Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ bağlar kurmuş olması da... John Frederick Lewis’e özel bir yer ayırmakta haklıdır bu bakımdan Emly M. Weeks. Kitapta yer alan yazısında, onu, Viktorya döneminin gözdesi haline getiren ve kraliyet akademisi üyeliğine yükselten olguları, daha önce Montagu’nun anılarıyla açılmış olan gelişmelere ve sanatçının titiz işçiliğine bağlıyor. Kitabın en ilginç bölümü, Fatema Mernissi’nin Britanyalı ressamları karanlıktan kaygılanmayı bırakıp onu sevmeyi öğrenmeye yönlendiren “semer” estetiği üzerine yazdıklarıdır. Arapça “mehtapta konuşmak” anlamına gelen bu kavram, oryantalist resim söz konusu olduğunda devreye girmektedir. Ona göre Britanyalı ressamlarda, koyu renk duygusu ile gizemli “öteki”ne açılmanın zevki ve bu arada ay ışığının coşkusunu duymak iç içe geçer ve büyüleyici bir sonuç yaratır bu. Onların Müslümanlar gibi “semer”i yücelttikleri kanısındadır yazar. 1850’lerde yaptığı resimler, bu konunun “retorik görsel bir eşdeğeri”ni ortaya koymuştu. Harem konusunu kuşatan imge ve temsiller, her zaman “net bir nesnellik” yansıtmaktan uzak kalmışsa, bunun nedeni konunun gözleme kapalı, hayal dünyasını işletmeye elverişli olmasıdır. Tromans’ın başta Kudüs olmak üzere kutsal kent olgusu üzerine oryantalist paradigmayı irdelediği yazısıyla kitap, son buluyor. Seddon ve Hunt gibi ressamlarda erken örneklerini bulduğumuz kutsal kent imgesi, Britanyalı oryantalistleri Doğu’ya çeken ana unsurların başında gelmekteydi. Sergi eşliğinde kalıcı bir başvuru kaynağı olarak kitaplıklarda yerini alacağı kuşku götürmeyen Doğu’nun Cazibesi, özellikle oryantalist sanat konusunda araştırma yapacak olanları yakından ilgilendirecektir. ? Doğu’nun Cazibesi, Britanya oryantalist resmi, (“The Lure of the East”) Sergi Katalogu, Pera Müzesi Yay, 31, 360 s. Eylül 2008, İstanbul. ‘GEZGİNLER VE MODELLER’ Köklü bir geleneği bulunan portreciliğin, İngiltere’de oryantalist akımla yeniden ve farklı bir konumla güncellik kazandığına tanık oluyoruz. “Doğu’nun Cazibesi” sergisinde, bir yandan yerel giysiler içindeki Osmanlı tipleri yer alırken, bir yandan ve daha da önemlisi yerel giysilere bürünmüş Batılı seçkinler dikkat çekmektedir. Christine Riding “Gezginler ve Modeller” başlıklı incelemesinde bu konuya açıklık getirmekte ve Batılı gezginlerin büyük bölümünün “işe yararlık, rahatlık ve kişisel tatmin gibi gerekçelerle” Doğu giysilerini benimsediklerine değinmektedir. Yazara göre yabancıların bu tür giysileri olmasa kendi ülkelerinde ilginç karşılanmazlardı. Osmanlı’nın başkenti İstanbul’da Batılı diplomatların, tacirlerin ve gezginlerin yerel giysilerle dolaşmaları, kendilerini güvende hissetme Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hazretleri (1841) David Wilkie, Tate lerini de sağlamaktaydı. Liotard’ın o Bir Arap İç Mekânı (1881), Arthur Melville, giysilere bürünmüş olanları konu İskoçya Ulusal Galerisi, Edinburg alan portrelerinin bu yolu açtığını söylemek mümkün. Giysilerin baskın popülerliğine yazısında örnekler veriyor araştırmacı. Bunlar arasında belki de en ilginç örnekler, Arap giysileri içindeki Albay Lawrence ve Thomas Philips’e ait Lord Byron portresidir. Kahire’de ve İstanbul’da gündelik yaşamın yansıtıldığı resimleri incelediği yazısında Nicolas Tromans, erken 19. yüzyıl Britanya sanatında bu türden konuların “merkezi” bir yeri bulunduğu görüşündedir. Bu format, modern toplumun kendini betimlemeye ve anlamaya çalıştığı bir formattır. Temel kurallarını öğrenmenin kolay olduğu gündelik yaşam sahneleri, Doğu dünyasının bilinmeyen yönlerini tanımakta ise etkileyici olacaktır. Tarihsel perspektif içinde Doğu’nun doğasını betimleyen resimler, gündelik yaşamla birlikte yansıtılır genellikle. Yazar, örneğin Lewis’in bir Mısır manzarası 1850’lerde Londra’da sergilendiğinde John Ruskin’den büyük övgü aldığına değiniyor. Aynı yazar Batılıların gözünde her zaman ilginçliğini korumuş olan Harem konulu resimler üzerinde dururken, bu resimlerin oryantalist imgeler bütününün belirleyici kategorisi olduğuna vurgu yapmaktadır. Montagu’nun mektuplarıyla başlayan bu kategoriye özgü resimler, görülmesi “caiz olmayanın” sergilenmesine olanak verirken, Batılının gözünde merak konusu olagelen bir perdeyi de aralamaktaydı.. W.H. Hunt’ın CUMHURİYET KİTAP SAYI 979 SAYFA 15 ¥