24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu’yla “Çelik Gülersoy Senfonisi”... Bir uygarlık savaşçısı elik Gülersoy Vakfı Yayınları, anısına kuruldukları Gülersoy’u “Çelik Gülersoy Senfonisi” adlı bir yayınla yâd ediyor bugünlerde. Kitap, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Başkanı, Çelik Gülersoy Vakfı Başkanvekili Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu imzasını taşıyor. Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu, Çelik Gülersoy’u belki de en iyi tanımış, gözlemlemiş, yapıtlarını kaleme almış da bir isim. Kitabında da Gülersoy’a ve Gülersoy’un kurucusu olduğu Turing’e dair çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlanmış makaleleri yer alıyor öncelikle. Yapıt, homojen bir bütün değil, sadece makalelerinden oluşmuyor; İbrahimhakkıoğlu’nun Gülersoy hakkında yazdığı “Bir İstanbul Şövalyesi” adlı kitabı, Gülersoy’a dair yazılar, notlar, söyleşilerden seçmeler, fotoğrafların yanı sıra Çelik Gülersoy’un yazıları da yer alıyor. “Çelik Gülersoy Senfonisi”nde, Gülersoy’un rafine “kentli” kişiliği ve büyük kültür birikiminin yanında, yürekten bağlı olduğu Türk toplumuna, uygar ve mutlu bir yaşamın görsel anahtarlarını vermedeki başarılı çabaları ve özgün eserleri de başarıyla ayrıntılanıyor. Bu yolda Gülersoy’a ışık tutan iki büyük kaynağa da vurgu yapıyor İbrahimhakkıoğlu şu sözlerle: “İrtica ve taassup ile bozulmamış saf ve kutsal bir Tanrı aşkı, ve Tanrı’nın bu millete en büyük hediyesi olan Büyük Atatürk… Bütün çalışmalarında ve bütün zorluklarında ona yol gösteren Atatürk ışığı oldu…” Kitap Gülersoy’a salt bir saygı sunumu asla değil. İbrahimhakkıoğlu’nun amaçladığı; yayaların yürüyecek yol, yaşamı tadacak ortam bulamadığı canım İstanbul’da süren çılgınca motor saltanatına son vermek, sultanlardan ve şahlardan boşalan tahtlara “cumhur” yerine “motor”un ve elektroniğin oturmasını önlemek isteyen yeni bir nesil ortaya çıkarsa, bir zamanlar böyle değerli bir adamın yaşadığının ve neler başardığının belgeleriyle bilinmesini istemesi. Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu ile “Çelik Gülersoy Senfonisi”ni ve şehrin terk olunduğu kaderini konuştuk… onun hayatının da bölümleri idi; sakin bir çocukluk, hızlı bir gelişme ve hem sessizce, hem coşkulu bir kayboluş, onun çok sevdiği “adagio” adlı parçayla uğurlanan… Ve senfonilerin en güzeli, onun “Tabiat Aşkı”nı anlatırdı: Pastoral Senfoni... “SALT SAYGI SUNUMU MU? ASLA” Kitabınız salt bir saygı sunumu olarak algılanmamalı diye düşünüyorum. Aynı zamanda, derin izler bıraktığı sevgili kenti İstanbul izdüşümünde gelişen “sade vatandaş Çelik Gülersoy”u tanımak için de önemli bir olanak, öyle değil mi? Çok güzel tespit ettiğiniz gibi bu kitap, sadece bir vefa borcu ve bir saygı ifadesi değildir. İstanbul, bu büyük âşığını, bu büyük hemşerisini, kendisini harap bir şehir olarak kalmak ya da tarihi ve sosyal dokusunu ve asaletini yok edip kişiliksiz bir curcunaya dönüştürmek kaderinden kurtaracak ışığı eserleriyle sunan bu büyük restoratörü hiç unutmamalıdır. Bu kitap, bu amacı sağlayabilirse mutluluğum büyük olacaktır. Kitabı kaleme alırken en çok nelere özen gösterdiniz? Okuyanların en çok neyi duyumsamasını arzu ettiniz? Kitabı kaleme alırken günlük polemiklerden ve siyasetten uzak kalmaya özen gösterdim. Yine de bazı “kavga”lara ve bazı “haset”lere dokunmadan yapamadım. Çelik Bey, hemen bütün yönetimlerden çok darbe gördü. Elinden tutan olmadı, hep baltalandı. Bu darbeler ölümünden sonra bile devam etti... Ancak benim, diğer arkadaşlarımla beraber “Çelik Gülersoy Vakfı” mütevellisi olarak birinci görevim, bu misyonu yaşatmaktır. O sebeple, ana gayeyi daha da zorlaştıracak kavgalardan yüzde yüz haklı bile olsam uzak durmak sorumluluğunu hissediyorum. Olaylar ve kişiler tarihe mal olduktan sonra, benim de yeni söyleyeceklerim olacaktır. RAFİNE MEDENİYETİN YOLUNDA… “Çelik Gülersoy, aynı zamanda iyi tanınmayan ve iyi anlaşılamayan bir adamdı…” diyorsunuz kitabınızda. Nedendi bu? Ayrıca şöyle varsayarak diyelim ki Çelik Gülersoy adını daha önce hiç duymamış birine onu en net ve özetle nasıl anlatmalı? Çelik Gülersoy, bir rafine medeniyetin hayranı, âşığı, yolcusu ve savaşçısıydı. O medeniyete yabancı olanlar ya da o medeniyeti benimsemeyenler, onu anlamamazlıktan geldiler, anlamak isteme ¥ Ç Ë Gamze AKDEMİR elik Gülersoy’un yakın dostu olmanızın yanı sıra onun anlayışının ve mirasının gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli emekleri olan bir kişisiniz. Çelik Gülersoy’u bu kadar iyi tanıyan, gözlemleyen, anlayan biri olarak bu kitabı kaleme almaktaki ana duygunuzu açmanızı rica ederek başlamak isterim söyleşimize... Çelik Gülersoy, üstün ve rafine “kentli” kişiliği ve büyük kültür birikiminin yanında, yürekten bağlı olduğu Türk toplumuna, uygar ve mutlu bir yaşamın görsel anahtarlarını vermedeki başarılı çabaları ve özgün eserleriyle de medeniyet tarihimizde çok saygın bir yere sahip bulunmaktadır. Çelik Bey, Türk milletinin tarihi tekamül içinde sahip olduğu hasletleri, fedakârlık, incelik, sabır, saygı, tokgözlülük ve yardımseverlik gibi üstün nitelikleri çok iyi kavramıştı. Ve fakat yaşantımızdaki olumsuzluklar ve yönetimlerin ilkel tercihlerini üzüntü ile gözlemleyerek; bu asil millete çok yakışacak olan o yıllarda henüz yozlaşmamış Batı medeniyetinin insana rahatlık, mutluluk, güven, yaşam kalitesi ve yaşama sevinci veren kültürünün benimsenmesi, uygulanması ve uyarlanmasına varlığını, zekâsını ve zevki selimini adamıştı. Bu büyük gayede ona ışık tutan iki SAYFA 20 Ç büyük kaynazel İstanbul”un İstanbulluluktan çıkmağı vardı: İrtica sını önlemek için neler yaptığını belgeve taassup ile lemek ve onlara sunmak istedim. Kitabozulmamış bımın ana amacı budur. saf ve kutsal PASTORAL SENFONİ… bir Tanrı aşkı, ve Tanrı’nın “Çelik Gülersoy Senfonisi” ne kadar bu millete en zamanlık bir yürek çarpıntısı, emeği? Ve büyük hedineden “senfoni”? yesi olan Bü “Çelik Gülersoy Senfonisi” iki yılda Uğur İbrahimhakkıoğlu ve Çelik Gülersoy. yük Atahazırlandı. İçindeki bazı yazılar benim türk… Bütün daha önceki çalışmalarım; onun hayaçalışmalarında ve bütün zorluklarında tında ya da ölümünden hemen sonra yaona yol gösteren Atatürk ışığı oldu… yımlanan makalelerim. Bazıları kendi Şehirlerin motorlu araçlar için değil yazıları, bazıları da sevenlerinin yürekinsanlar için, yayalar için, kentliler için lerinden dökülen sözler.. dizayn edilmesini savunuyordu… SosBu bir “senfoni”dir, çünkü o bir klayal doku ile mimari doku arasındaki büsik müzik âşığı idi ve kitap bir orkesyük etkileşimi biliyor, görüyor, şehir trasyon düzeninde şekillendi; macerası dokusunun korunması, şehir estetiğinin da tıpkı bir senfoni gibi başlayıp, gelişip öne çıkarılması için bütün ömrünü ortabitti.. Sözden çok “musiki”, edebiyattan ya koyuyordu. çok melodi zevki niteliğine büründü. Biliyordu ki estetik, hele mimari esteTıpkı senfoniler gibi, onun da sınırları tik ve sanatsal güzellikler, halkın yaşakesinlikle çizilmiş değildi. ma sevinci ve mutluluğunu sağlayan etYine tıpkı senfoni gibi, bu kitap sadekenlerdir... Ve şehirlerin yüzyıllarca ce benim değil, birçok yorumcunun seuyum içinde işlene işlene ortaya çıkan sini aldı. Bir senfoninin üç ana bölümü mimari dokuları, içinde yaşadığı kişilere olan allegroadagioallegro ya da grave, de kişiliklerini kazandırır… Kişiliksiz bir şehirde yaşayan insanlar, ne kadar varlıklı olursa olsunlar, kişiliksiz kalırlar. İşte onun için, yayaların yürüyecek yol, yaşamı tadacak ortam bulamadığı bir şehirde süren çılgınca motor saltanatına son vermek, sultanlardan ve şahlardan boşalan tahtlara “cumhur” yerine “motor”un ve elektroniğin oturmasını önlemek isteyen yeni bir nesil ortaya çıkarsa, bir zamanlar Gülersoy dostları Uğur İbrahimhakkıoğlu ve Tamburi böyle bir adamın, bir dâ Çelik Sadun Aksüt’le birlikte Büyükada’da... Yanda. yarattığı eserhinin yaşadığını ve “Gü lerden birinin önünde... CUMHURİYET KİTAP SAYI 956
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle