Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ tarihe düşülen notlar olarak da algılanabilecek olan bu yazılar, dünyanın 20. yüzyılını anlamamızı kolaylaştıracak verilerle dolu. Çoğuyla yüz yüze tanışıp görüşen Gorki’nin portrelerdeki saptamaları, bir yandan ele aldığı aydını kimi bilinmeyenleriyle, özgünlükleriyle tanımlarken, bir başka açıdan onların yaratılarıyla ilgili yorum ve eleştirilerini içererek somut ve gerçekçi bir edebiyat tarihi sunuyor insanlığa. Tolstoy’la ilgili uzun portre denemesinde, onun hastalığı sırasında tuttuğu notları ve ölümünden sonraki düşüncelerini aktarır. “Harika adam”, “son derece çok yönlü bir insan” olarak tanımladığı Tolstoy için, “Dünyada bu insan var olduğu sürece öksüz değilim,” der. “Bu adam bir Tanrıya benziyor,” dediği Tolstoy’un ölümüyle “yüreğinden vurulduğunu” söyler. İNSANCA YAŞAMAK İÇİN Karamazovluk Üzerine başlıklı iki yazısında Dostoyevski’yi anlatan Gorki, söyleşilerinden yola çıkarak Çehov portresi yaratır. Çehov’un, “Bir öğretmenin her şeyi bilmesi gerekir… İyi, akıllı bir öğretmenin Rus köyü için ne kadar gerekli olduğunu bilemezsiniz,” gibi sözlerini aktararak, onun, “halkı eğitmezsek devletin de tıpkı pişirilmiş tuğladan yapılmış bir ev gibi yıkılacağını”, “öğretmenin işine gönül vermiş bir sanatçı olması gerektiğini” söylediğini aktarır. “Bize daha fazla yazar gerek” diyen Çehov’un bir gün kendisine şöyle dediğini söyler: “Sonunda ölmek için yaşamak eğlenceli bir şey değil ama vaktinden önce öleceğini bile bile yaşamak da çok aptalca…” Çehov’u anımsayınca insanın hayatına hemen bir canlılık geldiğini, yeniden parlak bir anlam katıldığını söyler. Çehov’un “İyi yaşamak için, insanca yaşamak için çalışmak gerekir” ve “her insan kendi toprağında yapabileceği her şeyi yapmış olsa dünyamız ne kadar güzel olurdu!” dediğini, Çehov portesini şu cümlelerle bitirir Gorki: “İnsan, dünyanın eksenidir. Peki ya kusurları, eksiklikleri? Hepimiz insan sevgisine açız, insan açken iyi pişmemiş ekmek bile tatlı gelir.” Puşkin portresinde, edebiyatçıların geniş yargılı insanlar, en ince anlamları çıkarabilen ve nesnel düşünebilen beyinler olarak politikaya bağımlı olmalarının Rus edebiyatının devrimci akımlarla çok sıkı ilişkiler içinde bulunmasına yol açtığını söyleyen Gorki, bunun için halkın dikkatle gözlenerek tanınması zorunluluğuna işaret ediyor. Bu düşüncesini bir “asilzade” olan Puşkin’den, onun yaşamından ve şiirlerinden örneklerle açıklıyor. Puşkin’den önceki şairlerin halkı hiç tanımadıklarını, halkın geleceğiyle ilgilenmediklerini ve halk hakkında seyrek yazdıklarını, Puşkin’inse halk sanatına önem vermiş ilk Rus yazarı olduğunu söylüyor. Puşkin’in birçok şiirinden örnekler veren Gorki, “Avrupa sanatı için Leonardo ne kadar büyükse Rus edebiyatı için de Puşkin o kadar büyüktür,” yargısını vererek “Onun yapıtları, zeki, bilgili ve doğru sözlü bir yazarın bir dönemin törelerine, geleneklerine, görüşlerine ilişkin değerli tanıklığıdır; bu yapıtların hepsi Rus tarihini yansıtan ustaca çizilmiş tablolardır.” diyor. “İnancı zayıf ve kuşkucu biri”, “ender görülen bir yeteneğe, enine boyuna düşünüp, her şeye dikkat ederek sevme ve insanın son derece çeşitli ve bol olan acılarını derinden hissetme yeteneğinde bir yazar” dediği Nikolay Semyonoviç Leskov’u anlatan Gorki, onun bir söz CUMHURİYET KİTAP SAYI 965 ustası olduğunu, her türlü etkiden uzak, en özgün Rus yazarı olduğunu söylüyor. Onun kitaplarını okurken “Eski Rusya’yı bütün iyi ve kötü taraflarıyla en iyi biçimde hissedebilir, güzelliğe ve içtenliğe inandığı anlarda bile kendi inancının kölesi ve yakınlarının can düşmanı olmanın bir yolunu bulan kafası karışık Rus insanını daha açık seçik görebilirsiniz.” diyor. Gorki, bizde pek tanınmayan Leskov’un, “Rus edebiyatının Tolstoy, Gogol, Turgenyev, Gonçarov gibi yaratıcılarıyla yan yana yer almaya tümüyle layık bir yazar” olduğunu söylüyor. Bütün kitaplarını okuduktan sonra Balzac’ın büyüklüğünü anladığını söyleyen Gorki, onun yeteneğinin destansı boyutlarının kendisini hayrete düşürüp tutsak ettiğini söyleyerek şunları ekliyor: “Planlarının genişliliği, düşüncelerinin yürekliliği, sözlerinin gerçekliği ve geleceğe ilişkin, çoğunlukla doğrulanmış dâhice önsezileri onu dünyanın en büyük öğretmenlerinden biri yapıyor. Shakespeare, Balzac, Tolstoy, bence insanlığın kendisi için diktiği üç anıttır.” Balzac’ın genel olarak Rus edebiyatına etkisinin çok büyük olduğunu, bunu Tolstoy’un da doğruladığını söylüyor Gorki. “Bütün çirkinlikleri keskin gözleriyle gören ve hisseden”, “akılcı” Anatole France’a “düşünce hâkimi” diyen Gorki, Maupassant’ın ölümü üzerine şunları söylüyor: “Burjuvaların övgüleriyle zehirlenmiş, rantiyelerin tıka basa yedikleri öğle yemeğinin üstüne okudukları sinirleri gıdıklayan ve şehvet duyguları uyandıran noveller yazarak kendini harcamış olan çok büyük yetenek.” SOHBETLER VE TARTIŞMALAR Knut Hamsun’un, kişiliksiz ve önemsiz denen insanları “etkileyici biçimde” anlatıp “kişiliksiz insan diye bir şeyin olmayacağını inandırıcı bir biçimde” gösterdiğini söyleyen Gorki, Karl Marks’ın “Herhangi bir zamanda yaşamış tüm düşünürlerin birincisi ve en güçlüsü” olduğunu, “Bütün ülkelerin proleterlerinin enerjisini yenilmez ve yaratıcı tek bir enerji halinde birleştirebilecek tek güçlü ve anlaşılır öğreti”nin kurucusu olduğunu söylüyor. “Çağdaşı olan büyük insanlar arasında dehanın en parlak simgesi” olan Lenin’in portesini çizmenin zor olduğunu söyleyen Gorki, onun sağgörülü ve bilge bir kişi olduğunu ve bir kişi ne kadar bilgeyse üzüntüsünün o kadar çok olduğunu söylüyor. Konuşmaları, sohbetleri ve tartışmalarını aktararak Gorki, “İnsanların bahtsızlıklarına, üzüntülerine ve acılarına karşı Lenin kadar derin ve güçlü bir nefret, bir tiksinti hisseden başka birine rastlamadığını” söylüyor. Avrupa’da savaşa karşı sesini yükselten ilk edebiyatçı olan Romain Rolland’a Don Kişot dendiğini, “Bir insan için söylenebilecek en güzel şey”in bu olduğunu söyleyen Gorki, Rolland’ın inatçı, yürekli ve “gerçekten özgür” olduğunu vurguluyor; onun dünya ve insan sevgisinin kendisini hayrete düşürdüğünü, “sevginin gücüne duyduğu sağlam inanç yüzünden onu kıskandığını” söylüyor. Gorki’nin porte süzgecinden geçen daha birçok yazar ve şair ve tüm bunlarda bir çağı, bir ülkeyi, dünyayı, insanlığı ve insanı tanımamız ve anlamamız için müthiş ipuçları var. ? * Edebi Portreler/ Maksim Gorki/ Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu, Yordam Kitap, 2007/ 364 s. SAYFA 11