Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ boyunca iktisat analizine çeşitli uzantılarıyla neoklasik iktisat; iktisat politikası tartışmalarına ise aynı okulun türevi olan küreselleşmeci, “serbest” piyasacı, neoliberal (“piyasa dostu”) doktrinler ve bu kısıtlamaların imkân verdiği ölçülerde kısa vadeli makroekonomi modelleri egemen oldu. Sermaye birikimi, yatırımların sektörlerarası dağılımı, istihdam, teknik ilerleme, teknolojik gelişme, sınıflararası bölüşümün belirleyicileri ve bütün bunların talep, kısa ve uzun dönemde büyüme dinamikleri üzerine etkileri… Uzunca bir süreden beri iktisat politikalarında tartışma dışı kalmış olan bu sorunların, iktisadi düşünce tarihinin bizlere bıraktığı iktisat mirasının ana öğeleri olarak hatırlanma gereksinimi artık doğmuştur. Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’nin içerdiği, tartıştığı, değerlendirdiği bu miras, bu nedenlerle tekrar güncelleşmektedir. Peki, kitabın 1976 baskısının 2009’da değiştirilmeden yeniden yayımlanması, kapsanan konulardaki yenilikleri dışta bırakmış olması nedeniyle büyük bir boşluk oluşturmakta mıdır? Kanımca hayır. Zira, klasik, Marksist ve Keynes’gil kuramların “unutturulmak istendiği” geçmiş otuz küsur yıl içinde bu alana getirilen tek yenilik, neoklasik iktisatçılar tarafından “içsel büyüme teorileri” başlığı altında geliştirilen modellerdi. Akyüz, bu “yeniliği” kapsamak isteseydi, onu Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’nin “çağdaş neoklasik yaklaşım”ı inceleyen Kesim V’e eklemesi gerekecekti. Bu eklentinin, kitabın içeriğini zenginleştireceğini düşünmüyorum. Akyüz de 2009 baskısına yazdığı Önsöz’de sözü geçen büyüme teorilerinde, “yeni olduğu iddia edilen unsurların… uzun zamandır literatürde tartışılageldiği”ni belirtiyor ve bunların çağdaş neoklasik yaklaşım’ın incelendiği kesimlerde Akyüz’ün ortaya koyduğu “yetersizliklere ve eleştirilere yanıt vermemesi, hatta bunları yok sayması” nedeniyle ciddiye alınacak yenilikler içermediğini ileri sürüyor. Kitabın içeriğine anlamlı bir katkı getirmeyecek olan bu kuramın dışlanmış olması, kanımca, doğru olmuştur. Kuramsal alanda neoklasik iktisatın, politikalar alanında “serbest” piyasa ideolojisine dayalı neoliberal (“piyasa dostu”) yaklaşımların “hayatın gerçekleri” karşısında iflas ettiği bir dönemden geçiyoruz. Akyüz’ün kitabında eski ve çağdaş neoklasik kuram ve doktrinler üzerindeki değerlendirmeler gösteriyor ki, bu “iflas”, kuramsal düzlemde çağdaş klasik/Marksist ve Keynes’gil katkılar tarafından esasen ilan edilmişti. AKYÜZ’ÜN SONRAKİ KATKILARI Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’nin doğum sancılarına, Yılmaz’la birlikte öğretim üyeleri olarak görev yaptığımız Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bizzat tanık oldum. Kitabın ilk üretimi, mumlu kâğıtlara daktilo edilerek teksir edilen; giderek büyük boy tuğlalar hacmine uılaşan büyüme teorileri ders notlarıyla başladı. Adım adım ders kapsamının çok dışına taşarak bu hacimli kitap ortaya çıktı. Yılmaz Akyüz’ün bir sonraki önemli katkısı, Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’nin ana çerçevesine giren; ancak o kitapta kısaca ele alınan bir konu üzerinde oldu. Neoklasik iktisat kuramına, “sermaye faktörü”nün ölçülemezliği nedeniyle yöneltilen eleştiri, “aynı şey farklı emek türleri için de geçerlidir” savıyla karşılandı; nitelikli emek, eğitimden hareketle “insan sermayesi yatırımları”na bağlandı ve giderek sermaye faktörü ile tanımlanmaya çalışıldı. Neoklasik kamptan gelen bu savunma hattını, Akyüz, 1980’de yayımlanan EmekDeğer Teorisi ve Nitelikli Emek Sorunu (Ankara, 1980, SBF Yayını) başlıklı kitabıyla didikledi ve çökertti. Bu kitap da, Akyüz’ün benimsediği klasik politik iktisat çizgisinin Marksist bir çekirdek üzerine oturduğunu göstermektedir. 1983’ün Şubatında, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın emri ve Rektör Tarık Somel’in yazılarıyla önce ben, bir haftaon günlük bir arayla Yılmaz üniversiteden CUMHURİYET KİTAP SAYI 997 uzaklaştırıldık. Ben, iki yılı biraz aşkın bir süreyle Zimbabwe Üniversitesi’ne gittim. 1989’da Danıştay kararıyla üniversiteye döndüm. Yılmaz Cenevre’de UNCTAD’da çalışmaya başladı. Üniversiteye dönmedi. Zamanla UNCTAD’ın en önemli dairelerinden birinin başkanı ve fiilen UNCTAD’ın baş iktisatçısı oldu. Yılmaz’ın UNCTAD’daki çalışmalarının önemli bir bölümü, bu kuruluşun yıllık Trade and Development Report (“Ticaret ve Gelişme Raporu”) başlıklı yayınlarında içerilmektedir. Bunlar, Dünya Bankası’nın World Development Report (“Dünya Kalkınma Raporu”) başlıklı yayınlarının simetrik karşıtıdır ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri “soldan” (yani yoksul, azgelişmiş, bağımlı ülkeler ve halkların ekonomik sorunları üzerinde odaklanarak) inceleyen çok değerli ve kalıcı araştırmalardır. Birleşmiş Milletler kuralları nedeniye anonim (imzasız) yayımlanmasına rağmen, UNCTAD’da herkes bu raporların ana redaktörünün Akyüz olduğunu bilirdi. 19972002 arasında ben de zaman zaman bu raporların hazırlıklarına “uzman” konumuyla katıldım. Akyüz’ün UNCTAD döneminde sözü geçen raporlara yaptığı katkılar ve başka çalışmaları Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’nin kapsamı dışında kalan; ancak bir yandan Marksist emperyalizm kuramının, öte yandan öncelikle 20. yüzyılın “Güneyli” iktisatçılarından kaynaklanan bağımlılık okulu analizlerinin oturduğu çerçeveyle tam çakışmaktadır. Ancak, tüm Birleşmiş Milletler yayınlarında olduğu gibi “renksiz”, “tarafsız görünümlü” bir terminoloji izleme zorunluluğu bu ürünleri biçimlendirmiştir. Bu kısıtlama bir yana, Akyüz’ün UNCTAD’taki çalışmaları, emperyalizmin çağdaş olgularına ve dünya kapitalist sisteminin içsel çelişkilerine ışık tutan çok önemli katkılardır. Sermaye, Bölüşüm, Büyüme, Yılmaz Akyüz’ün bir iktisatçı olarak olgunluk döneminin ürünüdür. Çağdaş klasik/Marksist iktisat okulunun bir mensubu olarak, kapalı ekonomi varsayımları içinde geliştirdiği kuramcı niteliğini EmekDeğer Teorisi ve Nitelikli Emek Sorunu ile sürdürmüştür. 12 Eylül rejiminin badiresine uğradığı için araştırma gündemi bambaşka bir doğrultuya yöneldi. Belki de iyi oldu. UNCTAD’ta dünya ekonomisini, özellikle azgelişmiş/çevre ekonomilerinin sorunları perspektifiyle incelemeye başladı. Artık, klasik iktisat okulunun sorunsallarını geride bırakmış; doğrudan Marksist geleneğin emperyalizm analizlerinin uğraş alanı içine girmiş; çağdaş emperyalizmin olgular düzlemindeki çözümlenmesine, eleştirisine ve bugünkü uluslararası krizin arka planının kavranmasına dönük çok önemli katkılar yapmıştır. Akyüz’ün sonraki dönemdeki bu önemli katkılarını bir senteze dönüştürerek yayımlamasını ümit ederken, Sermaye, Bölüşüm, Büyüme’yi iktisadı öğrenmek isteyen ve öğreten herkese, vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olarak tavsiye ediyorum. ? Sermaye, Bölüşüm, Büyüme/ Yılmaz Akyüz/ Eflatun Yayınevi, Ankara 2009/ 656 s. (1) Kitabının başlığında Akyüz niçin “değer” yerine “sermaye” kavramını yeğlemiştir? Bence bu, neoklasik bölüşüm/değer kuramına sermaye kavramını eleştirerek saldıran iktisatçıların başlattığı (ve neoklasiklerin kesin yenilgisiyle sonuçlanan) onbeş yıllık bir tartışmanın izlerinin kitabın yayımlandığı 1976’da pek taze olmasından kaynaklanıyor. (2) “Gerçek hayatta sadece fiyatlar algılansa bile, değer kapitalizmin özünü (sömürüyü) kavramamız için vazgeçilmeyecek bir kavramdır.” Bu ifade, Marksist iktisatta niteliksel değer kuramı diye anılan (ve “değerlerin fiyatlara dönüşümü” sorununun matematiksel çözümüne gereksinim duymayan) bir yaklaşımın başlangıç noktasını oluşturur. Akyüz, önsözünde bu yaklaşımı kapsamdışı bıraktığını açıkça belirtmiştir. SAYFA 15