02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İhanet K Ë Shahbano BILGRAMI(*) arin Alvtegen’in son polisiye romanı İhanet, son derece akıcı bir kitap. Romanın ilk yirmi sayfasını okuyan herhangi biri, kitabı elinden bırakmanın neredeyse mümkün olmadığını fark edecektir. Hani şu “şöminenin yanındaki kanepeye kıvrılıp elinizin kolayca uzanabileceği mesafede bir fincan sıcak içecekle, bir oturuşta okuyup bitireceğiniz” kitaplardan. Yitirilen (Missing) adlı kitabının yayınlandığı 2000 yılında prestijli ödüller kazanan İsveçli yazar, kendisine yakıştırılan “İskandinavya’nın suç kraliçesi” unvanını devam ettirir nitelikte bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor. İhanet, 2004 yılında Norveç’in En İyi Suç Romanı Ödülü’ne adaydı ve bundan sonra da Avrupa’nın en çok satan kitaplarından biri oldu. Roman, en açık “ihanetlerinden” biriyle başlıyor. Başarılı olmaya alışmış çok güçlü bir yönetici, Eva, hayattaki her şeye karşı ki buna, evden dışarı çıkmayan bir yazar ve genç oğlu Axel’in babası olan Henrik ile evliliği de dahil hükmedici, idareyi ele geçirici bir tavır sergilemiştir. Fakat en sonunda, Henrik “artık hiç eğlenmediği” için on beş yıllık ilişkilerini bitirmek istediğini ona söyleme cesaretini gösterdiğinde, Eva’nın düzenli dünyası birdenbire kontrolden çıkar. Stockholm’ün diğer bir tarafında, yirmi beş yaşında bir postacı olan Jonas, iki buçuk yıl önceki esrarengiz yüzme kazasından beri komada olan eski kız arkadaşı Anna’nın yatağının başucunda nöbet tutmaktadır. Takıntılı, sorunlu ve ailesinin geçmişine ihanetin damgasını vurduğu Jonas, aklı başından gitmiş olan Eva’yla bir barda karşılaşır. Eva, gizemli bir şekilde Anna’ya benzemektedir. İki hikâyenin kesiştiği bu noktada, Alvtegen’in anlatısı saplantıların tükettiği bireylerin kişisel cehennemlerine, bir yılan gibi kıvrılarak inmeye başlar. Romanın teması, yani ihanet, hikâyenin başlangıcından önce de apaçık mevcut ve elbette ki, bizzat onun başlığı. Yine de, gerçek ya da hayal, ihanet birçok şekilde görülebilir ve Alvtegen’in romanı, bu olgunun aldatılmış kişilerin üzerindeki etkilerini sorguluyor. Mesela Jonas’ın ruhsal durumu, geçmişiyle doğrudan ilişkilendirilebiliyor: Sadakatsiz babasının annesini tekrar tekrar aldatması ve istemeden de olsa bizzat kendisinin de bütün bu yaşananlara dahil oluşu. Öte yandan Eva, evliliğinin bitmesinin yalnızca kendi ihanetinin değil, oğlu Axel’in ve kendi anne babası da dahil olmak üzere sülalesindeki uzun, başarılı beraberlikler yaşayan tüm çiftlerin de ihanetinin soCUMHURİYET KİTAP SAYI 961 nucu olduğunu görüyor. Yaşananlar, yaşandığı zamanda ve yerde kalmıyor. İhanet, hangi şekilde olursa olsun, dur durak bilmeden, tekrar tekrar yaşanıyor ve romanda meydana gelen bir dizi olayın da çözümü konumunu alıyor. Aslında, dünyaya daha karamsar bir açıdan bakar ve Eva’nın oğluna karşı gösterdiği özverili sevgiyi bir yana bırakırsak, romandaki pek az sayıda ilişki gerçek bir gelişme gösteriyor. Muhtemelen bu, kısmen de olsa, modern hayatın yarattığı strese dayanıyor. Eva oğluna “süper annelik” yapmakla, evin işleriyle uğraşmakla ve bir yandan da işini yürütmekle o kadar meşgul ki, kocasına ayıracak çok fazla vakti yok. Kafası en kritik anlarda bile faturaları ödemesini, tesisatçıyı çağırmasını ya da onarılacak bir şeyle ilgilenmesini kendi kendine hatırlatacak notlarla dolu. Henrik, kendi açısından, Eva’yı her şeyin kontrolünü ele alarak erkekliğini kendisinden çalan “sabırsız bir buharlı lokomotif” olarak görüyor ve teselliyi, oğlunun öğretmeni Linda’nın kollarında buluyor. Jonas ise, kendi yalnızlığının kurbanı. Ailesine yabancılaşmış olan bu genç adam, günlerini büyük ve şahsiyetsiz bir metropolün kalbindeki küçük bir apartmanda geçiriyor; tek yoldaşı ise komadaki kız arkadaşı. Alvtegen’in en etkili silahlarından biri, karakterlerinin kafalarının içine tam anlamıyla girmesi ve aynı sahneyi değişik bakış açılarından anlatması. Ama bu, şaşırtıcı bir şekilde, hiç de gereksiz tekrarlar varmış hissini vermiyor. Aslında tam tersine, bir belirsizlik yaratıyor, çünkü olayın yavaş yavaş gelişmesini sağlıyor. Bu nedenle, romanın yapısı okura ayna tutuyor: Okur değişik açılardan anlatılan ana öyküden edindiği izlenimleri, bilgileri ve önemli ipuçlarını toplayarak hikâyeyi yavaş yavaş bir araya getiriyor. Üstelik karakterlerin iğneleyici ya da alaycı yanları da, aksi takdirde karanlıklaşacak olan hikâyeye mizah duygusu katıyor. İhanet’in başarısının muhtemel sebeplerinden biri de, bütün büyük üsluplu metinlerde olduğu gibi, kalıpları yıkması. Hikâye doruk noktasındayken, Alvtegen’in romanı daha çok ilişkilerle ilgili geçmiş, şimdiki zaman, gelecek tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi. Esrarlı bir cinayet öyküsü anlatmaktan çok, psikolojik bir dramı tasvir ediyor, duygusal olarak büyük baskı alKarin Alvtegen tındaki bireylerin başına gelenleri irdeliyor. Kabul etmek gerekir ki, içerdiği popüler psikoloji ayrıntıları ciddi tıbbî araştırmaların karşısında pek dayanamayabilir. Ancak yine de, hayal gücünün sınırları içerisinde, son sayfasına kadar okumanız için yeterince ikna edici olduğu kesin. ? (*) www.laurahird.com, Çeviren: Ufkun Balkış İhanet/ Karin Alvtegen/ Çeviren: Deniz Canefe/ Can Yayınları/ 268 s. SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle