Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vicdan Efe’den “Tambur Ağıtları” İnsan sıcaklığında öyküler Fotoğraf: Azime Akbaş Yazıcı Vicdan Efe Vicdan Efe, insanın iç dünyasını başarıyla yansıtan öykülerle buluşturuyor okuyucuyu Tambur Ağıtları’nda. Efe’nin karakterleri, genellikle kırsal kesimin yoksul, umarsız kişileri. Onların sevgileri, çatışmaları okuyucuda derin izler bırakıyor. Ë Hasan AKARSU yküleri birçok yazın dergisinde yayımlanan Vicdan Efe, “Sen de Topla Düşlerini” adlı yapıtından sonra, “Tambur Ağıtları” ile ilgi çekiyor. “2005 Orhan Kemal Mansiyon Ödülü”nü kazanan yapıtta, 13 öykü yer alıyor. “Gülüm de Viran Oldu” kırsal kesim insanının acıklı öyküsü. Anlatıcı Selami ve Güliz, altı hane kalmış köye gidip köy yakınındaki çağlayanı gezmek istiyorlar. Viran (Mustafa), konuk oldukları ev sahibi ka Ö dının adamı. Ortaokulu kasabada okumuş, evlenmiş. İki oğlu var. Ahmet, aklı yetersiz. Necat ise 10 yaşında ölüyor. Dağda karşılarına çıkan ayıya ateş eden babası oğlunu da vuruyor. Mustafa, “Elektrikler kesildi” yazısını o zaman yazıyor, adı Viran oluyor. Akıl hastanesine düşüyor, çıktığında gezdiği yer belli değil. Kadını, Mustafa’nın kendisine “Gülüm” diyerek seslenişini özlüyor. “Gülbiye” öyküsünde on beş yaşındaki kızın başına gelenler anlatılıyor. Balıkçı Rüstem’lere, balık kasası kırmak için gittiğinde, Rüstem’den hamile kalıyor, bebeğini aldırıyor; ama adı çıkıyor. “Memduh” adlı öyküde yine kırsal kesim insanını tanıyoruz. “Savan Amcanın Sırrı”, ister istemez etkiliyor okuyucuyu. “Kırmızı konuk” olarak tanınıyor. Anlatıcı ile kardeşi, anne ve babaları onu “köylü akraba” olarak biliyorlar. Her yıl köyden bir çuval fasulye getiriyor sırtında. Onları satıp parasını alarak dönüyor köyüne. Yıkılacak gibi bir kulübede yalnız yaşıyor. Topladığı fasulyeler de köylünün tarlada bıraktıkları. Bir gün “köylü akraba”yı görmek için köye gittiklerinde, kulübesini de kendisini de bulamıyorlar. “Secer” öyküsünde, Hamza Baba ile eşi Meran’ı ve suskun, acayip, sessiz, uysal oğulları Secer’i tanıyoruz. Babasının bir azarlaması üzerine, kendisini bir ağaca asıyor, babasına pişmanlıklarını bile bırakmadan göçüp gidiyor. “Bebek” kırsal kesimde yaşanan acıklı bir sevdanın öyküsü. Sevdiğinden hamile kalıp ona kavuşamayan Esma’nın çıkar yol için başka birisiyle evlenmek zorunda kalması, bebeğini doğururken ölmesi, bebeğine sonradan evlendiği Celil’in sahip çıkması etkileyici bir biçimde anlatılıyor. Annesinin gözleriyle bakan bir bebek gelecek için umut oluyor. “Ayna Çocuk”ta da aynı konu işleniyor. Bebeğini doğuran Salın Gelin, bebeğiyle avunuyor; ama bunalımdan kurtulamıyor. “Keşfe Nine, Rıza Amca ve Babam” öyküsünde, anlatıcı yıllar sonra babasını ve ona benzeyen komşuları Rıza Amca’yı anımsıyor. Keşfe Nine ise “çocukluğunun dev insanı. Yüreği kocaman bir insan”. “Lacivert Kokulu Kadın” şiirsel bir öykü. Anlatıcı, çoğunlukla “benöyküsel” anlatımı kullanıyor: “…Ruhumdaki güneş geceleri doğuyor. Ne kadar da kalabalıklaşmaya başladı içim. Ayaklarım kocaman, bastığım yerleri hissetmiyorum. Yüreğimi koyacak yer bulamıyorum…” (s.71). “Lacivert kokulu bir kadın” duyumsanan ve yaşanan, kavuşula mayan bir aşk. “Heykel Adam” öyküsünde, kendisini “Heykel kadın” olarak düşünüyor anlatıcı. “Dökük Sırlar” öyküsünde, insanın yalnızlığını daha iyi duyumsuyoruz. Anlatıcı Suna, yatalak hasta olan annesinin (Melek Hanım) acıklı durumunu, babasının çaresizliğini etkileyici bir dille anlatıyor. Annesinin istediği, sırları dökük aynayı satıcıyla birlikte eve getiriyor. Ayna, annesinin ölen arkadaşı Nevin Hanım’ın aynası. Kocası Fadıl’ı da tanıyor. Fadıl, ölen karısının aynasını sattığına üzüldüğü gibi eski günlerini anımsıyor, Melek Hanımın gençliğinde kendisini sevdiğini de. Anlatıcı, “Eriyik Bir Hayat” öyküsünde de yakınlarını anlatıyor. “Babam” öyküsünde, “kendisi olamayan” babasını, uzun süre gidip göremediği babasını anlatıyor. Son gidişinde onu evinin önünü süpürürken buluyor. Babası mutlu oluyor kızı geldiği için. Anne öleli bir yıl olmuş. Anlatıcı, kocasından boşandığını, artık babasının yanında kalacağını söylüyor. Yazar Vicdan Efe, insanı etkileyen, sarsıcı öyküler yazıyor. İnsanın iç dünyasını başarıyla yansıtıyor. Kişileri genellikle kırsal kesimin yoksul, umarsız insanları. Onların sevgileri, çatışmaları okuyucuda derin izler bırakıyor. ? Tambur Ağıtları/ Vicdan Efe/ Şenocak Yayınları/ 102 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1007 SAYFA 19