20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D üven Pamukçu, 10 yıldır usanmaz bir sabırla, AKKÖY adında bir kültürsanatedebiyat dergisi çıkarıyor. “İyi Gün” diye başladığı yazılarında hep barışçı bir ortam yaratma özlemi içindedir. Güven Pamukçu çevre belediyeleriyle ilişki kurarak “Didim SanatEdebiyat Günleri”nin eşgüdümünü yapan, sonra da AKKÖY dergisinde bu etkinlikleri kalıcı kılan bir çalışmanın içindedir. Didim gibi, Akbük gibi kıyı kentleri yaz gelince birkaç kat daha büyür. Didim’i yeni kurulduğu yıllardan bilirim. Kıyıda bizim de bir evimiz vardı. O zamanlar sessizliğin sesi duyulurdu Didim’de. İncecik kumlu uysal bir denizi vardı. Söylenceye göre, Afrodit bu denizde baştan çıkarmış Apollon’u. Apollon sanatın da Tanrı’sıydı. Yaz gelince Didim’de edebiyatın soluk almasında böyle bir geleneğin izi de aranabilir. Ama Didim Belediye Başkanı Mümin Kamacı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Mustafa Kemal’e inanmasaydı, bu kıyı kentleri yaz sıcağına gömülürdü. Şimdi şiirle soluk alıyorsa, eski bir geleneğin yanında, kültürün gücüne inanan yöneticilerin de bunda payı var. eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Barış Buluşması “Atmacam bukağılı Ağzında karanfili Bu yaman çelişkiyi Çözemem oğul.” Bir ozan susturulmuşsa, barıştan yana olmasının anlamı nedir? Türkân Yeşilyurt bu çağdaş ilahileri şöyle yorumluyor: “Tanrı’yı merkeze koyan geleneksel ilahilerin tam tersine Gülten Akın, ilahilerinde insanı yüceltir. İktidar tarafından kapatılan, kıstırılan insanın direncini över, onları ‘demir kafes’e hapseden iktidarı ise yerer. Takvimler 12 Eylül’ü gösterirken (Gülten Akın’ın İlahileri). İçindeki savaştan kurtulamayan Emel Güz, iyi ozan Gülten Akın’ın hiçbir ozan kadının önünü açmadığından yakınıyor. Oysa ozan etkileşimi, dolaylı olarak, şiir dilinin gelişmesiyle ilgilidir. Gülten Akın olmasaydı Emel Güz ile Gonca Özmen şiirin çıtasını yükseltebilir miydi? “Ozan Kadın” sözü yadırganabilir. Ama Emel Güz bu durumun şiirin dokusunu oluşturan bir özelliği olduğuna inanıyor: “Eğer kadın olmasaydım şu anda yazmakta olduğum, yazdığım şiiri, yazamazdım. Bu bağlamda kadın olmanın benim şiirimin diline ne kadar yansıdığı tartışılabilir ama kadın olmasaydım şu anda yazdığım şiiri de yazamazdım.” Emel Güz, “sözcükleri karışmış bir şiirle” yalnızlığını anlatırken kadın duyarlığını kullanıyor: “daha yalnız dolaştım kendimde büyükler daha daha büyüktü benden yalnız yalnız alıştım yalnızlığıma yalnızlığım daha yalnız büyüdü benden yaşlanan anneye ayrı odaya sigara ve alkole.” Gonca Özmen de ozanın cinsiyetine değil, şiirin cinsiyetine bakıyor: “Çünkü şiirin cinsiyetinden ben söylemi algılıyorum. Metin odaklı bir eleştiriyi anlıyorum ve aslında bütün bu konuşmaların metin odaklı yapılması gerektiğini düşünüyorum.” Freud’den günümüze doğru cinsellik sorunları çok tartışıldı. Şiirin dokusu söz konusu olunca cinselliğin ötesindeki sorunlara kadın duyarlığıyla yaklaşmak söz konusu olmalı. Gonca Özmen’in “Barış Bildirisi”nde savaşa karşı duruşu önemli ama yeterli mi? “Savaşlar, ‘Savaşa hayır!’ demekle de önlenemiyor ne yazık ki! Bunun için herkesin önce kendi iç dünyasında barışı sağlayabilmesi, bu yolda çaba harcaması; sonra diğerleriyle birlikte savaşa karşı birleşerek ortak tavır alabilmesi ve eylemde bulunması gerekli.” ARİFE KALENDER’İN YORUMU Ozan kadınların da kendilerine özgü bir yaşama serüveni var. Zerrin Taşpınar gibi Sıvas Güven Pamukçu G BİR ONUR KONUĞU Didim’de, edebiyatçı kadınlara öncelik tanınarak etkinlikler düzenleniyorsa, bunda, kadının barışçı gücüne, göz ardı edilen ozan kimliğine önem veren bir çevre olduğu anımsanmalıdır. Zaman zaman onur yazarı, onur ozanı olarak nice edebiyatçı kadınımız Didim SanatEdebiyat Günleri’nde ağırlanmıştı. Ama 2009 yılının bir başka özelliği vardı. AKKÖY dergisinde 2009 yılının “Şairkadınlar Yılı” olarak kutlanacağı duyuruldu. Güven Pamukçu’nun eşgüdümünde Türkiye Yazarlar Sendikası, Didim Belediyesi işbirliğiyle Temmuz 2009 etkinliği ozan kadınlara ayrıldı. Temmuz 2009’un 242526. günleri “Barış İçin ‘Şairkadınlar’ Buluşması”na ayrılmış. Etkinliğin onur konuğu Melisa Gürpınar. Çağdaş şiirimizde kişilik kazanmaya çalışan 30 kadar ozan kadın da bu “Barış Etkinliği”ne katılanlar arasında. Daha çok ozan kadınlar için bir “Sultanı Şuara” deyimi vardı. Ozanların sultanı anlamına gelen bu söz bir zamanlar Halide Nusret Zorluna için söylenirdi. Günümüzde bu sözü “ozanana” Gülten Akın’a yakıştırdılar. Barış etkinliğinde “Gülten Akın’a Saygı Akşamı” düzenlenmesi de ayrı bir özellik taşıyor. Zeynep Uzunbay’ın “Gülten Akın Şiirinde Kadın” adlı incelemesi bu etkinlikle bütünlük kazanıyor (AKKÖY, EylülEkim 2009). AKKÖY dergisinin EylülEkim 2009 özel sayısı “Barış İçin ‘Şairkadınlar’ Buluşması”na ayrılmış. Onur konuğu Melisa Gürpınar yetmişine yaklaşan yaşına karşın her zaman genç kalmasını bilen, anaç bir sevecenlikle insana eğilen bir İstanbullu. Ölümün kıyısındaki Muzaffer Buyrukçu’ya gösterdiği yakınlığı, ölümü erteletmek için giriştiği savaşımı yakından bilirim. Melisa Gürpınar gibi doğa tutkunu bir ozan kadının ilgisi barışı ayakta tutabilir. Melisa Gürpınar’la birlikte bir doğa “Gezinti”sine çıkalım: “Dağılıyordu alacakaranlık yakındı doğumu günün. Bu kaçıncı gezintiydi bilmiyorum olmayan ırmağa doğru her sabah yürüdüğüm. Çalı çırpı kıpırdandı, bir çiğdem uzatıp başını sordu. ‘yolculuk nereye böyle yavaş yavaş, arkanda gizli bir yağmur kokusu bırakarak?” “Ozan Duruşu”nun barış üzerindeki etkinliklerin tartışıldığı toplantıda, başta onur ozanı Melisa Gürpınar olmak üzere, “ozan kadın” sözünün yanlışlığı üzerinde de duruldu. Kadınsı duyarlık şiirin dokusunda aranabilir. Ama ozanları kadınerkek ayrımına göre değerlendirmek yanlışına düşmemek gerekir. Keşke barış konusu kadınerkek ayrımı yapılmadan tartışılabilseydi. ŞİİRİN ÇITASINI YÜKSELTMEK Gene de ozan kadının kargaşa içindeki toplumda değişik bir duruşu var. İçlerinde ana olan ozanlar olduğunu da anımsayalım. Kargaşa toplumunda yitip giden nice gençlere yanan bir ana yüreği olduğunu unutmayalım. Gülten Akın’ın çağdaş ilahileri üzerine yazdığı bir incelemede, Türkân Yeşilyurt, bu şiirlerin Tanrı’ya yakarmanın ötesinde, “dünya düzeninin çelişkileri karşısında bunalım yaşayan ozanı anlatığını” belirtiyor: yangını içinden geçerken umudu dumanda boğulan ozan kadının barışa bakması önemlidir: “Hiçbir halkın ya da devletin üstünlüğünü, ötekine çekidüzen verme hakkını kabul etmeyen bir barış talebi olmalı bu!” Demek ki dıştan görünen barış aldatıcıdır. Toplumsal uzlaşma, uyum içinde yaşama da; egemen güçlerin, öteki toplulukları susturması, razı etmesi biçimindeyse buna gerçek barış diyebilir miyiz? Ev içi dağınıklığından kendini kurtaran nice ozan kadın var. Onlar için özgürlüğe kavuşma da barış demektir. “Savaş vahşetini kadınlarda sınar” diyen Arife Kalender, ancak bir ozan kadının söyleyebileceği şiirde, şu dizelerde barışı özlüyor: “bebem üç aylık karnımda yanımda biri erkek öteki kız ellerini sıkıyorum, ellerimle güç yorgunu ve açız ötüyor gece böcekleri çalılar, çukurlar, çamur zaman yok, dualar geçersiz kocam, nerdesin kocam içimde çaresiz boşluk.” Arife Kalender’in bir başka özelliği şiir yorumlarıyla ozanları değerlendiren çalışmalarıdır. Melisa Gürpınar’ı anlatırken kendi şiiriyle örtüşen özellikler saptıyor: “Kadın kimliği her dönemde farklı zorlukları içermiştir. Aşağılanmalar, baskılar, doğurmalar, kısırlıklar ve de bekâret... ‘Geceyarısı Notları’nda o güne dek şiirde az işlenmiş bu temalar açıklıkla dile getiriliyor. Bekâretin, evlilikten yıllarca sonra bile kocalar tarafından bir karalayış biçimi olduğu bilinen bir şey ve şair de bu yaraya parmak basmayı ihmal etmez” (Melisa Gürpınar.) BİR GÖVDE GÖSTERİSİ Eskiden Didim, Söke’nin denizi diye bilinirdi; Söke de Türkiye’nin Teksas’ı. Eşim Dr. Leziz Onaran Sökeli bir çiftçi ailesinin kızıdır. Ben kendimi biraz da “hanım köylü” sayar, “Hanımağa” diye Leziz’e takılırdım. Söke’den yetişen edebiyatçılar arasında kuşku yok ki Samim Kocagöz en ünlüdür. Ablası Ferzan Gürel öykü, kardeşi Halil Kocagöz şiir yazardı. Piyes yazarı Zeki Özturanlı İzmir İnönü Lisesi’nden sınıf arkadaşımdı. Orhan Çubukçu’yu yakından tanırdım. Zaman hepsinin de üstünü örttü. Varlıklı olmak insana yetmiyor. Yaşamanın anlamına edebiyatla varmak gerekiyor. Sökeli edebiyat kuşağının son temsilcisi Nalan Tuntaş mı, arkası gelecek mi? Ama Güven Pamukçu gibi bir gönül insanı olmasaydı, en büyük zenginlik olan barış için bir şiir buluşması yapılabilir miydi? Otuz kadar ozan kadının dışında, belki bir o kadar da o buluşmaya katılamayan ozan kadınımız var. “Barış Buluşması”na katılan bu ozanların adını anmak yetmez. Çağdaş şiirimizi iyi bilen, kendi şiirini geliştirmeye çalışan bu ozan kadınları ayrı ayrı anmak gerekir. Ama onların bir bütün olarak, gövde gösterisi yapar gibi, Didim’de barış için buluşmaları, Cumhuriyet devrimlerine inanan kadınların gücünü gösteriyor. Yazıyı Melisa Gürpınar’ın “Barış Bildirgesi” üzerine son sözleriyle bitirmek anlamlı olacak: “Barışsa ruhlarda yankısını bulan, renkler, ezgiler, sözcükler gibi farklı öğelerle dışa vurulabilen bir özlem ve insanlığın en büyük arayışıdır. Bu arayıştan vazgeçmekse, kıyameti çabuklaştırmaktan başka bir anlama gelmez. İşte bu nedenle, ucunda barış ışığı görmediğimiz bir yola asla sapmayız.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1024 SAYFA 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle