03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Donald Blaisdell’in ‘Düyunu Umumiye’si Ekonomik karabasan, yeniden... Donald Blaisdell’in çalışması, Düyunu Umumîye İdaresi’nin anlamı ve faaliyeti açısından Osmanlı İmparatorluğu’nu ele alması bizim için anlamlı olduğu kadar, bu eserin Türkiye yayın hayatına tekrar kazandırılması da özellikle maliye tarihimiz ve içinde bulunduğumuz dönem itibariyle ibret verici nitelikte. 1859’da aynı çevreler, Babıâli’ye ortak bir teklifte bulunmuşlar, buna göre 1856 fermanındaki esasları hatırlatmışlar ve Osmanlı hükümetinin yavaş hareket ettiğini belirtmişlerdir. Bunun karşılığında Babıâli, Avrupalı sermaye sahiplerinin güvenini yeniden kazanmak için bazı idari önlemlere başvurmuş ve düzenli bir bütçe hazırlamak ve mali sorunları düzeltmek için bir mali meclis oluşturulmasına karar vermişti. Diğer taraftan İngiltere, Osmanlı hazine gelirinin artması için 1861’de Mr. Foster ve Lord Hobart tarafından hazırlanmış olan “Türkiye’nin Mali Durumu Hakkında Rapor”u Babıâli’ye vermişti. Buna göre yabancıların Osmanlı topraklarında emlak satın almaları teklif edilmiş ve vakıflar düzeninin kaldırılması ve iptali istenilmişti. Yine bir projede devletin mali yönetiminin uluslararası bir komisyon tarafından denetlenmesi isteği belirtilmişti. Böylece yabancı devletler ve sermaye grupları Osmanlı’ya borç vermek, sermayelerini yüksek faizle işletmek için Osmanlı hükümetine yeni vergi kaynakları aramış ve özellikle vergi toplama yöntemlerinin iyileştirilmesi olanakları incelenmişti. Öte yandan, Avrupalı elçilerin şikayet ettikleri yönetim tarzı değiştirilmeye çalışılmış ve bu bağlamda 1864’de yeni vilayet örgütlenmesi yapılmıştı. Ë Prof. Dr. Nihat FALAY* anzimat hareketinden önce Osmanlı İmparatorluğu’nun pek çok yerinde, toplanan vergiler devlet hazinesine gitmez, mültezimlerin ve yerel ağaların elinde kalırdı. Diğer taraftan devlet, para bulmak için Galata sarraflarından borç para alırdı. Yani, imparatorluğun Hıristiyan unsurları arasında sarraf ve tüccar zümresi vardı, dolayısıyla bunlar refah içindeydiler. Öte yandan İngiltere ve Fransa elçileri, insan hakları adı altında imparatorluğun Hıristiyan tebaası için hukuki ve özellikle iktisadi eşitliklerden bahsediyorlardı. Çünkü Gülhane Hattı’nda birçok şey vaat edildiği halde pek uygulamaya konulmamıştı. Yenileşme isteyen elçiler ile yenilik taraftarı olan sadrazamlar aynı safta bulunuyorlardı. Bu dönemde Avrupa ülkelerinde sermaye birikimi sürüyordu ve özellikle İngiltere ve Fransa, sömürgeler elde etmek için birbiriyle rekabet içindeydi. Çarlık Rusyası da kendisi için uygun pazarları arıyordu, bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarına tecavüz etmişti. Rusya’nın yakındoğuyu istilası gerçekleşirse, İngiltere ve Fransa sermaye çevreleri için tehlikeli bir sonuç doğacaktı. Bu devletler, Kırım Savaşı sırasında Osmanlı’ya yardım etmişler, asker ve donanma göndermişlerdir. Bunun yanında, Osmanlı devleti, kendisini savunmak ve savaş giderlerini karşılamak amacıyla İngiltere ve Fransa’dan borç para istemiş ve 1854 de Londra’daki Palmers Bankası’ndan 3 milyon ingiliz lirası borçlanmıştır. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa bankalarından sağladığı ilk dış borçlanmadır. Ne var ki alınan bu borç, Kırım Savaşı harcamalarını tam karşılayamamış, ikinci bir borçlanmaya ihtiyaç duyulmuştur.Yine İngiltere ve Fransa’nın yardımıyla 1855’de Londra Rochild Bankası’ndan 5 milyon ingiliz lirası borçlanılmıştır. Bu yolla, Avrupa’da ortaya çıkan, gelişen ve biriken mali sermaye yüksek faizler ve ağır şartlarla devlet borçlanması süreci aracılığıyla Osmanlı toplumu içine giriyordu. Osmanlı’da yenilik hareketlerine girişilmesi, Kırım Savaşı’nı izleyen Paris Antlaşması’nda da Babıâli delegeleri ile Avrupalı delegeler arasındaki görüşmelerin asıl konusunu oluşturmuştu. Bu bağlamda, Osmanlı hükümetinin iç yönetimine karışmayı öngören birçok soruna temas edilmişti. Paris Antlaşması’nda kabul edilen esaslar çerçevesinde 1856’da Islahat Fermanı ilan edilmişti. Paris Antlaşması’nın ve Islahat Fermanı’nın esasları Avrupa sermaye çevrelerini tatmin eder nitelikteydi. T Düyun Umumiye Binası: ön cephe (İstanbul Lisesi). Yanda ise Düyun Umumiye Genel Müdürü M. Pissard (1908). Fotoğraflar, Düyun Umumiye’den İstanbul (Erkek) Lisesi’ne adlı kitaptan alınmıştır. (İstanbul Erkek Liseliler Vakfı, 2006.) YENİLEŞME HAREKETLERİ Avrupa devletleri, Osmanlı’da yenileşmeler isterken, özellikle arazi kanunlarında değişiklikler yapılmasını hep yeniden ileri sürüyorlardı, çünkü mevcut arazi kanunlarında yabancıların emlak satın almaları yasaklanmıştı. Oysa Avrupa sermayesi için Osmanlı’da iktisadi girişimlerde bulunmak, bu çerçevede demiryollarını ve madenleri işletmek, antrepo ve rıhtım yapmak ve bunlar için de arazi satın almak gerekirdi. Bu gereksinimi gidermek için zaten daha önceleri yabancı devlet elçilerinin teklifleriyle 1856’daki fermana bir fıkra eklenmişti. Nihayet 1857’de Osmanlı devleti ile büyük Avrupa devletleri arasında bir protokol yapılmış ve bunun uyarınca yabancıların yerli halk gibi şehir ve köylerde emlak ve arazi alıp üzerinde tasarrufta bulunabilecekleri kabul edilmişti. Yenileşme hareketlerinin sonucu olarak, devletin yönetsel kadrosu da genişlemiş, yeni okullar açılmış, yeni idari birimler kurulmuştu. Devletin en büyük giderini düzenli ordular oluşturuyordu ve bu ordular için Düyun Umumiye personeli (1908). kışlalar, cephane ve malzeme depoları yapılıyordu. Osmanlı orduları, Avrupa ordularından geri kalmamak için Avrupa sanayisinin ürünleri olan top, tüfek vb. araçları da oradan almak zorundaydı. Aslında, Avrupa’dan yapılan ithalatın artması yüzünden, ülke dışarıya daha çok para ödüyordu ve bu içinden çıkılmaz bir sarmal niteliği taşıyordu. Bu durum karşısında ülkeye dış ekonomilerden para girmesinden başka bir çare görülmüyordu. Öyle ki, Babıâli kadrosu, mali krizi gidermek için dış dünyadan kaynak bulmayı büyük bir başarı sayıyorlardı. Bu sıralarda imtiyazlı büyük bir bankaya dayanmak gereğinden hareketle, 1862’de İstanbul’daki Bankı Ottoman (Osmanlı Bankası) aracılığıyla ve Londra bankerlerinden 200 milyon franklık bir borçlanma yapılmıştı. Avrupa bankaları bir taraftan Osmanlı’ya ağır faizle borç para veriyordu, öte yandan da bu paralar top, tüfek vb. satmak suretiyle tekrar Avrupa silah fabrikatörlerinin kasasına giriyordu. 1858’de Times gazetesinde bu niyeti, “...Şimdilerde sermaye fazlalığı gibi bir durum var ve bundan zarar gören vatandaşlarımız kurtuluşu Türkiye’nin boşalmış damarlarını doldurmakta bulabilirler” ifadesi gayet iyi açıklıyordu. Devlet gelirleri temelde aşar, ağnam gibi tarımsal gelirlere dayanıyordu ve tarımsal şartlara bağlı idi. Yani tarımsal gelirlerin yetersiz olduğu aylar devlet maliyesi bankalardan ödünç almaya mecburdu, tüm işlemleri büyük bir banka aracılığıyla yapmak gerekirdi. Bunun için de 1863’de Osmanlı Bankası’na bir imtiyaz (ayrıcalık) verilmişti. Osmanlı Bankası devlet maliyesiyle çok sıkı şekilde ilgilenmiş, Avrupa ile olan ticari ilişkilerin gelişmesine aracılık etmiş ve demiryolu ve bayındırlık işleri için gerekli yabancı sermayeyi getirmiştir. Osmanlı Bankası Osmanlı’ya birçok kere borç verdiği için imtiyaznamesini daha sonraki yıllarda kendi lehine daha ağır şartlarla şekillendirmiştir. İmtiyaz gereğince, bu banka Osmanlı devletinin hazi nedarlığını yapacak, kâğıt para basma hakkı bu bankaya verilecek, buna karşılık söz konusu banka tüm resim ve vergilerden muaf tutulacaktır. Banka, Avrupa ile olan ticari ilişkileri arttırdığı içindir ki, Avrupa sanayi ve sermaye çevreleri Osmanlı İmparatorluğu’nda yeni bir temsilci veya ajan aramak istedikleri zaman bu bankadan bilgi alacaktır. Öte yandan, imparatorluğun çeşitli yörelerinde ve özellikle Balkanlar’da isyanlar ve bağımsızlık hareketleri ortaya çıkıyordu. Babıâli bu isyanları bastırmak için büyük harcamalara giriyordu. Örneğin, 1875’de Bosna ve Hersek isyanı yüzünden bütçe 5 milyon liralık açık vermişti. Babıâli yönetimi borçlarını ödeyemeyecek bir hale gelmişti. Hükümet 1875’de yayımladığı resmi tebliğde; iç ve dış borçların anapara ve faizini sona erdirmek, borç bedelinin beş yıl süreyle yarısını, on yıl süreyle de diğer yarısını ödemek sözü vermişti. Bu haber İngiliz ve Fransız para piyasalarında tereddüt ve endişe yaratmıştır. Avrupa sermaye çevresi özellikle 1877 OsmanlıRus savaşı nedeniyle endişeye kapılmıştı. Çünkü Ayastefanos Antlaşması gereği Rusya, Osmanlı devletinden 60 milyon lira savaş tazminatı istiyordu. Bu da İngiliz ve Fransız alacaklılarını tehlikeye atıyordu. O zaman büyük devletler Almanya’nın aracılığıyla Berlin Kongresi’nin toplanmasını sağlamışlardı. Kongrede alınan karar ve yöneltilen şartlara göre; Avrupa bankalarının alacaklarının Rus savaş tazminatı karşısında önceliği olması ve Osmanlı maliyesi üzerinde bir müdahalede bulunulması gerekirdi. Sonuçta, Osmanlı devleti Çarlık Rusyası’na 350 bin lira vermeye mahkum edilmişti. AVRUPA’DAKİ ALACAKLILAR Osmanlı hükümeti, Avrupa’daki alacaklılarına karşı iyi niyetli olduğunu belirtmiş ve onları bir antlaşmaya davet etmişti. Bunun üzerine 1881’de İstanbul’da alacaklılarla bir görüşmeye girmiş, sonuçta Düyunu Umumiyei Osmaniye (Osmanlı Genel Borçları) İdaresi kurulmasına karar verilmiştir. Bu İdare, saptanan 190 milyon İngiliz lirası civarındaki borçlar ödeninceye kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda kalacaktı. CUMHURİYET KİTAP SAYI 956 ¥ SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle