25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Atanas Dalçev/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Düşürdüm yüzümü akan sulara’ A tanas Dalçev modern şiirin önde gelen temsilcilerindendir. 1904 yılında Selanik’te dünyaya geldi. 1937’de, Nikola Furnaciyev’in öğütlemesi üzerine, belli bir süre İstanbul’da Bulgarca öğretmenliği yaptı. Sofya’da öğretmen, müdür, müfettiş vb. olarak çalıştı. 1944’ten yaşamının sonuna değin kültür ve yayıncılık alanlarında önemli görevlerde bulundu. 1968 yılında Sofya’da öldü. İlk şiirleri bir grup tarafından çıkarılan Most (Köprü) adlı bir derlemede yayımlandı (1923). Entelektüel Bulgar şairlerinin öncülerinden olan Atanas Dalçev, özellikle dil mükemmelliği, düşünce derinliği ve biçem kaygısıyla yazdığı şiirlerinde niceliğe değil de niteliğe önem verdiğini gösterdi. Şiirin bir esin ürünü olmaktan çok kuyumcu titizliğiyle gerçekleştirilen zor bir uğraşın meyvesi olduğu görüşünü savundu ve bu uğraşın özünde “sözcük mucizesi”nin yattığı gerçeğini ısrarla yineleyip durdu. Atanas Dalçev’in yayımlanan şiir kitapları şunlardır: Pencere (1926), Şiirler (1928), Paris (1930), Charîres’ın Meleği (1943), Şiirler ve Fragmanlar (1974). yalnızım, uzaktayım herkesten ve tüm dünyadan habersiz. Kuşlar göçüp dönüyorlar yeniden, sürüyor zamanın seyri ve ben sayfalarla hiç dinlenmeden çeviriyorum günleri. Yabancı ömrünü bir yabancının çalışırken öğrenmeye, kadrini bilmedim öz yaşamımın, harcadım hep beyhudeye. Kapımı açmadı gelip gaipten ne mutluluk, ne de sevda. Sırf kitap uğruna heba ettim ben yaşamı da, dünyayı da. TAŞ Yaşlanır insanlar da, ağaçlar da değişir gün ve gece, yaprak ve yağmur; biricik değişmeyen güzde, baharda sensin ey taş, böyle dimdik ve mağrur! Ne sinirlerin var, ne damarların, bizim gibi bahtsız değildir tenin. Vicdanın yok, ne de solucanların, yoktur benliğini kemirenlerin. Sen o susuzluğu hiç tanımazsın, hani hepimizi kötüye iten; suç işleyemezsin, doğuramazsın, seni de doğuran olmamış zaten. Sen ki bu dünyanın özüsün, çünkü ateşli yüzyıllar hep böyle bilir. İnsan tanrı büstlerinin tümünü granit ve mermerden dikmemiş midir? Kızıl kıvılcımın ibret gibidir, ey taş, sen gerçeği öğretmektesin: Ölenler kutsal ve ebedidir sağlarsa günahla yaşarlar kesin. DUA Ben mi fark etmedim tükenişini, yoksa unuttum mu yılları geçen? Ey Tanrım, ölüme terk etme beni, yaşamın tadına erişemeden! Uzak tut beni her dolaşık işten, sadeliği öğret yine sil baştan: son kuruşu bahşedeyim cebimden ilk dilenciyle karşılaştığım an. Kendi mutluluğum gibi duyayım mutluluğunu bir masum çocuğun gökten yağan karı zevkle tutayım elleriyle değil ağzıyla onun. Göstereyim sıkılmadan kimseden cahile cahilce yaklaşmasını... Yüce Tanrım, keşke öğretebilsen, bana da insanca yaşamasını. GİDERAYAK Niye üzüleyim ki? Ne bir sevgilim, ne de tanıdığım bir yakınım var; Bu kentte şapkamla selam verdiğim biricik dostumdu esen rüzgârlar. BALÇIKTAN YARATILDI İNSAN Yaratılmışsa da insan balçıktan, bugün dünya demirdendir büsbütün. Yumuşaklar bitap yumuşaklıktan! İyilikten, sebebim olacak bir gün. Diş sıkarak susmaktayım ben şimdi öfkeden yumruğa dönüşmüş elim, yaşadıkça iyilikçi kalbimi kötülük yönünde eğitmekteyim. SAYFA 29 HASTANE Kent hastanesinin kireç badanalı şu beyaz salonu, duvarlara yapışıkmış gibi şu bembeyaz yataklar ve onlardaki soluk yüzler, ki melankoli yorgunu, soğuk kış sisinin koyu sarı rengini andırmaktalar. Beyaz örtüler üzerine serilmiş bu siyah eller kışın karın soyduğu kara dallardan farksız, bu kupkuru eller ve çarpık gülümsemeler ve öteki dünyaya bakan gözler umarsız. Alacakaranlık ve sükut ve hüzün yüklü şu camlar sinek ve toz ve yağmur lekeleriyle kaplıdır, ve büyük duvar saatinden duyulan çınlamalar sanki yaklaşan ölümün ayak sesleridir sert ve ağır. DERE Keşke asla yaşamamış olsaydım o yakıcı günün yaptıklarını! Susuzluktan sanki birden bunaldım ve ıslatmak için dudaklarımı eğilince dereciğin üstüne eğilince dereceğin üstüne düşürdüm yüzümü akan sulara ve dalgalar katıp onu önüne götürdüler meçhul uzaklıklara... YAZ Ağaçların yaprakları sükutta, gölet gibi yatışıyor gölgeler. İki bulut donakalmış ufukta ve oraya demir atmış gibiler. KİTAPLAR K. Gılıbov’a Açık bir kitabın başındayım ben usanmadan gece gündüz; CUMHURİYET KİTAP SAYI 954
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle