Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D umhuriyet Kitap”ta yıllardır birlikte çalıştığımız M. Sadık Aslankara yazıları kadar kişiliğini de beğendiğim bir arkadaşımdır. Onun bir sözünden yola çıkarak “Fethi Naci Kitabı” nı değerlendirmek istiyorum. Kaan Arslanoğlu 2008 Kasımı’nda Fethi Naci ile ilgili bir “andaç kitap” çıkarılması için, M. Sadık Aslankara’nın sorumluluk almasını ister. Aslankara, “Teşekkür edip bağışlanmayı dilemeliymişim” dedikten sonra şunları anlatıyor: “Oysa ben n’apıyorum? Bundan onur duyacağımı, ne var ki Lâle Kalpakçıoğlu ile Fethi Naci dostlarının görüşünü, onayını alarak, ancak bundan sonra böyle bir işe girişebileceğimi, ahlaken de, yazınsal açıdan da doğru tutumun bu olacağını, ne var ki konunun önem taşıdığını, kimi ayrıntıları ortaya koyabilmek için Öz’le, Arslanoğlu’yla bir araya gelip yüz yüze görüşmemiz gerektiğini yazıveriyorum Kaan’a, yanıt olarak... Çocukluk burada işte, buna sevinivermiş görünmekte... Otursana oturduğun yere a benim Sadık çocuğum...” (Cumhuriyet Kitap, Fethi Naci Yokluğunun Dayanılmaz Acıklılığı ... 23 Temmuz 2009). eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Fethi Naci kitabı üzerine önemim yaşarkendir” diyecek kadar kendine aldırmaz görünen bir yazardı. Edebiyatı etkileyen önemini bilmez miydi? Bilmez görünen bir hınzırlık içinde olmak, kıs kıs güler gibi, kimi edebiyatçıların kendini beğenmişliğine bakmak onu eğlendirirdi. Fethi Naci, ödün vermeyen, kılı kırk yaran bir eleştirmen olarak sevdiği yazarın kötü bir eserini okuduğu zaman, en azından, “susma hakkı”nı kullanırdı. Ama bu davranışı, “ne yazmayacağını bilen”, mavi boncuk dağıtmayı seven sıradan eleştirmenlerle karşılaştırılmamalı. Yerine göre, Fethi Naci, edebiyatın onuru adına en yakın arkadaşlarını bile eleştirmekten çekinmezdi. Böyle zor bir insana yalnız anılardan bakmak, onu yeterince anlatamamak demektir. Ayrıca anılar bir belge değeri taşıyorsa, anılardan bakmak onun kişiliğinin önemli bir özelliğini belirtecekse, anlamı var demektir. Böyle bir çalışmayı olumlu bulan Lâle Kalpakçıoğlu, ulaşılması gereken kimi yazarların adını verdi. Bunlar benim de önemsediğim, ilişki kurmak istediğim yazarlardı. Geniş bir edebiyat çevresini oldukça yakından tanıdığım için, Fethi Naci’nin değişik yönlerini anlatacak edebiyatçılarla ilişki kurmaya başladım. İlişki kurduğum yazarlar arasında bu çalışmaya kişisel ya da siyasal nedenlerle destek vermek istemeyenlerin adını belirtmek istemiyorum. Kuşkusuz daha geniş bir katılım Fethi Naci’nin kişiliğine yakışırdı. Ama başta Oktay Akbal, Yaşar Kemal, Jale Parla, Füsun Akatlı, Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Konur Ertop, Muzaffer İlhan Erdost olmak üzere otuzu aşkın yazarın bu çalışmaya destek vermesi üzerine, artık dönüşü olmayan bir yola baş koymuş oluyordum. Bilgi Üniversitesi’nde sesli, görüntülü olarak çekilen, “Sözlü Tarih” adı verilen bir “nehir söyleşi” Fethi Naci’yle ilgili nice bilinmeyen özellikleri gösteriyordu. Fotoğraf sanatçıları İsa Çelik’le Mahmut Turgut’un birikimleri Fethi Naci Kitabı’nın görsel gereçlerini oluşturuyordu. Ayrıca Deniz Kavukçuoğlu, Turhan Günay, Mefaret Cansever, Semih Gümüş gibi arkadaşlarımızın, Cumhuriyet gazetesi ile Gösteri dergisi belgeliğinin görsel gereçleri kitabı daha çekici kıldı. Alışılmış görüşlerin ötesinde Fethi Naci’yi değişik bakışlardan değerlendirmek gerek. İkinci kuşak eleştirmenlerin, değişik dünya görüşlerine bağlı yazarların onu yorumlaması nasıl olacaktır? Gerçek Fethi Naci’yi tanımak için bunları da bilmek gerekirdi. Kimi yazarların “yığma yazı”larla kendilerini kanıtlamaya çalışmaları yerine, Fethi Naci üzerine özgün yorumlar getirenler seçilmeliydi. Kuşkusuz Fethi Naci’nin üne kavuşturduğu romancıların görüşünü almak uygun olurdu. Belki onlar biraz uzak durdu, belki duygusal yaklaşımların abartılmış sonuçlara varması gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktı. ları incitebilir. Ama sözünü esirgemeyen bu eleştirmen kendini böyle kabul ettirdiği için, o eleştiriler doğal sayılabilir. Onun sövmeli dilindeki doğallık bile aranıyor. Bir gün bir açıkoturumu yönetecek olan arkadaşa çıkıştı: “Yahu, senin bir bok bildiğin yok. Bu açıkoturumu nasıl yöneteceksin.” Bir açıkoturum yöneticisinden konuyu çerçeveleyen bir anlayış, konuşmacıların sözlerini özetleyen, yorumlar getiren, ara bağlantıları kuran bir birikim beklenir. Dahası, konuşmacıların kişiliğiyle ilgili açıklamalar da yapar. Genel değerlendirmeyle açıkoturumu bir sonuca bağlar. Belki o arkadaş böyle kapsamlı bir yöneticiliğin ustası değildi. Ama açıkoturum öncesi Fethi Naci’nin onu haşlaması da gerekmezdi. Yazılarındaki sıkıdüzenle söyleşilerindeki aldırmazlık arasındaki çelişki, Fethi Naci’nin geçirdiği bunalımlı zamanın izlerini taşıyor olabilir. Türkiye İşçi Partisi’nde aradığını bulamamanın dağınıklığı içinde yeniden edebiyata yönelirken ayrıntıların eleştirmeni olduğunu gösterdi. Şöyle bir yüzeyden bakmakla yetinmedi, satır aralarındaki gizlerin bile ayrımına vardı. “Fethi Naci Kitabı” bu ayrıntıları ortaya koymaya özenen bir çalışma oldu. “C “Andaç Kitap” sözünü, andacın değişik anlamları arasında “Anı” sözcüğüne yakın bularak Fethi Naci üzerine bir “anı kitabı” hazırlanacağını, böyle bir çalışma için eşi ile dostlarının onayını almamayı, ahlaken de yazınsal açıdan da doğru bulmadığını belirten M. Sadık Aslankara’nın gösterdiği duyarlığı saygıyla karşılıyorum. Eşi ile yakın dostlarının yer almayacağı bir “anı kitabı” anlamını yitirebilir. Ama yayıncıyla yapılan ön konuşma onların dışlanacağı anlamına mı gelir? Sonra kendime soruyorum: ‘Mustafa Şerif, sen, Fethi Naci’yi çok yönlü değerlendiren bir kitabın hazırlanmasında görev aldın. Ahlaken yanlış bir iş mi yapıyorsun?’ FETHİ NACİ KİTABI’YLA İLGİLİ GELİŞMELER Burada “Fethi Naci Kitabı”yla ilgili gelişmeleri anlatmam gerekecek. Yaşar Kemal’e Cumhurbaşkanlığı Onur Ödülü’nün verildiği törende, bir köşede, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü Doç. Dr. Ahmet Arı ile konuşuyoruz. Mahkeme kararıyla eski Genel Müdür görevine dönmek üzere olduğu için Ahmet Arı o günlerde görevinden ayrılmak durumundadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, sıradan bir yayınevi gibi çalışmak yerine, artık saygınlık kitapları çıkarmaya başlamıştır. Bu kitaplar arasında İlhan Berk, Attila İlhan, İdris Küçükömer üzerine hazırlanan kitaplar da vardır. O toplantıdaki konuşmadan öğrendiğime göre 2009 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Fethi Naci üzerine de birer saygınlık kitabı düzenlenecektir. Fazıl Hüsnü Kitabı için Konur Ertop’un, Fethi Naci kitabı için de Mustafa Şerif Onaran’ın görevlendirilmek istendiğini orada öğrendim. Konur Ertop ile eşinin Fazıl Hüsnü ile yakınlığını iyi bilirim. Öyle ki bir başkası Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine bir kitap hazırlayacak olsa, öncelikle onlara danışması gerekir. Bana gelince; askerliğini yaptığı ellili yıllar Ankara’sından bu yana tanıdığım Fethi Naci, edebiyatımızın nabzını tutan, öfkeli görünmesine karşın incelikli bir insan olan bu eleştirmen değişik bakış açılarıyla nasıl değerlendirilebilirdi? Yalnız edebiyat insanı olarak değil, siyasetin içinden geçerken de topluma mal olmuş, nice acılarla yoğrulmuş bir Fethi Naci’yi bütün yönleriyle anlatmak kolay değildi. Böyle bir görevi yüklenmenin, “seviniverme” ötesinde “sorumluluk” olduğuna inanıyordum. Bizde eleştiri, hele duygusal nedenlerle tartışmaya açık yargıların eleştirisi; Fethi Naci gibi eleştirel denemeyle nesnel eleştiriyi, eleştiri anlayışının onuru sayan bir yazar için, incelenmeye değer bir sorumluluk işidir. FETHİ NACİ KİTABI’NIN İŞLEVİ Bu çalışmada, daha önce Konur Ertop’la birlikte Fazıl Hüsnü Dağlarca Kitabı’nı hazırlayarak deneyim kazanmış olan Özgen Kılıçarslan, birlikte çalışmanın ne denli verimli olduğunu kanıtlamış oldu. Onu, Hayal dergisini, edebiyatta işlevi olan bir dergi durumuna getirdiği çalışmalarından tanırsınız. Bir genel çerçeve çizmek, kimlerden ne gibi yazılar istemek gerektiğini saptamak yeterli olmaz. Kimi zaman ben anımsatsam bile, sürekli olarak yazıların izlenmesi, bilgisayara geçirilmesi, Bakanlıkla, basımeviyle ilişkiler kurulması hep Özgen Kılıçarslan’ın çalışmalarıyla kotarıldı. Yazıları gözden geçirip basılmaya hazırlayan da o oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayımladığı saygınlık kitaplarında siyasal görüşüne bakılmaksızın, kültürün temeli olan edebiyata emek verenler yer alıyor. Bunda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın; Nâzım Hikmet’e vatandaşlık hakkını tanıma çabasından tutun da, Tacettin Dergâhı’na yatırılması uygun görülen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Bakanlar Kurulu kararına imza koymayışına kadar nice olumlu davaranışı var. Daha önemlisi, kentsel dönüşüm çalışmalarında kentlerin tarihsel yüzünün değiştirilmemesine gösterdiği özeni de anımsamak gerek. Bütün bunların arasında Fethi Naci diye bir eleştirmenin unutulmaması küçük bir ayrıntı gibi gelebilir. Yaşamasının anlamı savaşım olan, kendisiyle bile kavgalı bir eleştirmenin anımsanması kültürümüz adına kazançtır. Çünkü edebiyat belli bir “cemaat”in tekelinde değildir. Devleti devlet yapan nice özellikler olabilir. Ama devletin temelinde kültür olmalıdır. Edebiyat kültürünün oluşmasınde Fethi Naci’nin önemli yeri vardır. “Fethi Naci Kitabı” böyle bir anlayışın oluşmasına yardım etmişse, Fethi Naci’den yola çıkarak edebiyata bakmanın bir anlamı varsa, bu kitap işlevini yerine getirmiş demektir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: “SÖZLÜ TARİH” Bilkent Üniversitesi’nde PARŞÖMEN adında bir edebiyat dergisi çıkarılırdı. Sesli, görüntülü çekilen “Sözlü Tarih” bu dergide yayımlanması düşünülen bir “nehir söyleşi”ydi. Dergi yayımını sürdüremeyince bu söyleşi kullanılamadı. Fethi Naci, konuşma rahatlığı içinde, dilinin altındaki baklayı çıkararak veryansın ediyordu. Murat Belge “İstediğimiz gibi kısaltabileceğimizi” söylemek inceliğini gösteriyor. Fethi Naci’nin eleştiri özelliğini koruyarak saygı sınırını aşan sözlerini çıkarmak zorunda kalıyoruz. Denebilir ki, Fethi Naci’nin eleştirileri kimi yazar İLİŞKİLER Edebiyatı değerlendirmede iki eleştirmenin adı öne çıkar: Nurullah Ataç ile Fethi Naci. Ataç, “Benim SAYFA 22 Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1026