25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Joel Levy’den ‘Kayıp Tarihler’... ‘Efsanelerin’ peşindeki kitap Joel Levy, Kayıp Tarihler’de, tüm popüler kayıpların izini sürüyor. Haklarındaki rivayetler ve modern çağın teknolojisiyle elde edilen yeni bulgular doğrultusundaki gerçeklikleriyle. Kayıp Tarihler’in tüm iddiası gerçeği arama çabası… Gerçeğin, gerçekten bulunup bulunamadığının takdiriyse, her bölümün sonunda neye inanacağına karar vermesi beklenen okuyucuya kalıyor elbette. ğuydu. Bundan hareketle sonraki başarılı yerleşimciler ve ziyaretçiler, onlarla bağlantı kurmak için sayısız girişimde bulundular; hepsi de sonuçsuz kaldı. Günümüzde Kayıp Koloni Bilimsel Araştırma Merkezi adıyla kurulan araştırma ekibi, eski ve yeni teknikleri bir arada kullanarak, Roanoke kolonicilerine ne olduğunu açıklayabileceğine olan inancını sürdürmekte ve araştırmalarına devam etmekte. En büyük başarılarıysa, yapılan kazılarda çıkarılan 16. yüzyıl sonlarına ait bir mühür yüzüğü. Üzerindeki armanın deseninden tahmin edildiği üzere yüzük, ilk Roanoke kolonicilerinden birine ait. Bulunanlar elbette yetersiz; ama bir yerlerde, bir tarihte varlığı kesin olan bir şeyin kaybolmuş olması mümkün değil, olsa olsa bulunamamıştır. Toplu kayıpları daha aranır kılan da bu olsa gerek. EFSANELERİN “KİRLİ” YÜZÜ Kitap, baştan sona ilgi çekici ve her kültürden inanışa yer vermiş. Dolayısıyla herkes için ilgi çekici olabilecek bir konu mutlaka var. Hatta türün meraklısıysanız yeni açılımlar bile sağlayabilir. Yaza hazırlandığımız şu günlerde Kayıp Tarihler’in, okuması keyifli bir plaj kitabı olması kuvvetle muhtemel. Kayıp Kişiler’den başka kitaptaki diğer bölümler de merak uyandırıcı: “Kayıp Ülkeler”, “Kayıp Artifakt, Yapıt ve dahil oluyor ve koca bir göl, bir avuç altın uğruna insafsızca kurutuluyor. Bugün sırrını hâlâ koruyan bu göl, tekrar doldurularak, Kolombiya hükümetinin resmi koruması altına alınmış. Diğer bir kayıp da Ahit Sandığı, On Emir’in yazılı olduğu taş tabletleri koymak için yapılmış büyük bir sandık bu. Arkeolog Leen Ritmeyer, İbraniler için “bugüne kadar yapılmış en kutsal eşya” olarak tanımlıyor. Süleyman, Birinci Tapınak’ı yaptırdığında sandık da içine yerleştirilmiş. Sandıktan en son İÖ 623’te söz ediliyor. O günlerden bu günlere kadar sandığın nerede olduğuna ilişkin çeşitli iddialar var. “Bugünkü Kudüs’te bir yerde olduğuna ilişkin güçlü tahminler” diyor Levy, “zaten pamuk ipliğine bağlı MüslümanYahudi ilişkilerini daha da hassaslaştırmakta.” Özetle, efsaneler doğdukları günden bugüne yarattıkları hoş izlenimin aksine, hiç de masum hikâyeler değiller. İnsanlar bu yolda, kuşaklar boyu müthiş güçlüklere ve korkunç zulümlere dayandı. Çılgınlıklara, cinayetlere, maddi kayıplara, infazlara ve intiharlara yol açan bu efsaneler, çoğu zaman bir hayal, bir saplantıydı sadece. Sonlar gizemini koruduğunda, hikâyeyi bitirerek “kendi efsanelerini başlatma” heveslisi maceraperestler bazen bile isteye, umursamadan, bazen de farkında olmadan doğal dengeyi veya politik ilişkileri temelinden sarstılar. Minnettar olduğumuz bazıları da efsanenin açıklanmasına hizmet eden keşiflerde bulundular. Bu kitap aynı zamanda onların da hikâyelerini içeriyor. Yazarın da en başta belirttiği gibi: “Herkes gizemli hikâyelere bayılır. Bu gizem ne kadar gerçeğe dayanıyorsa o kadar iyidir.” Ë Sibel TEKYILDIZ erçek nedir? Ya da efsane neye denir? Bu ikisi birbirinden nerede ayrılır? Gerçekler efsaneye mi dönüşür yoksa efsane kendi gerçekliğini mi yaratır zamanla? Bütün efsanelerin bir zamanı vardır; doğuşu ve yükselişi ve kaçınılmaz biçimde bir sonu… İnsanın inanma ihtiyacı her kuşakta devam eder şüphesiz; sonu getiren yeni teknolojilerdir. Kimileri inanmaya devam eder, kimileri içinse efsane son bulur. Bir gün biri çıkar, inandığınız her şeyi temelinden sarsan açıklamalar yapar ve açıklamasını kanıtlarla destekler. Sonra bir diğeri hem kendinden öncekini reddeder hem de ondan öncesini… İşte tam da bu noktada dışarıdan biri, bir yazar, tüm bu olanları kaleme alır: Efsaneleri, kaynaklarını ve yapılan araştırmalarla yorumlarını… Joel Levy’nin Kayıp Tarihler/Dünyanın En Ünlü Gizemlerinin Araştırılması adlı kitabında yaptığı tam da bu. G başarılarıyla değil, kaybolan ordusuyla hatırlanmakta. Ordu, 50.000 savaşçıdan oluşuyordu ve küçük bir vaha krallığını ele geçirmek üzere gönderilmişti. Ardında tek bir kişi bırakmadan kayboldu. 2000 yıldan fazla bir süredir aranan kayıp 50.000 kişinin hiçbir iz bırakmamış olması mümkün müydü? Ordunun akıbeti, çözülememiş bir sır olmasının yanı sıra arkeolojik değeri ve dünya tarihinin pek çok bilinmezine yanıt verme ihtimali taşıması nedeniyle de büyük bir öneme sahip… Antik Pers çağına ait iskeletler, zırhlar, silahlar, giysiler… Boş yere umutlandıran iddialar ve ipuçlarına rağmen ordunun var olduğunu gösteren hiçbir kanıt bulunamamış. Hikâyenin güvenilirliği Heredot’a dayanıyor, ki Heredot diğer antik yazarlar tarafından bile pek saygı görmez. Ama eğer ona inanmayı seçerseniz, kayıp orduyu kendiniz de arayabilirsiniz. Bir tur şirketi “yüzyılın keşfini aramak için’’ Batı Çölü’ne çöl safarisi düzenliyor. Aynı bölümde yer alan bir diğer akıl almaz toplu kayıp da Amerika kıtasından: Kayıp Roanoke Kolonisi. Kıtadaki ilk İngiliz kolonisinin tüm halkı 1587 ile 1590 yılları arasında bir zaman diliminde ortadan kaybolur, fakat bu kez “en azından varoluşu sorgulanmayan bir kayıptır’’ yaşanan. 117 kişinin arkalarında bıraktıkları tek şey, ahşap bir direk üzerine kazılı şifreli bir kelimedir: “Croatoan’’. Aslında bu, daha fazla destek ve erzak talep etmek amacıyla, İngiltere’ye yollanan Vali John White ile adada kalanlar arasında önceden kararlaştırılmış bir şifreydi. Koloniciler, eğer hareket etmek zorunda kalırlarsa, White’a nereye gittiklerini bildirmek için bu harfleri kazıyacaklardı. Zor durumdaysalar harflerin üstüne bir Malta haçı çizeceklerdi, böyle bir haç yoktu ortada. White, kolonicilerin verilen talimatı yerine getirdiğini düşünüyordu fakat onlar kararlaştırılan bölgede değillerdi. White, Kaptan Cooke ile birlikte aramaya devam etmek istediyse de kader ve kötü hava şartları araştırmayı yarım bırakıp İngiltere’ye dönmelerine sebep oldu. Aralarında John White’ın ailesinin de olduğu 91 erkek, 17 kadın ve 9 çocuktan oluşan 117 kişilik bir koloni yok olmuştu. White, sonunda ailesini bir daha göremeyeceğini kabullenip, İrlanda’daki mülküne çekildi. O vazgeçmiş olsa da genel kanı, koloninin hayatta kalmayı başardığı ve oralarda bir yerde olduAtlantis ATLANTİS, EL DORADO VE ÖBÜR KAYIPLAR Bazı efsaneler var ki, Atlantis örneğinde olduğu gibi, körü körüne inanmaya devam etmek çok zor. Kitabın ilk bölümüne konu olan Atlantis’in nerede olduğu bilinmiyor; var olup olmadığı bile tam bir muamma… Ama yazarın yorumuyla: “Atlantis’i çekici kılan nedenlerden biri de geleneksel tarihteki bir boşluğu doldurmasıdır ki bu boşluk da uygarlığın nerede ortaya çıktığıdır. (…) Aslında entelektüel, teknolojik ve sosyal gelişmelerin devamlılığına dair Taş Devri’nin başlarına kadar uzanan ciddi kanıtlar vardır. Bu dönem boyunca tarihin ayrıntılarını bilemeyebiliriz, ama tarihi açıklamak ya da boşlukları doldurmak için Atlantis ya da herhangi bir tarihöncesi süper uygarlık hakkında hayal kurmaya da gerek yoktur.” Diğer bir deyişle efsanelerin görevi tamamlandığında, tarih içindeki aktif rolleri de gereksiz bir hal alır. Kitap beş ana bölümden oluşuyor. “Kayıp Kişiler’’, kitabın 4. ve belki de en ilginç bölümü. Bölüm, burada anlatılan iki efsane sebebiyle biraz daha öne çıkıyor. İlki Pers Kralı Kambis’in Kayıp Ordusu. Pers İmparatoru 2. Kambis (İÖ 530522), fetihler yapmak ve Pers egemenliğini yaymak istediyse de bugün SAYFA 16 Kutsal Emanetler”, “Kayıp Hazineler”, “Kayıp Gemi Enkazları”. Her bölüm kendi içinde yeni bölümlere ayrılıyor. İncelenen farklı hikâyeler farklı zamanlardan ve coğrafyalardan oluşları sebebiyle okurun dikkatini taze tutuyor. Okurken, merak uyandıran ve eğlendiren bu efsanelerin tarih içinde çok trajik sonuçları olmuş. En ünlülerinden El Dorado efsanesi, nihayetinde, Kolombiya’da bir gölün insan eliyle kurutulmasına neden olmuş. Avrupa’da ve Yeni Dünya’da 16. yüzyıl ortalarında ortaya çıkan ve oldukça popüler bir gizem olan, fakat ülkemizde o kadar bilinmeyen El Dorado (Yaldızlı), aslında bir insanı işaret etmekle birlikte, bir yerin adı haline gelmiş. Güney Amerika’nın el değmemiş derinliklerinde, coğrafyacılardan ve kâşiflerden gizlenen son derece zengin bir şehir ya da krallık, insanın açgözlülüğünün sınır tanımadığı bu talihsiz efsaneye mekân olmuş. En son 1912 yılında büyük bir şirket konuya GİZLİ TARİH Kayıp Tarihler, gerçeğin peşindekileri tatmin edecek bir araştırma. Daha önce yine İthaki tarafından yayımlanan Gizli Tarih isimli kitabında, tarihi ve çağdaş “önemli” suikastları, gerçek ya da hayali gizli örgütleri, gizli bilimsel projeleri, savaş hilelerini, casusların karanlık dünyasını ve dünyanın kimi “karanlık hallerini” inceleyen Joel Levy’nin, bir zamanlar editörlük yaptığını ve “burnunun iyi koku” aldığını eklemek lazım. Kennedy suikastından, Vatikan’ın “gizli ve karanlık” planlarına, İtalya Başbakanı Aldo Moro’nun öldürülmesinden Opus Dei tarikatına, Bilderberg Grubu’na, masonlara, Odessa Komplosu’na, Illuminati’ye ve casusluk tarihine varıncaya dek pek çok gizin peşine düşmüş Levy bu kitabında. Tarihten ve tarihsel spekülasyonlardan hoşlananlara… ? Kayıp Tarihler: Dünyanın En Ünlü Gizemlerinin Araştırılması/ Joel Levy/ Çev: Perran Fügen Özülkü/ İthaki Yayınları/ 286 s. Gizli Tarih: Geçmişi Şekillendiren Gizli Güçler/ Joel Levy/ Çev: Perran Fügen Özülkü/ İthaki Yayınları/ 274 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 954
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle