22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Andrey Belıy’in ‘Gümüş Güvercin’i üzerine Artık dönme vaktidir DoğuBatı konusunu, ‘aydın’ olma durumunu roman kahramanı üzerinden sorgulayan, oradan ‘aydın’lara bakan Andrey Belıy, bir anlamda yaşamın gerçek çelişkilerinin arayışını sergilemiş Gümüş Güvercin‘de. Kitap, bu yönüyle, yaşadığımız çağa da denk düşen ezeli bir sorunsala parmak basmış. içindir. Daryalski, büyükannesi barones TodrabeGraabena’yla birlikte yaşayan Katya’nın nişanlısıdır artık. Ancak, “eksantrik” tavırlarına rağmen, “çok fakir, kimsesiz” olarak görülen ve Katya’nın çevresi tarafından hafif alayla karşılanan Daryalski, söz konusu çevrenin, özellikle de büyükannenin yargılarını alt üst edecektir. Bundan sonraki olaylar ise Katya ve Daryalski ilişkisinden bütün bir topluma doğru genişleyerek ilerler. Söz konusu genişlemeye, mistik esrime içine bodoslama dalan Daryalski’yle birlikte Rusya’nın geçmekte olduğu önemli bir süreç girecektir. Batı’yı, diğeri Doğu’yu temsil eden iki kadın, iki aşk ve iki yaşam biçimi gibi oldukça bütünsel çerçevesi olan Gümüş Güvercin, aşkı, düşünce ve yönelimlerden soyutlamayarak da söz konusu bütünlüğü korumuş. Aydının kendini bir tür sınavdan geçirdiği, seçtiği yaşam biçimini deneyimlediği bir sürecin anlatıldığı kitapta, aldığı Batı eğitimine rağmen yüzünü Doğu’ya, kırsala, bedensel emeğe çeviren Daryalski, döneminin tüm aydınlarını temsilen nereye varacaktır? “Kaprisli bir çocuk, tüm yaşamını bu ikincisinin peşinden sürdürüceksin ve kimse burada anlamayacak seni, üstelik sizde pek aşk olmadığını, seni ezen sırrın çözülmemiş bir kütlesi olduğunu kendin de anlamayacaksın.” Her ne kadar kafası karışık bir aydın tipini sergilese de, Daryalski’nin hakkını teslim etmekte yarar var. Gerçeğin peşinde koşan, romantik bir kişilik olan Daryalski, geride parlak bir yaşamı bırakmasıyla bir tür kahramanlık örneği gibidir. “Kendi üzerinde çalışmayı düşünüyordu: ruhunda, henüz keşfedilmemiş bir yaşam tarzına önceden duyulan haz ile güçsüzlüğün fazla ihtiyatlı korkunç savaşımı cereyan ediyordu, çok eski bir canavar imgesinin, hayvana benzeyen yeni bir şeyle, insanüstü bir sağduyuyla mücadelesi baş gösteriyordu şimdi ve Daryalski bu mücadelede kendisine her şeyin sunulacağını biliyordu, onun üstünde hiçbir şey, hiçbir kimse, hiçbir zaman; bazen korkuyor, bazen neşeleniyordu: onu geride bırakan çağdaşlarının duygu dalgalanmalarında, belki de bir tek nesil için değil, onlardan hem daha da güçsüz, hem sonsuzca daha güçlü oluyordu; onların baştan aşağı eskimiş mirası, onun içinde şimdi çürüyordu. Ama bu çürümenin iğrençliği verimli bir tarlada henüz çürüyüp bozulmamıştı. Bu nedenle geleceğin zayıf tohumları Daryalski’de biraz cılız filiz veriyordu.” Yeni yaşamının gereklerini yerine getirmekte pek zorlanmaz Daryalski. Sık sık geride bıraktığı yaşamını hatırlaması, onu “yaşamın kavrulduğu yer” olarak görerek bir tür yazıklanma durumu yaşamasını getirir. Böylelikle de Rus aydınlarının yaşam şekline eleştirel bir tutum alındığının daha bir farkında oluruz. Orada, yani Daryalski’nin Moskova’da bıraktığı yaşam, “cilveli bayanların ve kadın şakşakçılarınşairlerin kibirli meclisleri”dir. Daryalski üzerinden ‘aydın’ olma durumunu sorgulayan, ‘aydın’lara bakan yazar, bir tür yaşamın gerçek çelişkilerinin arayışını sergilemiş. Bu yönüyle, yaşadığımız çağa da denk düşen ezeli bir sorunsala parmak basmış. Bu yönüyle de Gümüş Güvercin, değişmeyen sorulara getirilen çeşitli yanıtlar açısından okunması gereken bir kitap. “Sen, Rusya toprağı, nice evlat besledin; ve çiçek misali düşüncelerin dondu; çocuklarının kafaları huzursuz: Oğulların senden kaçıyor Rusya, senin uçsuz bucaksız genişliğini yaban ellerde unutmak; ve onlar döndükten sonra onları kim tanıyacak? Onların sözcükleri yabancı, gözleri yabancı... Gençler kendinize dair bir şeyler biliyor musunuz? Evli kadınlar dinleyin, kadınlar, özgür ayin çanı: Geniş, ferah kırlarda ezelden beri vardır ayin; kentte ayine katılana huzur olmaz, yalnızca sefalet çeker kentte; yarı ölü yarı diri yurtdışına kaçacak, akıl çoraklaşacak, dil tutulacak: Hastalıktan ve özlemden kaplıcalarda tedavi olacak ve sonunda tımarhaneye girecek ve hapishaneye; ey Rusya toprağı, o sana dönmekle bitirecek bunu.” ? Gümüş Güvercin/ Andrey Belıy/ Çeviri: Kayhan Yükseler/ YKY, 2008/ 358 s. SAYFA 5 Ë Aysel SAĞIR ümüş Güvercin, Batı ve Doğu gibi iki temel olgu üzerinde gidip geliyor. Dolayısıyla kitap, iki ayrı kültürün toplumu ve insanı için felsefi açılımlar sunuyor. Aslında Andrey Belıy, Gümüş Güvercin’de, Rus toplumunun 1917 öncesi panoramasını, daha doğrusu yeni bir döneme girmek üzere olan Rusya’nın toplum yapısını ve entelektüel zenginliğini gözler önüne seriyor. Rus simgeciliğinin önemli kuramcılarından, şair, romancı, anı ve deneme yazarı Andrey Belıy, Rus Modernist akımını ilk benimseyenlerden biri olarak da kitabında, temsil ettiği düşünceyi belirgin bir şekilde öne çıkarıyor. Zaten Belıy, yaratacılığını belirleyen mistik coşkuları ana tema olarak da eserinde yeterince sergiliyor. Yalnız söz konusu coşku ve düşüncelerin bir amaç olarak öne çıkarıldığı sanılmasın. Aksine, anlatılan duygu durumları daha çok bir arayış, ‘kurtuluş’ fikrini çağrıştırıyor. Varoluşsal bir perspektifin de kendini hissettirdiği Gümüş Güvercin’de bir şair ve düşünürün derin huzursuzluğu, insanlık adına duyulan kaygılar, arayışlar göze çarpıyor. Ruhsal betimlemelerin belirginliğinin yanı sıra, şiirsel anlatımın ve lirizmin öne çıktığı kitap, anlatım tekniği ve olayların seyri açısından da farklı bir görüntü oluşturuyor. Dolayısıyla okuyucunun kitaba başlamadan önce, Belıy hakkında ön bilgiyle donanması gerekiyor. Zira Belıy, olaylar arasında kurduğu bağlantılarda, durum betimlemelerinde ve yaptığı göndermelerde, Rus kültürünün zenginliğinden oldukça fazla yararlanıyor ve parantez içinde atıflarda bulunuyor. Bu anlamda da, kitabı okumak için özel bir dikkat, daha doğrusu çaba gerekiyor. Şunu da belirtmeden geçmeyelim, her ne kadar Belıy, mistik coşkularla donanmış, lirik bir yazar ve şair kimliğiyle öne çıksa da, bünyesinde Marksizm’e yer veren, Ekim Devrimi’ni benmiseyen biri olarak toplumcu bir yan da taşıyor. Bu yüzden, Gümüş Güvercin’de Bolşevik ve “sisyilistler” (sosyalistler) adı da sıkça geçiyor. Rusya’da bir banliyö köyü olan Tselebeyova’nın ayrıntılı ve canlı betimlemesiyle başlayan roman, köyün günlük ritmi ve ana karakter Daryalski’yle tanıştırıyor okuyucusunu. İki yaz üst üste köyde ev kiralayan Daryalski, üçüncü yaz gelişinde ise bir malikaniye yerleşecektir. Daryalski’nin köye geliş nedeni daha çok sevdiği kız Katya CUMHURİYET KİTAP SAYI 997 G KAVGACI, KÜFÜRBAZ, ÇAPULCU... “Batı çok, pek çok sözü, sesi ve işareti dünyayı hayrette bırakacak biçimde yayıyordu, ama o sözler, o sesler ve işaretler adeta konuşmaktan yılmış kurt adam gibi insanları peşinden sürüklüyor: nereye? Sessiz Rus sözü senin ağzından çıYA TIMARHANE YA DA karken, o ses sende dua olarak kalıyor; HAPİSHANE... Batı’nın bize öğrettiği sözcükler gün ışığında çakıl taşları ve rengârenk çisentiDüşünce ve pratiğin zorunluluğu açıler şeklinde (ki bu damlaları ayakların sından bakıldığında, günümüzün sanal dibine çamur dökerek ve seni susuz bıdünyasından da uzaklaştırıcı bir etki tarakarak; ama hiç değilse altuni yağmur şıyor kitap. Ancak, her yeni yaşam türüdamlalarını bir an hayranlıkla seyretrün köklerinin oluşturulması gerekliliği mek için yanına birtakım insanları çağıuzun zaman alacağından, Daryalski’nin rarak) yayan ve havaya savrulan altın yeni yaşamında karşılaştığı zorluklar, rengi şarap kadehi gibidir. Batı kendi daha çok içselleştirdiği özlemlerinden sözcüklerini kitaplara, her çeşit bilime ve düşünce sisteminden gelecektir: boşaltıyor; işte, bu nedenle orada ifade edilebilen sözcükler, hayatın tek konuşma tarzı olmuştur: İşte, Batı böyle bir şey. Ama gerçekten söz değil, ruh; ruh söylenmemişliğe kederlenir, analtılmamışlık için azap çeker. Rusya’da bu farklıdır: Kırların, ormanların, insanların sözlerin ardına gizlenmezler ve yaşam tarzları gözleri okşamaz; sözcükleri baştan aşağıya küfürdür; yaşam biçimleri; çoğu ayyaş, kavgacı, küfürbaz, çapulcudur; açlık, pislik ve cehalet kol gezer.” Batı kültürü almış, Okült öğretiyi benimsemiş, arayış içinde bir aydın tipini temsil eden Daryalski, malikanenin bulunduğu Gogolevo köyünden ayrılıp Tselebeyova köyüne yerleşecektir. Daryalski üzerinden Rusya’nın Tselebeyova adlı köyünde geçen olaylar genel bir durumun kompakt hali gibidir. Gerçeği Doğu’da aramaya karar vermiş olan Daryalski’nin yerleştiği Tselebova köyünde Güvercinler adlı mistik bir tarikata girmesi hiç de sürpriz olmaz. Tarikattan köylü kadın Matriyona’ya âşık olan Daryalski, artık Andrey Belıy, Moskova, 19001901. aradığını bulmuş gibidir. Biri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle