06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yılmaz Tezkan’dan ‘Jeopolitik Yazılar’ Olup biteni daha iyi anlamak için... Yılmaz Tezkan, “Jeopolitik Yazılar”da, jeopolitik konusunu, ülkemizin diğer ülkelerle olan ilişkilerini de göz önüne alarak, bilimsel olarak inceliyor, irdeliyor. Konuların bazıları, Türkiyeİran ilişkileri, Filistin Gerçeği, Türk – Yunan İhtilafının Kaynağı, Güvensizlik, Irak Direniş Hareketinin Analizi, ABD ile Birlikte Yaşamak, Süper Güç Rusya ve Türkiye... Her bir yazı bir düşünce zincirinin halkasını oluşturuyor ve önemli bir sorunun çözümlenmesi için bizlere ışık tutuyor. opolitiğe olan gereksinmenin nedenleri’ni açıklar. 8 Aralık 1991’de (SSCB) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yasal olarak dağılmış, “Almati Deklarasyonu” ile 21 Aralık 1991’de yerini (BDT) Bağımsız Devletler Topluluğu”na bırakmıştır. Böylece, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, nükleer gücün koruması altında oluşan ‘DoğuBatı Dengesi’ bir anda altüst olmuş, değerler değişmiştir. Bunu, (ABD) Amerika Birleşik Devletleri’nin meydanı boş bulması ve dünyanın jandarmalığına soyunması izler. Dünya, tek kutbun ve tek gücün ABD olacağı bir düzene ne kadar katlanabilecektir? Rusya Federasyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin stratejik olarak ilişkileri, aralarına Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ı da alarak ‘Şanghay İşbirliği Örgütü’ adı altında bir araya gelmeleri, sorunun çözümlenmesi için asla yeterli değildir. Bu noktada son elli yıl içinde unutulmuş olan, yalnızca akademik çevrelerde konuşulup tartışılan JEOPOLİTİK kavramı, devlet gemisinin kayalara çarpmasını engelleyecek bir deniz feneri veya politikacıların önlerini aydınlatan bir projektör olarak yeniden baş tacı edilir. rasya’ya da egemen olur; kim Avrasya’ya egemen olursa dünyanın kaderini kontrol eder. Spykman’a göre Kenar Kuşak (Rimland) diye adlandırılan bölge, Batı Avrupa ülkeleri, Balkanlar, Türkiye, Suriye, Irak, İran, Afganistan, Hindistan, Çin’in kuzey kısımları, Mançurya Kore Yarımadası ve Lena Nehri’nin doğusudur. Tezkan, “Jeopolitiğin Klasik Dönemi” başlıklı yazılarında ABD Deniz Kuvvetleri’nde uzun yıllar görev yapmış olan Amiral Alfred Thayer Mahan’ın (18401914) “Denizlere egemen olan, Dünya’ya egemen olur” diye açıklanan “Deniz Egemenliği Tezi”ne de yer verir (sayfa 24). Ayrıca, Alman şansölyesi ve “Führer” unvanlarına sahip Adolf Hitler’in esin kaynağı olup, onun 1924 yılında hapishanede yazdığı “Kavgam” adlı yapıtta çokça adı geçen, Alman jeopolitik görüşü haline getirilen Karl Househofer’in (18961946) Hayat Alanı (Lebensraum) tezi de konu edilir. Bu tez nedeniyle Almanya, II. Dünya Savaşı’nı başlatmış, milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Uluslararası ilişkilerde, bir ülkenin yaşamını devam ettirebilme yeteneğine, vatandaşlarının refah, dirlik ve güvenliklerini sürdürebilme durumlarına karşı olan eylemlere veya niyet ve maksatlara “tehdit” denir. Soğuk Savaş döneminde, Batı için tehdit, Sovyetler Birliği ve komünizmdi. Doğu Bloku için ise, ABD önderliğindeki Batı ve kapitalizm tehdit unsuru idi. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile bu tehdit algılaması değişir. ABD’nin tek süper güç olduğu dünyada stratejik dengesizlik başlar. Ayrıca “küreselleşme” olgusu, paranın ülkeler arasında serbest dolaşımı, yoksul ile varsıl ülkeler arasındaki yaşam düzeyi farkını çok arttırır. ABD bu aşamada, dünyanın her tarafında silahlı eylemlerde bulunan İslami hareketi “tehdit” olarak algılamaya başlar. Türkiye’ye gelince, bizi tehdit eden olgular “Kürtçülük” mü?, “Bölücülük” mü? İslam dininin farklı yorumlanması sonucunda vatandaşların birbirlerine yabancılaşması mı? Yoksa, ABD’nin üzerimizde kurduğu hegemonyanın olumsuz etkileri mi? Tüm bu soruların yanıtlarını Yılmaz Tezkan, bu yapıtta detaylı olarak açıklar ve şu çok önemli görüşünü de ekler: “ABD’nin bu hegemon siyaseti, orta vadede kendisi için güvenlik sağlayacak ve ulusal çıkarlarını en iyi biçimde koruyacak bir yöntem olarak görülebilirse de uzun vadede aşırı genişlemiş her emperyal gücün, tarihte başına gelmiş olan akıbeti ABD de yaşayacaktır. O tarih geldiğinde eğer uluslararası sistemde başka güçler ortaya çıkmamış veya ABD böyle güçlerin ortaya çıkmasını engellemişse, dünya o zaman en büyük kaosu ve savaşı yaşayacak, bastırılmış milli çıkarlarını temin etmek dürtüsü ile gücü yeten, gücünün yettiği ile savaşın her türlüsüyle mücadele edecektir. Uzun vadenin bu kaçınılmaz sonucundan en büyük zararla çıkan taraf Amerikan milleti olacaktır.” (sayfa 80) ASİMETRİK SAVAŞ 11 Eylül 2001 sabahı NewYork ve Washington’da, İkiz Kuleler’e, sonra da Pentagon’a yapılan saldırılar, ardında bıraktığı 3 bin küsur ölüyle, tüm dünyayı, elbette en çok ABD halkını dehşet içinde bırakır. 1520 Kasım 2003’te ise aynı dehşeti Türk halkı yaşar. Bu kez İstanbul’da iki ayrı yerde bombalar patlar, 60’a yakın insan yaşamını yitirir. Bu tip saldırılar daha sonra Madrid’te, Mısır’da, Casablanka’da yinelenir. Dünya gerçek bir savaşa girmemiştir ama yeni bir tür olan “Asimetrik Savaş” başlamıştır. “Asimetri”, bilindiği gibi “farklılık” demektir. Yazar, son yüz elli yıldır Türkiye’yi isyanlar, ayaklanmalar, zorunlu göçler, suikastlar, yabancı parlamentolarda alınan soykırım kararları ile meşgul eden Ermeni sorununu da inceler, I. Dünya Savaşı sırasında ülkemizin bir parçası olan Arabistan’ın nasıl paylaşılacağını düzenleyen “Arap Bürosu” nda görev yapmış olan İngiliz yazarı Sir Mark Sykes’in yapıtlarından örnekler vererek, 1895 yılındaki Zeytun Ermeni isyanını, burada çok etkili olan, iyi eğitim görmüş bir Türk’ün soylu bir örneği olarak nitelediği Gazi Ethem Paşa’yı anlatır ve yeniden güncele dönerek şöyle der: “Soykırım gibi insanlık aleyhine işlenmiş bir fiil ile suçlanmak Türk milletine çok ağır gelmektedir. Böyle haysiyet kırıcı, milli gururu rencide edici, kabul edilmesi mümkün olmayan iddialar, suçlamalar karşısında ne yapılmalı?” Ardından alınacak önlemleri, yapılacak işlemleri bir bir açıklar. Yılmaz Tezkan, “Jeopolitik Yazılar” adlı bu yapıtında, jeopolitik konusunu, ülkemizin diğer ülkelerle olan ilişkilerini de göz önüne alarak, bilimsel olarak inceler, irdeler, otuzdan fazla konu başlıklı yazılar halinde okurlarına sunar. Konuların bazıları, Türkiyeİran ilişkileri, Filistin Gerçeği, TürkYunan İhtilafının Kaynağı, Güvensizlik, Irak Direniş Hareketinin Analizi, ABD ile Birlikte Yaşamak, Süper Güç Rusya ve Türkiye vb. Her bir yazı birbiriyle bağlantılı olarak, bir düşünce zincirinin halkasını oluşturur ve önemli bir sorunun çözümlenmesi için bizlere ışık tutar. Yılmaz Tezkan’ı kutlar, bizleri aydınlatacak yeni yapıtlarını bekleriz. ? Jeopolitik Yazılar/ Yılmaz Tezkan/ Ülke Kitapları İstanbul /219 s. ABD’nın hegemon siyasetinden, uzun vadede en büyük zararla çıkan taraf Amerika olacaktır. ? Yılmaz ÇONGAR ir siyaset bilimcisi ‘Çok az modern ideoloji, jeopolitik teori kadar hayali ve anlaşılması güç; bölük pörçük ve muhtemel bir üçüncü dünya savaşını başlatacak kadar tuhaf anlamlar içerir’ diyor”. Kuleli Askeri Lisesi’nde dört yıl, Harp Okulu sıralarında üç yıl arkadaşlık yapmakla onur duyduğum, emekli General Yılmaz Tezkan, “Jeopolitik Yazılar” adlı yapıtının önsözünde böyle yazıyor ve hemen ardından ekliyor: Bu bakımdan dünyada olup bitenleri biraz daha iyi anlıyabilmek ve o tuhaf anlamlar içeren jeopolitiği bir nebze anlamlı kılabilmek için (…) olayların heyecanına kapılmadan, jeopolitiğin verilerine elden geldiğince itibar ederek ve Türkiye’nin çıkarlarının ne olması gerektiğini düşünerek bu yapıtı kaleme aldım.” Fransızcadan dilimize geçmiş olan ‘jeopolitik’ sözcüğü (géopolitique) için TDK’ nin Türkçe Sözlüğü şu tanımları yapmıştır: 1.Coğrafya, ekonomi, nüfus vb, nin bir devletin politikası üzerindeki etkisi. 2. Bir devlette bir bölgede uygulanan politikayla o yerin coğrafyası arasındaki ilişki. 3. Bir devletin saldırgan nitelikteki genişlemesini, ekonomik ve siyasi coğrafya açısından haklı kılmaya yönelik siyasi öğreti. Yapıtın ilk yazısı “Jeopolitik Sihirli Bir Formül mü?”de yazar, ‘je “B KLASİK DÖNEMLER Yazar, jeopolitiğin klasik dönemlerini de inceler. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında bu konuda yapılan çalışmalara “Jeopolitik” denilmesinin onuru İsveçli siyaset bilimci ve coğrafyacı Rudolf Kjellen’e 18641922) aittir. Daha sonraki yıllarda Halford J. Mackinder (18611947), ‘Britanya Kraliyet Coğrafya Derneği’nin 1887’deki toplantısında sunduğu “Coğrafyanın Kapsam ve Yöntemleri” adlı bildirisinde görüşlerini detaylı olarak açıkladıktan sonra ünlü kara egemenliği tezini şu tümcelerle özetler: Doğu Avrupa’ya kim hükmederse Kalpgah’a (Heartland) hâkim olur. Kalpgah’a kim hâkim olursa, Dünya Adası’a hükmeder. Dünya Adası’na kim hükmederse, Dünya’ya hâkim olur. Mackinder, Doğu Avrupa’nın nasıl ele geçirileceğini de açıklar (sayfa 1718). 1941 yılı Aralık ayında, Japonya’nın Pearl Harbour baskınıyla Amerika kendini II. Dünya Savaşı’nın içinde bulur. Savaş sırasında ABD’li siyaset bilimcilerin küresel strateji konusundaki çalışmaları hızlanır ve Yale Üniversitesi öğretim görevlisi Nicholas J. Spykman (18931943) yeni bir tezin ana hatlarını açıklar ve Amerikan devlet adamlarına savaş sonrasında izlenecek yönü gösterir. Ölümünden sonra, arkadaşlarının yayımladığı “Barışın Coğrafyası” adlı yapıtta öne sürülen “Kenar Kuşak (Rimland) Tezi” devlet tarafından onaylanır. Teze göre: Kim Kenar Kuşağa egemen olursa Av SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 937
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle