Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Marguerite Yourcenar’dan ‘Açık Gözler’ ‘İnsan gözleri açık ölmeli’ Marguerite Yourcenar’ın gözünde roman yazmak ekmek yapmaya benzer. Ekmek tarifinin doğaya göre çeşitlendirilmesi, elde bulunan malzemelere göre değiştirilmesi gerekir.“Ekmek asla iki kez aynı olmaz. Başarısız olunan durumlar da vardır. Kışın, örneğin, soğuk havada, mutfağı bir fırın gibi ısıtmadıkça, ekmeğin kabartılmasında çok güçlük çekilir”. Ekmeğin güzel olacağından asla emin olunmaz. Tıpkı yazıdakileri anımsatan aşamalar vardır. Başlangıçta, şekilsiz bir şey parmaklarınıza yapışır: Bu bir bulamaçtır. Daha sonra, bu bulamaç gitgide katılaşır. Sonunda da, esnekleştiği bir an vardır. Nihayet, mayasının işe koyulduğu duyumsanır: Hamur canlıdır. Artık yalnızca dinlenmeye bırakılmalıdır. Ancak, bu bir kitapsa, çalışma on yıl sürecektir.” da parasal sıkıntılar yaşar. Amerika Birleşik Devletleri’nde Fransız yazını üzerine dersler verir. 1944 yılında, Henry James’in What Maisie knew (Ce que savait Maisie) adlı yapıtını çevirir. Aynı yıl Amerikan vatandaşı olur. 1947 yılından itibaren Yourcenar soyadını kullanmaya başlar. 1949 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde MontsDéserts (IssızTepeler) adasına yerleşir. 1951 yılında yayımlanan ve Le Prix Femina Vacaresco ödülünü alan Mémoires d’Hadrien, yalnızca Fransa’da değil dün dünyada yankı uyandırır, öyle ki 1960’lı yıllara kadar, tarihi romanı yenileyen yazar olarak kabul edilir. MontsDéserts adasında bir ev satın alır ve Grace Frick’in ölümüne kadar bu evde yaşar. Daha sonra sırasıyla Electre ou la chute des masques, Les charités d’Alcippe, Présentation critique de Constantin Cavafy, Denier du rêve, L’Oeuvre au noir (Femina ödülü almıştır), Présentation critique d’Hortense Flexner adlı yapıtları yayınlanır. 1970 yılında, l’Académie Royale de langue belge et de littérature française’e seçilir. 1971 yılında ise Monaco yazın ödülünü alır. Bunu, Le labyrinthe du monde adlı özyaşamöyküsel yapıtının ilk cildi Souvenirs pieux’nün yayınlanmasının ardından, 1974 yılında Le Grand Prix National des lettres ve 1977 yılında da Le Grand Prix de l’Académie française izler. Grace Frick’in yaşama veda ettiği 1979 yılında, La couronne et la Lyre yayımlanır. 1980 yılında ise Fransız Akademisi’ne seçilir. 22 Ocak 1981 tarihinde, Akademiye kabul edilir. Daha sonra sırasıyla, Anna Soror, Mishima ou la Vision du vide, Comme l’eau qui coule yayınlanır. Mısır’a ve Fas’a, Le temps, ce grand sculpteur’ün yayımlanmasının ardından da Japonya, Tayland ve Yunanistan’a yolculuk yapar. 1983 yılında, Amsterdam’da Le Prix Erasme’a layık görülür. İki çevirisininCinq no modernes ve Blues et Gospels ardından, Un homme obscur, Une belle matinée ve le cheval noir à tête blanche yayımlanır. 17 Aralık 1987 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Bar Harbor’da yaşama veda eder. Le Ë Ayten ER “Birçok ülkem olduğu gibi, birçok kültürüm var. Ben tümüne aidim.” Haziran 1903 tarihinde Bruxelles’de Michel de Crayencour ve Fernande Cartier de Marchienne’in kızı olarak dünyaya gelen Marguerite Yourcenar ya da gerçek adıyla Marguerite de Crayencour, on günlükken, “loğusa ateşi” adı verilen hastalıktan annesini kaybeder. Babaannesi ve babası tarafından büyütülen Marguerite Yourcenar, küçük yaşta YunanLatin kültürünü öğrenmeye başlar. MontNoir’daki evin satılması üzerine, babasıyla birlikte Paris’e yerleşir. 1914 yılında, savaş sırasında İngiltere’ye gider. 1921 yılında, Le jardin des Chimères’i yayınlar. 1922 yılında, Les Dieux ne sont pas morts’un yayımlanmasının ardından, Pindare’ın yaşamöyküsüne başladığı dönemde, sık sık babasının tedavi olduğu İsviçre’ye gider. 1929 yılında, babasını kaybeder; ilk romanı Alexis ou le traité du vain combat yayınlanır. Belirli bir süre Yunanistan’da kalır. Constantin Dimaras ile birlikte Constantin Cavafy’nin şiirlerinin çevirisi üzerinde çalışır. 1931– 1934 yılları arasında, La Nouvelle Eurydice et Pindare ve La Mort conduit l’attelage adlı yapıtları yayımlanır. Bu yapıtları sırasıyla Denier du rêve (1934), Feux (1936) izler. 1937 yılında, Les Vagues adlı yapıtını çevirdiği Virginia Woolf ile görüşmek üzere Londra’ya gider. 1937 yılında, Paris’te Grace Frick ile karşılaşır ve onunla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne yolculuk yapar. Les songes et le Sorts, Nouvelles orientales ve le Coup de grâce’ın ardından İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarSAYFA 18 labyrinthe du monde’un son cildi Quoi? L’éternité ölümünden bir yıl sonra okurlarıyla buluşur. Tüm yaşamı yazmak ve yolculuk yapmakla geçen “şair, çevirmen, deneme yazarı, tarihçi, eleştirmen ve romancı” Marguerite Yourcenar, düşünceleri söz konusu olduğunda çağdaş Fransız yazınında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Özellikle Matthieu Galley ile yaptığı söyleşide, okura her konuda düşündürücü ve doyurucu yanıtlar verirken, onu yaşamının gizini paylaşmaya ve kendisini bulmaya davet ediyor. YOURCENAR SOYADI Yourcenar, yazarın gerçek soyadı değildir. Bu soyadını almasının ilginç bir öyküsü vardır. Babasıyla birkaç harfle neler yapılabileceğini araştırarak eğlendikleri bir anda, babası “takma ad tercih eder misin?” diye sorar. “Evet, elbette” diye yanıtlar Marguerite. Araştırma yapar, Crayencour soyadından evirmeceler yaparak eğlenirler. Daha sonra, kâğıt üzerinde sözcüklerin ve harflerin yerini değiştirirler. Sonunda ortaya Yourcenar çıkar. Yourcenar, Marguerite de Crayencour’un resmi soyadı olur. Ancak adını değiştirmeyi asla düşünmez, çünkü Marguerite gizemli bir addır. MONTNOIR YILLARI Altı haftalıkken geldiği MontNoir’ın yaşamında özel bir yeri vardır. MontNoir’ın doğasına hayrandır. Ona göre “doğal bir ortamda büyümek, hayvanlarla yaşamak, her gün değişik insanlarla karşılaşmak, halktan insanlar arasında uzun süre yaşamak bir çocuk için çok önemlidir”. Çocukluğunun geçtiği evdeki yaşlı arabacı Achille’i, şoför Cesar’ı, bahçıvan Hector’u, aşçı Hortense’i, ve başuşak Joseph’i” yaşadığı sürece anımsayacaktır. Halktan insanları, yani yoksulları sever; bahçıvan, arabacı ve sütçüyle dost olur. İnsanlar arasında, insan sevgisi ve saygı söz konusu olduğunda hiçbir ayrım yapmaz. “Hepimiz aynıyız ve aynı sona doğru yol alıyoruz” der. Babasıyla çok yakındır; birbirlerine destek olurlar. Dürüstlüğü babasından öğrendiğini her defasında yineler. İlk Latince ve Yunanca öğretmeni babasıdır. Babasının özgürlüğüne düşkünlüğü 8 ve kararlılığı onu etkiler; birlikte bir şeyler paylaşılan bir dosttur babası. Alabildiğine özgür, belki de tanıdığı en özgür insandır. MONTDESERTS ADASI Marguerite Yorcenar’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmesi de oldukça ilginçtir. New York’ta Avrupa’ya geri dönmek için gün sayarken, büyük bir ev kiralamış olan Amerikalı bir arkadaşı, Grace Frick’i ve yazarı, birkaç haftalığına Maine’in MontsDéserts adasına davet eder. Ada o kadar hoşlarına gider ki bir ev aramaya koyulurlar. 1949 yılında, bir ev satın alırlar. Hatta Mémoires d’Hadrien’i burada tamamlayacaktır. MontsDéserts adasında onu çeken doğadır. “Petite–Plaisance” (Küçük Sığınak) adlı evinde sade bir yaşam sürer. “Bu ev, tamamen ağaçtan, gösterişsiz, ancak oturulabilir, sade olmasına karşın sıcak, kitaplarla ve kullanılmaktan yıpranmış eşyalarla doludur. Oturulan, en küçük biblosuna kadar canlı, tarihi ya da simgesi olan bir evdir”. 1860’lı yıllarda inşa edilen ev oldukça küçüktür. Sekizon odası vardır; soğuklarda bu küçük odalar büyük avantaj sağlar. Her odada bir de soba vardır. Marguerite Yourcenar, sobada yakmak için odun satın almayı sevmez; ölü dalları toplar ya da kesilmesi gereken ağaçları kullanır. Çünkü ormanların yok edilmesine dayanamaz. DOĞA SEVGİSİ VE TOPLUMSAL OLAYLARA DUYARLILIK Doğanın korunması söz konusu olduğunda aşırı duyarlıdır. Doğanın korunmasına yönelik her tür savaşıma maddi ve manevi destek vermekten çekinmez. İnsanlığın geleceği için çalışır. Özellikle 1958 yılından sonra, toplumdaki sorunlarla daha yakından ilgilenmeye başlar. Gerek Avrupa’da gerekse Amerika Birleşik Devletleri’nde, insan hakları, barış, nükleer artıklar, nüfus artışı, doğal ortamların korunması konularında elinden geleni yapmaya gayret eder. Yapıtlarında da bu konulara yapılan göndermeler gitgide yoğunluk kazanır. Örneğin, İmparator Hadrianus ile ideal bir devlet adamı, “bir başyapıt” gibi kendi mutluluğunu kuran bir insan düşler. Çevrebilimle ilgili düşüncelerini ona ödünç verir. Onunla, insanın kendi ölümünü hazırlamasından, onu ya ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1006