05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ ğımlıdır. O zihinsel durum da sanatçının içinde yaşadığı zamanın, mekânın, ideolojinin, sınıfın, bedenin bir fonksiyonudur. Modernizmle birlikte zihnin nasıl çalıştığı ve sanatsal yapıtın nasıl şekillendiği sanatın temel paradigması haline geldi. Tabii bu yaklaşıma sahip sanatçıların ürettikleri yapıtlar temelde deneyimi ön plana çıkaran kelimenin tam anlamıyla farklı ve hatta çoğu zaman da rahatsız edici oldu. Bu yapıtlara bir zamanlar modern ya da modernist denilirken şimdilerde postmodernist deniliyor. Arkasındaki paradigmayı çok fazla sorgulamayan bir yaklaşımla yapılıyor bu çoğu zaman. Oysa bir yapıtın modernist olup olmadığını anlamak için bakılabilecek birçok etmen var ki kitabımda bunlardan söz ediyorum. “TÜRK EDEBİYATI MODERNİST BİR SÜREKLİLİK GÖSTERİYOR” Modernist ve postmodernist akım, dünyada olduğu kadar olmasa da Türkiye’de de,Türk yazınında da incelenmeye başlandı. Bunu neye bağlıyorsunuz peki? Deneysel sürece girdi mi dersiniz artık Türk edebiyatı da? Ben Türk edebiyatının önemli bir modernist süreklilik gösterdiğini düşünüyorum. Nâzım Hikmet’ten başlayarak, Garip şiiri, İkinci Yeni, Sait Faik, Yusuf Atılgan, Haldun Taner, Leyla Erbil, Feyyaz Kayacan, Nazlı Eray, Bilge Karasu, Sevim Burak, Oğuz Atay ve daha birçoklarının adı sayılabilir. Ancak günümüz edebiyatına baktığımızda ana akımı oluşturan yazarların artık bu ruhtan uzaklaştığını söyleyebiliriz. Yazarların büyük bir bölümü modernist deneyciliğe hiç yanaşmıyorlar tam tersine daha önceleri bestseller tarzı denilerek küçümsenen ana akıma doğru yakınsıyorlar. Bu tabii toplumsal süreçlerle anlaşılabilecek bir durum. Öte yandan da geçen haftalarda Semih Gümüş Radikal Kitap’taki köşesinde kitabınızı ele alırken, “Postmodernizmin kurmaca içinde, başta bilinçakışı gibi bazı teknikleri kullanması da modernist edebiyatla postmodernist edebiyatı bir araya getirmez. Yazınsal teknikler birbirinden farklı anlayışlarca doğal olarak devralınabilir,” diyor. Gümüş’ün bu eleştirisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda farklı yaklaşımlar var. Ben modernist sanatın temsil meselesini merkeze koyduğunu düşünüyorum. Dönemsel olarak adını değiştirse de temel meselenin aynı kaldığını söylüyorum. Coetze’nin Yavaş Adam’ını ya da Fowles’un Fransız Teğmenin Kadını’nı modernist yapıtlar olarak okuyorum. Ama dünyada bu yazarlara postmodern diyenler de çok. Bu bence biraz modernist kavramının modernite eleştirisiyle birlikte terk edilmesinden kaynaklanıyor biraz da akademisyenlerin yeni kavramlar üretme ihtiyacından! Pamuk’un da eserlerinde bu modernist yaklaşımın çekirdekte durduğunu düşünüyorum. Peki postmodern diye bir şey yok mu? İşleri karıştıran bir kavram olduğu doğru. Ben Coetze’ye, Fowles’a, Eco’ya, Pamuk’a postmodernist denildiği zaman onların günümüz modernistleri olduğunu anlıyorum. Bu sadece belirli yazınsal teknikleri kullandıkları için değil temeldeki temsil kaygısını paylaştıkları için böyle. Öte yandan realist yaklaşım kendini bestseller tarzı olarak ana akımda sürdürüyor. Tüketicinin sosyal, ruh Murat Gülsoy, kitap basımının kapitalizmin ruhuna uygun bir şekilde ticari bir etkinliğe indirgenmiş olduğunu günümüzde sanatçının hep mücadele etmesi gerektiğini belirtiyor. sal, siyasal ihtiyaçlarına göre üretilmiş bu tür kitaplar son derece iyi tasarlanmış pazarlama yöntemleriyle piyasaya sunuluyor. Tüketiciokur da bu kitapları okuyarak mevcut ideolojik söylemin kendi zihninde pekiştirilmesini sağlıyor, huzurlu uykusunun bölünmemiş oluşundan dolayı mutlu oluyor. Ama bir taraftan da bakınız, Hasan Bülent Kahraman yeni kitabı, Post Entelektüel Dönem ve Edebiyat’ta yeni bir akımı muştuluyor! Artık postmodernizmin de sona erdiği, post entelektüel dönemin yaşandığını söylüyor Kahraman, ne dersiniz? Kahraman’ın kitabını henüz okumadım. Ancak entelektüel düşmanlığının yirminci yüzyılın başlarından beri sistematik bir şekilde kapitalist söylemin içinde tekrar tekrar kendini ürettiğini söyleyebilirim. Bu bizde 80 darbesinden sonra dalga dalga kitleselleşti, günümüzde de toplumun her kesiminin doğal refleksi haline geldi. Bunu derken de tabii Kahraman, “biz” kavramının yerine “ben”in üzerinden bireyciliğe, insanların kendilerinden başka hiçbir şeyin önemli olmadığı, kendi bireyliklerinin dışında hiçbir şeyi tartışmadıkları, hiçbir şeyin üstüne kafa yormadıkları bir evreye girmelerinden söz ediyor... Dediğim gibi bu türden bireycilik kapitalist üretim ilişkilerinin çekirdeğinde olan bir durumdur. Bu başından beri böyleydi. Günümüz bireyciliğinin geçmişteki hallerinden nasıl farklılaştığını araştırmak ilginç bir sosyolojik araştırma konusu olabilir tabii. Modernist sanatın bireysel deneyimi vurgulaması çoğu zaman kapitalist söylemi yeniden ürettiği suçlamasına yol açmıştır ve kimi yapıtlar için bu doğru olabilir. Ama modernist sanatın özünde sorgulayıcı ve özgürleştirici bir yaklaşım olduğu gerçeğini değiştirmez. “ENTELEKTÜEL ECELİYLE ÖLMÜŞ DEĞİL” Sizin de sözünü ettiğiniz, modern sanat, Türk edebiyatın da modern sanatla karıştırılması ve buna benzer kavram kargaşaları, Kahraman’ın da belirttiği üzere, tam anlayamadan, çözümleme den büyük bir kopuş mu yaşattı? Kavram kargaşalarının önüne geçmenin tek yolu daha fazla tartışmak, düşünmek ve yazmak. Üniversitelerin her birinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri var. Bu türden akademik bilgilerin üretileceği yerler öncelikle bu bölümler olmalı. Bağımsız entelektüelin antitez üretebilmesi için akademinin ortaya bir tez koyması gerekir. Ama maalesef akademinin bu konuda çok yeterli olmadığı ortada. Bu tabii yıllara yayılan sistematik bir entelektüelden arındırma politikasının sonucu. Üniversiteler özgür düşüncenin evi olma özelliğini bir iki istisna dışında tamamen yitirmiş durumda. 80’den sonra devlet eliyle yapılan bu arındırma öncesinde de bizzat politik gruplarca yapılıyordu. Yani Türkiye’de hiçbir zaman tam anlamıyla özgürlükçü olunamadı. Entelektüelin ölümünden söz edeceksek eceliyle ölmüş değil, önce bunu not etmeliyiz. Entelektüel hayat üniversitenin cılız olduğu yerde elbette çok fazla serpilip gelişemiyor. Onlarca Berna Moran çıkmıyor örneğin. Durum böyle olunca da Türk edebiyatı kendi üzerine yeterince düşünemiyor, hiçbir konuyu derinleştiremiyor, çözümleyemiyor. Kulaktan dolma kavramlarla bir yere gidilmiyor tabii. Ya da, Tanpınar’ı uzun yıllar çözümlenememesi, ya da yanlış okunması, yıllarca Osmanlı hayranı bir romantik olarak sunulması… Evet, elbette bu sürecin bir sonucu. Peki, Tanpınar sonrası çıkagelen Oğuz Atay ve Orhan Pamuk, yazdıkları ve söyledikleriyle önemli bir çığır açtılar diyebiliriz sanırım Türk edebiyatında? Elbette yeni bir çığır açtılar. Her üçünün de neden bunca önemli olduklarını 602. Gece’de yakın okumalarla tartışmaya çalıştım. Tabii onlar daha üzerine çok çalışılması, düşünülmesi gereken çok önemli yazarlar. Her biri için onlarca tez yazılabilir. Pamuk ve sonrası yetişen yeni yazar kuşağının sizi tenzih ederek ifade edersek, deneysellikten uzak, muhayyile gücünden uzaklaşmasını, karakter çıkaramamasını neye bağlıyorsunuz? Sonuç itibarıyla gelecekte, gelecek kuşakta, bu kez kendinizi de işin içine kataraknasıl bir süreçte yol alacak yazar/sanatçı? Roman öldü tartışmalarının neresinde duracak örneğin? Yeni yetişen kuşaklardan söz ederken şu anda ‘göz önünde’ olanlara bakarsak elbette bu saptama doğru olur. Ama kendi dergisini fotokopiyle çoğaltan, basan, internette kendi blog’unu, dergisini, sayfasını oluşturmuş yazıp çizen insanlar var. Ana akım bu insanları görmüyor, görmezden geliyor. Yine onları görmesi gereken akademidir, aslında ki durumu ortada... Farklı disiplinleri bir araya getiren yaklaşımlardan yeni sanat yapıtlarının doğacağına inanıyorum. Ama kitap basımının kapitalizmin ruhuna son derece uygun bir şekilde ticari bir etkinliğe indirgenmiş olduğu günümüzde sanatçının işi çok zor. Hep mücadele etmesi, görülmemesine rağmen ısrar etmesi gerekecek. Roman öldü meselesine gelince… Ben sanatın devamlılığına inanan biriyim. Çünkü temel bir insan etkinliğidir sanat. Şekil değiştirebilir ama kendini sürdürür. ? 602. Gece/ Murat Gülsoy/ Can Yayınları/ 204 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1026 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle