28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NADİ YUNUS 2009 Rİ ÖDÜLLE Karikatür Ödülü: Ahmet Ümit Akkoca ‘Ok gibi olsam yabana atarlar’ İşsizliği konu alan çalışmasıyla 2009 Yunus Nadi Karikatür Ödülü’ne Ahmet Ümit Akkoca değer görüldü. Ë Elif BEREKETLİ izerken nelerden besleniyorsunuz, neler dürtülüyor sizi? İlgi alanıma ülke ve dünya sorunları giriyor aslında. Eğer düzenli bir yerde çalışsaydım bu konuları işlerdim. Şimdi yarışma karikatürleriyle ilgilendiğim için benden istenilen konularda çiziyorum. Genel bir politikliğim olduğu söylenemez. Çizgilerimde Türk kültüründen besleniyorum. Haksızlığa başkaldırı, adalet duygusu, başkalarına ve çevreye zarar vermeme, ülke ve dünya insanlığı için barış, insana ait değerlerin zaafa uğraması dürtüyor beni. Politik olmadığınızı söylüyorsunuz. Politik karikatür üzerinde tabu var mı sizce şu an Türkiye’de? Aslında daha da önemlisi, zamanında bazı mizah dergilerinin başına gelenler sizce bugün otosansür nedeni oldu mu? Eleştirel düşünceler kızgınlığa ve önyargılara dayanmamalı. Çeşitli durumlar ve Ç olaylar karşısında takındığımız tavırlar, sarf ettiğimiz sözler daha sonra kaybolup gidiyor. Ama çizgiler kaybolmuyor. Alıcılar tarafından yapılan değerlendirmelerde her şeyden önce karikatür sanatının özellikleri göz önüne alınmalı. Hiçbir konuda hakareti onaylamayan bir kişi olarak, sanatın da özgür iradeyle yapılabileceğine inanıyorum. Çizer entegre bir kişiliktir. Bu özelliği önemlidir. Yukarıda söylediklerimin haricinde şartlar bu özelliğe gölge düşürmemeli. Bazı tanımlamalarda olduğu gibi, karikatür yıkıcılık değildir aslında. Eğer yıkıcılıksa, o zaten başka bir yapıcılığı getirir. Ağırlıklı olarak, yapıcılıkta odaklanmalı söz konusu bazı tanımlamalar. “KARİKATÜR SÜREKLİ DEVRİMDİR” ‘Otokontrol’ ile ‘otosansür’ü ayıran çizginin özgürce çekilememesi düzenle uzlaşmaya neden olmaz mı peki? Doğuşu muhalefete dayanan böyle bir alanda özellikle... Evet, doğru, karikatürün var oluş nedeni muhalefet yapmaktır... Ama neye karşı muhalefet? Tabiî ki düzendeki olumsuzluklara, haksızlıklara, yanlış yapılan işlere karşı muhalefet. Düzenle uzlaşmasına gelince, dedemin bir sözü vardı: “Ok gibi doğru olsam yabana atarlar beni, yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni.” Yay gibi eğri olmak herhalde biraz esnek olmak anlamına da geliyor. Ben karikatürde bu yaklaşımı onaylamamakla beraber, özellikle basında çalışan karikatürcüler için kapının önüne konulma gibi bir risk de olabileceğini söylemek zorundayım. Kapının önüne konma durumu olan ka rikatürcülerin hayalgücünün egemenlerce kontrol altında tutulması anlamına gelir bu da pekâlâ. Peki, karikatürün hayalgücü ve dolaylı olarak da felsefeyle ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz; ‘konjonktürden bağımsız olarak‘ ve ‘bugünlerde ülkemizde’? Hayalgücü, insanların ortak kullanım alanı olarak üzerinde yaşadıkları tek dünyada, her insanın sadece kendilerine ait çok dünyalılıklarıdır. Felsefe hayalgücünde filizlenir, gelişir. Sanat; insanın iç dünyasıyla iletişim kurmasıdır. Bu iletişim sonucu ortaya konulan üretim, felsefi bir altyapıya dayanır. Sanatçı düşünerek saklı olanları ortaya çıkarır. Her konudaki; sanatta, politikada, bilimde, teknolojideki gelişme yani; insanın refahı mutluluğu için yeni açılımların yapılması, iyinin de daha iyisini bulma arayışları, karikatür, saklı olanı bulup ortaya çıkarmaktan geçer. Bu sürekli devrimdir. Karikatür, her şeyden önce küresel bir boyuta sahip ve söylediğiniz gibi “insanlığa ait değerlerin egemen olmasına katkıda bulunuyor”. Bunu bir ‘tanım’ olarak alalım. Peki, işin aslı, ülkemizde üretilen karikatür ve de mizahın evrensel boyutu nedir? Çağın küreselleşme hızına paralel bir gidiş gösteriyor mu? Ülkemizde mizah yeterince küreselleşiyor, evet. Aslında bu son derece iyi bir gelişme. Bu durum evrensel bir yaklaşımı da getiriyor aynı zamanda. Açlık, küresel ısınma, silahlanma yarışı, ekonomik kriz gibi dünyayı tehdit eden durumlarla ilgilenmek, her düşünen ve sorumluluk hisseden insanın görevidir aynı zamanda. ? Karikatür Ödülü: Ali Şur ‘Ülkede yaşanan her şey mizah malzemesi’ “Yunus Nadi Karikatür Ödülü”ne değer görülen karikatürist Ali Şur, yaşamını karikatür sanatına adamış. Ë Selda GÜNEYSU pri aslında bana değil, köylüye ait. Durumun vehametini çok güzel özetliyordu bu sözler. Söz çok hoşuma gitti ve hemen not aldım. O gün de bu karikatürü çizmeye başladım. Yurttaşlar da oylarını kutular yerine bu buzdolaplarına, çamaşır makinelerine atıyorlar. “12 EYLÜL DÖNEMİNDEN BETER DURUMDAYIZ” Yaşamımı karikatür sanatından kazanıyorum diyorsunuz. Ancak günümüzde karikatür sanatına gereken önemin verilmediğine, hatta bazı karikatüristlere iktidar tarafından çok sayıda dava açıldığına tanık oluyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz? Maalesef çok doğru. Bizim içinde bulunduğumuz durum, 12 Eylül döneminden bile beter. Demokrat Parti (DP) iktidarı öncesinde ülkede karikatüristler altın çağını yaşıyordu. Hemen hemen her gazetede çok sayıda karikatür sanatçısı görev yapıyordu. Çok iyi para kazanıyorlardı o dönem karikatüristler. Sonra DP iktidara geldi. İktidar karikatüristlere baskı uygulamaya başladı. Biliyorsunuz ardından da 12 Eylül süreci yaşandı ülkede. 12 Eylül dönemi de karikatür sanatı için sancılı bir süreçti. Dönemin en önemli karikatür dergilerinden biri olan Gırgır kapanmak zorunda kaldı. Bazı karikatürcüler hapis yattı, vuruldu. Ancak tüm bu yaşananlara karşın karikatür sanatı o günlerde bile bugünlerde olduğundan çok daha önemliydi. İnsanlar bir şekilde işlerini yapabiliyorlardı. Karşı koyuyorlardı, mücadele ediyorlardı. Ancak bugün durum böyle değil. Bugün iktidar kari ize ödül getiren karikatürünüz hakkında bilgi verir misiniz ? Ödül aldığım karikatür, yerel seçimler dönemini konu ediniyor. Yani güncel bir olayı yansıttım çizgilerime. Siz de çok iyi biliyorsunuz, yerel seçimler öncesinde, Tunceli’deki seçmenlere buzdolabı, çamaşır makinesi, çekyat gibi eşyalar dağıtıyorlardı. Bütün basın bu yardımlardan söz ediyordu. Bir gün, bir televizyon kanalında, muhabirin, yardım alan köylülerle yaptığı söyleşiyi izliyordum. Muhabir sırtında buzdolabı taşıyan bir köylüye, “Köyde elektriklerin olmadığı söyleniyor. Bu buzdolabını nasıl kullanacaksınız” diye sordu. Köylünün verdiği yanıt çok anlamlıydı: “Evet, bu buzdolabını evime götüreyim de elektrikler yok. Bu seçimde buzdolabı, çamaşır makinesindeki oylar kime gidecek?” Yani karikatüre konu olan es S katür sanatından çok hoşlanmıyor. Çünkü karikatür sanatı yapı itibarıyla muhalif. Bugüne değin 76 ödül kazandım dediniz karikatür sanatından. Bu ödüllerin sizin sanatınıza ne tür etkileri oldu? İnsan ürettiklerinin karşılığını alınca mutlu oluyor tabii. Ödüller teşvik ediyor, sorumluluk yüklüyor. Hep daha iyiyi hedefliyorsunuz. Düşünceleri daha güzel ifade edebilmenin yollarını arıyorsunuz. Ödüllerin sahiplerine verilmesi sırasında diğer karikatür sanatçılarıyla tanışıyorsunuz, onların yaptığı çalışmalar hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Değişik ülkeleri görüyorsunuz. Bu ülkelerin kültürlerini tanıyorsunuz. Bugün ülkedeki birkaç mizah dergisinin dışında ülkede yaşanan sorunları eleştirel bir dille topluma sunacak bir karikatür sanatının varlığından söz etmek ne yazık ki pek mümkün değil. Karikatüristler de eleştiriye uzak duruyor gibi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Evet. Bugün hatırı sayılır karikatüristlerin dışında, ne yazık ki eleştirel tavrını sürdüremeyen karikatüristlerin sayısı azımsanmayacak ölçüde çok. Çünkü toplumsal çürüme, karikatüristlere de yansıdı. Bir karikatürist her şeyden önce toplumsal olayları iyi değerlendirmeli ve bu olayları en iyi şekilde karikatürlerine konu edinmeli. Toplumun o olaylarda göremediklerini bir çizgiyle en iyi şekilde ifade edebilmeli. Üstelik bizim ülkemizde bir günde yaşanan pek çok olay karikatüre konu olabilir. Her şey mizah malzemesi öyle düşünüyorum. Başbakan’ın sözlerinden tutun da kazalara, yurttaşlara değin. ? SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1003
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle