Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Azad Ziya Eren’le şiirleri üzerine ‘Bütün topraklarda yaşıyor gibi...’ Kırmızı Yayınları ve Metin Altıok ailesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Metin Altıok Şiir Ödülü”; “Ars Requiem” ve “Bırakılma Koridoru” adlı eserleriyle Azad Ziya Eren’e verildi. Doğan Hızlan, Gülten Akın, Ülkü Tamer, Enver Ercan, Füsun Akatlı, Eray Canberk ve Talât Sait Halman’dan oluşan seçici kurul, “destansı özellikler taşıyan şiirlerinde, geleneğimizin ve dünya şiirinin içinden geçebilen tutumu; tarihi ve coğrafyayı buluşturup günümüzü ve insanını farklı boyutlarıyla kavrama çabası; Türkçe şiire yeni anlatım olanakları araması; acı ve hüznün ağırlığını şiir diline dönüştürebilmesi” nedeniyle Eren’in eserlerini, Metin Altıok Şiir Ödülü’ne değer buldu. Eren’le şiirlerini konuştuk. Ë Rozerin DOĞAN zad Ziya Eren kimdir? Şiirle ilişkisi nasıl başladı? 27 Ekim 1976’da Diyarbakır’ın Kulp (Pasur) kasabasında doğdum. Çocukluğumun ilk adımlarını, annebabamın öğretmenlik yaptığı Kulp Yatılı Bölge İlköğretim Okulu’nun, Ağyar Dağları’yla çevrelenmiş, kıyısından bir kolunu Muş’tan alan ve sarı balıklarıyla ünlü güzelim Kulp Çayı geçen, insanlarının arkaik yüzü ve kalbi birbirine karışmış o eşsiz anılarla dolu avlusunda attım. Darbe’nin hemen ertesinde başlayan sürgünlüğümüzün ilk durağı Çorum’un Osmancık İlçesi Kumbaba Köyü oldu olmasına da sürülmüşlükten öte, gönderildiğimiz o uzak ve yabancı köy, ahalisinin alevi kültürünün bütün sıcaklığıyla yaşadığı, okulunun bahçesi sedirler ve güllerle dolup taşan, lojman kapısında çıkılan bir sedir ağacının dallarından okul kapısındaki sedirin gövdesinden inilen, çeltik tarlalarında bacakları sülüklerle kaplı kadınların çalıştığı, uzun bıyıklı balıklarıyla Kızılırmak’ın hemen yamacında beş sene süregelen paylaşımlarla yüklü izlerin ellerinden, Antep’in fıstık kokulu günlerine bırakıldık. Alleben’in, Düztepe’nin ve çocukluğun süregelen dostluklarının unutulmaz anıları hâlâ koynumdadır ve koynumda bu birikimlerle bir beş senenin daha sonunda döndük 1990’da Diyarbakır’a, şiddetin ve kanın sokaklarda pervasızca do A landığı, adım başı faili meçhullerin, ulu orta ölümlerin gerçekleştiği günler de bizim hasretle yolunu gözlediğimiz evimize dönüş tarihimize ne yazık ki denk düştü, payımıza uzun sürecek bir yalnızlık senfonisinin ilk notaları kalmış meğer. Şiirle ilişkim işte böyle renkli bir çocukluğun hemen ertesinde ilk gençliğin ilk karabasan günleriyle devam ederek başladı. Çok erken okumalarla tanıştım şiirle, resimler yaparak okudum şiirleri, şairleri ve ülkelerini düşünerek, onları düşleyerek, yaşamlarını inceleyerek eğildim kitaplara. Şiirle geçirilen zamanın yeryüzüyle çok ayrık bir bağ kurduracağını hissettim önce, sonra da bu bağın o kadar da naif ve basit olmadığını gördüm. Metin Altıok, kalemi, yaşamı ve ölümüyle edebiyatımızın ölümsüzleri arasında. Onun adına verilen bu ödülü almak sizin için ne anlama geliyor. Neler hissediyorsunuz? Hepimiz çok ağır ve acı günlerden geçtik, çok ileri yaşlarda kazanılacak deneyimleri erken yaşlarda kattık belleğimize, bedenlerimize, lakin bizlerin geçip gittiği ve içimizde mezarlıklar oluşturan o günlerden bazı canlarımızın sıyrılıp gelmesine el veremedik, ellerimiz ve kalplerimiz yetmedi, yetemedi. Metin Altıok’u ölümünden çok önce, tıpkı Nesimi Çimen ve Hasret Gültekin’i, Behçet Aysan ve Asım Bezirci’yi tanıdığım gibi sanatıyla, o buruk dizeleriyle, şiirlerinin has sesiyle tanıyordum. O ve diğer güzel insanlar sesleri, telleri ve sözcükleriyle aramızdan alındı ve bizi bu kahrolası Bırakılma Koridoru’nda bırakıp, ateşten atlara binip gittiler. ‘93’teki o barbarlar saldırısını henüz on yedi yaşında olmasına rağmen kimlik bilincini ve politizasyon sürecini iyi bilen bir genç olarak, uzaktan, kahrolarak izledim, izledik. Ama bizim için hiç de sürpriz değildi bu vahşet. Diyarbakır’da günaşırı tek tek içimizden cımbızlanan canları bu kez bütün dünyanın o andan sonra daha da lanetlenecek gözleri, devletin pençeleri arasından göstere göstere, toplu aldılar. Dünya bundan ötürü daha utanılası bir yer artık. Şiirler daha kara. Metin Altıok, sevgili şair ağabeyim Haydar Ergülen’in ilk ‘ödül’ü aldığı konuşmasında dediği gibi büyük bir şiir yarattı ve bize özel bir miras bıraktı. Güzel kalpli, ehil kalemli öncellerimizden oldu. Adıyla anılmak duygusu çok büyük ve onur verici. Kardeşlik bağını bağırtan bir şey bir yerde. Ben burada ‘ödül’ sözcüğünü bilinçle tırnakladım çünkü bu bir yük gerçekten ve yükümüzü sevmemiz gerekiyor. Şiirin istediği enderlerden biri bu sanırım. Yükümüz sevdiklerimiz bizim. Azalmışlık duygusu bu. Kırmızı Yayınları ve Metin Altıok ailesi tarafından düzenlenen ve bu yıl ikincisi verilen “Metin Altıok Şiir Ödülü”, “Ars Requiem” ve “Bırakılma Koridoru” adlı eserlerinize verildi. Bunun dışında eserleriniz olduğunu biliyoruz. Bu eserlerinizden bahseder misiniz? Başka dillere çevrilen oldu mu? Bu iki kitap dışında ilki 1999’da olmak üzere; şiir, deneme, resim ve çözümleme alanlarında yedi kitabım daha yayımlandı. İngilizce, Fransızca, Arapça ve Kürtçe’ye çevrildi. Adları: Karen (Şiir, 1999/Kora Yayınları), Sakızköy Günceleri (Yaşantı, 2004 /Yapı Kredi Yayınları), Isoléopard (Şiir, 2007, TürkçeFransızca /Libre Entreprise), Rüyalar Prensi Odilon Redon (Çözümleme , 2007/Libre Entreprise) Eğri Yağmur Fernando Pessoa (Deneme, 2007/Libre Entreprise), Bırakılma Koridoru (Şiir, 2008/ Libre Entreprise), Ars Requiem (Şiir, 2008/ Libre Entreprise), Özenle Unutulmuş Parçalar (Şiir, 2009/ Yapı Kredi Yayınları), La Nudité et la Poésie/ Çıplaklık ve Şiir (ŞiirResim, 2009/ Pars Yayıncılık) BULUNDUĞUM TOPRAKLARIN RUHU Azad Ziya Eren’in şiirlerinde yaşadığı yörenin, sahip olduğu ¥ SAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1008