24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Stefan Zweig’ın bitiremediği başyapıtı: zaman nasıl gündeme girdi? Günümüzde demokrasi nasıl havada kalıyor? Son günlerdeki yeni anayasa girişiminin altında neler var? Prof. Server Tanilli bu ve benzeri soruların yanıtlarını veriyor “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?” adlı kitabında. Gamze Akdemir, Tanilli ile kitabını konuştu. Kırmızı Yayınları ve Metin Altıok ailesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Metin Altıok Şiir Ödülü”; “Ars Requiem” ve “Bırakılma Koridoru” adlı eserleriyle Azad Ziya Eren’e verildi. Doğan Hızlan, Gülten Akın, Ülkü Tamer, Enver Ercan, Füsun Akatlı, Eray Canberk ve Talât Sait Halman’dan oluşan seçici kurul, Eren’in eserlerini, Metin Altıok Şiir Ödülü’ne değer buldu. Eren’le şiirleri üzerine söyleştik. Özcan Karabulut’un romanı ‘Amida. Eğer Sana Gelemezsem’in geçtiği mekân Diyarbakır. Muhsine Helimoğlu Yavuz, Karabulut’un romanına, Diyarbakır eksenli bir açılım getiriyor. Edebiyat yapıtının incelenmesinde yeni bir tarz bu. İnşaat mühendisi Yaşar Yılmaz, iki yıl boyunca kilometrelerce yol katederek, Anadolu’daki antik tiyatroları gezdi, ölçtü ve yazdı: ‘Anadolu Antik Tiyatroları115 Antik Kent, 119 Tiyatro’. Kitapta, Türkiye’de bulunan antik tiyatrolara ilişkin anlamlı özet bilgilerin yanı sıra konuyla ilgili bir dizi yeni tez de bulunuyor. Bir mühendis olarak Yılmaz, başta arkeologlar olmak üzere konunun ilgililerini tezlerini tartışmaya çağırıyor. Yılmaz’la kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bol kitaplı günler.... Türkiye’de demokrasi ne Balzac Bir Yaşamöyküsü Ë Hikmet Temel AKARSU ebnem Sunar ve Yeşim Tükel Kılıç tarafından Almanca aslından Türkçeye çevirilerek, Can Yayınları’nca basılan Stefan Zweig’ın Balzac biyografisi pek çok yönden incelemeye değer, çok önemli bir eser. Konuya nereden başlanacağına karar vermek ise tam bir mesele. Çünkü nereden girseniz yüksek edebiyatın, baş döndüren, yüceler yücesi bir noktasında buluyorsunuz kendinizi. Unutulmuş, ihmal edilmiş ya da daha doğru bir tabirle ifade edersek ülkemizde başarılı örneklerine nadiren rastlayabildiğimiz çok önemli bir edebiyat türü olan biyografinin dünyadaki en büyük ustası tartışmasız Stefan Zweig’dir. Zweig’ın, edebiyatın tüm diğer alanlarında verdiği çok önemli eserleri bir yana, son yıllarda art arda Türkçelerini okuduğumuz Rotterdamlı Erasmus, Macellan, Amerigo gibi biyografileri bile sözcüğün tam manasıyla birer başyapıttı. Her biri muhteşemdi. Bu değerli edebiyatçıdan, bir başka büyük edebiyatçı olan ve 19. Yüzyıl Fransız ve hatta dünya edebiyatının zirvesini teşkil eden Balzac’ın biyografisini okumak ise gerçek bir zevk. Gerçek bir edebiyat şöleni. Bu şöleni kaçırmamanızı tavsiye ederim. Fakat bu büyük edebiyat şölenini kaçırmazken; bir saygı duruşu olarak; insanın içini sızlatan bir hüznü, kederle, acıyla değerli yazarın aziz hatırasına sunmaktan geri duramıyor insan. Çünkü II. Dünya Savaşı sırasında pek çok yer değiştirmenin ardından kendini güvenli gördüğü Brezilya’ya atan Zweig burada Avrupa’nın içine düştüğü duruma tahammül edemeyerek karısı ile birlikte yaşamına son verdiğinde (1942) elinde henüz tamamlanmamış Balzac biyografisi vardı. Kaçırılmış müsveddeler, hazin bir ölüm, yok olup giden yaşamlar ve tüm bunlar arasında edebiyatın yüce ideallerine sadakat. Sanırım bu hikâyeyi duyup da hüzünlenmek bir yana; kahrolmamak mümkün değil. İşte böyle koşullar altında çıkmış ortaya Balzac biyografisi. Zweig’ın, uzun soluklu ve görkemli bir yapıt, bir büyük biyografi, bir şaheser bırakma arzusunun bir tezahürü olarak kaleme alınmış. Peki bu başarılabilmiş mi? Evet! Bihakkın! Dört dörtlük bir şaheser olarak!... Gel gör ki son noktayı koymak, bir tragedyanın ardından, yakın dostlara nasip olmuş. Ş Stefan Zweig’ın Balzac’ın biyografisini kaleme aldığı yapıtı, sürgünlük yaşamının son döneminde Zweig’la birlikte önce Amerika Birleşik Devletleri’ne, oradan da Brezilya’ya gitti. Kitap, son noktasını ölümün koyduğu, bitmeyen bir başyapıt. Dostu Richard Friedenthal’in, Zweig’ın ölümünden sonra tamamlayıp ilk kez 1946’da Stockholm’de yayımladığı Balzac, Can Yayınları arasından okurla buluştu. biyografisinin türdeş bir yazınsal beceri ile kaleme alındığını görmek ne kadar etkileyici!... Orta burjuva ahlakına sımsıkıya bağlı bir ailenin dar görüşlü dünyasında yetişen Balzac’ın annesinin öldürücü baskılarının ardından, eğitimini tamamladığında avukat ya da noter katibi olacağına kesin gözle bakılırken her şeyi elinin tersi ile itip yazarlığı seçmesi o gün için bile inanılması zor bir cüretti. Fakat bütün hayalci genç adamlara olduğu gibi Balzac’a da bazı sürprizleri olacaktı haStefan yatın. Ailenin kısa süreli desteğinin Zweig ardından Paris’te bir başına kaldığında acemilik yapıtlarının çöktüğünü, derin bir ilgisizlikle karşılandığını görmek ilk felaketti. Fakat yılmak bilmeyen Honore’ye hayatın başka çağrıları vardı: hayalet yazarlık, takma isimlerle ticari kitaplar yazmacalar, para kaygısıyla girişilen bin bir ucuz iş ve matbaacılığa kadar giden serüvenler. Sonunda uğranılan iflas ve ondan sonra ömrü boyunca yakasından düşmeyecek borçlar, alacaklıların sinsi takipleri ve yan ısıra zengin olma düşleri. Tüm kitabı burada size anlatacak değilim. Fakat Zweig’ın ne tür bir araştırma süreci yürüttüğünü doğrusu merak ettim. Görünmez melek olup da Balzac’ın bir omuzunda yaşayıp onun tüm hayatını gözlese bu denli ayrıntılı bir biyografi edinemezdi. Denebilir ki Zweig’ın kitabı adeta bir amel defteri kadar güçlü olmuş. Adeta Balzac’ın ruhunun fotokopisini almış, yaşamına gizli kamera koymuş gibi yazıyor her şeyi. Burada yürütülen biyografist vasfına hayranlık duymamak olanaklı değil. BAŞARILI BİR ÇEVİRİ O zarif, o derinlikli, o zekâ parıltıları taşıyan muhteşem bilgelik yazıtlarının yazarı Balzac’ın vasat tipi, sınıf atlama telaşları, süfli kadınların peşinde yaşadığı zilletler, sırnaşık alacaklılara karşı bir ömür sürdürdüğü namütenahi köşe kapmaca, ailesi ile ilişkileri, soylu gözükme merakı, gülünç denebilecek lüks düşkünlüğü gibi bin bir şaşırtıcı insansal durumu ise Zweig öyle bir anlatıyor ki; nasıl söyleyeyim; her şeyi anlıyoruz. Balzac’la hemhal olup birlikte çırpınıyoruz. Zoraki kendi ismine soyluluk takısı “de” ekleyerek Honore de Balzac adını alan taşralı, Tours’lu orta burjuva çocuğu Honore Balzac’ın tüm ruhsal takıntılarına sevecen bir ruhla ortak oluyoruz. Tüm hayranları, onu daima, o çok arzu ettiği soylu takılı adı ile: Honore de Balzac adı ile anmayı bir nezaket ve saygı öğesi olarak içselleştirmiştir. Kuşkusuz biz Türk okurlar da hep aynı şekilde davrandık. Onun, o soylu sıfatı herkesten çok hakeden biri olduğunu herkes gibi biz de biliyorduk. Bu değerli kitap hakkındaki methiyelerim henüz bitmedi. Çevirmenler Şebnem Sunar ve Yeşim Tükel Kılıç’ın kullandığı Türkçe düzeyinde bir edebiyat dilini kullanabilen fazlaca Türk edebiyatçısı, romancısı sayamam. O denli güçlü ve edebi bir dil kullanıyorlar... Buna bir de Zweig’ın gerçekten de oylumlu olan edebiyatını ve Almanca gibi zor bir dilin özgün şartlarını ekleyin. Çevirmenlerin bu kitapta olağanüstü bir iş becerdiklerini ve muhteşem bir edebiyat dili ile bu kitabı bize sunduklarını söylemek, bu iki değerli şahsiyete yürekten teşekkür etmek zorundayız. Belki düzeltilerde bildiğimiz Can ölçütleri aşılarak biraz fazlaca kaçak verilmiş olabilir ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Müteakip baskılarda düzeltilir. Stefan Zweig’in Balzac biyografisi son zamanlarda okuduğum en değerli edebiyat kitaplarından biri. ? Balzac–Bir Yaşamöyküsü/ Stefan Zweig/ Can Yayınları/ 506 sayfa Kitabı okurken Honore de Balzac adını alan taşralı, Tours’lu orta burjuva çocuğu Honore Balzac’ın tüm ruhsal takıntılarına sevecen bir ruhla ortak oluyoruz. ‘İNSANLIK KOMEDYASI’ Zweig’ın Balzac biyografisinin değerini bilebilmek için, Balzac’ın edebiyatta ne kadar önemli bir yer işgal ettiğini bilmek, onun eşsiz edebiyatının tadına varmış olmak gerekir. Bilindiği gibi, Honore de Balzac yaşamı boyunca kaleme aldığı eserlerini “İnsanlık Komedyası” üst başlığı altında topladı. Denebilir ki bu “İnsanlık Komedyası” tabiri büyük yazarın yaşamını özetlemek için de kullanılabilecek en elverişli iki sözcüktür. Şahsen, çocuk yaştan beri Balzac’ın eserlerini büyük bir etkilenmişlik ve büyü altında okurum. Hiçbir yazardan, onun eserlerinden aldığım zevki alamamışımdır. Sözün açığı; Balzac benim yazarımdır. Sönmüş Hayaller, Taşralı Bir Büyük Adam Paris’te, Bir Yaratıcının Çektikleri, Vadideki Zambak, Goriot Baba, Eugenie Grandet gözyaşlarına gömülerek yuttuğum, başımı kaldırmadan, ara vermeden, boğulurcasına duygulanarak okuduğum kitaplardır. Hiçbir yazarda, ondaki zarafeti, kıvrak anlatımı, coşkuyu, ruhsal uçmuşluğu, betimleme varsıllığını ve hayal gücünü bulamamışımdır. İşte bu muhteşem yazarın TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1008 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle