26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Frankfurt çıkartması F rankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nın 60. yılında Türkiye’nin “Onur Konuğu” olması, “Frankfurt Çıkartması” diyebileceğimiz görkemli bir etkinlik diye nitelenebilir. “Bütün Renkleriyle Türkiye” sözünün ilke edinilmesiyle böyle bir düzenlemeye girişilmesi, kitapla sınırlı kalmayan geniş bir kültür açılımı sağlamıştır. Frankfurt Kitap Fuarı’nda Nâzım Hikmet onur ozanı sayılmalıydı. Nâzım Hikmet şiirlerinin eşzamanlı çevirisinin yapılmayışı da eksiklikti. Frankfurt Kitap Fuarı’ndan biraz uzak ortamlarda yapılan toplu görüşmeler yeterince ilgi görmedi. Örnekse Frankfurt Edebiyat Evi’nde; Özdemir Nutku, Tuncer Cücenoğlu, Ayşegül Yüksel, Hasan Erkek gibi önemli konuşmacıların katıldığı: “Türk Tiyatrosu ile Oyun Yazarlığı” üzerine düzenlenen toplu görüşme beklenen ilgiyi uyandırmadı. ETKİNLİK YOĞUNLUĞU Sergiler, dinletiler, sinema gösterimleriyle değişik ortamlarda yapılan söyleşiler öylesine yoğun bir etkinlik oluşturmuştu ki, insan bu etkinliklerin hangi birine katılacağını bilemiyordu. Öte yandan yayıncılara ayrılan bölümleri dolaşmak, yayın siyasetleriyle uyumlu çalışmalarını öğrenmek, yayıncılığın geleceği bakımından umut vericiydi. Bilgi Yayınevi, Doğan Kitap, İletişim Yayınları gibi deneyimli yayınevleri daha kapsamlı çalışmalara hazırlanıyorlardı. Yeter ki “Korsan Kitap” sorununa gerekli çözüm getirilebilsin. Milli Kütüphane’nin tanıtıldığı bölüm dışında, kitap ile okuyucu arasında önemli bir köprü oluşturan kütüphaneciliğe yer verilmeyişi, kütüphanecilik üzerine etkinlik düzenlenmeyişi, yadırganan eksikler arasındaydı. Yazar örgütleriyle yayıncı örgütleri, BAYAM gibi özel kuruluşlar, etkinliklerin düzenlenmesinde, iletişim, ulaşım olanaklarının sağlanmasında önemli sorumluluklar üstlenmişti. Türkiye Ulusal Yürütme Kurulu Eşbaşkanları Mine Gürsoy Sökmen ile Ümit Yaşar Gözüm’ün özverili çalışmaları; Frankfurt kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye’yi, bir kültür ülkesi olarak tanıtmakta yararlı, başarılı oldu. “BÜTÜN RENKLERİYLE TÜRKİYE” Yönetim erkini elinde bulunduran siyasetçilerin kültür anlayışı, insanın kurtuluşuna yönelik olmalıdır. Birtakım edebiyatçıların “muhalif tavır” içinde olması, böyle bir kültür siyasetini özledikleri içindir. Ancak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bir kültür insanıdır.”TEDA Tasarısı” ile Türk Edebiyatının Dışa Açılımı büyük bir ivme kazanmış. Türk yazarlarının eserleri, yoğun bir biçimde, başka dillere çevrilmeye başlamıştır. Bunlar küçümsenmemesi gereken önemli kazanımlardır. Bu düzenlemenin başarısında, yazar örgütleriyle yayıncı örgütlerine Bakanlığın baskı yapmaması, onların bağımsız çalışmasına olanak tanımasında önemli yeri vardır. “Söz uçar yazı kalır” (Verba volant seripta manent) Latin sözünü anımsayarak; çağdaş sanat kitapları, çocuk yayınları, deneme, mimarlıkkent, çağdaş Türkiye tarihi, Osmanlı tarihi, öykü, roman, sinema, siyaset bilimi, sosyal bilimler, şiir, tiyatro, edebiyatımızın 100 yapı taşı, genç edebiyatçılarımız üzerine tanıtım katalokları düzenlenmiş, son on beş yılın yayınları yeniden gözden geçirilmiştir. Kuşkusuz bir ülkenin gücünü oluşturan nice özelliklere öncelik verilebilir. Ama daha önce kültür ülkesi olarak saygınlık kazanmalıdır. Geçmişten geleceğe nice kültürleri yaşatması, çağdaş kültürde onurlu yerini alması bakımından, Türkiye’ye, “Kültür Ülkesi” olmak yakışır. Onur Konuğu Türkiye, 60. Frankfurt Kitap Fuarı’nda basmakalıp tanıtımlarla değil, kültür katmanlarının derinliğine inilerek, çok kültürlü yapısıyla değerlendirilmiştir. Yeterince tanıtılmadığından yakındığımız, “Bütün Renkleriyle Türkiye”nin kültür kimliğinin belirtilmesi için, 60. Frankfurt Kitap Fuarı, uygun bir ortam oluşturmuştur. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: nin bir parçası olarak görülmesine bir kapı açmak hedeflenmektedir.” Yeryüzünün en karmaşık coğrafyasında dünya barışı adına girişilen bir kültür çıkartmasında, biraz buruk bir coşkuyla, görkemli bir “açılış” yaşadık. KÜLTÜR ORTAMLARI Gerek emek birikimine, gerek değişik kültür anlayışlarına saygı göstererek küreselleşmenin bilincine varmak, insanlığın kurtuluşuna çalışmak anlamına gelecektir. Kendiyle barışık bir Türkiye’nin “Frankfurt Çıkartması” Avrupa Birliği’ne güç katabilir. Ama Türkiye’yi sınava çeken Avrupa Birliği kendi içinde tutarlı mıdır? “Bütün Renkleriyle Türkiye”, zengin kültür varlığıyla Avrupa’yı etkileyecek güçtedir. “Frankfurt Çıkartması”na girişen Türkiye, Avrupa’daki değişik kimliklere şöyle bakıyor: “Dünyamız bugün çeşitli şekillerde ikiye bölünmeye çalışılıyor: MüslümanHıristiyan çatışmaları, çeşitli etnik tek kimliklilikler ülkelerin kaderi gibi gösteriliyor. Türkiye de bir süredir Avrupa Birliği karşısında sınava tabi tutuluyor. Sanki Avrupa Birliği de Türkiye de tek renkli tek biçimli bir bütünlük oluşturuyormuş gibi; ayrım çizgisi Avrupa ile Türkiye arasında geçiyormuş gibi bir tartışma sürdürülüyor.” “Frankfurt Çıkartması” için ne kadar geniş katılım olursa, bir o kadar katılmayanların tepkisine yol açıyor. Değişik görüşteki sivil toplum kuruluşları bir uzlaşma içinde çalışsa da, yönetim erkini elinde tutanların kültür siyaseti tartışma konusu oluyor. Üstelik böylesine geniş bir düzenlemede, deneyimli kuruluşların görev almasına karşın, önlenemeyen aksamalar olabiliyor. Bunları gözde büyütüp olumsuz sonuçlara varılabilir. Başarılı gelişmeleri görüp kimi yanlışlar önemsenmeyebilir. Önemli olan değişik ortamlarda yapılan okumalar, söyleşiler, toplu görüşlerle; sergiler, ödüllü film gösterimleri, dinletilerle; ülkemizdeki gelişen kültürün Avrupa’da tanıtılmasıydı. Türkiye Ulusal Standı, Forum Türkiye, Frankfurt Edebiyat Evi, Ana Gar, Çocuk Kitapları Forumu, Çizgi Roman Merkezi, Çevirmenler Merkezi, Frankfurt Şehir Kütüphanesi değişik etkinliklerin yapıldığı kültür ortamları arasında sayılabilir. Çağdaş Türk Edebiyatı’nı kuranlardan Nâzım Hikmet’i anlatan Ataol Behramoğlu ile “Bir Destan Şairi Olarak Nâzım Hikmet”i anlatan benimle Rüştü Asyalı’nın söyleşileri “Türkiye Ulusal Standı” adı verilen, sokuntu gibi dar bir ortamda yapılmamalıydı. Türkiye’nin onur konuğu olduğu 60. Her ülke başat kültürünü egemen kılmak, öteki kültürleri yatıştırmak ister. Türkiye gibi çok kültürlü bir ülkede kültürlerarası barışı sağlamak, bizim gerçek gücümüzü oluşturacak, bu toprakları yurt edinmenin anlamına varacağız. “Bütün Renkleriyle Türkiye” sözünde kültürün ayrıntılarını gösteren bir incelik vardı. Şu bizim Anadolu toprağı on bin yıllık nice kültürlerin izini taşıyor. Bize düşen; o kültürleri koruyan, o kültürlerle beslenerek kendimizi geliştiren, o kültürlere yaraşan bir Türkiye olarak Avrupa Birliği’ndeki hak ettiğimiz yeri almak olmalıdır. Türkiye’nin onur konuğu tanıtım izlencesinde bu geniş çerçeve şöyle çiziliyor: “Edebiyat akşamı, buluşma, düş, polisiye, küreselleşme, masal, alışveriş, sesler, şiir. Çağdaş roman, hayali Avrupa, göç, entegrasyon, çeviriler, alınyazısı, çizgi roman, kadınlar, çocuk ve gençlik, nabız. Karikatür, mimari dönüşüm, çağdaş fotoğraf, kesitler, doğa betimlemeleri, kültürel çeşitlilik, geçmişin ufku, kitap, kütüphane, ahşap, hat, minyatür, moda, çini. Ladino, kültürlerarası, manzum, klasik, ortak noktalar, Balkanlar, gazeller, semah, etnik. Aktüel yapımlar, edebiyat uyarlamaları, Anadolu kasabası, ilk televizyon, video aşk mektupları, gizem, darbe, küçük zaaflarbüyük yalanlar... Kültürlerarası, Boğaziçi, Osmanlıların şenlikleri, farklılıklar ve benzerlikler, birlikte yaşamak, kültürel miras, türkçealmanca.” “Türkiye’nin Bütün Renkleri” kavramı böyle bir çerçeve içinde anlam kazanacaksa, 15 Ekim19 Ekim 2008 tarihleri arasındaki düzenleme bu yükü kaldıramaz. Kısa sözcüklerle açıklanan gösterişli birikim, kâğıt üzerindeki özlemimiz olarak kalır. Ama bu etkinliğin 5 günle sınırlı kalmadığı, Leipsig Kitap Fuarı’yla Mart 2008’de başladığı, yıl sonuna doğru Almanya genelinde süreceği düşünülürse, Türkiye’nin kültür birikimini tanıtmaya yarayacağına inanmak gerekir. Her sanat etkinliğinin temelinde edebiyat vardır. Gene de “Türkiye’nin Bütün Renkleri” söz konusu olunca Sahne sanatları, müzik, sinema, resim, uygulamalı sanatlar, yaşama kültürü, eski değerler 4000 SAYFA 28 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. AÇILIŞ 14 Ekim akşamı açılışın yapıldığı Frankfurt Kitap Fuarı Kongre Merkezi doluydu. Orhan Pamuk’un konuşması, tören konuşmalarını bozan bir duruşla, düşünce suçlularını içerde tutan yasaların değiştirilmemesinden yakınıyordu. Düşünce suçu kaygısı; önce yazarın kendini sıkıdenetime sokması, sonra yasaların nasıl uygulanacağını iyi bilmediği için, eserini özgürce yaratamamanın sıkıntısını duyması anlamına geleceğinden, sanat eserinin gelişmesine engel olacaktı. Düşünce özgürlüğü olmazsa “Türkiye’nin Bütün Renkleri” kararmayacak mıydı? Avrupa Birliği özlemiyle değil, kendimizi iyileştirmek için, düşünce özgürlüğüne engel olan yasaları kaldırmamız gerekmez miydi? Suçu olmayan nice sözcük, bir hukukçunun çarpık yorumuyla yazarın başına iş açarsa, bir yazar, eserini geliştirmek olanağını bulabilecek miydi? Açılışı töreni görkemliydi ama Orhan Pamuk’un konuşması nice yazarın bu sorulara yanıt aramasına yol açacaktı. Belki yabancı konuklar bu büyük kültür birikimine kuşkuyla bakacaktı. Barış kültürü edinememişsek çok kültürlü bir ülkede yaşamayı, gücümüzü oluşturan bir ayrıcalık sayabilir miyiz? O zaman Avrupa kültürüyle nasıl bütünleşeceğiz? “Bütün Renkleriyle Türkiye” izlencesini gerçekleştirmek için yapılacak etkinlikler şöyle gösterilmişti: “Türkiye’nin entelektüel birikimini ve bu alandaki tartışmaları yansıtmayı amaçlayan bilimsel toplantılar ve panellerle; küresel sorunların, Türkiye’deki izdüşümüne bakmak ve karşılaştırmalar yapmak, Türkiye’nin canlı gündeminin, dünya gündemi MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 977
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle