Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Alfonso Signorini’den ‘Çok Kırılgan Çok Gururlu’ Maria Callas’ın yaşamı me sahip çıkmaya karar verdim buna hakkım olduğunu sanıyorum. İşler yüzünden hayatımı, kendi çıkarlarımı hep ihmal ettim. Doğduğumdan beri üstün yetenekli çocuk diye oradan oraya taşındım. Ama artık 35 yaşındayım, çocuk büyüdü...’ Tita ne diyeceğini bilemiyordu. Annesini, şirketinin çıkarlarını, tutkularını bu kadın için mi bir kenara atmıştı? Buna değmiş miydi? ‘Ne diyorsun sen Maria? Seni tanıyamaz oldum’ derken gözlerinde yaşlar belirmişti.” Eşini terk eden Maria, Aristo ile tutkulu bir ilişkiye bırakır kendini. Ama uzun sürmez bu mutluluk da. Aşk kime sonsuza kadar vaat edilmiştir ki: “O anda en harika şeyi istedim. Maria Callas’a sahip olmak. Herkesin olanı benim, yalnızca benim kılmak. Beni bir hayvan gibi heyecanlandıran buydu” diyen Aristo hırpalamaya, aşağılamaya başlar Maria’yı. Artık o elde edilmiştir, tüketilmiştir ve bir yenisi gerekmektedir. “Şu an dünyanın en önemli kadını sen değilsin. Jackie, John Kennedy’nin karısı. Sen bugün yalnızca bir gece klubü şarkıcısısın” diyerek pusulasına Jackie’e çevirir ve onunla evlenir. KENDİNDEN KOPUŞ Aristo ne yaparsa yapsın yine de bırakamaz Maria onu. Görüşmeler devam eder. Ama her geçen gün Maria Callas olmaktan biraz daha uzaklaşır. Aristo’nun seks partileri düzenlemek için tekneye doldurduğu kadınların sesini işitmemek için kendini ilaçlarla uyutuyordu. Sarhoş olduğunda ondan dayak yemeye bile sesini çıkartmıyordu çünkü Aristo’nun kendinde olmadığını biliyordu. (...) ‘Aristo üzerime kusmakta olduğun bütün bu kötü sözcüklere inanmadığını biliyorum. Bunları sana söyletenin alkol ve öfke olduğuna inanıyorum. Yalvarırım kapıları kapatmayalım birbirimize. Seninle fazlasıyla benzeşiyoruz. Fazlasıyla yalnızız. Ebediyen birbirimize gereksinme duyacağız. Jackie’nin burada yalnız olması için gidiyorum ama beni hayatından çıkarma.” Annus Horribilis’ın Maria’nın ses tellerinde yarattığı sorun artarak devam etmektedir. Sesinde oluşan ani düşüşler onu zor durumda bırakmaktadır artık. Bir zamanlar ilâhe olarak onu göklere çıkaranlar şimdi “Sahnede Maria Callas’tan geriye kalanı gördük”, “Sanki ağzında dişçi matkabı varmış gibi şarkı söylüyor” diye eleştirmeye başlarlar. Hayat onu dört bir yandan zorlarken en büyük sarsıntıyı Aristo’nun ölümüyle yaşar. Sahnelere veda eder ondan sonra. Evinde, ölümü beklemektedir adeta. Tek yaptığı her ayın ilk pazartesi günü doğar doğmaz ölen oğlu Omero’yu Milano’daki mezarında ziyaret etmektir. Aşkı uğruna harcanan kadınlardan biridir o da. Kendinden vazgeçmiştir bir adam uğruna ama cesur davranmıştır hayata karşı. Kalbinin peşinden gitmek ona pahalıya mal olsa da, kendi seçiminin sonucunu göğüsleyecek kadar güçlü bir kadın Maria Callas. Kendisini, “Fazlasıyla gururlu ve fazlasıyla kırılgan biriyim ve acı çektiğim zaman başkalarından yüz kat daha fazla acı çektiğim için üzülüyorsam da eminim ki mutlu olduğum zaman da başkalarından yüz kat daha fazla mutluyumdur” diye tanımlayan bu kadının hikâyesi, İtalyalı basın mensubu ve yazar, Alfonso Signorini’nin kaleminde ölümsüzleşti. ? Çok Kırılgan Çok Gururlu/ Alfonso Signorini/ Çeviren: Eren Cendey/ Turkuvaz Kitap/ 248 s. SAYFA 13 Efsane soprano Maria Callas’ın 53 yıllık sıra dışı yaşamının çarpıcı bir özeti: Çok Kırılgan Çok Gururlu. İtalyan gazeteci ve yazar Alfonso Signorini’nin 2007’de, Maria Callas’ın ölümünün 30. yılı nedeniyle yazdığı roman, şimdiye kadar yayımlanmamış mektup ve belgelerden oluşuyor. Ë Yelda DÖNMEZ irminci yüzyıla damgasını vurmuş bir opera sanatçısıydı o. Dakikalarca süren alkışlanmalar, defalarca sahneye geri çağrılmalarla ödüllendirirdi dinleyicileri Maria Callas’ı, “Sen bir ilahesin!” diye yüceltirlerdi. Ama hiçbir şey dışardan göründüğü gibi değildi elbet. O parıltılı fotoğrafların ardında derin bir hüzün gizliydi: “Artık kendine sorular sormaktan yorgun düşmüştü. Dünyanın onun hakkında neler düşündüğünü merak etmekten yorgun düşmüştü. Şimdi o sonsuz mezarlık sıraları arasında gezinirken, ifadesiz yüzlerle bakan tanımadığı ölülerin resimleri, onun hakkında araştırma yapma isteği duymuyorlardı. Ruhuna ağırlık vermeyen bir tek ölülerdi.” “ÇİRKİN” ÇOCUK Daha çocuklukta başlar Maria’nın mücadelesi hayatla. New York’ta yoksulluk sınırında yaşarken, masaldaki gibi çirkin kuğu yavrusudur adeta. Annesi sürekli piyano derslerine ve zerafet kurslarına gönderip büyük kızına yatırım yaparken, Maria’yı da çirkinliği ve şişmanlığıyla aşağılamayı ihmal etmez. Tek sığınağı babasıdır Maria için, annesinin her hakareti sonrası kırılan kalbini tamir etmek için babasının yanında alır soluğu. Babasının Yunanistan’a taşınırlarken ona verdiği dantel mendil de bu bağın sembolü olur: “Bu mendille sevinç ve keder gözyaşlarını kurulayacaksın. Onunla büyüyeceksin ve bu şekilde ben daima seninle olacağım.” İlk sahne deneyimini 13 yaşında yaşar. Annesi onun adına Atina’daki miçoların geldiği tavernalarda 3 gece şarkı söylemesi için anlaşmıştır. Sahneye çıktığında herkes onun şişmanlığı ve çirkinliğiyle alay eder ama o sesiyle kendine saygı duyurtmayı başarır: “Sahneye çıktığında ıslıklar ve kahkahalarla karşılandı. Anselmo kim dokunur buna? Ne iğrenç bir şey görmüyor musun? Herkes gülüyor, kimi protesto için masayı yumrukluyor, kimi de kulakları sağır edecek bir gürültüyle ıslık çalıyordu. Hatta sahneye çatal fırlatan bile oldu.Gürültüyü bastırabilmek, ötekilerden daha duyarlı olan birkaç ruhu yakalayabilmek için en yüksek tonda La Paloma çalmaya başladı. Hayır. Kimsenin onu dinlediği yoktu. Maria ansızın tuhaf bir hipnotizmaya girdi. O döküntü piyanoya yaklaştı. Sesini La Paloma’nın notalarına ayarladı ve şarkısını söylemeye başladı.” Bu sınavı başarıyla geçen Maria bundan böyle “çirkin ama kazanan kişi olma” düsturunu benimser. Hırsıyla bir bir tırmanır başarı basamaklarını. Yemeğe sığınır acılarını unutmak için de. Ama sahne güzellik gerektirir. Bir kuğu gibi ince ve zarif olmak zorundadır. Bunun için de tenya yumurtalarını yutar hergün birer birer: “Rita Hayworth, Greta Garbo ve Marilyn Monreo gibi yıldızlar bu doğal yöntemle zayıflamışlardı. Bir asalağın, tenyanın yumurtalarını yutmuşlardı. Birkaç gün içinde tenyalar yaşamak için doğal ortamlarını bağırsaklarda buluyorlar ve bedenin önemli besin kaynaklarını onlardan çalıyorlardı.” YENİ BİR HAYAT Kariyerinde daha da ilerlemesinde en büyük destekçisi olacak olan Giovanni Battista Meneghini’yle kesişir yolları birgün:“Asıl ben memnun oldum, Commendatore Meneghini. Ben Maria Callas.’ ‘Ah sizi tanıyorum. Sizi dinle Y mek için provalara ne çok geldiğimi bir bilseniz. Daima Arena’nın en arkasına oturuyorum. Bunu bana annem Giuseppina öğretmişti. Uyduruk şarkıcıların sesi oraya ulaşmaz. Ama sizin sesinizi gayet net işittim.” 51 yaşında, hiç evlenmemiş, annesiyle yaşayan, 12 tuğla fabrikasının sahibi bu adam kocası oluverir Maria’nın. Ona âşık değildir ama her an onun özenini hissetmeye âşıktır. Bu durumdan bunalır bir süre sonra. Çünkü Aristotelis Onassis çıkmıştır karşısına. İncelikleri, enerjisi ve yaşama sevinciyle Aristotelis büyüler adete Maria’yı. Maria Callas artık Aristo’nun yörüngesindedir, hem de hiç çıkmamak üzere. “Artık senin karın olmak istemiyorum seninle aramda her şey bitti, bunu anlamak istemiyor musun?’ Tita Maria’ya bakıyor, karısını tanıyamıyordu. Karşısında soğuk, aklı başında, gözlerini uğursuz bir ışığın sardığı bir kadın vardı ve sanki başkasının ağzından konuşur gibiydi. Azgın bir nehir gibi çağlamaya başlayan karısının içini dökmesini sessizce dinledi. ‘Hayatımın en güzel yıllarını boş yere sana adadım. Beni kasaba et satar gibi tiyatrolara satarak insanlık dışı bir tempoda çalıştırdın. Beni kullandın. Bugünden itibaren kendi kendi CUMHURİYET KİTAP SAYI 1008