06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Osmanlı’nın son yıllarının en trajik olaylarından biriydi Sarıkamış’ta yaşananlar. Sarıkamış olayı ve orada yaşananlar nedendir bilinmez yıllarca sessizliğe gömülmüş olarak kaldı. Belki olay biliniyordu ama ne bu yenilginin nedeni, ne de ölenlerin sayıları biliniyordu. Olayın üzerindeki örtü Prof. Dr. Bingür Sönmez’in 2003 yılındaki girişimiyle kaldırılmaya başlandı. Sönmez’in 2003 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalar bugün bir kitap olarak duruyor karşımızda: Ateşe Dönen DünyaSarıkamış. Rozerin Bolluk, Bingür Sönmez’le Sarıkamış’ı konuştu. “Radyodaki Büyülü Ses”, radyoculuğumuzun duayenlerinden ve birçok alanda ilkleri gerçekleştiren Selahattin Küçük’ün radyo anılarını topladığı kitabının adı. Kitap Gürer Yayınları tarafından yayımlandı. Radyonun yaşamımızın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline geldiği dönemleri, altın zamanlarını, gücünü; ülkeye ve dünyaya açılan, basından sonra ikinci önemli kapı olmasını, radyo kuşağının özelliğini, radyonun toplumu nasıl etkilediğini anlatıyor Selahattin Küçük. Küçük’le “Radyonun Altın Yılları”nı konuştuk. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] ‘Dost Mektupları’ üzerine Ezilmiş insanlar ülkesine dost mektupları Baldwin’le Cezzar’ın 50’lerin sonunda başlayan dostluğunu 80’lere kadar izlediğimiz Dost Mektupları, aynı zamanda önemli bir sürecin tanıklığını yapıyor. imza atacaklardır bundan sonra. Baldwin’le Cezzar’ın 50’lerin sonunda başlayan dostluğunu 80’lere kadar izlediğimiz Dost Mektupları, aynı zamanda önemli bir sürecin tanıklığını yapıyor. Ezilmiş ve köleleştirilmiş bir ırkın temsilcisi olarak Baldwin, henüz daha sanayi atılımlarını yapamamış, dışa bağımlılığın ilk darbelerini yemeye başlamış, bu yönüyle de temsil ettiği ırkla aralarında benzerlikler taşıyan bir ülkenin vatandaşı olan Cezzar’la dostluğunda ortak bağlar bulmuş. Cezzar’la Baldwin’in yakınlıkları sonucunda, Türkiye, Baldwin gibi bir yazarı birkaç yıl ağırlama onuruna erişmiş. Baldwin de, gerek Paris, gerek New York, nerede bulunuyorsa, oradan mektuplarını Türkiye’ye gönderecektir. Mektuplarında iç dünyasını tüm ayrıntılarıyla anlatan Baldwin’in, diplerde oluşuyla ilgili tasvirlerine rastlarız. Çoğu kez “beş parasız” oluşu da göze çarpar. Uzun bir süre yaşadığı Fransa’da, Batı’nın sahte dünyasına dayanamayıp biçimlendiği insanlar arasında olma özlemini yaşadığını dile getirir. Böylelikle, Türkiye’ye geldiğinde Baldwin, kendi insanlarına yakın olduğu duygusunu yaşayacaktır. Baldwin’in Türkiye’ye gelişi, Cezzar’la tanışmalarından iki yıl sonraya denk düşecektir. Baldwin’in 1961’in Ekim ayında Türkiye’ye gelmesi, bir sürpriz şeklinde olur. Gülriz Sururi’yle arkadaşlığını evlilikle noktalayan Cezzar’ın, düğün partisinin ortasına düşer Baldwin. KENDİ ÜLKESİNDE YALNIZLIK ÇEKEN AFROAMERİKALI Baldwin’in biyografisini yazan James Campbell, yazarın Türkiye’deki yaşamını ayrıntılı incelemiş: “1961’de bu şehirde kök salmanın tohumu atıldı. İstanbul’da insanlar konukseverdi, yabancıları aralarında almaktan çekinmiyorlardı; delikanlılar birbirlerine dokunmaktan utanmıyorlar, eşcinsellik yeraltında kalmak koşuluyla kabul görüyordu. Şehir halkı nazik, açık yürekli, başkalarından bir şey beklemeyen insanlardı.” Kendini Türkiye’de iyi hisseden Baldwin’in, Cezzar’ın çevresindeki insanlarla da dost olduğunu görürüz. Dost Mektupları’nda, Yaşar Kemal’le Baldwin’in dostluğuna da rastlıyoruz. Baldwin’in Türkiye’ye duyduğu yakınlık ve buradaki sanatçılarla dostlukları ortak bir kaynaktan beslenir gibidir. “Kendi ülkesinde dışlanmışlık duygusu, başarıyla da, kaçışlarla da yok edilemiyordu. Hiçbir Amerikalı, AfroAmerikalılar gibi tarihsel bagajını yanında taşımaz; hiçbir Amerikalı AfroAmerikalılar gibi kendi ülkesinde başka ülkelerde olduğu kadar yabancılık çekmez. Oysa Baldwin, kendi deyimiyle İstanbul’da ‘soluk alabildiğini’ hissediyordu. Türkiye’de kendisini bir ‘zenci’ gibi hissetmediğine Engin Cezzar ve Yaşar Kemal de tanıklık ediyorlar. Kemal, “Benim açımdan Baldwin siyah değil” diyor. Çünkü Türkiye’de o anlamda siyah bulunmaz. Bu kalabalık, coşkulu, yarı Doğulu, yarı Batılı şehri sevdi. İstanbul onun çeşitli duygularına hitap ediyordu. İslam dünyasında eşi benzeri olmayan bir yerdi: “Batılı gibi görünmeye çalışan, ama değerlerinde, davranışlarında, atmosferinde Doğulu olan bir şehirdi. Bir Hıristiyan şehri değildi. Sokakları ezilmiş, sahipsiz insanlarla doluydu ve Baldwin kendi ruhunun yerini o insanların ruhları arasında buluyordu.” Baldwin’in, “Sevgili Enginciğim”, “Engin”, “Can dost” diye hitap eden, ‘Jimmy’ imzalı mektupları bir gün kesilecektir. Baldwin’in en son mektubu 27 Ekim 1974 tarihlidir: “Çok Sevgili Enginciğim; senden mektup alınca hem çok sevindim, hem de kaygılarım sona erdi. Türkiye’de olmadığını biliyordum da, izini nerede bulacağımı bilemiyordum. İşte böyle. Sana verilecek pek çok haber var derken, bir de baktım ki meğer verecek hiçbir haber yokmuş. Bu yıl birkaç kez Amerika dışına gidip geldim. Bu gidiş gelişler, bende bir daha Amerika’ya girmenin olanaksız olabileceği kuşkusunu uyandırdı... Amerika’nın işlediği suçların, Almanya’nın işlediği suçları bağışlatmayacağını, eğer Almanlar benim ünlü bir tanığı olduğum ünlü Amerikan zenci sorununu gerçekten anlamak istiyorlarsa harıl harıl (ve minnetle) sokaklarını süpüren Türklerle, Yunanlılarla, İspanyollarla konuşmalarının yeterli olacağını söylemem de her şeyin üzerine tüy dikti...” ? Dost Mektupları/ James BaldwinEngin Cezzar/ Çeviren: Seçkin Selvi/ Yapı Kredi Yayınları/161 s. ? Aysel SAĞIR ir zamanlar Batı edebiyatının görmemekte direndiği ama yapacak bir şey kalmadığında da ününün peşine düştüğü James Baldwin, ırçılık, kimlik ve cinsellik konularının üzerinde duran yazılarıyla dünyanın ilgi odağı olmuştu. 1950’lerden itibaren hızla adını duyuran Baldwin’in eşcinsel bir ilişkiyi anlatan ilk kitabı Giovanni’nin Odası (1936) yayımlanmış, ardından da diğer eserleri sökün etmişti. Yirminci yüzyılın tabulaşmış konularını çekinmeden yazan ve söyleyen bir yazar olarak James Baldwin, Harlem’li bir siyah olarak 1924’te dünyaya geldiğinde köleleştirilmiş atalarının kaderinin içine doğmuştu. Ama eserleri ve dünya edebiyatına sağladığı katkıyla siyahların kaderini değiştirmişti Baldwin. James Baldwin 1987 yılında Fransa’da SaintPaul de Vence’daki evinde hayata gözlerini yumduğunda altmış üç yıllık yaşantısına romanlarının yanı sıra, şiirler, deneme ve oyunlar sığdırmıştı. AfroAmerikalı James Baldwin ve Türk Engin Cezzar’ın buluştukları noktadan itibaren arkadaşlıklarına tanıklık eden Dost Mektupları, Baldwin’e yakından bakmamızı sağlamış. Baldwin’in, Giovanni’nin Odası’nın (1957) yeni basıldığı ve sansasyon yarattığı dönemlerde Engin Cezzar da New York’tadır. Baldwin’in, “Yale Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden Lee Strasberg’in yönettiği Actor’s Studio’ya yeni gelen ve Elia Kazan’ın gözdesi olan genç Türk aktörü” Engin Cezzar’la tanışması bu dönemlerde gerçekleşecektir. Baldwin, Strasberg’in bir atalyö yapımı olarak tasarladığı Giovanni’nin Odası uyarlamasında Cezzar’ın Giovanni’yi oynamasını ister. Oyun için ön hazırlıklar yapılır, metin tekrar gözden geçirilir ve Baldwin tarafından yeniden yazılmasına karar verilir. Cezzar da bu çalışmada ona yardım edecektir. Bu süreçten sonra oyunun çatısı yeniden kurulur. Bu çalışmaların akabinde birkaç ay geçtikten sonra Baldwin, metni yazar ve bitirir. Tüm bunlar Engin Cezzar’la, James Baldwin’in yıllar boyu sürecek dostluğunun da başlangıcı olacaktır. Birbirlerine “kardeş” diye hitap eden, gerçekten de kan kardeş olan iki sanatçı, birçok projeye de ortak Engin Cezzar B GİOVANNİ’NİN ODASI Engin Cezzar’la James Baldwin’in Giovanni’nin Odası’nı oyunlaştırmak için başlattıkları projeyi diğer projeler izlerken, yaratıcılık konusundaki ortaklıkları dostluklarını ilerletecektir. Dost Mektupları’nda izlediğimiz Cezzar ve Baldwin ilişkisi, bir dostluk ve arkadaşlıktan öte anlamları da içermiş. 1950’ler ve 80’lere kadar olan süreçte dünyada yaşanan birçok talihsizlik karşısında dayanışma gösteren iki insan örneği olarak da anlamlandırdığımız Dost Mektupları, ezilen ve kendini yalnız hisseden insanları temsil işlevi de görmüş. İki sanatçıdan öte, iki insanın dayanışması enternasyonalist bir çizgide birleşmiş. Zira, mektupların içeriği, tüm insanlığı kucaklayan, düşünsel tasarıların paylaşımı ve hayata geçirilmesine yönelik yöntemlerle ilgili bilgiler de taşıdığından, iki insanın mektuplarda paylaştıkları bir nevi sanat ve edebiyatın döneme özgü halleriyle ilgili bilgiler içermiş. Dost Mektupları’nın ilk tarihi Baldwin’in Cezzar’a, Mac Dowell, Peterborough’tan gönderdiği 22 Kasım 1957 tarihiyle başlıyor. Birkaç acil telgrafın yanı sıra mektupların ve diğer karşılıklı gönderilerin tarihi 1957’den 1979 tarihine kadar devam ediyor. 57’lerin sonlarından itibaren New Yorktan Türkiye’ye dönen Cezzar, Muhsin Ertuğrul’un kendisine teklif ettiği Hamlet rolünden dolayı artık Türkiye’de yaşamaya başlar. James Baldwin İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 937 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle