23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir sergi, bir kitap İdfu, Yukarı Mısır (1860), John Frederick Lewis, Tate Leyla (1892), Frank Dicksee, Özel Koleksiyon Doğu’nun Cazibesi İstanbul Pera Müzesi’nde düzenlenen Britanyalı oryantalistler sergisi nedeniyle yayımlanan ve uzman bir yazar kadrosunun farklı açılardan inceleme yazılarını içeren Doğu’nun Cazibesi, son yıllarda İstanbul’daki sergi mekânlarına birbiri arkasından taşınan oryantalist sanat ürünlerine bir yenisini eklemiş olmakla kalmıyor, oryantalizme “nasıl” bakılması gerektiği konusuna da açıklık getiriyor. Ë Kaya ÖZSEZGİN oğu dünyasının batılılar gözünde bir çekim merkezi olduğu 18. ve 19. yüzyıllarda, giderek söylentilerden bizzat edinilmiş “gerçek” izlenimlere doğru kayarak, sanatta ve edebiyatta oryantalist bir hareketin oluşumuna yol açmasında çok yönlü etkenlerin payı bulunduğu kuşku götürmez. Filistin asıllı yazar Edward Said’in bu etkenleri siyasal nedenlere bağlaması, akımın giderek yaygınlaşan görüntüsünü, bir parça gözden düşürmüş olduğu söylenebilirse de özellikle akıma mensup Batılı sanatçılara ait resimlerin sanat pazarlarında yüksek fiyatlarla el değiştirmeye başlamasından sonra yeni bir talep ivmesi kazanmış ve oryantalist sanat kavramı, teknolojik gelişmelerin hayal dünyasını sınırlamasından bunalan meraklıların önüne nostaljik bir evren tablosu açmıştır. Said’in yorumuna alternatif bir görüş açısıyla yaklaşan D. Rosenthal, 1980’lerin başında Fransız oryantalizmini incelerken siyasal kullanımlarla yeniden değerlendirmekten kaçınacaktır. Yine Said yanlısı bir başka görüş aynı yıllarda devreye girecek, L. Nochlin bu bağlamda ressamların “iktidar yapıları”nı göz önüne almak gerektiğini vurgulayacaktır. Onu izleyen başkaları da olacaktır kuşkusuz. Bu yeni evren tablosu, eski D “şarkiyat” uzmanlarının Doğu kültürünü inceleme alanı yaptıkları kuru bir bilgi yığını sunmaktan çok, geride kalmış somut yaşam sahnelerinin gözleme dayanan görüntülerini bir ya da iki yüzyılın gerisinden bugüne taşır. Bir yandan da eski yaşama özlem duyanların gönlünü sıcak tutacak bir ışık barındırır içinde. Fransızlardan İtalyanlara, Hollandalılardan Britanyalılara, buharlı makinelerin ve deniz yolu taşımacılığının gelişmesi, diplomatik ilişkilerin sıklaşması sonucu orta ve yakındoğuya seyahat edenler için üç önemli merkez vardı: Bu merkezlerden biri, kadim ortaçağdan bu yana Hıristiyanların dinsel emelleri için vazgeçilmez bir kent olan Kudüs, diğer ikisi ise İstanbul ve Kahire’dir. Geç döneme gelinceye kadar Osmanlı’nın egemenliği altındaki toprakların üç büyük metropolüdür bu kentler, ötekiler, çemberi tamamlayan ve ilginin ikinci planda bütünleyicisi olan daha küçük merkezlerdir. Din, ırk ve toprak üçgeninde anlam taşıyan bütün bu yerlere uzanarak Doğu’yu keşfe çıkanlar, bu çekimli geziler boyunca görüp yaşadıklarını edebiyatın ya da görsel sanatın malzemesiyle değerlendirirken, yaşadıklarından az ya da çok etkilenmiş oluyorlar; belki bir daha ziyaret etmeleri mümkün olmayan bu topraklarda tanık olduklarını ebedileştirmenin hazzını duyuyorlardı. ORYANTALİZME BAKMAK Kısaca Batılı ressamları iki yüzyıldan fazla bir zaman içinde Doğu dünyasından aldıkları esinlerle resim üretmeye yönlendiren nedenler, belki de yakın dönem sanat tarihinin en karmaşık konuları arasında ilk sırayı almaktadır. 18. yüzyılda Boğaziçi ressamlarıyla başlamış olan bu iletişim, A. Boppe’un ünlü kitabında dökümü yapılan gelişmelerin bir ard sürecini oluşturur. İstanbul Pera Müzesi’nde düzenlenen Britanyalı oryantalistler sergisi nedeniyle yayımlanan ve uzman bir yazarlar kadrosunun farklı açılardan inceleme yazılarını içeren kapsamlı kitap (Doğu’nun Cazibesi) son yıllarda İstanbul’daki sergi mekânlarına birbiri arkasından taşınan oryantalist sanat ürünlerine bir yenisini eklemiş olmakla kalmıyor, oryantalizme “nasıl” bakılması gerektiği konusuna da açıklık getiriyor. Derlitoplu bir kaynakça çerçevesinde kitaba yazılarıyla katkıda bulunan uzmanların görüşlerini belli bir perspektif üzerinde toparlamak mümkün: Adına “Doğu” denilen yer neresidir ve bu yerin Akdeniz çevresini kuşatan coğrafi konumuna Britanyalı ressamlar açısından bakıldığında, onu öteki oryantalizmlerden ayrılan yönleri nelerdir? Böyle bir tespit, dışardan bakıldığında içerdikleri konular nedeniyle ortak bakış açılarını yansıtan değişik ülke sanatlarının, aslında farklı oryantalizmleri düşündürmesi gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Örneğin Nicholas Tromans, Britanya oryantalist resmi üzerine yorumlarında, Kahire merkezli ilginin 1840’larda dönemin siyasal yapısıyla biçimlendiğine ve “kategorik” anlamda doğu kavramıyla ilgili sanatsal eylemleri, meslek çıkarlarının belirlediğine değiniyor. Yararlı bilgiyi yayma yönündeki çabalar da bu eylemin sınırlarını çizen etkenlerden biriydi. Portre, gündelik yaşam ve manzara, kitapta tematik yönden incelenen ana başlıklar olarak, bu yararlı bilgiyi sağlayacak kaynaklardır. Birer “tanıklıklar dizisi” oluşturur bu kaynaklar. Öte yandan İngiliz sanatında özel bir yeri bulunan suluboyanın, Lewis gibi bu dalda ustalaşmış bir sanatçıyı oryantalizme kazandırmış olması da ayrıca önemli. Uzun yıllar Kahire’de yaşayan bu ressamın, Osmanlı sultanlarının hısımları olarak Mısırlı hidivlerle yakın ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 979 SAYFA 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle