04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Server Tanilli ile uygarlık üzerine bir söyleşi Prof. Server Tanilli’nin Uygarlık Tarihi adlı ünlü eserinin Cumhuriyet Kitapları tarafından yeniden yayımlanması kuşkusuz en çok gençleri sevindirecek. Karanlığın daimi ana hedef kitlesi gençlerin apolitize edilmesine diri bir karşı duruş “Uygarlıklar Tarihi”. En önce onlar için yazılmasının yanı sıra tüm bir ulusa sesleniyor kitap... Tanilli “Türkiye’de demokrasi arabası nasıl devrildi? Kırılma noktaları bile nasıl kırıldı! Demokrasimiz neden demokrasisiz” sorularının yanıtlarını açıyor kitabında. “Burjuvazi uygarlığı”nın “barbarlık uygarlığı”nın makyajlı biçimi olduğunu, değerleri, kaynakları nasıl vakumladığını, tüm maddimanevi kazanımları nalıncı keseri gibi nasıl kendine yonttuğunu ortaya koyuyor. Demokrasimizin sorunlarını en aza indirmenin çaresinin iktidardan indirilmiş Cumhuriyet Devrimi’ni yeniden iktidara geçirmek olduğunu imliyor. Bu diyalektikten habersiz sözde kimi aydınlara göz ardı ededurdukları insanlık tarihinin selamını çakıyor! İlerleme yolumuzda taş koyulan, nadasa bırakılan tüm sanat dallarının kritik önemini de vurguluyor Tanilli; Abdülcanbaz’ın eli kulağında, Gözlüklü Sami’ye tokadı yakındır diyor. Tarihin kesif dönüm noktalarından seslenen Server Tanilli’nin, her baskısında güne uzanan gerçekçi ve bilimsel yaklaşımlı değerlendirmeleri ve haklı öngörüleriyle donatılı eseri ve bedeni hayli tepki gördü bu nedenle. Yasaklandı, yargılandı, kurşunlandı... Ne sanıyorlardı? Vaz mı geçecekti? Prof. Tanilli’nin de vurguladığı gibi sonunda kazanan, direniş olmuştu. Kitap, bugün de direniyor... Yarın mı? Hiç kuşkunuz olmasın yarın da direnecek... Server Tanilli ile “Uygarlık Tarihi”ni konuştuk. SAYFA 4 “İnsanlık, ‘uygarlıklar çokluğu’ gerçeğini yaşıyor” Ë Gamze AKDEMİR “o sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan uğrunda asılırız.” Attilâ İlhan izin en çok bilinen, deyim yerindeyse en şöhretli eseriniz, “Uygarlık Tarihi” üstüne söyleşmek hayli güç... Belki de kitabın neden en çok gençler arasında okunduğundan başlamalı... Kitap, özellikle gençler için yazıldı tabii; en başta liseliler ve üniversiteliler için. Bir amacı vardı: Kaleme alındığı 70’li yılların ortalarında gençler bir “kültür açığı”nın acısını çekiyorlardı, bu açığı da gidermek gerekiyordu. Liseler, gençlere hemen hemen hiçbir şey vermiyordu. Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk sabuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyordu. Ne gerçekçi ve bilimsel bir yaklaşım, ne de bir bütün olarak kucaklayış kültürü. Bir bölükpörçüklük, bir dermeçatmalık, bir kesmekeş kısacası. Kasıtla böyleydi değil mi? Açık! Çünkü Türkiye’de egemen sınıflar, özellikle 50’li yıllarda, gençlerin uyanmasını istemiyorlardı. Bunun için de, daha liseden başlayarak, gözlerinin önüne bir “duman perdesi” çekip içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırıyorlardı onları. Hinoğluhin bir oyundu oynadıkları ve belli ki maharetle oynuyorlardı. Üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen gençler de, oralarda izleyeceklerini gerektiği gibi izleyemiyor, öğreticilerle aralarında bir “kültürel diyalog” kurulamıyor, özellikle bir “kör dövüşü”dür gidiyordu... Buna karşı bir şeyler de pekişiyordu öte yandan... Açık! Akla ilk gelen de şuydu: Liselerin düzeltilmesini beklerken, fakülte ve yüksekokulların ilk sınıflarına bir “uygarlık tarihi” ya da “kültür tarihi” koyarak, gençlerin “kültür açığı”nı gidermek. Bu yolda ilk adımı da, Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Yüksekokulu’nun uyanık yöneticisi Prof. Kıvanç Ertop attı; yüksekokulun ilk sınıfına bir “uygarlık tarihi” koyarak, öğretimini de bana verdi. Uygarlık Tarihi de bu süreçte yazıldı ve yayımlandı. BİR TEMEL KÜLTÜR KİTABI Arkasından da, tepkiler, yasaklanmalar, yargılanmalar, kurşunlanmalar, özetle acılar, gözyaşları... Hepsi oldu! Ancak sonunda kazanan, direniş oldu. Kitap, bugün de direniyor... S Tanilli’nin ‘Uygarlık Tarihi’ çağdaş düşüncelere açık olmasının ötesinde, bir ‘temel kültür’ kitabı. Eserinizin çağdaş düşüncelere açık olmasının ötesinde, bir “temel kültür kitabı” olması, onun yaygınlığında başrolü oynuyor değil mi? Kuşkusuz! onun bir “temel kültür kitabı” olmada, rolünü iyice oynaması için, kitaplarımın içinde iki kaynağı da zikretmeliyiz: Bunlar da “Yaratıcı Aklın Sentezi. Felsefeye Giriş” ile “İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor”dur. Temel kültürün üç temel kitabı diyorum. Eserinize “Uygarlık Tarihi” derken, temel kavram “uygarlık” oluyor ancak, bununla, bir “değer yargısı”yla yola çıkmış olmuyor musunuz? Şöyle diyelim: Bir anlamıyla uygarlık, “doğal hal”in, “barbarlık”ın karşıtı olan bir durumu anlatıyor. Uygarlığın ortaya çıkışı, insanlığın evriminin belli bir aşamasında oluyor. “Barbarlık”tan sonraki bir aşama olarak “uygarlık”, “kent yaşamı, devlet, yazı, yasa, matematik” demek özetle. Bu anlamda, tarih öncesi insanın ya da Afrika’da bugün yaşayan Hotantoların bir uygarlığı olmasa gerek. Özetle, bu anlamda, “uygar millet”, “uygar halk” deyince, gelişme yolunda hayli ilerlemiş, ideal ölçülere pek yaklaşmış bir topluluk anlaşılmakta. Bu ölçüye giren tarihsel örnekler var... İlkçağdan bir İslam uygarlığı, bir Batı uygarlığı, dilimize ilk anda gelen örneklerdir. Bugün insanlık, bir “uygarlıklar çokluğu” gerçeğini yaşıyor. “Uygarlıklar ittifakı” da bir bayrak... “Batı uygarlığı” derken, dikkatinize çarpan özellikler nelerdir? Batı uygarlığı, Avrupa’da, ortaçağın sonlarına doğru başlayan bir gelişmenin ürünüdür. Bir iktisadi sistemin, “kapita lizm”in damgasını taşır bu gelişme. Ve bu gelişmenin bayraktarlığını yapan sosyal bir sınıf vardır bir de: “Burjuvazi”. Ne var ki, bu gelişme, daha önceki çağların kültür mirasına da konmuştur. Bu gelişmenin taşıdığı kendine özgü renklerin fon boyasında işte bu kültürel miras yatar. Nedir o miras? Batı uygarlığı, ilkçağdan Yunan ve Roma’nın mirasına konmuştur. İlkçağın sonlarına doğru ortaya çıkan “Hıristiyanlık”, bir başka temel öğedir. Özellikle Hıristiyanlık ortaçağda, kilisesi ile, Batı’nın inanç dünyasına damgasını vuruyor. Peki, Batı’yı Batı yapan asıl düşünce hangisi olsa gerek? Bana göre şu: “İlerleme felsefesi”. Batı Avrupa’da, 18. yüzyılda, yaşam ve düşünce yeni bir aşamaya varır: toplum, ileriye dönük bir tutum içine girmiştir. 18. yüzyılda felsefe, ana çizgileriyle, bir ilerleme felsefesidir. Civilization (uygarlık) da, işte bu yeni yaşam görüşünün karşılığı idi. Bütün bu gelişmelere ön ayak olan sınıf burjuva sınıfı olduğuna göre, örnek uygarlık da, “burjuvazinin uygarlığı” olur. “Burjuvazinin uygarlığı”nın nasıl bir uygarlık olduğunu, 19 ve 20. yüzyılda “emperyalist istila” insanlığa öğretir. Ona bakıp “kapitalizmden sosyalizme geçiş”, işte bu süreçte gündeme girer. Ve bu gündeme de ilk biçimi veren yine Batı kültürü olur... Hiç kuşkusuz! Marx ile Engels’in, Diyalektik Materyalizm’in ortaya çıkışı, 19. yüzyılda Avrupa kültüründe olmuştur. Söylemek bile gereksiz: Materyalizmin ve diyalektiğin Batı kültüründe kendine özgü bir gelişimi olmuş ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1026
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle