25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş Ü iir Atlası CEVAT ÇAPAN W. B. YEATS/ Şiirler/ Çeviren: Kadriye Cesur ‘Ve başka başka diller konuşuyoruz ikimiz’ Ben ki, onun masalsı nişanlısının peşine düşmüşken? Derken tam tersi bir gerçek çıktı ortaya, Prenses Cathleen adını verdim ona; O da merhametle çılgın, ruhunu feda etti, Neyse ki Gökler araya girdi onu kurtarmak için. Sandım ki sevdiğim kadın yok edecekti ruhunu, Öyle köle etmişti kendine onu bağnazlıkla kin Ve bu düş canlanır canlanmaz içimde, düşün Kendisiydi aklımı başımdan alan, gönlümü çelen. Ve ekmeği çalınca Soytarıyla Kör, Zaptolunmaz denizle savaştı Cuchulain; Kalbin gizleri bunlar, gene de her şey bir yana, O düşün kendisiydi beni büyüleyen: Yalnızca kahramanın yaptıklarıydı Yaşanan âna dikkat çeken, belleği denetleyen. Oyuncularla boyalı dekorlara hayrandım ben, Onların simgesi oldukları şeylere değil. III O usta işi imgeler eksiksiz oldukları için Ruhun saflığında ortaya çıkmışlardı, Ama onların kaynağı ne? Bir yığın çöp, Sokaktaki süprüntü, kırık dökük kap kacak, Boş şişe, kuru kemik, paslı demir, teneke Bir de kasada oturan o yaşlı sürtük. Artık merdivenim de devrildiğine göre, Kalbin o köhne eskici dükkânında Serilip yatmam gerek merdivenin dibine. Bellek Birinin güzel bir yüzü vardı, Sevimliydi öteki ikisi üçü. Ama neye yarar sevimlilik Ve güzel yüz? Çünkü ancak Bir gece biçimini koruyabilir Üzerlerinde yatan tavşanın Dağlarda biten otlar. Ölüm Ne korkar, ne de umutlanır Ölmekte olan bir hayvan. İnsansa her şeyden korkarak Umut içinde bekler sonunu; Kaç kez ölmüştür de o, Kaç kez dirilmiştir yeniden. Yiğit ve onurlu bir insan Yüz yüze gelince katilleriyle, Şöyle alaycı bir bakış fırlatır Soluğunu keseceklere. Ölümü iliklerine kadar tanır o, Çünkü insandır ölümü yaratan. Uzun Bir Suskunluktan Sonra Uzun bir suskunluktan sonra konuşmak, yanlış Sayılmaz bütün sevdiklerimiz ölüp gitmişlerse; Lambanın o düşman ışığı gizlemişse kendini Ve perdeler inmişse düşman gecenin üstüne Durmadan, durmadan eşlik edelim diye O yüce Sanat ve Şarkı söyleşisine: Bilgeliktir bedenin yıpranması; gençken Sevdik birbirimizi, habersizdik dünyadan. Geçti O Dans Ettiğimiz Günler Gel, bir şarkı söyleyeyim kulağına, Geçti o dans ettiğimiz günler Bütün o ipek, saten giysiler, Bir taşın üstünde buruşmuş Kirli bir paçavra gibi Örtüyor o kirli bedeni: Altın bir kupada taşıyorum güneşi, Ayı ise gümüşten bir torbada. Lanetlesen de söyleyeceğim şarkımı; Ne çıkar seni en mutlu eden O düzenbazla peydahladığı çocuklar Yatıyor olsalar da bir yerde Mermer bir bayrağın altında? Altın bir kupada taşıyorum güneşi, Ayı ise gümüşten bir torbada. Daha bugün düşündüm, Saat tam öğleyi gösterirken, Değneğine dayanan bir adam Bir yana bırakıp her numarayı, Durmadan şarkı söyler Gence de kocakarıya da Yere serilinceye kadar. Altın bir kupada taşıyorum güneşi, Ayı ise gümüşten bir torbada ? nlü İrlandalı şair William Butler Yeats (18651939) bu sayfalarda daha önce başka şiirleriyle de yer almıştı. Bu sayımızda onun yakında yayımlanacak yeni bir kitabındaki bu çevirileri ilk kez yayımlıyoruz. Yaşlanıp Saçların Ağardığında Yaşlanıp saçların ağardığında, uyuklarken Ocağın başında, eline al bu kitabı Ve oku yavaş yavaş düşleyerek bir zamanki Yumuşak bakışlarını ve gölgelerinin tatlılığını. Kaç kişi senin o mutlu inceliğini sevmişti, Kaç kişi güzelliğini, yalan ya da doğru. Ama bir kişi senin o gezgin ruhunu Ve değişen yüzünün hüznünü sevdi. Şimdi eğil de korlaşmış kütüklere, Mırıldan biraz üzgün bir sesle, Aşk nasıl alıp başını dağlara gitti Ve gizledi yüzünü sayısız yıldızlarla diye Rüzgârda Dans Eden Bir Çocuğa Sen dans et orada kıyıda Senin ne umurunda Rüzgâr ya da kükreyen sular? Savur tuzlu damlalarla ıslanan Saçlarını havaya. Gençsin, nereden bileceksin Soytarının zaferini ya da aşkın Ele geçer geçmez yitirildiğini, En iyi çalışanın ölüp gittiğini, Bütün demetlerin dağıldığını? Neden korkacakmışsın sen Rüzgârın acımasız uğultusundan? İki Yıl Sonra Kimse söylemedi mi sana o korkusuz, Seven gözlerin daha uyanık olmalı diye? Ya da hatırlatmadı mı kimse nasıl umarsız Olduklarını yanarken pervanelerin? Ben uyarabilirdim seni; ama gençsin sen Ve başka başka diller konuşuyoruz ikimiz. Ah, ne verilse almaya hazırsın sen Ve bütün dünya dost senin gözünde. Annen gibi sen de çekeceksin, Sen de öyle incineceksin sonunda. Ama ben yaşlıyım, sen gençsin Ve barbarca bir dille konuşuyorum ben. Sirk Hayvanlarının Kaçışı I Bir konu bulmaya çalıştım, boşu boşuna bir konu, Beş altı hafta boyunca her gün durmadan. Belki de kırgın bir ihtiyar olduğum için artık Olanla yetinmeliydi kalbim; gel gör ki, Kış demeden, yaz demeden, yaşlanıncaya değin Gösteriyi sürdürmüştü sirkteki hayvanlarım, Sırıkla yürüyen cambazlar, o yaldızlı araba, Aslanla kadın, Tanrı bilir başka neler. II Ne yapabilirim bu eski konuları sıralamaktan başka? Önce o üç büyülü adaya, simgesel düşler peşinde Burnundan sürüklenen denizci Oisin’in O boşuna sevinci, boşuna savaşması, boşuna dinlenmesi Kırgın bir kalbin konuları bunlar ya da bence öyle, Eski şarkılara süs ya da saray oyunlarına; Ama neden bendeki bu kaygı, onu kışkırtan ben, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1036 SAYFA 23 William Butler Yeats
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle