22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Selahattin Küçük ile “Radyodaki Büyülü Ses” ve radyonun altın yılları lında İstanbul Belediyesi neşriyat müdürüydü. Ben de Galatasaray Lisesi’ni o yıl bitirmiş, Edebiyat Fakültesi’ne gidiyordum. Çalışmak zorundaydım. Ve Neşriyat Müdürlüğü’nde çalışmaya başladım. Bir gün Türkçeyi çok güzel konuştuğumu ifade ederek bunu değerlendirmemi ve İstanbul Radyosu’nun sınavlarına girmemi önerdi. Ben de 1942’de Galatasaray Lisesi’nin karşısındaki Beyoğlu Postanesi’nin ikinci katında deneme yayınlarına başlayan İstanbul Radyosu’nun sınavlarına girdim ve kazandım. Böylece meslek yaşamıma profesyonel olarak başladım. Pencereleri, araba ve tramvay sesi gelmesin diye içi pamuk dolu çuvallarla örtülü bir odada, çok iptidai bir şekilde başladık. ‘İLK METNİM NADİR NADİ’NİN BAŞYAZISI’ İlk okuduğunuz metin Nadir Nadi’nin başyazısı… Evet o gün mikrofonla gerçek anlamda tanıştığım gündür. Sınavı, Basın Yayın İstanbul Bölge Müdürü Kemal Kaya yaptı. Sonra Cumhuriyet gazetesini uzattı ve Nadir Nadi’nin başyazısını göstererek okumamı istedi. Okurken arada kaçamak bakışlarla yüzünü inceliyordum. Bitirdiğimde, “Çok güzel, tamlamalara, sözcüklere ve tümcelere gereken anlamı vererek okuyorsun” demesi beni daha da yüreklendirdi. İlk spikerlik deneyimimi böyle yaşadım. En vefalı dostum mikrofonu böyle tanıdım. Sonra o radyo kapandı. Ben de son derece gönülsüzce Tekel Başmüdürlüğü’nün muhasebe bölümünde çalışmak zorunda kaldım. 4 yıl sonra, 1949’da da Harbiye’deki Radyoevi açıldı ve ilk deneme yayınları 1 Ağustos’ta başladı. Bir imtihan açıldı, kazanan üç spikerden biriydim. Yayınlar resmen 19 Kasım’da başladı. O zaman dek para kazanmak için Tekel’de çalıştım. Ömür tükettim daha doğrusu. O arayı konuşursak, Tekel sonrası gazetecilik... Cumhuriyet gazetesi... Evet Tekel, bir gün canıma tak dedi ve ayrıldım. Üniversiteden Sosyoloji Hocam Nadir Nadi geldi aklıma. Gidip kendisine tüm olan biteni, durumumu anlattım. Nadir Bey bana 20 lira avans verdirdi ve “Yarın Cevat Fehmi’ye git, o sana ne yapacağını anlatır” diyerek beni işe aldı. Cumhuriyet’te bir yıl süreyle romanlar özetledim. Sonra Doğan Nadi tarafından istihbarat kadrosunda görevlendirildim. Metin Toker, Necdet Evliyagil muhabir arkadaşlarım arasındaydı, fotomuhabirlerimiz ise Vamık Bey ve Selahattin Giz’di. En çok CHP’nin ocak, bucak, ilçe ve il kongrelerini takip ediyordum. İki yıl bu şekilde çalıştım. 1944’te Cumhuriyet’ten ve İstanbul’dan ayrılıp, Sıvas’ta cer atölyesi içinde bir binada CHP ve Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu illerinde bir CHP organı olarak günlük çıkarılan Ülke gazetesine gece sekreteri oldum. Necip Fazıl’ın İstanbul’da çıkardığı Büyük Doğu adlı dergideki Atatürkçü gençleri çileden çıkaran yazılarına tepki yazıları yayımladım. Bu, kuruculardan Reşat Şemsettin Sirer’de bir rahatsızlık yarattı. Üstü kapalı bir uyarı alınca da istifa ettim ve İstanbul’a dönKİTAP SAYI İyi günler... Şimdi radyo günleri!.. “Radyodaki Büyülü Ses”… Duayen radyocu, birçok alanda ilkleri gerçekleştiren Selahattin Küçük imzalı. Gürer Yayınları tarafından yayımlandı. Radyonun bir olgu haline geldiği dönemleri okuyoruz kitabında. Radyonun altın zamanlarını, gücünü; ülkeye ve dünyaya açılan basından sonra ikinci önemli kapı olmasını, radyo kuşağının özelliğini, radyonun toplumu nasıl etkilediğini anlatıyor Selahattin Küçük. Savaş yıllarında Beyoğlu Postanesi üstünde yayına başlayan eski İstanbul Radyosu ile 1949’dan beri yayınını aralıksız sürdüren Harbiye’deki Radyoevi’nin kırk yıl içinde bugünlere nasıl geldiğini yazıyor, radyoya ilk adımını atışından başlayarak... İlk radyo sunuşu güreşler.. İstanbul Radyosu’nda ilk okuduğu metin Sosyoloji hocası Nadir Nadi’nin başyazısı... Mikrofon sıtmasına nasıl tutulduğu, gülümseten mikrofon gafı ve bir dünya ünlü kadim dost yine satırlar arasında; Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Necmi Rıza… Nadir Nadi sayesinde gerçekleşen gazetecilik düşünü yazıyor. Sonra Ülke ve Memleket gazetesi yılları… Muhsin Ertuğrul’un yaşamındaki yeri de var kitapta. Muhsin Ertuğrul onun için babadan ileri... Ağabeyi tiyatro sanatçısı Kemal Küçük ile önce tiyatro deneyimi. Halkevleri sahnelerindeki ilk rolleri Kürt Bekçi ve Sebati Efendi… Bu arada biliyor musunuz Türk sinemasının ilk çocuk oyuncusu da Selahattin Küçük’tür. Yine abisi Kemal Küçük sayesinde kıyısından sinema demiş ve henüz beş yaşındayken Ateşten Gömlek’te küçük bir rol alıvermiştir. Yıllar geçer, Lütfi Akad Galatasaray’dan arkadaşıdır. Halide Edip Adıvar’ı onunla ikna ederler Vurun Kahpeye’nin senaryosunu yazmaya. Derken gericiliğin ayak seslerine kulak kabartıyoruz, radyoya nasıl sirayet ettiklerini, ilgili bölümleri okurken. 27 Mayıs döneminde yayınların Binbaşı Kenan Ersoy’un icat ettiği üzere İstiklal Marşı’ndan sonra dua ile başlatılması.. 1964’te Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan radyoların, TRT Kanunu ile özerk biçimde yeniden örgütlenmesi... Radyo tiyatrosuna önemli katkılarda bulunan az sayıda kişiden biridir Selahattin Küçük. Behçet Necatigil, Salah Birsel, Fazıl Hayati Çorbacıoğlu, Orhan Hançerlioğlu, Mehmet Seyda gibi değerli yazarlarımıza pek çok romanın uygulamalarını iyi ki de yaptırır. Selahattin Küçük ile “Radyonun Altın Yılları”nı konuştuk. SAYFA 16 ? Gamze AKDEMİR K itabınız radyoculuğun altın olduğu kadar sarsıntılı yıllarına da davet ediyor okuyanları... Bu kitabı, basında ve özellikle 40 yılımı verdiğim mikrofonda yaşadığım olayları, bu arada tanıdığım kişilerin renkli yanlarını yeniden anımsatmak yararlı olabilir düşüncesiyle yazmaya çalıştım. Kitabımda, savaş yıllarında Beyoğlu Postanesi üstünde yayına başlayan eski İstanbul Radyosu ile 1949’dan beni yayınını aralıksız sürdüren, ilk anonsunu benim yaptığım Harbiye’deki Radyoevi’nin kırk yıl içinde bugünlere nasıl geldiğini anlatmaya çalıştım. İlk radyo sunuşunuz güreşler… Gülümseten anılarla yüklü... Spor ve Sergi Sarayı’nda güreşler yapılıyordu. Müsabakaları da Eşref Şefik sunuyordu. Benim işimse Eşref Şefik’in yanında açılış ve kapanış anonslarını yapmak, gelen tebrik telgraflarını okumaktı. Eşref Şefik süt severdi. Bir ara her zamanki gibi sütünü içmek için ara verdiğinde, emrivaki yaparak müsabaka sunumu da bana terk etti. Çok şaşırmıştım, paniğe kapılmıştım. Çaresiz kafadan atarak anlatmaya başladım. Anlattıklarımın güreş terimleriyle hiçbir ilgisi yoktu tamamen zırvaladım sanırım. İyi ki televizyon yoktu, halim içler acısıydı. Neyse köşede sırıtarak bana bakan ve belli ki çok eğlenen Eşref Şefik halime acıdı da geri döndü mikrofonun başına. Spikerlik sınavlarına da o yönlendirmiş sizi değil mi? Sayesinde evet. Eşref Şefik 1940 yı ? CUMHURİYET 937
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle