Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ konumunda olanların hırsları da bunda etkili oldu. Eğer zamanında birleşmeler gerçekleşseydi, örneğin bugün Sarkozy devlet başkanı olmazdı, keza bugün Türkiye’de AKP işbaşında olmazdı. Mesele sadece solu birleştirmek de değildi galiba, gerici güçlere karşı bütün ilerici, devrimci, laik insanları bir araya toplamak, bir muhalif cephe oluşturmaktı. Bunu zaman zaman yaptılar, ama her yerde bu birleşmeler başarılı, sürekli olmadı. Bugün Türkiye’de de yapılması gereken şeyler var; yalnız sol partiler değil, AKP’ye, tutuculuğa, şeriata karşı olan güçlerin bugün birleşmesi Türkiye’deki havayı değiştirebilir. Bundan da parti liderleri aynı derecede sorumludur. Bir yanda Baykal, diğer yanda Sezer, Karayalçın var. Bu arkadaşlar bir araya gelip bir cephe oluşturamıyorlar ne yazık ki. Bu birleşmenin gerçekleşememesinden de tabii Baykal’ı sorumlu tutuyorum. Solun kendi içinde, örneğin ’78 ile ’68 kuşağı arasında ciddi tartışmalar yer alıyor... Dediğim gibi evvela karşısındaki gerici gücü ortadan kaldırmak, etkinliklerini sınırlandırmak için bir cephe oluşturulmak durumundadır sol; hangi kuşaktan olursa olsun. Sonra da oturup, demokratik bir platformda kendi sorunlarını çözmek için tüm çabayı göstermeliler. PERYODİK KRİZLER... Peki ABD’de son dönemde patlak veren ekonomik kriz sola etki eder mi? Ben de onu söyleyecektim. Tüm bu konulardan hariç, şu an ABD’de etkili olan ekonomik kriz solun güçlenmesi için bir zemin hazırlıyor galiba. Yaşanan kriz, kapitalizmin ne kadar zayıf olduğunu bir kez daha ispatlamış oluyor. Bunu Karl Marx ne kadar yıl önce söylemişti halbuki! Marx’ın belirttiği gibi, kapitalizmin periyodik krizleri var. Buradan şunu anlıyoruz: Kapitalizmin egemenliği diye, küreselleşme diye bir şey kalmadı artık. Devlet müdahalesine karşıydılar; bugün buna ihtiyaçları var, bunun sayesinde ayakta durabiliyorlar. Yani dar gelirli ailelerin, insanların gelirleriyle, onların birikimleriyle varlıklarını kurtarabilecek duruma gelebiliyorlar. Son dönemki bu sözünü ettiğimiz gerginlikler ’68’te yaşananlar gibi bir başkaldırıya dönüşür mü dersiniz? Bütün dünyada böyle bir hareketlenme var gerçi. Ama böyle bir şey olursa şayet, 68’deki gibi bir anda gerçekleşir. Bazı ufak tefek olaylar, ’68’de, kitlesel olaylar haline geldi. Bugün böyle bir şey beklemiyor olabiliriz ama yaşanan sosyal olaylar kural dışı ortaya çıkıyor ki, yarın bir yerlerden bir şeyler patlak verse şaşmayacağım. Çünkü bu patlamaya şu anki koşullar oldukça müsait görünüyor. Peki ’68 hareketi neden bir devrim denemesi olarak kaldı? Uzun vadeli bir planları yoktu. Hedefleri çok sınırlıydı zaten, sonra da aralarındaki anlaşmazlıklar dolayısıyla dağıldılar. Bir kısmı dönek konumuna geçti ve bunlar şimdilerde başka partilerde işbaşındalar! Bütün dünyada maalesef bunun örnekleri var. Batı basınında ’68 olaylarının Türkiye kanadı es geçildi deniyor kitapta. Neden sizce? Türkiye, Batı basınına hiç yansımıyordu zaten. Benim doktora tezim de Türk basınında dış haberlerdi. Bu çalışmamda dış haberlerin Türkiye’ye iyi kötü geldiğini anlatmaya çalışıyordum. ’68 olaylarında Türkiye’yi neden atladıklarına gelirsek, bu, Fransa’daki gazetelerin Türkiye’de Türkçe bilen bir muhabir bulundurmadıklarından kaynaklanıyordu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ne kadar büyük gazeteler olursa olsunlar o yıllar Türkiye’ye muhabir göndermeye elverişli bir ortamları yoktu. Onlar dünyanın büyük ülkelerinde muhabirlerini bulunduruyorlardı. Bir de tabii, Türkiye’yi küçümsüyorlardı; kendi ülkelerindeki gibi olaylar yaşanabileceğini beklemiyorlardı. Sonraki dönem için konuşmak gerekirse de, dış ülkelerden gelen muhabirler Türkiye’ye geldiklerinde belirli bir çevrenin içine düşüyorlar, ki o çevreler de bizim düşünce dünyamıza ait çevreler değil! Kitabınızda ’68 olaylarının özeleştirisini yapan Paris polis müdürünün açıklamasına yer veriyorsunuz; şaşırtıcı gerçekten!.. Grimaud adındaki polis müdürü o yıllar herkesin tepkisini çekiyordu, televizyon ekranlarında görünerek. Sonradan ’68 olaylarının kitabını yazdı ve orada hükümete ağır eleştiriler getirdi. Kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki, tüm kalbi gençlerden yana bir polis müdürü. Grimaud’yu kitabını okuyunca herkes çok sevdi. Kimliğini gizleyerek hareketin içinde öğrencilerle yer almış ve onlarla konu üzerine sıkça tartışmalara girmiş. Zaten kitabının bir yerinde de, “Beni zorla polis okuluna gönderdiler” diye bir yakınması var. Kitabınıza önsözü, Türk müziğinin muhteşem sesi, o yılları, ’68 olaylarını Paris’te, aşkı Erdem Buri’yle yaşayan Tülay German ricamı kırmayarak yazdı. Zaten siz de yakın bir dostluk içindesiniz Tülay Hanım’la! Neler söylemek istersiniz bu konuda? Tülay’la haftada birkaç kez telefonla görüşürüz, Fransa’ya gittiğimde sık buluşur, sohbet ederiz. Tüm olayları değerlendiririz, her hafta benden Cumhuriyet gazetelerini göndermemi rica eder, ben de düzenli olarak bu görevi severek yaparım. Tülay zaman zaman medya karşısında bunalıma düşüyor, öyle ki dış basını da kimi kez Cumhuriyet’ten takip ediyor. ’68 hareketini heyecanla izleyenler arasındaydı Tülay da. Erdem Buri’yle sokaklarda sloganlar atanlardandılar. Bu vesileyle kitabıma önsöz yazmasından ötürü çok mutluyum. ? *erdemoztop@yahoo.com Paris ’68: Bir Devrim Denemesi/ Hıfzı Topuz/ Remzi Kitabevi/ 128 s. Kara Çığlık/ Hıfzı Topuz/ Remzi Kitabevi/ 228 s. “Yaşanan sosyal olaylar kural dışı ortaya çıkıyor ki, yarın bir yerlerden bir şeyler patlak verse şaşmayacağım. Çünkü bu patlamaya şu anki koşullar oldukça müsait görünüyor” diyor Hıfzı Topuz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 977 SAYFA 17