22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Oral Çalışlar’ın “Denizler İdama Giderken”i üzerine... “Islahı gayri mümkün” çocuklar John Berger, 10 Ekim 1967’de dünya ajanslarına düşen bir fotoğraf üzerine yazdığı yazıda, “Çok az rastlanan bazı durumlarda bir insanın ölümündeki trajedinin, onun tüm yaşamının anlamını tamamladığını, örneklediğini” söylüyordu. (John Berger, O Ana Adanmış, ‘Che Guevara’, s. 129) Fotoğraf, Vallegrande kasabasında bir ahırda, bir çeşme yalağının üzerine uzatılmış sedyede yatan ve açık gözleri, başucundaki resmi görevlilerden öteye, başka bir noktaya saplanan “ölü ele geçirilmiş” Che Guevara’ya aitti. İşte dönemin bu geniş açılı resminde, ön sıradakileri de arka sıradakileri de görünür kılmayı başarmış bir kitap Denizler İdama Giderken. Keşke daha uzun, daha kapsamlı olsaydı diye düşündürtmesi dışında, dönemin bazen kendiliğinden hızlanan, bazen de derin odaklar tarafından hızlandırılan akışını bütün aktörleri açısından açıkça göz önüne seriyor. Yalnız Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, İbrahim Kaypakkaya, Sinan Cemgil, Hüseyin Cevahir gibi dönemin mücadelesini kendi varlıklarında cisimleştiren isimleri değil, aynı zamanda birçok insanın, özellikle genç kuşakların pek iyi tanımadığı birçok devrimciyi dönemin bilincini yansıtan tarihsel özneler olarak ele alıyor. Sabahattin Kurt, Koray Doğan, Atilla Keskin, Mustafa Yalçıner, Alpaslan Özdoğan, Kadir Manga, Muzaffer Oruçoğlu, Ülkü Sağır, İlkay Demir, Necmi Demir, Cihan Alptekin, İbrahim Öztaş, Niyazi Yıldızhan, Ziya Yılmaz, Ömer Ayna, Saffet Alp, Sinan Kâzım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Hatice Alankuş, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Nihat Yılmaz…. Ve diğerleri, bugün yaşayanların ağzından bir insan olarak, duyguları, kararları, karakteristik özellikleri üzerinden anlatılıyor. Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga, Sinan Cemgil’le birlikte Nurhak Dağlarında 31 Mayıs 1971’de öldürüldüler. Mahir Çayan, Maltepe Cezaevi’nden tünel kazarak kaçtığında, yanında Ulaş Bardakçı ve Cihan Alptekin’in yanı sıra Ömer Ayna ve Ziya Yılmaz vardı. Darbe koşullarında yurtdışına çıkmaktı kaçışın esas amacı ya da kaçanlar, verilen bu karara uyacaklarını belirtmişlerdi. Ama idamı istenen Denizleri öylece bırakıp kaçmak sinmedi içlerine. Bir şeyler yapmak lazımdı… Önce 18 Şubat 1972’de uğradıkları baskında Ulaş Bardakçı öldürüldü, Ziya Yılmaz ağır yaralı olarak yakalandı. Sonra Denizleri kurtarmak amacıyla Ankara’ya giden Mahir Çayan ve Cihan Alptekin’e yardım eden ODTÜ öğrencisi Koray Doğan, kaçarken, nişanlısının evinin önünde sırtından vurularak öldürüldü. Ve ardından Kızıldere. ‘MİT’çi Mehmet Eymür’ün anılarında aktardığına göre, operasyonun başında o zaman MİT Müsteşarı olan 12 Eylül darbesinin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin vardı. Mehmet Eymür de orada hazırdı. 12 Martçılar ellerini ovuşturdular. 31 Mart 1972 günü üç İngiliz teknisyen ve on devrimci genç bombalarla yok edildiler: Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sinan Kâzım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy ve Saffet Alp öldürüldüler, Ertuğrul Kürkçü ise yakalanmıştı.” (s.20) Arkadaşlarının Keko Niyazi diye çağırdıkları Niyazi Yıldızhan, 4 Mayıs KİTAP SAYI ? Şöhret BALTAŞ erger yazısında, ölümünden sonra cesedine yaptıklarına bakılarak, Che’yi ölü ele geçirenlerin kafa yapısı hakkında bir fikir elde edebileceğimizi belirterek sıralıyordu: “Önce sakladılar cesedi. Sonra sergilediler. Sonra bilinmeyen bir yerde adsız bir mezara gömdüler. Sonra kazıp yeniden çıkardılar. Sonra yaktılar. Ama yakmadan önce, daha sonra teşhis edilebilsin diye parmaklarını kestiler.” (John Berger, O Ana Adanmış, ‘Che Guevara’, s. 128) Bu telaş, bu korku, bu panik hali, ölülerini bile teslim almak için binlerce dilekçe verip binlerce sorgu sual yaşamak zorunda kalmış biz buralı insanlara, başkaldırıdan ürkmenin, statükonun sorgulanmasına gösterilen tahammülsüzlüğün dilinin, dünyanın her yerinde aynı olduğunu göstermiyor mu? Berger, başucunda burnunu mendiliyle örten bir albay, bir ABD istihbarat ajanı, birkaç Bolivyalı asker ve gazetecinin durduğu Che fotoğrafını, Rembrandt’ın Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi adlı tablosuyla karşılaştırarak, iki resmin aynı işlevi üstlendiğini, ikisinin de “ölü ile ders verme” amacını güttüğünü söylüyordu. Ölü ile ders verme, yüzlerce yıldır egemenlik sahiplerinin isyancılara karşı kullandığı en “etkili” yöntemlerden biriydi zaten. Ama aksiliğe bakın ki, ibreti âlem için eski zamanlarda meydanlarda gezdirilen, sonraları teknolojinin “nimetleri”nden faydalanılarak fotoğrafla, televizyon görüntüsüyle, internete verilen video kayıtlarıyla saptanan, hepsi de ölmeden önce gördüğü eziyeti olanca ağırlığıyla yansıtan bu ölü bedenler, baş eğme konusunda bir “ders” olacağına, “başkaldırı”nın sembolü haline geliyor, yıllar onların adlarını sileceğine, tersine adlarının etrafını bir hale ile çeviriyordu. Hatta bu hale zamanla öyle bir çeper haline geliyordu ki, yıllar içinde, gerçeği olduğu gibi görmeyi zorlaştıran “kahramanlık masalları” yazılıyordu. Son yıllarda kapitalizm, belki de bu efsanenin içerdiği tehlikeli potansiyelin SAYFA 14 B farkına vararak, belki de piyasanın kural tanımaz, pervasız arsızlığı içinde, açık ve yalansız baskı yerine, manipülasyonun her türünü kullanmanın daha akıllıca olduğunu fark etti. Siyah derililer üzerindeki sistematik baskı, askeri cuntaların “kaybettiği” insanların hikâyeleri, yok edilen hayvan ve bitki türleri, çevre katliamları, Spartaküslerden başlayıp günümüze uzanan özgürlük savaşçılarının yaşamöyküleri, birer birer gözlerimizin önünde canlandırılmaya başlandı. Ancak hepsinin ortak bir yönü vardı: Kahramanlık masalları sistemin sınırları içine hapsedilmiş söylemlere sahip olan ve yenilmeye mahkum “iyi”lerden oluşturuluyordu. Böylece efsanelerden, ulaşılamayacak, tarihin belli bir döneminde yaşanıp bitmiş ve asla geri dönülemeyecek “popüler eski zaman hikâyeleri” yaratıldı. “Onlar saf ve iyi niyetli çocuklardı, ama hatalı davrandılar veya kötü niyetlilerin kurbanı oldular” gibi “anlayışlı” ve kabul edilebilir bir sona ulaşıp hayatın değişmezliğini, başka bir hayatın kurulma ihtimalinin imkânsızlığını bir kez daha, hem de sol gösterip sağ vurarak vurgulamış oldular. Çünkü ne kadar kabul edilebilir bir dille yapılsa da, ilan edilen şey, değişebilirlik ihtimalinin “son”uydu. Tarihin sonu… Film bitti, son. Tam da bu yüzden, bizim efsanelere değil, tarihin gerçek anlatımına ihtiyacımız var. Tarihimizin bir noktasında olup bitenlerin beş on iyi niyetli, yurtsever gencin kendini ortaya atmasıyla ortaya çıkmadığını, o tarihsel dönemde mevcut şartların başkaldırı bilincini oluşturduğunu, tarihsel olarak öne çıkan başaktörlerin gerisinde, binlerce genç, yaşlı, öğrenci, işçi, köylü ve öğretmenin bulunduğunu ve bu yığınsallığın hiçbir “niyet”le açıklanamayacak bir tarihsel zorunluluk, tarihin “bilinci” olduğunu görmeye, göstermeye, açığa çıkarmaya ihtiyacımız var. MAHİRLER HAPİSTEN KAÇIYOR “Denizler İdama Giderken”, adını, bu toprakların belleğine kazınmış, yığınla çocuğa adı verilmiş bir “kahraman”dan almasına rağmen, tam da bu kaygıyla, ülkenin tarihinde son derece önemli yeri olan bir dönemin ruhunu açığa çıkarmak, dönemin koşullarının genç insanların bilincine nasıl yansıdığını aktarmak amacıyla yazılmış bir kitap. Kitabı okurken, bir resim açılıyor gözünüzün önünde: 1950’lerden itibaren hızlanan sanayileşme ve kentleşme, kentlerde oluşan işçi mahalleleri, bir gecede yapılıp yıkılan gecekondular, montaj sanayiyle birlikte gelişen dışa bağımlı sermaye, bağımlılığı katmerli hale getiren Amerikan yardımları ve 27 Mayıs Anayasası’nın da olanakları genişlettiği bir çerçevede yaşanan sendikalaşma, hak arama mücadeleleri, ülke tarihinde ilk kez emekçiden yana seçeneklerin siyasi arenaya dahil oluşu, Türkiye İşçi Partisi deneyimi ve giderek partinin boyunu aşan sosyalizm ve devrim arayışları… Bu arada dünyada yaşanan Çin, Küba, Vietnam deneyimlerinin ülkeye hızla yansıması ve sınıfsal karşılıklarını bulması… ? CUMHURİYET 937
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle