28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ yan psikolojik durumu kafamda işleyip (abartıp) roman karakterine yapıştırmak. Ve karşımıza sonunda ‘özgürlük savaşçısı’ Ferit Özerdem çıkıyor!.. Konu özgürlüğe varan bir trajediye varıyor sonuç olarak. Öyle ki, sosyokapitalizm bir yere varamadıysa da, içine düştüğü derin açmazdan sağ salim kurtulmanın peşine takılıyor kahramanımız! Evet, dediğim gibi sosyokapitalizm bir yere varamıyor. Aslında şu ana kadar demokrasi dahil hiçbir sistem bir yere varamadı. Bunda sistemlerin kusuru yok. İnsanoğlunun hırsı ve doymazlığı her türlü sistemi kendine uyduruyor. Bütün siyasi ve ekonomik sistemleri incelediğinizde teorik olarak herkesi mutlu edecekmiş gibi görünür. Layıkıyla uygulansa, edebilir de bence. Ama kitaptaki yan karakterlerden biri, Çukur Bakkal’ın dediği gibi güçlü, hırslı ve çoğu zaman da kötü niyetli olan, sitemin yanından dolaşıveriyor. Kahramanımızsa, dış dünyadaki sisteme falan bakmadan canını kurtarmanın derdine düşüyor. Eh, o da kendine göre bir çözüm buluyor sonunda. “BİR DENGE KURABİLMELİ İNSAN” Teorisine de değinmeden geçmeyelim tabii: “Yaşamdan Haz Almanın Yeni Bilim Tekniği!” İronik bir kurgunun içine sokuyorsunuz okuru, ne dersiniz? Burada felsefenin temel sorusuna geliyoruz. Neden yaşıyoruz? Bunun tek ve doğru bir yanıtı yok. Ama “mutlu olmak için” dersek pek de tutarsız davranmamış oluruz. Bu açıdan bakıldığında mutluluk tamamen kişiye özgü bir kavram. Kimi insan çok çalışmaktan, kimisi ailesi ve çocukları için fedakârlık yapmaktan, kimi insanlık için, kimi de kendisi için çalışarak mutlu olur. Yan gelip yatmaktan söz etmiyorum tabii ama hem anlamlı bir hayat sürüp, hem de zevk aldığımız şeyleri yaparak mutlu olmak mümkün sanki. Bir denge kurabilmeli insan. Öyle ki Forbes Caddesi’ndeki Güneş Apartmanı’nda altı cinayet birden işleyen kahramanımız cinayeti işledikten otuz yıl sonra (zamanaşımına bir hafta kala) teslim oluyor ve hâkim koltuğunda oturan okura savunmasını yapıyor! Okura büyük bir görev veriyorsunuz yanılmıyorsam? Elbette. İşte bütün bu soruları okur da kendine sorsun bir defa. Felsefe konusunda çok zayıf bir toplum haline geldik. Oysa felsefe ve bilim birbirinin tamamlayıcısıdır. Daha aydınlık ve refah bir gelecek için sınava hazırlanan bir öğrenci gibi bol bol soru çözmeliyiz. Doğru cevaplar nasıl olsa kendiliğinden gelir. Kahramanımız, gerçekle hayal arasında arafta kalıyor bir anlamda! Gerçekteki kadının çekilmezliğini bahane (!) ederek, hayal dünyasında kayboluyor… Peki, romanın karakteri erkek yerine kadın olsaydı da durum aynı olur muydu sizce? Zannetmiyorum. Kesinlikle farklı olurdu. Geri kalmış toplumlarda kadının özgürlüğünden söz etmek mümkün mü? Kendini yetiştirip toplumda yer edinmiş az sayıdaki kadın dışında bir kadının hele taşrada tek başına yaşama sı mümkün mü? Bugün bile kızlarımıza fikrini bile sormadan hiç tanımadıkları erkeklerle evlendiriyorlar. Taşra kadınının en büyük dileği düzgün bir kocaya varmak maalesef. Bu mu kalkınmışlık? Bir düşünsenize toplumu oluşturan insanların yarısı kadın ve birçoğunun okula gitmesi bile sorun. Bu soruyu İsveç, Danimarka gibi ülkelerde sorsaydınız belki ‘evet’ derdim, ama Türkiye’de ne yazık ki imkânsız... Romanda cinayetin işlendiği yer geçmişten bugüne İzmir’de ŞirinyerBuca’da var olan bir yer: Forbes Caddesi. Özel bir sebebi var mı bu adresin kullanımında; geçmişte buna benzer bir olay işlendi mi örneğin? Allah şükür ki Buca Forbes Caddesi’nde böyle bir cinayet işlenmedi, bundan sonra da işlenmez. Şimdi ister misiniz Forbes Caddeliler bana gücensinler. Burasını seçmemin özel bir nedeni yok. Düşünürken, ‘Hah burası ilgi çekici olur’ dedim, o kadar. Romanda her bölüm başında epigramlar (“Ya hayvanlar da âşık olsaydı, o zaman doğal hayattan nasıl söz ederdik?” [Zooantropolog Dr. Desmond Harris]) bulunuyor. Kitabın sonunda bunların ‘uydurma’ olduğunu belirtiyor, bu türden, özlü söz gibi söylenen ifadelere gerçekler kadar inanıldığını ifade ediyorsunuz! Bunu biraz açar mısınız? Kesinkes doğru. Eskiden ve başkalarının söylediği şeylere daha çok inanırız. Herhalde onları görmediğimiz ve duymadığımız için bilmeden Tanrısal nitelikler yükleriz onlara. Bir alıntı yapıldı mı, ‘bak falanca da böyle söylemiş, o zaman doğru’ deriz hepimiz. Sonuçta şimdi de doğru şeyler söyleniyor. Bunlara da bizden sonraki nesiller Tanrısal değer biçecekler. Belli mi olur, bakarsınız benim epigramlar da günün birinde inanılır birer başvuru olur çıkar, kim bilir? Bir de tabii, romanın içersinde karşımıza, kahramanımızın okul yıllarında ziyaret ettiği, Sertel (Zekeriya Sertel) Ailesi çıkıyor! Bu nasıl oldu? Burada asıl önemli kişilik Çukur Bakkal. Doktorun düşüncelerini asıl o etkiliyor. Zekeriya Sertel’e gelirsek, burada da kitapla alakası olmayan doktor amcamın yaşantısından küçük bir alıntı vardır. Zekeriya Sertel gerçekten baba tarafından akrabamızdır. Toparlayacak olursak, gerçeğin yerine hayal dünyasında yaşamayı tercih eden kahramanımızın hayatı boyunca sanal umutları neden yok oluyor? Düşler umutlarla hayat bulurken hem de? Çünkü yaşlanıyor. Düşler umutlarla hayat bulur, umutlar da bir şeyin gerçekleşme olasılığıyla güçlenir ya da zayıflar. Bir idam mahkumu Milli Piyango yılbaşı özel çekilişinde kazanacağı 30 trilyonla neler satın alacağının hayallerini kuramaz. Çünkü bilir ki bunun gerçekleşme olasılığı sıfırdır. Düş kurmak için onun az da olsa olabilirliği olması gerekir. Doktor da yaşlandığı ve ölüme az zamanı kaldığı için, tıpkı idam mahkumu gibi, kurduğu düşlere artık inanmaz. Çünkü bu düşler asla gerçekleşmeyecektir. ? Forbes Cinayetleri/ Mehmet Anıl/ Can Yayınları/ 212 s. YENİ! À$À.,1 &(1*Ç9(5 ¾VPHW%HUWDQ Çocuk Roman Editör 0UHQ%H\NDQ Resimleyen 1HFGHW<¿OPD] CUMHURİYET KİTAP SAYI 1035 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle