25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Cevizci’den ‘Felsefe Tarihi’ Sürüp giden felsefe “Adaletin, mutluluğun, aşkın ne olduğu”, “kimin, nasıl yönetmesi gerektiği”, “siyasal bir sistemin hangi temel etik ve politik ilkeler üzerine inşa edileceği”, “gerçekten var olanın ne olduğu”, “bizim başkalarına karşı ne tür yükümlülüklerimizin bulunduğu” gibi soruları soranlar ilk bizler değiliz. Bu sorular, Sokrates, Platon ve Aristoteles tarafından da sorulmuş ve felsefe tarihi boyunca daha pek çok filozofun ilgi odağında yer almıştır. İşte bundan dolayıdır ki felsefe ve felsefe tarihi, entelektüel dünyamızı zenginleştirecek, yolumuzu bulmada bize yardımcı olacak fikirlerle ve çıkartabileceğimiz derslerle doludur. Çağdaş İspanyol düşünürü George Santayana “Geçmişi hatırlayamayanlar onu tekrarlamaya mecburdurlar” sözüyle tam da bunu kastediyordu. Ahmet Cevizci’nin Felsefe Tarihi, Antik Yunan’dan Hıristiyan ve İslam felsefesine, modernizmden postmodernizme kadar, işte bu iki bin beş yüz yıllık düşünce tarihini ayrıntılı ve sistemli bir biçimde sunmayı amaçlıyor. Ë Ali UTKU mmanuel Levinas, Jacques Derrida için kaleme aldığı Tamamen Başka Türlü‘de Derrida’nın eserlerinin Batılı düşünce gövdesinin gelişimiyle ilişkisini sorunlaştırırken, çok genel bir düzlemden, “Felsefe tarihi, belki de, düşünme güçlüğünün giderek artan farkındalığından başka bir şey değildir” yargısından hareket eder. Levinas’ın yargısını kuran bu “farkındalık”, tarih duygumuzu bir “yük” olarak gören Jorge Luis Borges’in “insanların artık bizim kadar tarihin farkında olmayacakları bir gün”e ironik özlemini hatırlatabilir. olarak Cevizci’nin felsefe tarihi, bu sorunları kısmen çözüyor, fakat bütünüyle görüyor. Eserin ana gövdesini Batı felsefesi tarihi oluşturmakla beraber, MÖ 6. ve 5. yüzyıl arasında kalan bir dönemde, dünyanın birçok farklı yerinde aynı anda başladığı tezini benimseyerek felsefenin tarihini farklı kültürlere mensup beş bilge ile, Zerdüşt (MÖ 628551), Thales (625547), Siddhartha Gautama (MÖ 563545), Konfüçyüs (MÖ 551479) ve LaoTzu (MÖ 6. yüzyıl) ile başlatan Cevizci, “Ortaçağ Felsefesi” başlığı altında da Patristik felsefeden sonra 6. Bölüm’de “İslam Felsefesi” geleneğine, sadece genel çerçeve itibariyle değil, fakat temel problemler itibariyle de yoğun biçimde nüfuz edilmesini sağlayacak hatırı sayılı bir alan ayırarak Batıdışı felsefe geleneklerine belirli oranda yer veriyor. Kitabın özellikle öne çıkarılması gereken özelliği, felsefe tarihini “20. Yüzyılda Felsefe” başlığı altında ele alınan çağdaş, hatta güncel felsefe akımlarına ve filozoflara kadar taşımasıdır. Bu bölümde gerek Analitik felsefenin gerek Kıta Avrupası felsefesinin önemli uğrakları, kitabın önceki bölümlerinde karşılaşıldığı kadar ayrıntılı, sistemli ve anlaşılır bir biçimde sunuluyor. Bu açıdan kitap Platon, Aristoteles, Descartes, Locke, Kant gibi klasik üstatlara olduğu kadar, Adorno, Habermas ve eleştirel teori, Derrida ve yapıbozum, Foucault ve arkeolojikjeneolojik soruşturma, Lyotard ve postmodern durum, Baudrillard ve simülasyon gibi güncel figür ve ilgilere de felsefe tarihinin ana omurgasıyla doğrudan ilişkili perspektifler açıyor. Nitekim Levinas’ın başlangıçta andığımız “tarihsel farkındalık” vurgusunu da hatırlayarak, “20. Yüzyılda Felsefe” başlığı altında, örneğin Derrida’nın, Batı felsefesi ile kurduğu tekil, biricik, çapraşık ilişki, Platon’tan başlayarak Batı felsefesine damgasını vuran “mevcudiyet metafiziği”ni ve “sözmerkezcilik”i istikrarsızlaştırmak için geliştirdiği yapıbozum metodu izlenebilir. Kısaca değerlendirdiğimiz bu özellikler göz önüne alındığında, Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a ile Ahmet Cevizci’nin felsefede tarihyazımı geleneğimize sağladığı katkının telif düzeyinde yeni çalışmalar için önemli bir model oluşturacağını düşünüyor, eseri felsefe literatürümüze yapılmış önemli bir katkı olarak değerlendiriyoruz. ? Felsefe Tarihi/ Ahmet Cevizci/ Say Yayınları/ 1344 s. SAYFA 15 E FELSEFE YAPMA EDİMİ Felsefenin yakın geçmişine bu perspektiften bakıldığında, tüm düşünce yolları zaten deneyimlenmiş ve artık tükenmiş araçlarımızla bize felsefe tarihinin geçmiş ustalarına öykünmekten, hatta onları parodileştirmekten ya da hicvetmekten –tam da bazı eleştirmenlerin postmodernizm olarak görüp acıdıkları şey– başka bir seçenek kalmamış gibi görünür. Yine de felsefe, serüvenine devam eder; Batı felsefesi tarihinin kavramsal çerçevesi içine yerleşmenin olanaksızlığını kanıtlarken aynı anda onu geride bırakmanın olanaksızlığını kaydeden Derrida gibi düşünürlerin söylemleriyle gelişir. Böylece Beckett’in “eylem” olanaksızlığını “pasiflik” olanaksızlığıyla birleştiren ünlü “Devam edemem, fakat devam etmek zorundayım” formülündeki gibi, felsefenin olanaksızlığı felsefeyi zorunlu kılar. Tarihle bu tür bir ilişki soykütükçüye bir umut sunar ve felsefe “olanaksızlıklar arasında bir yol izleme” süreci haline gelir. Yakın dönem felsefesinin tarihsel farkındalığını ya da “yük”ünü sorgulamaya yönelik –“felsefenin sonu” tartışmalarını da ima eden– bu eskatolojik tıkanıklık vurgusu, felsefenin kendi tarihiyle ilişkisini bizzat felsefenin temel sorunu kılar. Aslında felsefenin tarihi kadar eski ve köklü bir sorundur bu. Çünkü başından beri felsefe, sorunları üzerine düşünürken, kendi tarihi üzerine de düşünmektedir. İspanyol filozof ve felsefe tarihçisi Julián Marías’ın ünlü Felsefe Tarihi’nin girişinde kaydettiği üzere, felsefede sorun felsefenin kendisidir. Her seferinde bu sorun, filozofun kendisini bulduğu tarihsel ve kişisel duruma göre ifade edilir ve bu durum, büyük ölçüde o filozofun ait olduğu felsefi gelenekle belirlenir. Ahmet Cevizci’nin kısa süre önce yayımlanan Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a adlı eseri bazı önemli nitelikleriyle felsefeye adım atmak isteyen amatörlere olduğu kadar, bu alanda ciddi mesaisi olan uzmanlara da hitap eden önemli bir başvuru kaynağı olmayı amaçlıyor. Kendinden önceki bütün felsefeyle emsalsiz biçimde koşullanan her filozof, felsefi sorunu kendi bütünlüğü içinde ve bu yüzden felsefeyi kökenlerinden hareketle soruşturmak zorundadır. Diğer disiplinlerin kendi tarihleriyle ilişkilerinin aksine felsefe ile felsefe tarihi arasında ayrılamaz bir ilişki vardır: Felsefe tarihseldir ve felsefe tarihi felsefenin temel bir parçasıdır; çünkü felsefe tarihi, yalnızca filozofların görüşlerinin ayrıntılı açıklamasını değil, felsefenin gerçek içeriğinin doğru sergilenmesini de gerektirir. Felsefe ancak tarihine girilerek, sorularımızın daha önce sorulduğu, geçerli olsun ya da olmasın en azından tartışmalarımızı yapılandıran yanıtlar bulduğu keşfedilerek yapılabiliyorsa, felsefeye giden yol felsefe tarihinden geçiyor demektir ve bu yüzden felsefe eğitimi ve araştırmalarının vazgeçilmez kaynakları tarihsel çalışmalardır. Hemen belirtmeliyiz ki felsefe literatürümüz, son birkaç yıl içinde yayımlanan çeviri ve telif felsefe tarihi çalışmalarıyla önemli bir temel başvuru kaynağı zenginliğine kavuşmuş durumda. Telif düzeyinde felsefe tarihleri arasında Ahmet Cevizci’nin kısa süre önce yayımlanan Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a adlı eseri bazı önemli nitelikleriyle felsefeye adım atmak isteyen amatörlere olduğu kadar, bu alanda ciddi mesaisi olan uzmanlara da hitap eden önemli bir başvuru kaynağı olmayı amaçlıyor. 1344 sayfalık hacimli bir genel felsefe tarihi niteliğindeki Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillardla, başlangıcından günümüze felsefenin tarihini, önceki çalışmalarında gözettiği ilkelere bağlı kalarak, olabildiğince özlü, açık ve anlaşılır bir biçimde sunmayı amaçlayan Cevizci, sıkı bir kronolojiyi takip ederken felsefi sistemlerin bağlantılarını, başat akımların sabit görünümlerini, kopmalar ve sürekliliklerle felsefe tarihindeki yenilenmeleri sistematik bir bütünlük içinde aydınlatmayı amaçlıyor. Bir yandan filozofların öğretilerinin seleflerinin öğretileriyle ilişkilerini titizlikle sergileyerek felsefenin iki bin beş yüz yıllık tarihsel serüvenini bütüncül bir tablo halinde görmemizi sağlarken, diğer yandan zamanın belirli bir noktasında ortaya çıkan bireysel felsefeleri ele alıyor ve fakat belirli toplumsal ve kültürel koşulların etkilerini nasıl ifade ettiklerini de gösteriyor. Bütünüyle kuşatıcı ve doyurucu olabilmek için fikirlerin, faillerin ve tarihsel ve kültürel bağlamların etkileşimini sorguluyor. BATI DIŞI VE BATI Bütün felsefe tarihini kucaklamak amacına sahip evrensel felsefe tarihi niteliğindeki eserler ise, ya on dokuzuncu yüzyılı aşarak günümüze doğru gelmez ya da Hint, İran, Çin felsefeleri ve İslam felsefesi gibi Batıdışı felsefe geleneklerini dışarıda bırakır. Bilinçli, kapsamlı bir projenin ürünü CUMHURİYET KİTAP SAYI 1036
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle