Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sevgi Özel’le yeni romanı ‘Gümüşana’yı konuştuk Gümüşana’nın diyeceği var aynaya bakana... Gümüşana başkente göçerken çocuklarını okutabilmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlı gelmiş bir kadın. Her şeyi göze alan Gümüşana ve ailesinin romanı şimdi ile geçmiş arasında kurgulanırken geri dönüşler, çağrışımlarla anlatılanlar, yalnızca onlar değil; köy, kasaba, kent ve Türkiye yerleşiyor sayfalara. 1950’lerden bu yana yükselen kapitalizmle birlikte kırdan kente göç ve kitlelerin yoksullaşmasıyla sonuçlanan süreci iliklerine kadar yaşamış bir ailenin romanı bu. Fona Türkiye’nin siyasi, sosyal, ekonomik satır başlarını yerleştirerek kurguyu gerçeklerle çerçeveliyor Sevgi Özel. “Kader”in baştankara olduğuna inandırılmış kadınlar, oğlunu erkinin simgesi olarak gören erkekler, analar kızlar, babalar oğullar, acılar, töreler, iç hesaplaşmalar karşılıyor okuru. Göçebeliğin getirdiği tedirginlik ve yabancılaşmayı yaşayan kahramanlarla tanışıyoruz. Gümüşana’nın engelli kızı Gülcan ise edebiyat tarihçisine, toplumbilimcilere, başka araştırmacılara malzeme yaratacak denli iyi incelenmiş bir kahraman. İzmir’de yaşayan bir Ankaralı olarak kitabı okurken burnumda tüttü, damarlarımda dolaştı Ankara. Çıkrıkçılar Yokuşu, Cinnah Caddesi, Dikimevi, Abidinpaşa, Samanpazarı’nın utancı, Ankara’nın yokuşları, Çankaya, Kavaklıdere, Gaziosmanpaşa, Ayrancı… Ankara belgeseli gibi gözümüzün önüne seriliyor. Özel’le romanını konuştuk. SAYFA 4 gördüğünü allayıp pullayanları anlamakta da zorluk çekiyorum. İnsanlaümüşana’ya siyasal, rın iyi eğitim aldığı, karnının doydusosyal, kültürel, ahğu, hak ve özgürlüklerin tartışılmadılaki yönüyle yaşağı, yaşamın pamuk ipliğine bağlı olnan dayatmaları madığı, yalanların düşünce özgürlüğü yansıtan bir yakın dönem romanı olarak satılmadığı bir ülkenin değil, dersek yanlış olur mu? bütün insancıl değerlerin birbirine ka Yanlış olmaz. Acı olan şu; rışmaya başladığı bir coğrafyanın yaçoktandır başka romanların da zarıyım. “Pek yüksek” konulara, “pek öznesi olan kişilerin, özellikle derin” edebiyata aklımın ermediğini kadınların çoğu siyasal, toplumsal, düşünen ya da sıradan işlere takıldığıkültürel, ahlaki dayatmaların ayrımınmı söyleyenler olabilir. Umurumda da bile değil. Gümüşana gibi uyanık değil; gerekirse Gümüşana’nın diliyle bir kadın bile, başkentin burnunun yanıt veririm. dibindeki kasabada yaşarken geceRomanda birbirinin izdüşümü olan kondu denen şeyi ne duymuş, ne göriki genç kadın var, biri Avukat İYİ GİTMEYEN ŞEYLER... müş. Varsıllıktan yoksulluğa hızlı iniGülsevil, diğeri gecekonduda yaşayan şin nedenlerini düşünüyor; ama bulave onun sekreterliğini yapan Gülcan. Her bitki ortamında biçimlenir, mıyor. Çevresine bakarak evini, üstüİki de anne var böyle, Suna Hanım ve insan da böyledir. Kendi ortamından nü başını değiştiriyor; bakırları atarak Gümüşana gibi… Paralel dünyalar çıkarıp çok bilinmeyenli bir ortama alüminyum, camı bırakarak plastik sanki. Onların yazgı bağları ne? taşıdığınızda uygun olmayan saksıya öteberi kullanıyor. Tam kasabalı olur Kapımızın dışında kalanları düşüekilen mumçiçeği gibi olur; kokusu, ken yeni bir göçle yeniden köydekinnür, kulağımızı bütün seslere açarsak rengi değişir. Büyür ama büyümez. den daha zorlu bir yaşama başlıyor; birbirine çok benzeyen yaşamları göToplumbilimci değilim, edebiyat araşbunu yazgı sanıyor. Doğallıkla siyasal rebiliriz. Âşık, arkadaş, komşu oldutırmacısı da değilim. Bir yazar ister ve kültürel çöküşün nedenlerini de ğunuz, aynı araçla yolculuk yaptığınız yüzyıllar öncesinin aşklarını yazar, isanlayamıyor; her gün insanlar ölüyor, insanlarla bir noktada yaşamlarınız ter bireysel sevincini, bunalımlarını; televizyonda gördüklerine üzülüyor, kesişir. Ya durup bakar ya geçip giisterse bir şeyleri bozarak, tersyüz korkuyor; ama daha çok kendi dersiniz. Ana babasının geçmişini bile ederek kendi penceresinden gördük“ben”ine takıldığı için hep Tanrısıyla öğrenemeden el bebek gül bebek bülerini… Ben yaşadığım ülkede, kentte, konuşuyor, Tanrıya sitem ediyor. yütülmüş Avukat Gülsevil’le liseden çevrede, tanığı olduğum iyi kötü ne Çevresindekiler de onun gibi. Kasasonrasını okuyamamış, bir ayağı aksavarsa bunları anlatmayı seviyorum. bada başı sıkıştıkça öğretmen komşudığı için hep eziklik duyan Gülcan da Kahramanlarımın çoğu dolmuşa bisuna koşarken gecekonduda derdi, sıyaşam çizgileri bir noktada buluşan nen, pazara, sokağa çıkabilenlerin gökıntısı olana o akıl veriyor ve buna iki kadın. Birinin anası öğretmen, öterebileceği kişiler. Uzun zamandır bir çok şaşırıyor. Gümüşanalar açısından kininki ancak okuryazar… Bu iki ana, şeylerin iyi gitmediğini görüyorum; bugün de değişen bir şey yok. Kentlecumhuriyetin ilk yıllarından 1950’lere fildişi kulesinden bakıp salt kendi ri çepeçevre kuşatan gecedek esen devrim rüzgârlakondularda, kentlerin ortarından büyük ölçüde ve sında gecekondulaşan başolumlu anlamda pay almış. ka çatıların altında yaşam Öğretmen olan kendini sürüyor. beğenmiş, lüks yaşam meraklısı Suna Hanımın köyKitapta birkaç kez geçen lü babası dünyadan haberbir tümce, yüreğime çizikler sizken Gümüşana’nın köyattı benim; “Ne köylü kalalü amcası köyüne bütün bildiler, ne kentli olabildiyenilikleri taşıyor. İki kaler.” Romanın genetik şifredın da köylü; Suna köylü si bu tümcede saklı sanki? olmaktan utanıyor, Gü Çok doğru bir saptama. müşana köylü kalmamak, Bu romanı yıllar önce duyçocuklarının bu duygusuyduğum bu tümceyi taşıyala ezilmemesi için direnimaz olduğum için yazdım yor. Suna, onu çiçekmiş diyebilirim. Gümüşana sıkgibi taşıyan bir adamın kalıkla ne köylü kalabildik, ne rısı; Gümüşana kaydırak kentli olabildik diye yakınıoynarken amcasının oğluyyor. Yakınmakta çok haklı; la evlendirilen, aşkın bu kentte yaşıyor ama kente olduğuna inandırılan, dauzak; köylü ama köyüne yak yeme pahasına çocukuzak… Arada kasaba var; larının yazgısını değiştirbenim dikkat çekmek istemeye çabalayan bir kadiğim bir yer de kasaba… dın… Aralarındaki benŞimdi sokakları Gümüşazerlikleri ya da aykırılıkları nalara, Gülcanlara okul okur bulacak… Tabii ben olan o kasabalar kalmadı. iyi anlatabilmişsem… Çokları kentlerin birer büSevgi Özel’in romanı 1950’lerden bu yana yükselen kapitalizmle birlikte köyyük köy olduğunu söyler “Kandırılmak” kavden kente göç eden bir ailenin yoksullaşmasıyla sonuçlanan süreci anlatıyor. ¥ durur; ama ilkokul üçten ramının bu romanda Sevgi Özel ve Mavisel Yener söyleşi sırasında... Ë Mavisel YENER G öte okuyamamış bir köylü bunu daha dokunaklı bir biçimde söylüyor. Çünkü o bu ikilemi her boyutuyla yaşadı. Küçücük saksılarda, bir metre bile uzayamamış mumçiçeklerini anlatıyorsunuz. Avuç içi kadar saksıya sıkışmış, açmıyorlar, koku salmıyorlar, mumlarını damlatmıyorlar. Aslında kimleri simgeliyor onlar? Genel olarak kitaplarınıza ve kahramanlarınıza baktığımda kaderlerinde aptallık, acı, özlem ve aldatılma var. Gümüşana’da da bu değişmedi. Neden hep onları anlatıyorsunuz? Sıkışıp kaldığı için açamayanları, kokamayanları anlatmak yazar kimliğiniz için belirlediğiniz bir görev mi? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1036