06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sabahattin Âli’nin mektupları Hep genç kalacak Sabahattin Ali’nin dostlarından, tanıdıklarından, birlikte iş yaptığı ve aynı amacı paylaştığı arkadaşlarından kendisine gelen ve kendisinin de onlara gönderdiği mektuplardan oluşan Hep Genç Kalacağım, aynı zamanda yirminci yüzyılın olanca ağırlığını da yansıtan bir kitap. Dünyaya musallat olan Hitler faşizmi, Sovyetler gerçeği, Amerika, komünizmi heyulalaştıran ideolojik saldırılar, Türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerinde komünizm korkusuna karşı geliştirilen akıl almaz, paranoyak karşı saldırılar göz önünde bulundurulduğunda, Sabahattin Ali’nin içinde bulunduğu koşullar daha iyi anlaşılıyor. Ë Aysel SAĞIR ıl 1948’dir. Aylardan ise Haziran. Sıcakların daha da kendini hissettireceği temmuza doğru hızla giden ayın ortalarında, Kırklareli’inin Sazara köyü yakınlarında Sabahattin Âli’nin cesedi bulunacaktır. Sinop Cezaevi’ndeyken, “Dışarıda mevsim baharmış/ Gezip dolaşanlar varmış/ Günler su gibi akarmış/ Geçmiyor günler geçmiyor...” dizeleriyle insanlara seslenen Türk edebiyat ve şiirinin yapı taşlarından bir büyük yazar katledilmiştir. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucuklı Yusuf gibi daha birçok roman, hikâye ve şiire imza atmış olan Sabahattin Âli’yi daha yakından tanıma ve anlama olanağı sunuyor Hep Genç Kalacağım. Âli’nin 1922’lerden, öldürüldüğü 1948’e kadar olan yaşamını dostlarından, tanıdıklarından, birlikte iş yaptığı ve aynı amacı paylaştığı arkadaşlarından kendisine gelen ve kendisinin de onlara gönderdiği mektuplarıyla anlatıyor yapıt. Böylelikle söz konusu çalışma, 1907’de dünyaya gelen yazarı daha yaşamının başlangıçlarından itibaren izleme olanağı yaratıyor. Yalnız mektupların bir bölümünü diğerlerinden ayrı tutmak gerekiyor. Zira eşi Aliye’ye ve kızı Filiz’e gönderdiği mektuplar, Sabahattin Âli’yi daha yakından tanımamızı sağlıyor. Belki de Âli’yi en iyi bu mektuplar, yani eşi Aliye’ye yazdığı mektuplar anlatıyor. Onun duygu dünyasının hücreleri, bağlılığı, sorumluluk anlayışı gibi. Yalnız Sabahattin Âli’nin kendisi, yaşamı gibi, mektupları da bir uçtan bir uca gidip geliyor. Bir yanda, naif, kırılgan, sevgiye muhtaç demeyelim de, onu çok çok önemseyen biri, diğer yandan tüm insanlığın mutluluğunu isteyecek ve bu mutluluk için kendini feda etmeye hazır, oldukça sert ve acımasız bir dünyaya göğüs gerecek kadar güçlü biri. Hep Genç Kalacağım, aynı zamanda yirminci yüzyılın olanca ağırlığını da yansıtan bir kitap. Dünyaya musallat olan Hitler faşizmi, Sovyetler gerçeği, Amerika, komünizmi heyulaştıran ideolojik saldırılar, Türkiye gibi üçüncü SAYFA 6 enteresan. Bu işi büyük bir başarıyla sona erdireceğinden eminim. İşte mesela bunun içine Kürk Mantolu’daki küçük burjuva ailesi efradının, onları aynen muhafaza etmek şartıyla inkişaflarını da koyamaz mıydın? Belki de çizmeden yukarı çıkıyorum. Fakat o başlangıcı öyle seviyorum, o kadar beğeniyorum ki, sana onu mutlaka devam ettirmek için kabil olsa telgraf çekeceğim.” HEP GENÇ KALACAĞIM Hasan Âli Yücel 1938’de Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildiğinde başta Köy Enstitüleri ve Tercüme Bürosu’nun kurulması olmak üzere Türkiye’nin eğitim, kültür ve sanat hayatına büyük katkılarda bulunacaktır. Bu anlamda Hasan Âli Yücel’in Sabahattin Âli’nin yaşamında özel bir yeri olduğu söylenir. 1 Aralık 1945’de Sabahattin Âli, Cami Baykurt ile birlikte Yeni Dünya gazetesini çıkarmaya başlar. Hemen ardından, 4 Aralık’ta yapılan gösteriler sonucu Yeni Dünya ile aynı çizgide olan Tan gazetesi ve Yeni Dünya’nın da basıldığı La Turqie gazetesinin matbaası yıkılır. Bu yüzden, Yeni Dünya gazetesi ancak dört sayı çıkar. 11 Aralık 1945’te Sabahattin Âli, Milli Eğitim Bakanlığı emrine alınır. Sabahattın Âli’nin 14 Aralık 1945 tarihli Yücel’e yazdığı mektup, söz konusu süreci anlatmak açısından önemli bir belge olarak mektuplar arasında yerini alır: “…Hiç ummadığım bu ağır darbe karşısında, bunun sebeplerini düşündüm araştırdım. O zaman gördüğüm manzara bana dehşet verdi. Turancılar davası arasında art etmiş olduğum gibi, bu sefer tehlike yine benden ziyade memleketimi tehdit ediyordu… Fakat açık ve hür bir fikir mücadelesi sonunda bu sancılı devir elbette geçecek, memlekette hayırlı bir sonuca varılacaktı. Millet, kültür seviyesi ve siyasi olgunluğu arttıkça, elbette iyiyi kötüden, hası kalpten ayıracak, bu yurda hizmet etmek isteyenlerle, başka emellere hizmet edenlerin arasındaki farkı görecekti... Turancıları, ırkçılığı, geriliği himayelerine alan onlardı; ve bugün İnönü’nün 1 Kasım nutkundan sonra, o büyük ve hakim insana bile dil uzatmaya cüret ederek: ‘İnönü mütereddit… Dış baskının tesiri altında yurdun disiplinini gevşetiyor, milli bünyemize ve seviyemize uymayan değişikliklere girişiyor; tek dereceli seçim memlekette anarşi doğurur, hür basın bizi bolşevik istilasına götürür,’ diyenler de onlardır… Kendim için hiçbir şey istemiyorum. Bugün her sofraya oturuşumda karımla çocuğuma bakarak: ‘Bunlara bu yemeği daha kaç gün yedirebileceğim acaba?’ diye içim titrediği halde, şerefimle siyasi hayata atılabilmemin mümkün olabileceği günü bekleyeceğim ve bundan ümidimi kesersem, bütün siyasi emellerimden toptan vazgeçerek, tekrar devlet kapısına dönmek isteyeceğim. O zamana kadar da geçinmeye çalışacağım... Dixi et salvavi animam meam (Konuştum ve ruhumu kurtardım).” Sabahattin Âli, öldürülmesine bir yıl kala, Aliye’ye 1947 tarihli mektubunda belki de hep son haliyle hatırlanacağını, bıraktıklarıyla unutulmayacağını biraz da hınzırca bilerek şunları yazacaktır: “İhtiyarlığım da çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.” ? Hep Genç Kalacağım/ Sabahattin Âli/ Hazırlayan: Sevengül Sönmez/ Yapı Kredi Yayınları, 2008/ 559 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 979 ha doğrusu üstlendiği toplumsal duyarlılığı biraz daha ilerleten Sabahattin Âli’yi çıkarır karşımıza. 1922 biraz uzun sürer gibi olsa da, 1928’lerden itibaren, 1948’lere kadar yıl yıl, film izlercesine Âli’nin yaşamına tanık oluruz. Yazarın yaşadığı tüm yoksunluklar, gizlenmiş, bekleyen mutlulukları mektupların satırlarında bir resim gibi asılı kalır. USUL USUL GİZLİ BİR DÜNYAYA... Usul usul gizli bir dünyaya girercesine ve o dünyaya girdikten sonra, o gizi sadece kendiniz yaşarmışcasına bir hisse kapıldığınız Hep Genç Kalacağım, tanık olduğunuz yaşamın sahibi Sabahattin Âli’yle sadece kendiniz arasında geliştirdiğiniz özel bir dostluk da sunuyor. Belki de, kitabın en önemli ayrıntısı bu gizde saklanıyor. En azından ben bu duyguyu hissettim. Aziz Nesin’in Âli’ye gönderdiği mektuplar, daha yazarlığının başındaki Nesin’i çıkarıyor karşımıza. Âli ve Nesin 1946 yılında Markopaşa’yı birlikte yayınlamaya başladıklarında, sorunları da birlikte üstleneceklerdir. Zor dönemlerdir, ilerici ve solcu olarak nitelendirilen gazeteler yakılıp, yıkılmakta. Sahipleri de kovuşturmalara uğrayıp, gözaltına alınmaktadır. Âli’nin bazı yayın işine birlikte üstlendiği, ortak iş yaptığı Zekeriya ve Sabiha Sertelr, Cami Baykurt ve Halil Lütfi Dördüncü gibi isimler de o dönemde çeşitli hapis cezalarına çarptırılırlar. Nâzım Hikmet de içeridedir. Hikmet’le, Ali’nin dostluğu mektuplardan anlaşıldığı kadarıyla Nâzım’ın edebiyatla ilgili misyonunu da açığa vurmaktadır. “Yeni romanın kanavası ve tezi çok Y dünya ülkelerinde komünizm korkusuna karşı geliştirilen akıl almaz, paranoyak karşı saldırılar göz önünde bulundurulduğunda, Sabahattin Âli’nin içinde bulunduğu koşullar daha iyi anlaşılacaktır. Zaten kişisel tarih gibi gözüken söz konusu mektuplar, koşulları hissetmek açısından da ağırlığınca toplumsal bir tarih içeriyor. FİLM İZLERCESİNE... Başlangıçta, yani 1929’larda Almanya’da eğitimine devam eden Sabahattin Âli, başta Alman yazarlar olmak üzere, adeta yazarlığa hazırlanırcasına kitaplar okumaktadır. Diğer bir yandan, Türkiye’de eski yazıları yeni harflere çevirmek için Dil Encümeni bünyesinde bir komisyon kurulmuş, Takriri Sükun yürüklükten kalkmıştır. Yine o tarihte hükümeti devirme iddiasıyla yargılanan komünistlerin davası sonuçlanır. Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Hüsamettin Özdoğu ve Laz İsmail dörder yıl, altışar ay hapse mahkum olurlar. Diğer yirmi dört sanık da çeşitli hapis cezalarına çarptırılır. Bu tarihten itibaren izlediğimiz Sabahattin Âli, içinde bulunduğu sosyal ve tarihsel şartların aydın insanlara hazırladığı sona doğru hızla yuvarlanacaktır. İlk bölümün ilk mektuplarını Almanya’ya gitmek için trene bindikleri Sirkeci Garı’nda tanıştığı ve arkadaş olduğu Melahat Kemal’le yazışmaları izler. Tarihsel dönüm noktalarına göre kategorilendirilen kitapta, her dönemde biraz daha dostluklarını ilerleterek, ilişki çerçevesini genişletmiş bir Sabahattin Âli’yle karşılaşırız. Tabii sadece bu kadar değil, her dönem, daha sonraki dönemi hazırlarcasına bilinen bir sona doğru giden, da Üstte: Sabahattin Âli, kızı Filiz ve Aliye Hanım’la, Ankara. Altta: Kızı Filiz ile Ankara’dan İstanbul’a yolculukta.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle