06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Faraç’tan “PKK’nin Şifreleri” ve “Söyleyin Anama Ağlamasın” ‘Töre’rizm ve terorizm! Töreyi, feodaliteyi, bağnazlığı ve kadına şiddeti gerçek öykülerle süsleyen Mehmet Faraç’ın son kitabı ‘Söyleyin Anama Ağlamasın’, anaların gözünden töre olgusunu sorguluyor. “PKK’nin Şifreleri” ilginç analizlerle PKK’nin terörü nasıl siyasallaştırdığını gözler önüne seriyor. yazı ve kitaplarıyla okurlara aktarmaya çalışıyor. Hizbullah ve El Kaide üzerinde yazdığı 3 cilt kitabın ardından Mehmet Faraç bu kez bir PKK kitabıyla okurun karşında. TÜM YÖNLERİYLE PKK... Henüz piyasaya çıkan PKK’nin Şifreleri salt yukarıda sıraladığımız konulara değinmiyor. Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanan bu çalışmada, PKK’nin tüm kolları, faaliyetleri ve hareketlerini adım adım izleyen bir yazarın ilginç öngörüleri, saptamaları ve analizleri yer alıyor. Kuzey Irak’taki peşmerge liderleri Celal Talabani ile Mesut Barzani’nin örgüte yıllarca kucak açması, Suriye ve İran’ın kendi topraklarında PKK uzantılarına göz yumması, Irak’ı işgal eden ABD’nin, örgütü Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanması, Avrupa Birliği ülkelerinin örgütün yurtdışındaki faaliyetlerine büyük olanaklar sağlaması sayfaları süslüyor. Faraç, kitabında PKK’nin kuruluşunu, ilk kadrolarını, ilk eylemcilerini, askeri ve siyasi yapılanmalarını, milis örgütlenmelerini, Avrupa uzantılarını ve ABD ile ilişkilerinin boyutlarını da anlatıyor. PKK’nin, “Bir avuç eşkıya” diye tanımlandığı 1985’ten Bekaa Vadisi’ndeki 50 kişilik ilk silahlı gruptan 67 bin kişilik bir güce nasıl ulaştığı değil, Türkiye’ye 24 yıldır kan kusturan örgütün örgütlenme biçimi, eylem yöntemleri, iç kavgaları, örgüt içi infazlarının boyutlarına da işaret ediyor. PKK’deki eylem taktikleri, şehir yapılanmaları, sabotaj timleri, suikastları, lojistik unsurları, İran, Suriye ve Irak’taki kolları, Hizbullah’la ilişkileri, parasal bağlantıları, kaçakçılık yöntemleri kitabın ana konularını oluşturuyor. Barzaniciliğin Güneydoğu’daki yükselişinin boyutlarına yer veren bölümler dikkat çekiyor. Kamuoyunda uzun süredir tartışılan ve tepki çeken “Öcalan cezaevinden PKK’yi mi yönetiyor” şeklindeki tartışmanın gerekçeleri de çarpıcı örneklerle sıralanıyor. PKK’nin toplumda infial yaratan başta Ankara, İstanbul, Van ve Diyarbakır’dakiler olmak üzere büyük eylemlerinin perde arkasının da irdelendiği kitapta, örgütün Kuzey Irak’taki yapılanmaları, PKK’ye yıllardır sığınak olan Kandil Dağları da anlatılıyor. PKK’nin yayın organları üzerinden yürüttüğü psikolojik savaş ve propaganda yöntemlerini satır aralarından deşifre eden yazar, kamuoyunda pek bilinmeyen “derin PKK” ve “PKK’nin Susurluk”u gibi adlandırmaları da çarpıcı gerekçeleriyle gündeme getiriyor. Kitapta “hangi PKK” sorusuna ilginç yanıtlar veriliyor, bu arada sadece terörün değil Güneydoğu’da cirit atan karanlık güçlerin faaliyetleri de sıralanıyor. Türkiye’deki sayılı terör uzmanlarından biri olan Mehmet Faraç ilginç analizlerle PKK’nin terörü nasıl siyasallaştırdığını gözler önüne seriyor. PKK sınır ötesi operasyonlar ve kentlerdeki bombalı saldırılarla gündemi daha çok işgal edeceği benziyor. Düz ovada siyaset, pişmanlık yasaları ve terörün legalleşmeye çalıştığının tartışıldığı bir süreçte elinizde örgütün tüm boyutlarını anlatan bir kitap olmasında yarar bulunuyor. ? PKK’nin Şifreleri/ Mehmet Faraç/ Cumhuriyet Kitapları/ 400 s. Söyleyin Anama Ağlamasın/ Mehmet Faraç/ Cumhuriyet Kitapları/ 232 s. KİTAP SAYI 937 ? Gülşah DURAK P KK terörünün yansımaları Şırnak’ta geçen yılın sonlarında, bir hafta içinde 25 askerin şehit edilmesiyle birlikte Türkiye’nin gündemine tamamen oturdu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aralık ayının ortalarında başlattığı sınır ötesi operasyonlarla birlikte toplum artık terör haberiyle yatıp kalkıyor. Yalnız terör değil bir yandan da aynı coğrafyada töre şiddetinin sonuçları sosyal yaşamı kaosa sürüklüyor. İşte bu iki konu yani terorizmle yine yazarın deyimiyle “törerizm” Mehmet Faraç’ın ardı ardına çıkan iki kitabında çarpıcı biçimde ele alınıyor. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Mehmet Faraç, 12 yıllık Güneydoğu gazeteciliğinin ardından 13 yıldır İstanbul’da bir yandan terör, şeriat, şiddet ve kadın konularında ilginç analizler yazarken, bir yazar olarak da müthiş bir üretkenlik sergiliyor. Faraç’ın bundan on yıl önce yayımlanan Töre Kıskacında Kadın kitabı artık üçleme oldu. Yazar, Doğu Yakasında Yeni Bir Şey adlı kitabının ardından üçlemeyi geçen ay piyasaya çıkan Söyleyin Anama Ağlamasın’la tamamladı. Töreyi, feodaliteyi, bağnazlığı ve kadına şiddeti gerçek öykülerle süsleyen yazarın son kitabı, anaların gözünden töre olgusunu sorguluyor. Mehmet Faraç’ın 10 yıllık yazarlık deneyimi yalnızca kaleminin giderek daha çok çarpıcı hale geldiğini değil aynı zamanda kendi alanında uzmanlaştığını da kanıtlıyor. Söyleyin Anama Ağlamasın yalnızca bir inceleme kitabı değil. Bu çalışma, araştırmayla öykünün iyi harmanlanabilmesi halinde rahat okunabilen ve çok şey anlatabilecek eserler haline gelebileceğini de gösteriyor. YÜREK YAKAN ÖYKÜLER... Söyleyin Anama Ağlamasın’daki öyküler size salt berdel ve tecavüz dramlarının ardından kanla şekillenmiş ibret öykülerini anlatmıyor, bu öykülerin şekillenmesindeki gerekçeleri de gösteriyor. Tecavüze uğradığı için öldürülen genç kızlar, berdel denen prangaya bağlanmış kaderler, feodalitenin baskısı yüzünden çocuklarını katletmeye zorlanmış babalar, cinayetleri sadece derme çatma pencerelerin ardından ağlayarak izleyen anaların çaresizliği de kitapta karşımıza çıkıyor. Mehmet Faraç’ın bu kitabını Duygu Asena’ya ithaf etmesinin önemli bir nedeni var. Geçen yıl kaybettiğimiz kadın hakları savunucusu Asena, Faraç’ın on yıl önce çıkan ilk töre kitabı için kaleme aldığı bir yazıda, çalışmayı “kadın hakları yok diyenlere bir tokat” olarak nitelemişti. Töre üçlemesinin son kitabının sayfalarını çevirdiğinizde de gerçekler bir to kat gibi yüzünüzü yalayıp geçiyor. 21. yüzyılda töre vahşetinin can almaya devam ettiği bir ülkede, Güneydoğulu bir yazar töre denen olguyu “zehiri ve panzehiri aynı şişede duruyor” diye tanımlarken bunun nedenlerini utanç verici, hatta mide bulandırıcı tecavüz ve cinayet öyküleriyle veriyor. Tecavüz ettiği kızın babasına, diyet olarak kendi kızını veren bir babanın davranışı ne kadar iğrençse, tecavüze uğrayan kızını öldürmediği için evi taşlanan bir başka babanın dramı da o kadar yürek yakıyor. Kitapta bunlar gibi onlarca öykü yer alıyor. Mehmet Faraç töre şiddetini bu yüzden “törerizm” diye adlandırırken, bu sosyal travmanın sosyoekonomik ve sosyopolitik gerekçelerini de yazmadan edemiyor. Kadın sorunlarına duyarlıysanız, aynı zamanda Güneydoğu’nun viranelerinde geçen kahredici töre infazlarının yürek yakan öykülerini okuma cesaretiniz varsa Söyleyin Anama Ağlamasın’ın sayfalarını bir an önce çevirin. İşte o zaman televizyonlarda pohpohlanan feodal hikâyelerin perde arkasında gerçekte nasıl dramlar olduğunu, töre cinayetlerinin kasırlarda, köşklerde değil, kaderlerine terkedilmiş çaresiz kadınların yüreklerinde yaşandığını çok net biçimde göreceksiniz. PKK’NİN ŞİFRELERİ... Güneydoğu’yu elbette salt “törerizm” vahşeti vurmuyor. Son günlerde terör olayları ve terörle mücadelenin sonuçları da toplum olarak herkesi yakından ilgilendiriyor. PKK denen örgüt 24 yıldır Güneydoğu’da kan akıtıyor, kaos yaratıyor ve ayrılıkçı şiddetin yarattığı bunalım ülkenin gündeminden düşmüyor. Televizyonlarda terör örgütünün liderlerini, barındıkları yuvaları ve eylemleri anlatmak için onlarca kavram kullanılıyor. Yalnız bunlar değil, masa başa stratejistlerinin ekranlarda ahkam kesmesi de kafa karışıklığını arttırıyor. Ülkede yaşayan bireyler olarak nasıl bir örgütlenmenin tehdidi altında olduğumuzu bu yüzden tam anlamıyla kestiremiyoruz. O nedenle, yerinde yapılmış araştırmalar, sağlam öngörüler ve derin analizlerin yer aldığı kaynaklar giderek daha çok önem kazanıyor. Mehmet Faraç törenin ardından terör konusunda da bu sıkıntıyı giderecek bir çalışma olan PKK’nin Şifreleri’ni okurla buluşturuyor. Toplumun karşısında silaha sarılmış “bir grup eşkıya” mı duruyor?. PKK denilen örgütün cinayetlerinde tetiği kimler çekiyor? Ülkenin salt toplumsal yaşamını değil, ekonomisini de vuran terörün uluslararası bağlantıları nerelere uzanıyor? Şiddetin işbirlikçileri kimler? ÖCALAN DİNDAR MIYDI? PKK “Apocular”dan KongraGel denilen yapılanmaya nasıl uzandı? Abdullah Öcalan PKK’yi kurmadan önce dindar mıydı, Ülkü Ocakları’na gider miydi, en büyük özelliği yılan avcısı olması mıydı? Öcalan ilkokulu neden bir Ermeni köyünde okumuştu? Kürt bir babayla Türk bir annenin oğlunu dindarlıktan, milliyetçiliğe, sosyalizmden Marksizm’e, oradan da etnik bölücülüğe taşıyan güç nereden geliyordu? Mehmet Faraç, PKK terörünü tam 24 yıldır, yani örgütün eylemlere başladığı 1984 yılından bu yana izliyor. Sizler onu Cumhuriyet gazetesindeki analizlerinden, televizyon programlarındaki çarpıcı değerlendirmelerinden ve panellerdeki ilginç söyleşilerinden tanıyorsunuz. Yazar, 20 yılı aşkın süredir terörün boyutlarını SAYFA 10 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle