ölüme götüren ‘madam’ kisvesine bürünür. Bu ayrıntı, dönemin erkek egemen tavrını yansıtır. Yazar, kahramanına ‘genç şair’ unvanını verir ancak, ‘Ana Yol’da bu söz sadece bir ironidir. ‘Ana Yol’da artık eleştirmen vardır; şiirine değer biçip ona yazmaktan vazgeçmesini salık veren, intihar etmesine neden olan, ‘Sana yer altı mezarlarının ne zaman yapıldığını, yıldızlara nasıl ad konulduğunu, yağmurkuşunun neden uzun bir gagası olduğunu söyleyebil(en)’, ‘bilgili’ ve ‘vicdan sahibi’ bir yargıç eleştirmen. Tüm bunlardan öte, ilginç olan eleştirmenin evinden dönerken yolda satın aldığı, kurşunuyla yaşamına son verdiği tabancanın üzerindeki gümüş kakmada görülen isimdir; diğer iki olaya yön veren kişiye aittir tabanca. Kurgulararası geçişler, kurmaca ile üstkurmacanın kişilerinin birbirine etkisi ile öykü tekniği için önemli bir üründür ‘Kader Yolları’. Kitaba adını veren öykünün yanı sıra, diğer öykülerde de ‘dünya vatandaşı’nı arayan kişilerle karşılaşırız. Tüm enlem ve boylamlara hâkim olan, kıtadan kıtaya sıçrayıp sınırlarla alay eden, dünyayı bir bütün olarak kavrayıp bütün dünya için yazan, O. Henry ile. ‘Dünya Vatandaşı’ için titizlikle seçilen öyküler, kuşkusuz sadece O. Henry edebiyatını derinliğine çözümleme olanaklarına değil, öykü, roman ve sinemanın yöntemlerine yeni halkalar ekleyecektir. ? Dünya Vatandaşı/ O. Henrl/ Çeviren: Püren Özgören/ Can Yayınları/ 252 s. SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1007