02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ raklarıyla aşka teşvik eden, Frenk çiçeğiyle incinmiş duygulara panzehir olan, ıtır çiçeğiyle mazideki güzel anıları canlandıran, Radika çiçeğiyle umutsuzluğu örtbas eden yemekler. Yaşlı kuzen Evanelle ise beklenmedik anlarda geleceğinizde rol oynayacak esrarengiz hediyeler verirdi. Onlar, Waverley ailesinin son kuşağıydılar ve ortak miraslarına ne olursa olsun sahip çıkacaklardı. Sarah Addison Allen, “Sihirli Bahçe”yle okur karşısına çıkıyor. Anayasa Yasa Mıdır?/ Demirtaş Ceyhun/ Cumhuriyet Kitapları/ 262 s. Osmanlı “anayasa” kavramı ile ilk kez 1876’da tanıştı. Osmanlı aydınları Avrupa’daki “parlamentolu krallık” sistemini Kuran’ın Ali İmran Suresi’ndeki “meşveret” sözcüğüne dayandırarak Sultan Abdülhamit’e ilan ettirdikleri “Kanuni Esasi” ile ingiltere’deki gibi bir meclis açılmasını sağladı. Bu arada Osmanlı aydınları, Arapça “şart” kökünden “şartlı yönetim” anlamında “meşrutiyet” diye bir sözcük uydurdu. Osmanlı aydınlarının bu çarpıtmasını batılılar hemen benimseyip 20. yüzyıl başında Ortadoğu’yu sömürgeleştirip işbirlikçilerini ülkenin kralı yaparken başarıyla kullandı. Demirtaş Ceyhun, “Anayasa Yasa Mıdır?”da Osmanlı’dan bu yana Anayasa kavramının nasıl ele alındığını anlatıyor. ÇinDoğu Türkistan/ G. Ahmetcan Asena/ Pan Yayıncılık/ 486 s. G. Ahmetcan Asena, “ÇinDoğu Türkistan” adlı kitabı yazma fikrinin bir Çin gezisi esnasında oluştuğunu vurguluyor. Bir kültür gezisi olan bu yolculuğun bir yerinde yaşlı Törüngey ile tanışan Asena, ‘başta kendimize, sonra bütün dünyaya Batı’nın gözüyle bakmaya alıştığımız için, zamanla Asya’nın zenginliği ve derinliği karşısında mahçup olduğunu’ anladığını ifade ediyor ve ekliyor: ‘Aklım Batı’da, gönlüm Doğu’da’ymış.’ Bir Eğitim Anıtı Savaştepe/ Kaim Elban/ As Yayınları/ 240 s. Kaim Elban, “Bir Eğitim Anıtı Savaştepe” isimli çalışması ve kitabın yazılış amacıyla ilgili şöyle diyor: “Amacım yakın dönemin tarihini anlatmak değil. Ama anılar, tarihin kuruluğuna bir insan sıcaklığı kattığı için, onu daha güler yüzlü ve çekici kılıyor. Salt kendi yaşamımı anlatmak için yola çıkmadım. Daha çok toplum içinde bulunduğum yerden edindiğim gözlem ve deneyimlerimi paylaşmak istedim okurla.” Fabrika’da Barınmak/ Yayıma Hazırlayan: Ali Cengizkan/ Arkadaş Yayınevi/ 274 s. Türkiye’de fabrika yerleşkeleri içinde tasarlanan işçi konutları, fabrika yerleşiminin geneldeki kararlarıyla birlikte, bir ‘yeni toplum inşası’nı hedeflemiş görünmekte. Bu yoğunlukta bir kurucu işlevi olan bu yerleşkelerin ve işçi konutlarının, son on beş yıla damgasını vuran özelleştirme süreci içinde, kasıtlı olarak ‘değersizleştirilmeye’ çalışıldığı gözden kaçmıyor. Sıklıkla toplu ve örgütlü, ama çok seyrek biçimde de farkında olmadan ve ‘cehaletten’ kaynaklanan biçimlerde gündeme gelen bu değersizleştirme girişiminin, toplumun tarihiyle oynamak, onu silemeye çalışmak anlamına geldiğini de unutmamak gerekir. Her toplumsal tarih silme girişiminin ise boşuna, ya da nafile çaba olduğunu söylememize gerek yok. Çünkü bu mekânların ve içindeki yaşantıların bıraktığı izler, toplumun bedenine kazınmış durumda. Ali Cengizkan’ın yayıma hazırladığı “Fabrika’da Barınmak”, işçileri ve konutlarını ele alıyor. Kehanet/ Nihan Azizlerli/ Şenocak Yayınları/ 306 s. Binlerce yıllık yeraltı örgütü: Sır Sahipleri. Sadece ‘Sır Sahibi’ olanların aralayabileceği, gizemle dokunmuş kalın esrar perdesi. Hile, entrika, vahşet. Kehanet, direniş, zafer. Yeraltında binlerce yıldır süren serüven. Öncesi ve sonrasıyla, kaderi kehanetlerle belirlenmiş, Paganlık ve Hıristiyanlık arasında gidip gelen Doğu Roma Başkenti’nin, ilk 100 yılı. Nihan Azizlerli’nin “Kehanet”i bir İstanbul romanı olma özelliği taşıyor. Attar/ Mehmet Can Doğan/ Yapı Kredi Yayınları/ 116 s. “Bizlere kalbin alıngan kuşlarına dâir/ bir hikâye anlat’ diyenlere/ ‘Yoktur öyle kuşlar’ demek öldürür mü/ kalbin alıngan kuşlarına dâir bir hikâye/ bekleyenlerin alıngan kuşlarını kalplerinde –öldürür/ cevap değil belki sorular da/ kuşların ölümüne sebep olabilir/ olduğu da vâkidir/ çünkü kimi sorular kimi kuşların ölümüne dâirdir.” Mehmet Can Doğan, “Attar”la şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Değerli Dostum Dexter/ Jeff Lindsay/ Çeviren: Ünver Alibey/ Artemis Yayınları/ 308 s. Dexter Morgan için hayat çok zordur. Özellikle de Miami Polis Departmanı için çalışırken, dünyadaki vicdan sahibi tek seri katil olmak hiç de kolay değildir. Şüphe uyandırmamak için Dexter, büründüğü role başarıyla ayak uydurmak zorundadır. Giderek dünyanın bir numaralı hımbıl seri katiline dönüşerek kız arkadaşı ve onun çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmelidir. Ancak tam bu sırada Miami’de korkunç bir psikopat işlediği cinayetlerle ün salar. Bu öyle bir katildir ki, öldürürken kullandığı teknikler Dexter’ın bile nutkunun tutulmasına neden olur. Demir kadar sert bir polis olan kızkardeşi Deborah, davaya atanınca, bir anda Dexter için her şey netlik kazanır. Jeff Lindsay, “Değerli Dostum Dexter”la maceraseverlerin karşısına çıkıyor. Torunuma Yunan Mitleri/ JeanPierre Vernant/ Çeviren: Mehmet Emin Özcan/ Kitap Yayınevi/ 200 s. “Mitin konumu çok farklıdır. Mit, çağların en eskisinden gelmiş, herhangi bir yazar anlatmadan önce de var olan bir anlatı biçiminde ortaya çıkar. Bu anlamda mitik anlatı bireysel yaratımla ya da yaratıcı düşgücüyle değil aktarımla, hafızayla oluşur. Aktarım ile hafıza arasında, ezberlemeye dayalı bu sıkı ilişki sayesinde mit şiire yaklaşır; belli ki şiir de kaynağında, ilk kez gün ışığına çıkarken mitik anlatım süreciyle sarmaş dolaş olmuştur. Homeros destanları buna örnektir.” Yirminci yüzyılın en büyük Antikçağ tarihçilerinden olan JeanPierre Vernant, “Torunu¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1006 Batı Şiiri ve Tevfik Fikret/ Hilmi Uçan/ Hece Yayınları/ 276 s. Tevfik Fikret’in Batı edebiyatını kendi kuşakları kadar yakından tanıdığını söylemek zordur. Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Abdülhak Hamit hatta Halit Ziya, Mehmet Rauf kadar Batı edebiyatını, özellikle Fransız edebiyatını ilk elden tanıyan okuyan bir şair değildir; bu edebiyatçıları izleyen, bunların birikimlerinden yararlanan bir şairdir. Hilmi Uçan, “Batı Şiiri ve Tevfik Fikret”le şairin bu özelliklerine değiniyor. Prenses Gelin/ William Goldman/ Çev.: Feyza Harmanoğlu/ Epsilon Yayınevi/ 324 s. Güzelliğiyle çevresindeki tüm erkeklerin başını döndüren Buttercup, hayattaki tek gerçek aşkı olduğuna inandığı Westley’i Amerika yolculuğu sırasında kaybader. Bundan sonra bir daha hiç kimseyi sevemeyeceğine inanan Buttercup, sırf kendisine ileride tahta geçecek bir oğlan çocuğu versin diye eş arayan Prens Humperdinck’in evlenme teklifini kabul eder. William Goldman, “Prenses Gelin”de böylesine bir “aşk”ı anlatıyor. Modernizmin Erittikleri/ Ali Murat İrat/ Kırmızı Yayınları/ 216 s. Ali Murat İrat’ın kaleme aldığı “Modernizmin Erittikleri”nin, İslamla olan ilişkisi modern akıl tarafından körleştirilen bir başka topluluğu ele alması açısından önemli bir çalışma olduğu söylenebilir. İslamla İslamın dışarısı arasında adeta araf’ta tutulmaya çalışılan Aleviliğin, askıdaki bu dahil olmama ve tam olarak dışlanmama hallerinin, hangi politik denklemlere karşılık geldiği kitapta genişçe tartışılmaktadır. Beşinci Cadde 1 Numara/ Candace Bushnell/ Çeviren: Bige Turan/ Artemis Yayınları/ 570 s. Manhattan’ın en eski ve en tarihi mahallelerinden birinde kule gibi yükselen Art Deco stili Beşinci Cadde 1 Numara eşsiz bir adres. Öyle ya da böyle, anca hak kazanıp girebileceğiniz bir bina. Candace Bushnell’in romanı “Beşinci Cadde 1 Numara”da, kadınlar için bu apartmanda bir daire sahibi olmak, büyük bir özenle kurmayı başardıkları hayatlarının olmazsa olmazı. Yatırım fonu kralının karısından ihtiyar dedikodu yazarına, özgür ruhlu L.A kaçkını aktriste kadar herkesin zengin bir hayata kavuşmak için başvurduğu oyun planı, bu meşhur binanın ihtişamlı çatısı altında buluşuyor. SAYFA 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle