24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Muammer Kırdök’le ‘Ölümsüz Olduğum Zamanlar’ ‘Tek başınalıktan sıkıldım’ Ölümsüz Olduğum Zamanlar, Muammer Kırdök’ün ilk romanı. “Aşk nedir? Gerçeklik var mı? Sahiciliğinden kuşku duymadığımız olgularla algıladığımız yaşam birbiriyle örtüşmediğinde var olma gücümüz azalıyor mu?” gibi sorular çevresinde dönen roman, okuru olayların izinde bir yolculuğa çıkarıyor. Kırdök’le romanını konuştuk. Ë Mehmet ZENGİN lümsüz Olduğum Zamanlar’ın geç kalmış bir yazarlık verimi olduğu söylenebilir mi? Yıllar önce, Uzakdoğu seyahatlerimden birinde yaşlı bir Çinliyle tanışmıştım. Adam elli yaşından sonra antikacılığa başlamış, eski kapı kilitleri konusunda uzmanlaşmış, işinde çok ünlenmişti. Öyküsü şöyleydi: On yıl devlet hizmetinde çalıştıktan sonra çiftçiliğe başlamış, ardından uzun süre kendi kurduğu süpermarketleri işletmiş, bu arada anlaşılmaz bir sebeple, üstelik heyecanını da kimselerle paylaşmadan, tek başına, sürekli eski kapı kilitleri toplamış, sonunda ciddi bir koleksiyon oluşturmuştu. Gün gelmiş tek başınalıktan sıkılmaya başlamış, eski kilit sevdasını kendi tekelinden çıkarmaya karar vererek marketlerini satmış, antikacılığa başlayarak olanca koleksiyonunu dükkânına yığmıştı. Artık herkesle bütün bilgisini ve heyecanını paylaşabilirdi. Yalnızca ülkemizde değil, Batı’da da sanatçılığı meslek edinenlerin işlerinin pek kolay olmadığını, piyasanın dayatmalarına sıkça boyun eğmek zorunda kaldıklarını, bazı ünlü yazarlarımızın geçimlerini sağlamak için daha düne dek takma adlarla dedektif romanları yazdıklarını hepimiz biliyor, hayıflanıyoruz. Belki de sanatın dokunulmazlığına, kutsallığına duyduğum derin inanç yüzünden olacak, ilk gençliğimden bu yana yazarak çoğalttığım yüzlerce sayfalık metnin ölçülebilir bir maddi karşılığı olmaması gerektiğini, üstelik hiçbirini de son haline getiremeyeceğimi varsaymış, yayımlatmayı düşünmemiştim. Ne ki ben de artık tek başınalıktan sıkıldım, Çinli antikacının yolunu izlemeye karar verdim. ratılmadan bir sanat yapıtının kimlik olmadığı biçiminde bir anlama da göntoplanan meraklı kalakazanabileceğine, gizil gücünü dört deriyor roman... Siz de katılıyorsanız, balığa bölgesel dillerde dörtlük ortaya dökebileceğine inanmıvermek istediğiniz anlamı açıklayabilir gerçek bir “Edebiyat” yorum. Deneyimli bir resim alıcısı olamisiniz? şöleni sunuyorlar, kıvılrak şunu söyleyebilirim; her sanatsever En keskin hatlarıyla kavradığımıza cım çıkaran sözleriyle dinleyicileri bükendi yapıtını yaratıyor, gördüğünü, inandığımız gerçekliğin ne denli muğlak yüleyerek yerlerine mıhlıyorlar. İlginçtir, dinlediğini ve okuduğunu zihninde yeve belirsiz olduğunu, romanın “Mutlu tek kelime anlamadığım halde ben de niden kuruyor, kendi özel maşasıyla diÖlüler Günü” bölümünde ortaya çıkan bu ustaları defalarca dinledim, olağandikleyerek ona hak ettiği değeri biçiyor. Tebernüş sanırım şöyle ifade ederdi: üstü haz duydum. Demek istediğim; güÖlümsüz Olduğum Zamanlar’a, her “Hey yolcu dur biraz, menzilleri mi kazel söz söyleme ve dinleme, olayları hiokuyucunun kendi özel süzgecinden gerıştırdın yine?” kâye etme, anlatılanları zihinde yeniden çirerek yeni bir kimlik vereceğini dü Romanın başında, roman kahramayaratarak heyecan duyma yalnızca geleşünmek, bu kimliğin de büyük bir olasınının babasıyla karşılaşması var, önemli neksel toplumlara özgü bir gereksinim lıkla benim zihnimdekiyle bire bir örbir bölüm. Bununla birlikte, baba daha değil, modern insan için de aynı durumtüşmeyeceğini bilmek, gerçekten büyük sonra ortaya çıkmıyor. Bunu roman için lar söz konusu. Yaşananla hayal edilen keyif. bir eksiklik olarak belirtebilir miyiz? yapışık ikiz kardeşe benziyor bence, biri Bu soruyu tarafsız olarak yanıtlaolmadan diğerinin var olması mümkün ROMANIN KİMLİĞİ mam çok zor. Romanın ana sorunsalladeğil. Hangimiz annesinin ya da ninesi Romanın iki düzlemi olduğu söylerından birinin “zaman, yaşanan an” olnin kucağında masal dinleyerek uyumanebilir: İlki, karşılıksız bir aşk ya da tutduğunu kabul edersek, hem Baba’nın dık ki? Romanın belki en çok öne çıkan kulu bir aşk arayışı ve sonucu... İkincisi bir kavram olarak önemi, hem de ona özelliklerinden biri, merakla okunması. de yaşadığımız hayata ilişkin bir gerçekyüklenen ödev sanırım daha iyi anlaşılır. Merakla okunmak, bir roman için biraz lik arayışı... Bu saptamayı sizin amacınıOkurların, romandaki “Baba”yla ilgili da unutulmuş, ama önemli bir özellik. za uygunluğu bakımından değerlendirir yorumları beni çok ilgilendiriyor. Bunu başarmak da kolay değil. Siz ne misiniz?.. Peki siz hangi kaynaklardan çıkıyordersiniz? On dokuzuncu yüzyılın sonunda Avsunuz? Hem yurtdışında yaşadığınız Mütevazılığın değer görmediği, her rupalı bir düzine gezgin, Mutlak Geriçin sözgelimi Avrupa edebiyatını, hem türlü bilginin emtiaya dönüşerek fiyatçek’i bulmak için aylarca Kafkas Dağlade yakından izlediğiniz günümüz Türk landığı fütursuz bir zamanda yaşıyoruz. rı’nın tepelerinde yalın ayak dolaşarak edebiyatını düşünerek... 1970’li yılların ortaÖyle görünüyor ki, güsında, Milliyet Sanat nümüz sanatçıları büDergisi’ndeki bir söyletün zihinsel sınırları şide Fazıl Hüsnü Dağzorlayarak “benzersizlarca şunu demişti: lik” boyutuna erişmek, “Faaliyet gösterdiğiniz küreselleşen insanın alanı avucunuzun içi gikolektif bilincinde idol bi bileceksiniz. Eyleme sıfatıyla yerlerini almak geçtiğinizde avucunuistiyorlar, bu da ciddi zun içi kendiniz olacakbir stres yaratıyor. Aysınız.” Geçenlerde bir rıntılarla cebelleşirken kitap okudum (Malen asli durumları göz colm Gladwell, Outliardı edebiliyorlar. Paers. The story of zarlama çağının sanatsuccess), deneysel bulçısına artık “ne” yaptıgulara dayanarak yağı değil, “nasıl” yaptığı şamda elde edilen başasoruluyor. Oyuncularıları açıklamaya çalışırın sayısı bir hayli arttı, yor, çarpıcı örnekler veyarışmanın kuralları riyordu. Yaşları on sekideğişti, bilgiye ulaşzin altında olup da ormak çok ucuzladı. Bu büyük yarışta sanatçı “Pazarlama çağının sanatçısına artık ‘ne’ yaptığı değil, ‘nasıl’ yaptığı soruluyor. Oyuncula kestralarda birinci kemancı derecesine yükseların işleri epeyce zor; rın sayısı arttı, yarışmanın kuralları değişti, bilgiye ulaşmak çok ucuzladı” diyor yazar. len bütün müzisyenler başarılarının derecesini aynı özelliğe sahip; hepsi de on bin saaakıl almaz bir maceraya atılmışlar, karda pazarın algılama yeteneğiyle ölçerken, tin üzerinde prova yapmışlar. Sekiz bin kışta birer birer telef olmuşlar. Ferhat özgünlükleriyle de kalıcılığı sağlamak saat prova yapanlarsa yalnızca ikinci ya zorundalar. “Kolay anlaşılır” olmak son ile Şirin’de anlatılan ‘mutlak aşk’la İslam Tasavvufu’nda aranan ‘mistik gerda üçüncü kemancı olma becerisini göselli yılda plastik sanatlarda pek kabul çek’ özünde aynı sorunsala dayanıyor; terebilmiş. Ne yazık ki insanların çoğu gören bir eğilim değildi, benzer bir dugerçeklik gerçekten var mı, algıladığımıbaşarılı sonuçların yoğun bir çalışma ve rumu edebiyatta da görüyoruz. Sanatın zı sandığımız yaşamla sahici olan yaşam araştırma sürecinden sonra elde edilebikendi kendisiyle meşguliyeti arttıkça, birbiriyle tamı tamına örtüşüyor mu? leceğine bakmıyorlar, şansa inanıyorlar. cazibesi küçük bir kitlenin içinde sıkışıp Kendimizi anlamaya çalışırken sonsuz Bilginin gücünün önemsenmediği bizim kalıyor. Bir romanın merakla okunmasıbir yolculuğa çıkıyor, bazen Kafkas dağgibi kaderci toplumlarda yaratıcı çabanın önemli bir özellik olduğunu, insanlarının tepelerinde yalın ayak dolaşarak lar özendirilmediği gibi, ezbercilik de ların masal dinleme gereksiniminin de pekiştiriliyor. Yalnızca birikimle ve dukolay kolay sona ermeyeceğini yüksek telef oluyor, bazen de derviş kılığına giyarlıkla kalıcı yapıtlar yaratılacağını sansesle söylemenin yüz kızartıcı bir suç olrerek diyardan diyara savruluyoruz. İnmıyorum, her alanda olduğu gibi sanatduğunu sanmıyorum. sanoğlunu bin yıllardır en çok meşgul ta da ağır işçilik son sözü söylüyor. ? eden konulardan biri ölümsüzlüğün sır Öte yandan, size göre okurun duyrını çözmekse, diğeri de ‘mutlak gerduğu merak romanın sonunda tam karşılığını buluyor mu? çek’i bulmak olmuş. Ölümsüz Olduğum Zamanlar/ Mu Sanatseverlerin zihninde yeniden ya Hayatın gerçekten yaşadığımız hayat ammer Kırdök/ Notos Kitap/ 330 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1008 Ö SANAT VE PAZARLAMA Öyle anlaşılıyor ki, Ölümsüz Olduğum Zamanlar uzun bir okuma sürecinin sonunda yayımlanmış bir roman. Bir ilk roman elbette, ama bir ilk gençlik dönemi romanı olmadığına göre, ardında en azından önemli bir okuma birikimi olmalı... Roman sanatını, insanoğlunun bin yıllardır kuşaktan kuşağa aktararak yarattığı anlatı geleneğinin terbiye edildiği, çeşitli deneylerden geçirilip günümüzde de sınandığı geniş bir platform olarak görebiliriz. Yetişkinlere anlatılan bir çeşit masal da denebilir. Yaşanan ya da yaşandığı hayal edilen olayların bir köy kahvesinde, meraklı bir topluluğun önünde ballandırılarak anlatılması, özenle seçilen sözcüklerin dinleyicileri can evinden vurması yalnızca Anadolu’ya özgü bir durum değil; Endonezya’nın birçok adasında “Sözlü Edebiyat” geleneği, diriliğini ve işlevini günümüzde de aynen sürdürüyor. Yörenin anlatı ustaları, akşamları köy meydanına SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle