06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? denemeler var. Sonra sık sık altlarını çizdiğim cümleler… Bu denemelerden bazılarında Hasan Ali Toptaş’ın çocukluk ve ilkgençlik çağının geçtiği İç Ege kasabasını, oradaki hayatları da öğreniyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Toptaş, doğup büyüdüğü o kasabayı, kasaba insanlarını, ailesini anlatmayı özellikle seviyor: Annesinin konuşkanlığını, babasının suskunluğunu, bölge insanının hallerini öyle vurucu cümlelerle betimliyor ki, Toptaş’ın yalnızca bu denemelerini okuyan herkes, onun aslında zaten bir hikâyeci olduğunu hemen anlar. “…Öyle ki, bazen tutar, evinden kalkıp dayılarımdan birinin evine gidişini iki gün boyunca anlatır. Avlular birbirine bitişik olduğu için, yürüdüğü mesafe hepi topu elli metredir aslında. Ama bu elli metrelik mesafeyi yürürken avlu duvarındaki bir taşın ağartısından sözü sektirip o taşın yıllar önce şimşek çaktığında nasıl sütbeyaz kesildiğine geçer birden, oradan o yıllarda tanık olduğu bir kavgaya, oradan kavga edenlerin hâlâ sürüp giden husumetine, oradan bu olmaz olasıca husumetin kurbanlarına, oradan da bu kurbanlardan birinin yavuklusunun nasıl hastalanıp yorgan döşek yattığına, oradan da ateşler içerisinde sayıklayan bu hastanın komşularından birinin başına gelen daha acayip olaylara geçer.(…)” Hadi bunlar bir yana, fakat Uykuların Doğusu’nu yazmaya hazırlık yaptığı ve yazarken yaşadığı iniş çıkışları anlattığı bölümler, hayatını roman sanan ve bunu bir gün mutlaka yazacağını büyük harflerle söyleyenlere, alçakgönüllü bir öğretmenin verdiği ders gibidir: “…Diyebilirim ki, edebiyat her türlü iktidarın uzağında, bir bakıma, eşim dostum ne der, arkadaşlarım ne düşünür, eleştirmenler nasıl bakar, editörler sever mi, yayıncılar olumlu yaklaşırlar mı, yasalara uygun mu, ahlaka aykırı mı gibi kaygıların ötesinde bir yerde yapılan çok özel bir uğraştır ve yazar bu yüzden hep ayakta yazar. Yazar dediğim bu yazar benim kafamdaki yazardır elbette ve o, kalemi eline alıp kâğıdın üstüne eğildiğinde (Toptaş burada kendisini anlatıyor aslında: Dolmakalemle ve yerdeki halıya uzanarak yazar! A.Y.) okuru da düşünmez. Hatta zaman zaman yeri geldikçe, okur için yazmıyorum bile der. Ona göre, okur için yazmak hem okura hem de edebiyata kötülük etmektir çünkü. Aynı zamanda, ayakta yazmaktan vazgeçmektir.” Herodotos’un, “Sevgili çocuklar, hikâye dediğimiz şey kelime kusarak değil, kelime yutarak yazılır,” öğüdüne bağlı bir yazar olarak Toptaş’a göre: “…zamana meydan okuya okuya yüzyılların gerisinden süzülerek ilk günkü tazelikleriyle bize kadar ulaşan hikâyeler, içlerindeki her şeyi bir şeye dayandırıp bolca açıklamalarda bulunan hikâyeler değil, yapılarında karanlık noktalar barındıran hikâyelerdir.” “Metinleri nasıl okuduğuna ve kendi metinlerini nasıl kurduğuna dair küçük sırlar”ın cömertçe verildiği Harfler ve Notalar, yalnız genç yazar adaylarının değil, aynı zamanda deneme türünün meraklıları tarafından da hoşlanarak okunacak gerçekten keyifli, etkileyici, düşündürücü bir kitap. ? Harfler ve Notalar/ Hasan Ali Toptaş/ Doğan Kitap/ Ekim 2007/ 164 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 937 Hasan Ali Toptaş SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle