05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş iir Atlası CEVAT ÇAPAN Evtim Evtimov/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Yalnız aşkın yerine konacak aşk yok, çünkü değiştirilirse hemen ölecek’ vtim Evtimov (1933), Petriç’te dünyaya geldi. Doğduğu kentte İlkokul Öğretmenleri Enstitüsü’nü bitirdi (1952). Kendi bölgesinde yaklaşık on yıl öğretmenlik ve yanı sıra bölgesel radyoda yönetmenlik yaptı (19521962). Petriç okuma yurdunda sekreter olarak çalıştı (19621965). Narodna mladej (Ulusal Gençlik) yayınevinde şiirden sorumlu şube yönetmen yardımcılığı ve müdürlük yaptı (19661984). Plamık (Alev) dergisinde başyazar yardımcısı (19661975), Literaturen front (Edebiyat Cephesi) gazetesi (19841988) ve Rodolübiye (Yurtseverlik) dergisinde başyazar görevlerinde bulundu. İlk şiirini Pirinsko delo (Pirin Davası) gazetesinde yayımladı (1951). 19501960’lı yılların tarih, siyaset ve reklam havasını şiirinde yoğun biçimde yansıtarak patetik tonu en yüksek düzeye çıkaran şairlerden biri oldu. Sosyalist gerçekçiliği particilik kavramıyla eşdeğer sayan ve parti ilkelerini en kutsal değerler olarak gören şair, değindiği konuların tümüne bu bakış açısından yaklaştı ve duygularını coşkulu bir içtenlikle dile getirdi. Daha sonraki yıllarda basmakalıpçılığının farkına vardı ve neredeyse kendini tümüyle aşk şiirlerine adadı. Bu alanda başarılı ürünler ortaya koydu ve şiirseverlerin, hele de gençlerin, en çok sevdiği şairlerden biri oldu. Yazdıkları çeşitli dillere çevrilmiş olan şair, ülkesinin birçok edebiyat ödülüne değer görülmüştür. Evtim Evtimov’un başlıca şiir kitapları şunlardır: Uyanık Gözkapakları (1959), Tepelerin Eteğindeki Salıncak (1962), Pirin Baladları (1964), Sevgiye Karşılık Sevgi (1966), İnsan (1969), Geceler (1971), Bulgaristan Toprağı (1972), Acı Şarap (1975), Kartal Daireleri (1977), Ayin Şarkıları (1979), Pirin’im Benim (1977), Aşk Şiirleri (1982), Dağ (1984), Düş Tabiri (1985), Satılmış Biletler (1988), Kutsama (1990), Sen Gidersen Eğer (1991), Karanlığın Şarabı (1992), Tanrı’nın Öptüğü Kadınlar (2004), Şarap Kilisesi (2008). E gözyaşımla ruh bulmuştu camlarda, hepsi sanki birer birer yittiler ve pencere temizlendi bir anda. Ak kâğıt örneği parladı camlar. Eski gölgelerden nişan kalmadı. Göğü sildin derdim, bana sorsalar, çünkü ellerime yıldızlar yağdı. Ova pırıl pırıl sabah çiyinde gümüş damlalarla kaplı dört yanım. Bir damla halinde yarın kendim de bu maviliklerde parlayacağım. Çiçekten soracak beni arılar cırcırlarsa pınarların sesinden. Oysa yerde değil, sonsuza kadar senin gözlerinde olacağım ben. *** Ben tüm sevinçleri hep sana verdim, seninle bölüştüm şarkılarımı, senin için oldu yollar kederim, tek sana adadım tüm yıllarımı. Bana indi sana dönük darbeler hiçbiri canımı yakmadı benim... Ve yarın da seçme hakkı verseler, emin ol ki, yine seni seçerim. *** Ayın doğmasını beklemekteyim tanımazdan geliyor oysa ay beni. Ona n’olmuş, n’olmuş aya, söyleyin? Duymuyor, görmüyor önceki gibi? Acaba zehir mi içti gizlice, ilk kez bunca siyah gördüm ben onu Berduş dolaşıyor yamaçta gece zehirlenmiş gibi ayrılık sonu. *** Sevinçli buluşların yılları bunlar, evrendeki gizemler bir bir eriyor. Her şeyi değiştirecek başka bir şey var. Üstelik kalp bile yedekleniyor. Hatta gözün yerini alacak göz çok Hatta yapay el de var, ellik edecek. Yalnız aşkın yerine konacak aşk yok, çünkü değiştirilirse hemen ölecek. SIĞINMACILAR Canım yurdum, açık mezar başında unutulmuş bir dul kadın mısın sen? Evlatların, bildik göç telaşında, kopup gidiyorlar öz köklerinden. Bir avuç buğdayın da mı kalmadı sunmak için kendi yavrularına. Bitmeyen yoklukla açlık onları, dağıtmış dünyanın dört bir yanına. Söyle, aziz ülkem, bir anlat bana, onları desteksiz bırakman neden? Tek şey gördüm doğalıdan bu yana: dünyaya hep sığınmacı verdin sen. Ne hesap var, ne kitap var gönlümde, kahroluyor, ağlıyorum her gece, devletimin gözlerimin önünde dışarıya aktığını gördükçe. Her şeyi azaltmak bir zorunlukmuş şarabı da, ekmeği de, tuzu da. Hızlı yürümenin riskleri çokmuş Çünkü artık gençlik yokmuş ruhumda. Meydan okuyorum bu öğütlere, duymuyorum buyruğunu aklımın. İsterim yüreğim kül olsun yine ateşinde duygu denen yangının. Açıyorum onu azgın yellere, yollarına en yıldızlı sahilin. Tüm evreni veriyorum emrine her şeyin nabzını yoklamak için. Hissederse bir gün ezildiğini sol yanımın duvarları hükmünde, çatlasın göğsümde bir tohum gibi buğday başakları doğurmak üzre. BİZİM GİBİ Binilmedik, deli atlar, toy atlar, koşuyorlar mehtap çayırlarında. Uzaklar, uzaklar, engin uzaklar sanki perçem olmuş boyunlarında. Çift, çizi görmeden büyümüş onlar, zincir tanımadan, kamçı bilmeden, hızlılar yıldızlı rüzgârlar kadar güç aldıkça yeni önsezilerden. Söylenmedik, şeytani bir ihtiras kişniyor onların her bakışında. Biraz bize, biraz bize, salt biraz benziyorlar ufuk arayışında. Ah, keşke uçursa bizi de onlar, dokunsak gençliğe damarlarında... Binilmedik, deli atlar, toy atlar, koşuyorlar mehtap çayırlarında. ? SAYFA 23 PENCEREDE YAŞ Yaşlandıkça, zaman aralığında, kaderim dikkatle uyardı beni. Kızgın tartışmalar başladığında geriye çekilmem gerektiğini. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1008 Üst katta buluttan yapma bir bezle ateş gibi yanan o avuçların, siliyordu buğusunu hevesle bakışımdan dumanlanan camların. Garip sözler, reddedilen teklifler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle