27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ataol Behramoğlu’ndan ‘Hayata Uzun Veda’ Ölü dünyaya canlı şiir ‘Hayata Uzun Veda’, ardında okyanus dipsizliği taşıyan minicik yağmur damlası berraklığıyla; bütün renkleri içinde taşıyan bembeyaz derinliğiyle; karmaşık bir hayattan süzülmüş, sade, duru, arı mı arı söyleyişiyle; en anlaşılmaz olanı, sıradan insana bile anlamlı ve anlaşılır kılışıyla; sevincin, hüznün, ayrılığın, kavuşmanın, merhametin, özlemin, korkunun, umudun en insani harmanıyla; hesap verişi ve soruşuyla... ve, kirden, pastan, taklitten, magazinden, arabeskten, süslemecilikten lekesi olmayan büyük bir şiirdir. her tür şiiri koklamış biri olarak, bunda hiç kuşkum yok. İnsanlık tarihi ve çağında Yunus’un ve Karacaoğlan’nın en derine inmiş, en yüceye çıkmış olmasından hiç kuşkum olmadığı gibi. Nâzım’la şiirsel doruğunu bulmuş toplumcu gerçeklik, Ataol’un 960 sonrası şiirleriyle, klasik kapsamından güncel yaşantımıza yeni bir ses dalgası olarak saçılır, yaşanmakta olan yeni hayatla tutuşurken, Türk şiirinde yeni bir evre başlıyordu. Bu, Hayata Uzun Veda’nın, ne denli sağlam bir temele sahip olduğunun da ifadesidir. Evet dizenin ‘nerdeyse öldü’ dendiği, şiirin can çekiştiği bir ortamda; duygu özürlülüğün hastalık virüsü gibi bulaştığı, taklitin, klonlamanın, ruhsuzlaşmaVASAT ŞİİR, VASAT ŞAİR... Ë Nihat BEHRAM nın, sığlığın, fanteziciliğin, magazinleşVasat şair ararsanız, sanırım coğrafyamenin, anlam bulanıklaşmasının, marüyük şairler ender gelir. Biz mız bu konuda yeryüzü zenginidir! kalaşmanın, düşsüzleşmenin, bilgiçleşyaşlanırız, dağlar bile yaşlanır, Şiir üstüne kim nerede nasıl hırıldanır, menin, köksüzleşmenin, sahte müptelaonlar hep genç kalır. Bahar ve nasıl zırıldanır, kendi meselesi. Kimi, lığının yaygınlaştığı bir ortamda; “topokyanuslar da böyledir. Bir de dünyada sürüsüne bereket olan 2. Yeni lumcu şiirin kötü etkilerinden sıyrılma yanardağlar. Büyük şairler, ateş püskürtürü vasat bir şiiri ‘şiirde devrimaşılmakonusunda 2. Yeni şiirde bir devrimdi, düğü andan sosuza dek artık hep o adla mış şiir’ sayar; kimi, Zaman’e şiirin isiyle, sadece din konusunda toplumculuğun anılacak olan yanardağlara benzer. Hem adaleti gökyüzünde arayan Hilmi Yakötü etkisinden sıyrılamamıştı” gibi zırde bahara. Dibine ulaşılamaz derinliklevuz’un çevresinde dolanır. Saysın, dolanvaların, şiir teorisi olarak yağlandığı bir rin, büyük dalgaların, ateşle solumanın, sın! Büyük şiir gerçeği yanardağ gerçeğiortamda; “1989 da reel sosyalist rejimletomurcuğun ve tohumun ikizidirler. dir. Karalamak isteyenin kendi karalanır. rin çöküşü, bir süreç olarak 19. yüzyılın Yaşarken ben bunların bazılarına H. Yavuz, T. Fikret’i nerdeyse şairden ortalarından beri sınıfsız ve her türlü rastladım. Aragon’a sözgelimi, Alberbile saymıyormuş! Geçende TRT’sinde pazar ilişkisinden kurtulmuş bir yaşam ti’ye, Ritsos’a, Ciğerhun’a, Dağlargördüm. T. Sait Halman, “Hepten yok idealinin sonu anlamına geliyordu!” tüca’ya... Rastlaşmamı mutluluğum sayasaymayın canım, hiç olmazsa iyi şiirleri ründen, devrimcisosyalist mücadeleye rım. olduğunu kabul edin!” diye zorladı da, ‘ölüm’ ve sınıflı topluma ‘sonsuzluk’ Büyük şairler hep gençtir, yaşlanmazYavuz, “Sizin hatırınız için kabul edetamtamları çalan ‘felsefi şiir lar. Büyük şairlik de zaten hep tomuryim!” dedi. Sözünü ettiği kişi, çağında fragmanları’nın ‘yeni solculuk’ olarak cuk kalabilişte gizlidir. Yani, sürekli yeryüzünün en ateşli, en aydınlık, en debitlendiği bir ortamda; zülüfe, perçeme, körpelikte ölümsüz kılınmışlık. Bir yağrin, en ruhlu, en bilge şairi Tevfik Fikret! sevdaya ölümsüz ışık bulmuş Karamur damlasıyla okyanus arasında. Ya Nâzım’ın doğum sancısı. Böyle şeyleri zica’nın coğrafyasında şiiri türbana sarma da, rüzgârla yanardağ. Neruda oradadır, hinden geçirmek bile, sisliince hesaplaçabasının salyalandığı bir ortamda... Marti, Josef, Puşkin... İnsanlık tarihinde rın, sığlığın, şiir ruhsuzluğunun bilgesizbunda hiç kuşkum yok: Hayata Uzun şiirin doruklarıdır. Goethe’si, Heine’i, liğinin ifadesidir. Ötesini berisini tartışVeda büyük şiirin ateşiyle hayatımıza Lorca’sı, Mayakovski’si, W.Whitman’ı.. ma bile yersiz. Puşkin’i tartışmanın ötesi seslendi. Ataol, ölü dünyaya canlı bir şiile yeryüzü yanardağları... Öyle sürüyle berisi mi var ki T. Fikret’in olsun? Yuir sundu. Nefes alan bir şiir. Hisseden, değil, sayılıdırlar... nus, Karaca, Fikret, Nâzım, Dağlarca inhissedilen, canı olan bir eser. Mozart’ın Seçkin birçok şair de var kuşkusuz. sanlık tarihinin yanardağ doruğu şairleri senfonisinde, Karaca’nın türküsünde, İnsanlık tarihinde iyi şair ise saymakla arasındadır. Bunlara, şiirinin toplamı ve Çehov’un oyununda, Neruda’nın ‘Canbitmez. Ama büyük şiirin sayımı parHayata Uzun Veda’yla ateşlenerek Ataol to General’indeki gibi. mak hesabıyladır. eklenmiştir. O “sınırlarını zorlayan sözcükler”le, Seslerinin, tarihsel olanla güncel olaBir ömür boyu dünyanın her tarafında, kendi deyimiyle, “sözcükleri kanatarak” nın kesiştiği yerde çiçekşiirin canlı olduğunu kanıtlenmesi, ortak özellikleriladı, cançekişen şiire kanla dir. Hep genç, körpe kalyetişti... Doğurulmuş, yamanın gizi de burdadır. şayan bir şiirle. Şiiri, kenZamana yenilmezlik, eskidinden önceki büyük dünmezlik, hayat sürekliliğiyle ya şiiriyle içtenlik yarışına içiçelik... Her biri her an girmiş bir şiirdir. İnsan debu yaşadığımız gündedir. nen canlıya, bütün karmaVe hem kendi evinde, hem şıklığıyla yaşam tanıklığı insanın olduğu her yerinyapan bir şiirdir. Gemisini de dünyanın. Yerellikle terk etmeyen, eğilmeyen, evrenselliğin, tarihsellikle bükülmez, teslim olmaz güncelliğin kesişmesi de bir şiirdir. Sayılı büyük budur.. dünya şiirini, insanlığın Tabii ki, bir yağmur ölümsüz sesi yapan bütün damlası ya da bir dere, oközelliklere, yeni ve özgün yanus derinliği taşır. Bakakatkılarıyla sahip bir şiirbilir ve görebilirseniz dir. Yazıldığı yer ve günde, eğer! Ama sadece hayat ve bütün yeryüzü ve insanlık Ataol Behramoğlu, Bursa Kitap Fuarı’nda okuyucularına kitaplarını imzalıyor... büyük şiirde. Büyük şiir tarihinin malı olmaya aday bilgiç değil, bilgedir. Sahi ve benzersiz derecede kendisi. Menekşe ya da dağların yeryüzünde ne kadar kökü varsa, hayat büyük şiirde o kadar kökten açar. Mucizevi düşlerle besler yemişini. Bu hem tohumun toprakta yeşermesi kadar basit ve sıradan, hem tohumla ışığın ölümsüz aşkı kadar sihirli, ulaşılmaz ve karmaşıktır. Susuz deniz olur mu, ya da alevsiz ateş? Öyleyse, dizesiz şiir de olmaz. Şiir dizedir. Büyük şiir ise dize doruğu. Halk ve modern şiir temsilcileriyle Yunus, Karacaoğlan, T. Fikret, Nâzım, Dağlarca coğrafyamızdan Türk dilinin yeryüzü büyük şiirine eklenmiş doruklarıdır. Tabii ki Türkçenin, bir kısmı seçkin, değerli, başka şairleri de var. Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli, A. İlhan, A. Arif, M. Eloğlu, T. Uyar gibi... Ama, halk ve modern şiir bütünlüğüyle, şiirimizin doruklarını saymaya ben Yunus, Karacaoğlan, T. Fikret, Nâzım diye başlarım. bir şiirdir. Bana en sevdiğin şairlerden biri diye sorsalar, Yesenin adı başlarda ağzımda kıvılcımlanır. Ama büyük dünya şairliğinin Puşkin’e özgü olduğunu bilerek. Bunu bilmenin kıstasları da o kadar karmaşık değil. Solumak yeter. OKYANUS DİPSİZLİĞİ Hayata Uzun Veda, ardında okyanus dipsizliği taşıyan minicik yağmur damlası berraklığıyla; bütün renkleri içinde taşıyan bembeyaz derinliğiyle; karmaşık bir hayattan süzülmüş, sade, duru, arı mı arı söyleyişiyle; en anlaşılmaz olanı, sıradan insana bile anlamlı ve anlaşılır kılışıyla; sevincin, hüznün, ayrılığın, kavuşmanın, merhametin, özlemin, korkunun, umudun en insani harmanıyla; hesap verişi ve soruşuyla... ve, kirden, pastan, taklitten, magazinden, arabeskten, süslemecilikten lekesi olmayan büyük bir şiirdir. Büyük şair içgüdüsüyle, sanki ‘boğulacaksam şiirde boğulayım’ diyerek, şairi tarafından, her şeyden önce kendisi için yaratılmış bir okyanus şiirdir. Darwin’e kardeş, Lenin’e, Spartaküs’e yoldaş, Puşkin’e sırdaş bir şiirdir. Sonunda, kendimiz yazmışız gibi soluduğumuz, özdeşleştiğimiz, biz ve bizim olan bir şiirdir. Kır çiçeğiyle insanı hesaplaştırıp kır çiçeğinin safında durma yüceliğinde; bir kentten bir insana dek ayrıldıklarına bakışında; bilgeliği, inceliği, içtenliği, sahiliği, hüznü ve umudunda, olağanüstüleşen bir şiirdir. Kendini bitmezliğe ulaştırma becerisinde olağanüstü bir şiirdir. Milyonla spermden sadece birinin güne çıkma şansı gibi, şiirde bu yetkinlik çok ender elde edilebilen bir özelliktir. Hem yaşlı hem gencecik; hem mahir hem acemi; hem güvenli hem uçurumda; hem yüzeyde hem derin; hem sıcak hem ürpertici; hem tek sesli hem orkestra zenginliğinde bir şiirdir. Olabildiğince sade sesi altında hayatı kelimelerle işleyen incenin incesi ve özgün bir minyatür yeteneği gizlidir. Olağanüstülüğünün bir unsuru da budur. Büyük şiir kıstasları başka nedir? ‘Şiir kurtları’nın şair geçindiği, kötü şairlerin ‘kurt’ şiir eleştirmeni postuyla gezindiği; bilgiçlerin ‘bilge’ bakışlı, cahilin en geveze olduğu; teslimiyetin gittikçe kronikleştiği; aptallığın, sığlığın gittikçe olağanlaştığı; elitliğin, toplum sorumsuzluğunun mayalandığı bir ortamda, Hayata Uzun Veda’yı ve birlikte yayımladığı Okyanusla İlk Karşılaşma’yı(*) okurken, duygularımı ve bu şiir vesilesiyle yaşadığım zenginliği, yetenekli, hayata içtenlikle ve önyargısız yaklaşan, anlamaya çalışan, insana, kendine, toplumuna, halkına, dünyaya, suya, toprağa, havaya ve insanlığa karşı sorumluluk duyan genç kardeşlerimle paylaşmak istedim. Sadece onlarla. ? *Hayata Uzun Veda/ Ataol Behramoğlu/ Tekin Yayınevi / Ekim 08 ,56 s. Okyanusla İlk Karşılaşma/ Tekin Yayınevi / Ekim 08, 72 s. SAYFA 13 B CUMHURİYET KİTAP SAYI 997
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle