Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D yi şiir kötü okunabilir. Ama kötü şiiri iyi okumak olası mıdır? Kimi zaman kendini gizleyen iyi şiir tartışılabilir. Kötü şiiri iyi şiir sanmak yanlışına düşenler de az değildir. Değişen şiir anlayışları içinde zamana direnen, anısı yaşayan şiirler vardır. “Hani bir şiir vardı” diye şöyle bir dalıp gittiğimiz olur. Zaman o şiiri eskitemez. Zamanında iyi iz bırakan kimi şiirlerin nasıl unutulduğu anımsayalım. O şiirlerin söyleyiş biçimine, imge yapısına özenen kimi ozanlar, alıştıkları bir şiiri yineleyip durur. Her kullanışta o şiiri biraz daha eskitir. Artık o yinelemelerden öyle usanılır ki, o duyarlığı ilk kullanan ozan bile unutulur. Yurtseverlik, Tanrı’ya yakarış, toplumcu dayanışma gibi yüce duyarlıkları, derin düşünceleri ele alan şiirler vardır. Böyle şiirleri işleyen ozan kendini bir adım öne geçmiş sayar. O şiirlerde dokunulmazlık olduğu sanılır. Şiir kötüyse, eleştirecek olsanız, sanki o üstün duyarlıkları eleştiriyormuş gibi bir duruma düşersiniz. Sanki şiiri değil de, o derin düşünceyi küçümsüyor izlenimi bırakırsınız. Böyle üstün duyarlıkları işleyen ozanın işi zordur. Alışılmış söyleyiş biçimi içinde kolaycılığa düşmemek gerektiğini bilmeli, yeni bir şiirin izini sürmelidir. “ŞİİR OLİMPİYATI” Ankara’daki, Ankara ilçelerindeki okullar arasında düzenlenen şiir okuma yarışmasının sonuçları; 67 Mayıs 2009 tarihlerinde, ilköğretim ile ortaöğretim öğrencilerinin ayrı ayrı dinlenmesiyle değerlendirildi. Ankara Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğü böyle bir yarışma düzenlerken edebiyatın üvey çocuğu sayılan şiire ilgi çekerek, siyasetin kirlettiği toplumda şiir yakınlaşmasının barış ortamı hazırlayacağını ummuş olabilir. Milli Eğitim Müdürü Kâmil Erdoğan bir zamanlar “İkindi Yazıları” adında bir edebiyat dergisini yöneten ozandır. “Hayatın Şiire Sığmayan Yüzü” adlı şiirleriyle insana, doğasındaki nesnel anlayışla bakmaya çalışan bir ozan. Bir yöneticinin ozan kimliği öne geçince şiirin barışçı gücüne inanması doğaldır. Hele Ankara’daki, Ankara ilçelerindeki yüzlerce okul söz konusu olunca, aylar boyunca bir şiir dalgalanmasının gizemli uğultusunu dinlemiş olabiliriz. Bu okullar arasında ilköğretimden 25, ortaöğretimden 25 olmak üzere 50 okul, demek ki 50 şiir okuyan öğrenci son elemeye kalabilmiştir. Milli Eğitim Müdürlüğü bu şiir okuma yarışmasına “Şiir Olimpiyatı” adını koymuş. “Şiir Okuma Yarışması” belki daha alçakgönüllü bir başlık olurdu ama daha doğru bir yaklaşımdı. Gene de bunun bir yarışma olduğu anlaşılıyor. Bu şiir okumaları bizi gerçek şiire alıştırabilir mi? Gerçek şiir nedir? Giderek öğrenciler arasında şiire yakınlık doğabilir mi? İyi şiir okumanın ölçütleri nelerdir? Böyle bir yarışmada bu ölçütler ne denli uygulanabilmiştir? Bu yazıda, bu soruların yanıtını arayarak SAYFA 22 eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Şiir okumak İ konuya değişik anlayışlardan bakmaya çalışacağım. KAHRAMANLIK ŞİİRLERİ Yarışma sonuçlarının belirleneceği toplantıda, sunucular, şiirin niteliği, tanımlarıyla ilgili ara sunumlar yaptılar. İnsanı şiir üzerine düşündüren bu sözlerin okunan şiirlerle bütünleşmesi düşünülmüştü. Şiiri “Dilin Gizil Gücü” olarak düşünen Hüseyin Atabaş diyor ki: “Şiiri gündelik mantıkla anlamaya çalışmak pek işe yaramayan bir çabadır; çünkü şiir, anlaşılmadan önce sezinlenebilen, en çok da algılanabilen bir ‘lasanı hafi’dir. Yani şiir, tüm açıklamaların bittiği yerde başlayan bir söz ve düşünce sanatı, ama verili anlamdaki sözü ve düşünceyi ARABESK ŞİİR de yadsıyan bir söz sanatıdır” (DİLİN Gİ“Arabesk şiir” anlayışı üzerinde biraz ZİL GÜCÜ, Elvan Yayınları, 2009). durmamız gerekir. Çünkü Şiir Okuma YaHüseyin Atabaş’ın açıklamasına, göre rışması’nda özellikle seçilen böyle şiirler, şiirin ‘gizli dili’ yüksek sesle okumaya elyozlaşan bir şiirin gerçek şiir diye dayatılverişli şiirler için geçerli değildir. Şiirdeması anlamına ki öyküleme gelmektedir. değişik bir Hüseyin Ataanlatıyı gebaş’ın bir gözrektirir. Kenlemini anımsadini açıklarmakla yetineceken bile gizğim: leyen bir dil. “Daha yakınBelki bunlar lara geldiğimizyavaşça de; Ümit Yaşar söylenmesi Oğuzcan, Turgereken şiirhan Oğuzbaş, leridr. Belki Onur Şenli, içimizde Şemsi Belli ilk Attilâ İlhan demlenecek, bizi geç etkiHüseyin Atabaş leyecektir. ler olduğu içindir. Attilâ İlhan’ın “Ben Sana Mecburum” şiiri de, “Marazi duyarlık” dediğimiz bir anlayışla sevi ilişkisine baktığı için, en çok okunan şiirler arasındaydı. Seçici Kurul’u oluşturan ozanlar şiirin doğal okunmasından yanaydı. Gündelik dilin rahatlığı içindeki doğal konuşmaya alışanlar abartılmış konuşmaları yadırgayabilir. Şiir dili bir üst dildir. Biraz daha vurgulu kullanılmayı gerektirebilir. Ama gereğinden çok abartılması, Burhanettin Tepsi’ye özenir gibi okunması, şiiri gülünç duruma sokabilir. Hastalıklı bir duyarlığı anlatan “arabesk şiir” bile daha çok abartılamaz. da sezdirmesini bilmelidir. Ne ki, arabesk şiir buna izin vermez. O şiirin hastalıklı dokusu okuyana da bulaşır. DAVRANIŞ YOĞUNLUĞU Şiir okuyanın davranış özellikleri de şiirin daha etkili olmasını sağlayacaktır. Şiir okuyanın duruşu, şiirin anlamıyla örtüşen davranışları, şiirle nasıl bütünleşecek, dinleyenleri nasıl etkileyecektir? Kimi şiir okuyan, bu duygu yoğunluğunu bakışlarında toplayabilir. Kendini bir yere yorgun bırakır da, o uzak bakışıyla dinleyeni etkileyebilir. Kimi, durduğu yere sığamaz, elini kolunu nereye koyacağını bilemez, nasıl bir yere yoğunlaşacağını anlayamadığı bir dağınıklık içindedir. Şiiri iyi anlamışsanız, davranışlarınızın yorumu da değişik olacaktır. Bakışlarda yoğunlaşan davranışla, eyleme dağılan davranış birbirine benzemeyecektir. Bu davranış biçimleri şiirin yapısıyla nasıl örtüşür? Dinleyeni nasıl etkiler? Şiir okuyanın yüzündeki bir kıpırtı bile bizi değiştirebilir. Dize yoğunluğu içimize işler. Ama şiiri yorumlamasını bilmiyorsanız davranışlarınız anlamsız olur. Deli dana gibi ortalıkta dolaşmak, anlamsız el kol oynatmak hiçbir işe yaramaz. Üstelik şiirin anlamını bozar. Oysa bir duruş, bir yürüyüş, bir bakış şiirle bütünleşince daha anlamlı olacaktır. Yeter ki o denge kurulabilsin. Şiirle uyumlu olması gereken davranışlar; gelişigüzel, dağınık, anlamsız olursa dinleyenleri etkileyemez ki! NE YAPMALI? Şiir Okuma Yarışması’nda içi sevinç dolu gençler vardı. Onları dinlemek, yarınlara duyduğumuz güveni çoğaltıyordu. Köyden gelen genç kızın kendini şiire bir birakışı vardı. Her şey öğretilmiyor ki. Şiir okumanın biraz da gönül işi olduğunu anlayamazsak, kendimizi boşuna zorlamış oluruz. Ne mi yapmalı? Önce okunacak şiiri “hamaset edebiyatı”nın elinden kurtarmak gerekir. Ucuz duyarlıkların tuzağına düşmeden yiğitlik şiirleri yazmak kolay değildir. Her konunun kendine özgü bir önceliği var. Yazıya başlarken de anımsattım: Yurtseverlik, gizemci bir dünyanın derinliği, toplumsal çelişkilerin gerginliği şiirde yaşamak isterken ozana ayrı bir önem kazandırmaz. Bu konuların işlenmesinde gerçek şiirin öne çıkmasının anlamı vardır. Çağdaş Türk şiirinde öyle güçlü ozanlar var ki, şiir okuyanların yorum gücünü geliştirecektir. Sevi ilişkisi, yalnızlık, Anadolu gerçeği, doğanın sonsuzluğu yorumlanmayı bekleyen iyi şiirlerle bezenmiştir. Bunları unutmuş görünüp belli ozanların alışılmış şiirlerini kullanmak şiir okumayı çıkmaza sokabilir. “İyi ki şiir var” diyorum ya, siyasetin kirlettiği toplumu şiirin arıtacağına inandığım içindir. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü Şiir Okuma Yarışması’nı gelenek haline getirdiği zaman bu eksikler tamamlanmış olabilir. O zaman, bu şiir kardeşliğinin daha barışçıl bir ortam oluşturması, birbirimize daha bir hoşgörüyle katlanmamız umudu da gerçekleşebilir. “Şiirden anlayan halden anlar” demek anlamına gelmelidir. Toplumcu barışın sağlanması halden anlamayı gerektirir. Yalnız bunun için bile, “Şiir Okuma Yarışması” işlevini yerine getirmiş sayılır. ? aklımıza gelenler olmak Ama Hüseyin Ataüzere, böyle bir şairler baş’ın açıkladığı, sukuşağımız olduğu yadsıFazıl Hüsnü Dağlarca nucuların tanımladığı namaz. Onların oluşturşiir anlayışıyla öğrencilerin okuduğu şiirler duğu salya sümük şiir tarzı, günümüzde birbiriyle örtüşmüyordu. Çünkü öğretdaha da sulandırılarak Cemal Safi’lerle, menler de, öğrenciler de yüksek sesle İbrahim Sadri’lerle doruğa ulaştı” (Şiir, okunması gereken “hamasi” şiirleri seçiArabesk Şiir, Şarkı Sözü). yor, böylece daha etkili olacaklarını umuYazıya başlarken söylediğim gibi; iyi şiir yorlar. kötü okunabilir. Ama kötü şiiri iyi okumak Oysa şiir değildir beğenilen, şiiri okuma olası mıdır? biçimidir. Örnekse Mehmet Akif’in “ÇaŞiir, iyi okumak adına, abartılarak okunakkale Şehitlerine” şiiri görkemli bir şiir nursa, daha da kötüleşir. Çünkü arabesk dir. Abartılarak okumaya, dinleyeni etkileşiir, okuyanın sesini doğal kullanmasına meye uygun bir şiir. Okuma biçiminin beizin vermez. Vurgulamalar da, şiirin o hasğenilmemesi o şiirin beğenilmediği anlatalıklı yapısına göre yanlış olacaktır. Şiir mına gelmez. Ama okuma biçimi beğenilokuyan sesini biraz daha yükseltecek ya memişse, şiir beğenilmemiş gibi bir tavır da içine gömer gibi alçaltacak, ama gertakınılması yanlışından kurtulmalıdır. çek sesini bulamayacaktır. Çünkü araMilli Eğitim Müdürlüğü’nün gönderdiği besk şiirde, şiire özgü dili, uygun söyleyiş şiirler arasından Necip Fazıl Kısakürek’in biçimini kullanamazsınız. “Sakarya”sı, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Şiir okumak, şiiri yorumlamak anlamına “Mustafa Kemal’in Kağnısı”, Halim gelmelidir. Ama okuduğunuz şiiri anlamaYağcıoğlu’nun “Atatürk’ten Son Mekmışsanız onu nasıl yorumlarsınız? Anlamı tup” gibi kahramanlık öğelerinin kullanıldı örtük bir şiir olmasa bile, şiirin iç aydınlığığı şiirlerin en çok okunması, kolay etkilenı duyumsatmak gerekecektir. Anlatı şiiriyeceğine inanılan, abartılmaya uygun şiirnin bile bir artalanı vardır. Dinleyene onu Ümit Yaşar Oğuzcan Şemsi Belli CUMHURİYET KİTAP SAYI 1006