Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Ödülü: Hüseyin Atabaş ‘Şiir muhalif bir sanattır’ ‘Çıplak Su’ adlı dosyasıyla Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü kazanan Hüseyin Atabaş ile şiirlerini konuştuk. Ë Selda GÜNEYSU ize biraz kendinizi anlatır mısınız? Ne zamandan beri şiir yazıyorsunuz? 10 Temmuz 1942 tarihinde, Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinde doğdum. Annemin söyleyişiyle; çocuk denecek yaşta askere gitmeyeyim diye, İkinci Dünya Savaşı bitmeye yüz tuttuktan sonra, yani 8 Eylül 1945’te doğmuşum gibi nüfus kaydına geçirilmişim. 11 yaşımda doğum yerim olan Yalı beldesinde ikinci sınıftan ilkokula başladım. Sonra Elazığ, Kütahya, Trabzon ve Ankara’da okuyarak liseyi bitirdim ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne devam ettim. Sonra Ordu Yardımlaşma Kurumu’nda, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ), Ankara Anakent Belediyesi’nde ve Ankara Üniversitesi’nde olmak üzere 35 yıllık bir çalışma yaşamı ve emeklilik... İlk şiirim, 19 yaşındayken, yani 1 Mayıs 1961 tarihinde yayımlandı. O günden bugüne sürüp geliyor işte. Sekiz şiir kitabım yayımlandı, dokuzuncusu ve onuncusu hazır. YUNUS NADİ 2009 ÖDÜLLERİ Sosyal Bilimler Ödülü: R. Dirsehan Örs Rusya ve Kurtuluş Savaşı BU TARİH BİZİM TARİHİMİZ Ona bu yıl Yunus Nadi Ödülleri’nde “Sosyal Bilimler Araştırması” dalında ödül kazandıran bu dosya çalışmasının nasıl ortaya çıktığını sorduğumuz Rasim Dirsehan Örs “Aslında tesadüf diyebiliriz” diyerek başlıyor söze ve şöyle devam ediyor: “2004 yılında Rusya’da televizyon izliyordum. Kültür Kanalı’nda bir spiker bir şeyler anlatıyordu. Rusçam da bu kadar iyi değildi o zamanlar. Spiker konuşurken bir baktım, arkadaki görüntüde Taksim Meydanı. Gurbette yaşadığınızda ülkenizle iligili bir şey gördüğünüzde hemen dikkat kesiliyorsunuz. Sonra daha dikkatli dinlemeye başladım ve spikerin Türkiye, Rusya ve Kurtuluş Savaşı’ndan söz ettiğini fark ettim ve spikerin söylediğine göre Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı’na Atatürk’ün emriyle Rus Büyükelçisi’nin heykelinin de dahil edildiğini öğrendim.” Kendi tarihi ile ilgili yeni bir şey öğrenmiş olmaktan mutluluk duyduğunu, fakat önünden yüzlerce kez geçtiği halde bir Türk olarak o güne kadar hiç bilmediği bir şeyi Rus kanalından öğrenmenin de onu biraz rahatsız ettiğinin altını çizen Örs, bu konunun kendinde merak uyandırdığını ve araştırma yapmaya başladığını söylüyor. Önce kendi kendine araştırmaya koyulan Örs, daha sonra konunun uzmanı kişilere de danışmış, fakat bu konuda onu tatmin edecek bilgiye bir türlü ulaşamamış. Bu bilgi boşluğunun onun bu araştırmaya daha ciddi bakmasını sağladığını belirten Örs, “Bunları bilmezsek neyi bileceğiz? Bunlar bizim tarihimiz” diyor. Kendini tamamen bu araştırmaya adayan Rasim Dirsehan Örs, neredeyse Rusya’daki bütün kütüphaneleri dolaşmış. İlk başlarda daha genel bir araştırma yapmayı düşünürken de araştırma öyle dallanıp budaklanmış ki konu Rus basınında Türk Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri’ne kadar gelmiş. Yüz binlerce sayfalık tarama yapan Örs, bu bilgileri arşivlemeye de başlamış. Sonunda bu çalışmayı elde etmiş. ve bunları gerçekleştirmek için savaşım vermiş bir insandı. Bundan büyük saygınlık mı olur? B ‘ŞİİRE VERİLEN EMEK BİR ÖMÜRDÜR” Pek çok genç şiire meraklı. Ancak bu gençlere edebiyat alanında kapıların açılmadığı söyleniyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlerin de edebiyat kapısını açmak için nelere gerek olduğunu sezinlemesi, öğrenmesi ve o doğrultuda donanım edinmesi gerekir. Yoksa kimsenin kimseyi edebiyat dünyasına, şiir ortamına sokmamak gibi bir hakkı, bir yetkisi, hatta gücü yoktur. Ama gençlerin o kapıyı açmaları için bir emek vermek gerektiğini bilmeleri ve o emeği vermeleri gerekir, o da bütün bir ömürdür. Bize, bu yıl “Yunus Nadi Şiir Ödülü”ne değer görülen eserleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Ne tür şiirler yer alıyor oluşturduğunuz dosyada? Bu dosyada yer alan şiirlerinizden en çok hangisini seviyorsunuz? Çıplak Su adını verdiğim bu dosyada, insanlık hallerini bütün çıplaklığı ile ama şiir dili ile sarmalayarak vermeye çalıştığım şiirler var. Doğal olarak bunlar çok özel bir çalışmanın sonunda ortaya çıkan ürünler değil, benim şiirimin geldiği yerin ortaya konulması gibi bir şey. Yalnızca biçimsel olarak kendime göre kimi yenilikler denedim yine de.. Dosya; “Beklemeler”, “Uğultu” ve “Adamlar Adamlar” bölümlerinden oluşuyor. İlk bölümde aşk ilişkilerinin ve durumlarının ağır bastığı şiirler, ikinci bölümde dünyanın bir uğultudan ibaret olduğunu söylemeye çalışan şiirler, üçüncü bölümde de örneğin Cemal Süreya gibi, Bob Dylan gibi, İlhan Berk gibi, Hasan Ali Toptaş gibi şairyazar büyüklerime ve dostlarıma göndermeler yaptığım şiirler var. ? “YUNUS NADİ TAM BİR YURTSEVERDİ” Daha önce de ödüller aldınız; bu nedenle sormak istiyorum, ödüller hakkında ne düşünüyorsunuz? Evet, ödüller aldım; ama ben ödül peşinde koşmam, buna karşın ödüllerin önemini ve işlevini de yadsımam. Ödül, alana ya da verene ne kazandırır? Bir ödüle niçin katılınır? Ülkemizde yılda yaklaşık otuz kadar şiir ödülü veriliyor. Ben onlardan üçüne, dördüne katılmışımdır, bunlar: “Türk Dil Kurumu Ödülü”, “Yunus Nadi Ödülü” ve “Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü”ydü. Ödül, onu alan kişiye bir sorumluluk yükler. Ödülü veren kurumun ya da ödülün adına verildiği kişinin, adına ödül konulmasını hak etmiş olması gerekir. Bir başka neden de, ödül seçici kurulunu oluşturanların saygınlığı olması gerektiğidir. Eh biraz da verilen ödülün maddi değeri bir yaraya merhem olacak gibiyse hiç fena olmaz. Eğer tüm bunlar ve belki daha da fazlası varsa, o ödül bir saygınlık kazanmış olur ve herkes değilse de, saydığım nedenlerle ödülü almak isteyenlerin de niteliği, saygınlığı olur. “Yunus Nadi Ödülleri”nin saygınlığı da, ödülün adına verildiği kişinin saygınlığından geliyor. O insanın saygınlığının nereden geldiğini bugünkü gençlere anlatmak gerekir ki, bu durum ödülü anlamlı kılan öğelerden biridir. Ben burada çok kısaca iki üç şey söyleyeyim: Yunus Nadi yurtseverdi, antiemperyalistti, ülkesinin bağımsızlığından yanaydı SAYFA 10 Rasim Dirsehan Örs, Sosyal Bilimler Araştırması dalında ‘Rus Basınında Türk Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri’ adlı dosyası ile Yunus Nadi Ödülü’nü kazandı. Ë Özge KESKİN unus Nadi Sosyal Bilimler Araştırması ödülü, 1963 İçel doğumlu olan Rasim Dirsehan Örs’ün Yunus Nadi Ödülleri’nden aldığı ilk ödülü değil. Örs, 1986 yılında üniversite son sınıftayken Yunus Nadi Ödülleri Mizah Öyküsü Yarışması’nda “Çok Kötü Etmişsin Memet” adlı öyküsü ile de ödül almış. Şu anda Rusya’da yaşayan Örs, Üniversite yıllarında Gıgır dergisinde de birçok öyküsü yayımlanan ve edebiyatın, yazmanın, araştırmanın çocukluğundan beri hayatında çok önemli bir yer kapladığını belirten Örs, bu konuda babası Naci Örs’e çok şey borçlu olduğunu belirtiyor: “Anadolu’nun aydınları yalnız olurlar; hele ki eskiden. Çünkü o zamanlar şimdiki gibi iletişim araçları ve çağımızın imkânları yoktu. Halk da şu zamana kıyasla daha cahildi. Yani danışacak, öğrenecek bir iki kişi bulabilirsiniz, o da şanslıysanız. Bilgiden yoksun kalırsınız. İşte o zaman kitaplara sığınırsınız. Onlar size yarenlik ederler. Benim yaşadığım yerde de elektrik yoktu, su yoktu ama halk kütüphanesi vardı. Zamanımın çoğunu bu kütüphanede okuyarak ve araştırarak geçirirdim. Bana bu ödülü kazandıran araştırma özelliğimi de işte bu kütüphaneye ve beni okumaya, araştırmaya teşvik eden babama borçluyum.” 1986 yılında kazandığı ödül sonrasında Rıfat Ilgaz ve Nadir Nadi’nin kendisi ile özel olarak ilgilendiğini ve çok destek olduklarını söyleyen Örs, gelecek kaygısı nedeniyle profesyonel anlamda yazmaya devam edemediğini fakat amatörce yazılarına hiç ara vermediğini söylüyor. Y VEFA BORCUMU ÖDEDİM Türkiye’de yaşamasa da burada olup bitenleri internet aracılığı ile her zaman takip ettiğini, gazetemizin de sıkı bir okuyucusu olduğunu söyleyen Örs, “Benim akademik bir unvanım yok. Ama bu kadar yoğun ve emek gerektiren bir çalışmanın da boşa gitmesini istemedim. Cumhuriyet’i de internetten sürekli takip ettiğim için Yunus Nadi Ödülleri’nin duyurularını görüyordum. Ben de şansımı denemek istedim. Ayrıca bugün biz varsak bunu Cumhuriyete borçluyuz. O yüzden onun kuruluşunu çok iyi bilmeliyiz. Ben de bu çalışma ile, imkânlarım dahilinde; beni var eden topraklara borcumu ödedim” diyor. Rasim Dirsehan Örs, Yunus Nadi Ödülleri’nin farkını da şu sözlerle anlatıyor: “Ben yıllar önce bir kez daha yaşamıştım bu mutluluğu ve gururu. Bu yıllar süresince ben değiştim, dünya değişti fakat Yunus Nadi Ödülleri ve Cumhuriyet gazetesi hâlâ aynı istikrarla devam ediyor. Anlamından hiçbir şey yitirmeden yoluna devam ediyor!” ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1003