27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Okuduğum Kitaplar METİN CELÂL İnsan Kısım Kısım Yer Damar Damar ehrin bazen biraz ötesinde bazen biraz berisinde kalan, biraz sağına biraz soluna düşen ama asla ortasına düşmeyen Kozluk” tipik bir gecekondu mahallesi, günümüzün deyimiyle varoş. “Varoş” çünkü bir gecede kondurulan derme çatma evler zamanla çatılarındaki demir filizleri ile her an yeni bir kat eklenmeye hazır apartmanlara dönüşmüş. Mahalle, ülkedeki gelişimden (çoğunluğu olumsuz da olsa) kendince paylar alıyor. Yol, su, elektrik gelmiş. Mahallenin ortasına bir alışveriş merkezi yapılmış, sokak aralarında özel hastaneler türemiş ama bir yandan da çocukların tek oyun alanı olan dere zehirli atıklarla altın sarısına dönmüş, mahallenin ortasındaki hurdalık birçok fabrikanın ne olduğu belirsiz kimyasal atıklarının çöplüğü halini almış. Hatice Meryem, iki hikâye kitabından sonra yayımladığı ilk romanı İnsan Kısım Kısım Yer Damar Damar’da (İletişim Yay.) Kozluk’u anlatıyor. Anneler evde hiç olmayan paralarla evi geçindirirken sürekli doğum yapıyor. Babalar, işsiz ya da hiçbir güvencesi olmayan geçici işlerde çalışıyor. Zamanlarının çoğu kahvehanede ya da birahanede geçiyor. Çocuklar sokaklarda büyüyor. Kuran ve dikiş nakış kurslarından kaçıp judo tekvando kurslarına yazılıyor, hayallerini büyük alışveriş merkezlerindeki mağazaların pırıltıları vitrinleri süslüyor. Sokakta büyüyorlar, her zaman suça yakınlar. Su, mendil satıp, ışıklarda duran arabaların camlarını silip hayatlarını kazanıyorlar. En zekisinin bile okuma şansı yok. Çoğunlukla parasızlıktan okuldan alınıp eve para getirsin diye çırak veriliyorlar. Kızlar ilk fırsatta evlendirilip evden bir boğaz eksilmesi sağlanıyor. Hatice Meryem, Kozluk’taki yaşamı oradaki sıradan bir aile aracılığıyla anlatıyor. Ailenin fertleri tek tek söz alıyor, bize iç dünyalarını açıyorlar. Anaerkil bir aile. Evin annesi Zümrüt, sayısını bilemediği çocuklarına bir yenisini eklemek üzere SAYFA 12 “Ş hamile. Hayatı mücadele içinde geçiyor. Evi geçindirmek, çocukları doyurup bakmak hep onun işi. Her şeyi kendisinin düşünmesi ve bağırarak emretmesi gerektiğine inanıyor. O söylemese sanki hiçbir şey yapılmayacak. Aile dağılıp gidecek ya da yemek yapmayı kimse akıl etmediği için açlıktan ölecek. Evde çocukların yanı sıra kendi kız kardeşi ve kocasının erkek kardeşi de var. Kocası Cavit, işsiz. Gününü sürekli içki içerek geçiriyor. Kayınbirader Coşkun, hapisten yeni çıkmış. Onun da bir işi yok. Hapiste tanıdığı Duran Kumandan adlı bir adamı bekliyor. Duran Kumandan’la güvenlik şirketi kuracağı hayalinde. Kız kardeş Elmas, köyde aşka tutulduğu, başına talihsiz işler geldiğ için ablasının yanına göz kulak olsun diye yollanmış. Zümrüt ve Elmas, akşamüstü gidecekleri piknik için hazırlık yapıp dolma sararlarken, önce aileyi, sonra da onlar aracılığıyla mahallenin diğer sakinlerini tanıyoruz. Zümrütler kendilerine ait iki katlı bir evin girişinde oturuyorlar (üst katta Cavit’in diğer kardeşi ailesi ile yaşıyor). Pikniğe oldukça eski ama hareket edebilen kamyonetleriyle gidecekler. Hatice Meryem’in en ince ayrıntısına kadar işlenerek iyi kurgulandığı anlaşılan masalsı anlatımıyla gözümüze her şey olağan görünse de bu mal varlığının kaynağını merak etmememiz mümkün değil. Çünkü yoksulluk diz boyu. Dolma saracak parayı bile nereden buldukları meçhul. Anlatımlar kişiden kişiye değişiyor. Zümrüt’e göre o zamanlar okul servis işinde çalışan kocasının kazandıklarıyla evi yapmışlar. Cavit’in anlatımını göre ise bir içki arkadaşının ölümü ile ve tamamen tesadüfen kamyonete ve yüklüce bir paraya sahip oluyor. Her olay, bu şekilde anlatan kişiye göre farklılık kazanıyor, değişiyor. Büyülü gerçekçi anlatımla tek bir gerçeğin olmadığı, herkesin gerçeğinin farklı olduğu bildiriliyor. Piknik hazırlıkları sürerken tanıdığımız hemen her yeni kişi içinde mizah tadı da taşıyan ironik ama acı hikâyelerle varoluyor. Kozluk’taki hayatı tanıdıkça yoksullukla suçun kaçınılmaz olarak bir araya Hatice Meryem geldiğini görüyoruz. Dışarıdan bakıldığında oldukça mutaassıp bir görünümde olan mahalle işin içine çocukları girdi mi her türlü suçu, ayıbı çeşitli kılıflara sokarak tolere ediyor, gerekçelendiriyor ve kabul edilebilir hale getiriyor. Anadolu’daki verimli topraklarını bırakıp taşı toprağı altın diyerek geldikleri İstanbul’un ancak kıyısına, Kozluk’a yerleşebilmişler ama umutları hiç yitmemiş. Bu umut nesilden nesile geçmiş, canlı kalmış. Sonuç itibarıyla hayatlarında da önemli değişimler olmuş. Gecekondular apartmanlara evrilmiş, Kozluk, çok yavaş da olsa güzelleşmiş. Mahallenin ortasına kondurulan Kozluk Center‘ın ışıltılı vitrinleri, televizyonlarda sabahları yayımlanan kadın programları özlemini duydukları hayatın hemen yakınlarında olduğuna inandırmış onları. Hiç ödenemeyecek taksitlerle edinilmiş de olsa da cep telefonları, borcamlar, danteller, VCD oynatıcılar, plazma televizyonlar edinmişler. Kılıklarını kıyafetlerini televizyon programlarında ya da vitrinlerde gördüklerine benzer hale getirmişler. Bunların bedelini de suç işleyip hapse atılarak ya da fuhşa, uyuşturucuya sürüklenerek ödemişler. Ama ödedikleri bedellerin pek de far kında olmamışlar. Hep kendi kendilerini kandıracak gerekçeleri, masalları olmuş. Zümrüt’ün misafir odası, tüketim kültürünün, sınıf atlama arzusunun bir simgesi gibi içine tıkıştırılmış birçoğu hiç kullanılmayacak ev eşyası ve elektronik aletle dolu ve kapısı kilitli. Misafir odası kavramı oldukça eski moda görünse ve artık evlerde olmasa da, sınıf atlama, zenginleşme, daha iyi yaşama arzularının insanda ne kadar güçlü olduğunu ve muhafazakârlığın modernliğe karşı zayıf noktalarının örneklenmesi açısından yazarın derdini anlatmasında kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Ailenin genç fertleri Elmas ve Coşkun da aynı yollardan geçiyor. Elmas’ın aslında geleceğe dair pek fazla umudu yok. Okuma yazma bilmesine rağmen okul bitirmediği için doğru dürüst bir işte çalışma umudu yok. İçinde bulunduğu hayattan kurtulabilmesi belki evlilik yoluyla mümkün ama pek güzel bir kız olmadığı için iyi bir talip bulma umudu da az. Üstelik, çevresindeki delikanlıların hemen hepsi işsiz güçsüz takımından. Aralarında gözüne en hoş görüneni de, en yakınındaki Coşkun. Başka biriyle tanışması da pek mümkün değil. Evden çıkıp gidebileceği tek yer Kozluk Center. Oraya giden genç kızlara da mahalleli “orospu” gözüyle bakıyor. Çünkü mahalleliye göre evde oturup kısmetini beklemeyen, okuyan, işe giren çalışan, geleneksel kıyafetleri bir yana atıp daha modern giyinen her genç kız kötü yola düşmüştür. Romanda pek net olmasa da Kozluk Center’daki sinemada mahalleli kızların yabancı adamlarla para karşılığı ilişkiye girdiği ve hatta bunların kahramanlarından birinin Elmas olduğu ima ediliyor. Ama ayrıntılara girilmediği için, zaman zaman bu konuya dönülse de masalsı anlatım bu olayı belirsizlikte bırakıyor. Coşkun’un durumu ise daha açık seçik anlatılıyor. Her zaman iyi ve güzel yaşamak ama doğruluktan ayrılmamak arzusunda olan Coşkun, sürekli arkadaşlarına uyuyor. İçki, uyuşturucu içiyor, küçük suçlar işliyor ve nihayetinde bir senet tahsil çetesinin üyesi oluyor. Bu çeteden kurtulma teşebbüsü sonucunda da kendini hapiste buluyor. Hapiste, kendini bir ahlak ve fazilet timsali olarak tanıtan tecavüz suçlusu Duran Kumandan’ın anlattıkları sayesinde bir daha suç işlememek, doğru yoldan ayrılmamak kararıyla tahliye oluyor. Ağabeyinin yanına sığınıyor ve eski haline dönmemek için direniyor ama Kozluk’ta böyle hir hayat mümkün değil. Eski arkadaşları ile ilk karşılaşmasında tekrar eski günlere dönmeye başlıyor. Hikâyeler hikâyelere, masallar masallara karışıyor, Kozlukluları tanıya tanıya piknik alanına ulaşıyoruz. Piknik alanında ve sonrasında yaşananlar düğümlerin çözülmesini, birçok masalsı anlatımın gerçeğine yer bırakmasını nihayetinde romanın sonuna ermesini sağlıyor. Büyülü gerçekçilikle yazılan romanlar, hikâyeler son yıllarda çoğalmaya başladı. Bu anlatım biçimi, son on beş yirmi yıldır hemen hiç değinilmeyen konuları cesurca yazmayı kolaylaştırıyor. Yazarlarımız, Attilâ İlhan’ın meşhur deyimi ile “Beyoğlu Cihangir Etiler” üçgeninin dışına çıkıp İstanbul’da ve tabii Türkiye’de başka hayatlar olduğunu da keşfediyor. Hatice Meryem, İnsan Kısım Kısım Yer Damar Damar’da yoksulların hikâyesini büyülü gerçekçi anlatımla başarıyla naklediyor. Masalsı anlatımına kattığı ironi, dozunda mizah, en acı gerçekleri anlatırken bile satır aralarına gizlenen sevecen bakış, en önemlisi ince ince ayrıntılarına inerek kurduğu yapı romanın hızla ve keyifle okunmasını sağlıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 961
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle