06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nur Saka ikinci şiir kitabıyla okur karşısında Nur Saka’nın ikincişiir kitabı olan “anne de olabilir insan hayatta, âşık da’’ artshop yayınlardan çıktı. Özenle, sabırla damıtılarak yazılmış kitaptaki şiirler. ? Engin TURGUT azı şairler vardır, sadece kalbiyle yaşar ve en dokunaklı en hüzünlü hayatlardan süzerler şiirin balını. Şiirin ne kadar zor ve müthiş bir emek istediğinin bilincindedirler. Böyle şairler şiire gönül vermişlerdir ve sadece şiire mıhlanıp kalmıştır ruhları. Hayatı şiirin gözüyle okurlar. Dünyanın acıyla dönüşüne üzülürler. En çok da çocukların kırık bir dize gibi ağlamalarına dayanamazlar. Şiiri ve insan kalbini yurt edinmişlerdir. Külden şiir yaparlar. Uçurumdan bir hüznün solgun gölgesine şiir yazarlar. Koyu bir yalnızlıkla yürürler umudun üstüne. Gurbet fırtınasıyla demlendirirler şiirlerini. Yağmur makamıyla üşüyen bir serçenin üzgün diliyle de yazarlar. İşte bu şairlerimden birisi de Nur Saka’dır. batırıp çıkarmasından bellidir çölden ve selden kusursuz bir huzurla geçtiği. Kız kardeşim ve şairim Nur Saka “kimsenin anısı kimsede kalmaz” der de “tam ortasında Türkçe dersinin” babamız vurulur, içimiz burkulur. İçimize yağan yağmur dinmez bir türlü. Ben onu, bırakın yırtılan bir ada için ağladığını, yırtılan harfleri dikerken bile gördüydüm. Anneydi, şairdi, yorgun akşamlardı. Şair “ne yapsak getiremiyorduk ama hiçbir umudun arkasını” dese de, “herkesin birbiriyle yalnızlık oynadığı” bu yalan ve kıyım çağımızda şiirleriyle nur topu gibi bir güneşin ışığını dağıtıyordu insan kardeşlerine. “ Ruhum acıyor Acıyor hayat Acıyor aşk Acıyor nükleer bir bombayı İlk kez denemişler gibi üstümde Acıyor içim ...” B ‘anne de olabilir insan hayatta, âşık da’ en acı haliyle anlatır. Zaten “şiir de bir annelik sanatı” değil midir? Nur Saka dünyada haksızlıklara uğrayan, ezilen, sömürülen, acı çeken kadınların da sesi olmuştur. Yaşamın gerçekliğiyle beslenirken, daha çok tematik şiirler yazma çabasındayken bile, şiirdeki estetiğe inanılmaz değer verir. Şiirini her dem yeni bir söyleyişle taze kılmaya çaba gösterir. Aklın ve duygunun o aydınlık bahçesinde sabırla şiirini güneşe tutar. Şiirini bekletir. Demlenmeye bırakır. Şiirinin üzerinde uzun uzun çalışır. Şiirlerinde sevdiği şairlere onların güzelim dizeleriyle selam çakar. Hiçbir şairi kıskanmaz, hatta onları kendi dizeleriyle onurlandırmaktan da büyük keyif alır. “Şımar canımın yavru ağzı/ şımar istediğin kadar/ ömrüm gecenin sen’i/ ha yandım derim bir ateşböceği gibi/ ha yaktım kendimi/ bir yanda can/ bir yanda toz bezleri” mız ve ruhumuz bir semazen gibi döner. Şiirlerinde alttan alta bir aşk tortusu gezinir ki, okuyanın genzi yanar. Bir su gibi dallara tırmanan şiirlerine ayın şavkı vurmuş, gönlümüze gökyüzünün özgürlüğünü bırakmıştır. “Korkma!/ korkma seni bir masalın/ bir çocuğu/ sevdiği gibi de sevdim.” “İstanbul sevgilim Değil mi ki, iki şehir bir aşk eder İki yalnızlık bir şehir Değil mi ki, biraz annedir her şehir Biraz evlat, biraz kardeş Biraz muhtaçtır aslında birbirine Biraz da sevgili .” İnce şeylerin, inceliklerin şairidir Nur Saka. Barış mevsiminedir bütün yazdıkları ve yazacakları. “ Bir öpüşlük mavi” ve sıcacık ekmek kokar şiirlerinden uçuşan günbatımları. Şiirlerindeki o çocuksu sevinçleri hangi sahile demirlemiş bilemeyiz ama demir leblebi gibi sıkı şiirler yazdığı da doğrudur. Başkalarının günahlarını bile üzerine alırken, iyi yazılmış şiir kitaplarını öperek alnına taşır. Aşkın semalarında uçmaya çalışan kanatsız meleklere ilkyaz coşkusundan yapılmış kanatlar takar. Issız düşler kurar “ şamdanlara kapanıp”. Saf şiire göz kırpıp, evde ne kadar ‘mavi gömlek’ varsa hepsini ütüler. Dörtnala ütüler solan gülleri de. Ve bilir ki en güzel şiirler, annelerin göğsünde nefes alıp verirler. Hakikat perdesini araladığımızda sahici şiirlerin rüzgârı yüzümüze bir gülümseme gibi yapışır. Çiçeği burnunda imgelerin aklını çeler, kelimeler kendi tıpırtısıyla gelir ve şiirin kalbinde bağdaş kurar. Çünkü Nur Saka denilen hazan sesli şair, şiirin bütün hallerini iyi bilenlerdendir. “ Değil mi ki, sevmek kadınca/ Beklemek insanca/ Susmak, halkça bir biçim almasıdır acının.” Nur Saka hayata en yüksek tepesinden bakar kalbinin. Kalbini hakikat denizine “Aşk biraz zehirlenmektir Biraz Zehirlemek Biraz da Bir köpek bir köpeğin arkasından Ağlayarak koşturursa aşk olur Deyişindedir bir çocuğun Seni sevdim Seni arkandan ağlayarak koşturan Bir köpek gibi sevdim Yoktu Yoktu, bir tek kemik bile vücudumda Aşka uygun olmayan .” Nur Saka’nın şiirleri zehirlenmiş ruhlara bir panzehirdir adeta. Diyalektik olanın ışığıyla, ilahi bir tatla, bir simyacı tavrıyla oluşturur şiirlerini. Değişim ve dönüşümden yana içinde kıvranan dünyayı şiirine taşırken gözlerini yıldızlardan ayırmak istemez. Nur Saka şiir yazdığı zaman, çiçeklenir gönül kuşları. Oyuncağı elinden alınmış bir çocuğun kalbini sevindirir şiirleri. Yalanların sisinden kurtulur bir tek şairlerin olan gökyüzü. Nur Saka ne zaman bir şiir yazsa, eski şarkıların rüyasıyla yeni zamanlara yolculuklar yaparız. Kalbinin mavi mürekkebiyle boyar uçamayan bir martıyı. Uzak adalarda yaşayan şairlerini özler. Aşkın ve umudun palamarını çözer, fırlatır atar şiirini uzak denizlere. Bütün yaralara iyi gelen bir merhem gibi şiirler yazar da bütün adaların tarihi yeniden yazılmaya başlar. “ Az önce annen ölmüş Ölmüş bütün kardeşlerin bütün sevdiklerin Ve öldürülecek o bebekler gibi Az sonra Çarpıla çarpıla Allah’ın ağaçlarına” Nur Saka’nın şiirleri ‘anne’ olgusuna ‘evcimen’ bir yaklaşımla değil de; daha çok kadının toplumsal yaşamdaki yerini SAYFA 8 HAYATI SEVMEK... Nur Saka ilk kitabı “Yıl 1900 Sevgili” adlı o enfes şiir kitabıyla şairliğini çoktan kanıtlamış ve “kendine küskün bir çocuk” hüznüyle, yazdığı ve daha yazacağı onlarca yeni şiir kitaplarına doğru “şiirbaz” bir edayla, “aşkrevan” içinde şiirin mavi ülkesine koşmaktadır. Çünkü bir şiirinde “devrimleri kızlarına bırakamayan analar gibiydik, hep oğullarına hazırlanan” demiştir de “uçurum kibarlığı” taşıyan bazı dizeler “çiçek itaatkârlığı”nın kapısından geri dönmüştür. Şair Nur Saka bir dile yeni sözcükler eklerlercesine seviyor hayatı. Ve ne güzel söylüyor: “Tatlı bir fısıltıyla uyanırcasına sanki serçeli sabahlarla gözlerinde, anneler ilk işaretleridir aşkın, hüznünse ilk sahipleri...” “İstanbul sevgilim Her tanesi, yaz tanesi, sır tanesi ömrümün Canımın aşk yakası Hadi bana güzel bir şey söyle n’olur.” Sevgili şairim, kardeşim ne kadar da haklısın ve ne kadar da anlamlı soruyorsun: “Ey şu çiçeklerin, şu sebzelerin, şu meyvelerin bile kalbi olduğunu öğreten dünya, neden sevgiyle sezgi en çok hayattan yara alanlarda vardır?” Ve nihayet uzun bir aradan sonra Nur Saka’nın 2. kitabı olan “Anne de olabilir insan hayatta âşık da” adlı şiir kitabı geçtiğimiz günlerde artshop yayınlardan çıktı. Özenle, sabırla damıtılarak yazılmış şiirler bunlar. “Kuş besler gibi hücrelerinde” şiirini de içinde aşk ve umutla besleyen bir şair! “Küçük ikramlar” gibi, her şiiri içimizi ısıtırken, şair ve anne olmanın sorumluluğunu da taşıyor. Çünkü söylüyor işte: “İnsan diyorum, insan!/ utanmaz mı hiç mutluluğundan/ dünyada her beş saniyede/ bir çocuk ölüverirken açlıktan...” Her şiiri bir kadın yarası taşıyor. Her şiiri “bir ipek ve şal” tadıyla örülmüş. “Hüznün hanımefendisi” bir şair olmak ve şair kalmak zordur buz tutmuş acılar çağında. Bu kitap bir nazar boncuğu gibi olmuş, kalplere asılır. Bu kitap bir kahve, bir sigara içimi gibi tadı damağınızda kalabilir ve her okuyuşunuzda kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz. “Gün gelir sen de anlarsın/ anlarsın kumların kayalardan/ tarihin yalanlarla savaşlardan/ savaşların devletlerden/ devletlerin de erkeklerden ibaret olduğunu/ oğlum, kusursuzum benim/ anne de olabilir insan hayatta, âşık da...” ? Anne de Olabilir İnsan Hayatta, Âşık da”…/ Nur Saka/Artshop/ 48 s. KİTAP SAYI 937 BİR ANNE MELEĞİ... Nur Saka’nın şiirlerini ne zaman okumaya kalksam: kendimi evden dışarı atasım gelir. Karanlığa, zalimlerin zulmüne ve yalanlarına küfredesim gelir. Çünkü o çıtkırıldım Şişli semtinden değil, Şili’den söz eder. Bir sandalyenin kırılmasından değil; işkencelerden kırılanları, ölenleri anlatır. Her şiirinin içinde bir anne meleği vardır ki, yapay olan, çürüyen, ağrıyan, bütün o sağır rezilliklere karşı şiirinin isyanını püskürtür. Şiirleri bazen bir dua gibidir. Şiirleri masum olan her şeyin elinden tutmak ister. Öksüz, yetim ve sürgün olanın şiirini yazdığı zaman boğazımıza bir çığlık takılır. Dünyanın bütün dertlerini üzerinde taşır. Hayatın soğuk sokaklarından çıkarır sıcacık şiirlerini. Gırtlağına kadar şiirin düşlerine ve şiirin acısına batmıştır. Doğunun gülümseyen güneşine banarak yazar şiirlerini. Bütün sevdalılar ve esmer kirazlar kardeşidir şairin. Aklı CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle