Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Kapı/ Magda Szabó/ Çeviren: Hilmi Ortaç/ YKY/ 260 s. Bir yazar ve ona ev işlerinde yardımcı olan yaşlıca hizmetçisi... Önceleri birbirlerini anlamakta ve benimsemekte zorlanırlar. Zamanla, çocukluk ve gençlik travmaları Macaristan’ın yakın tarihiyle birlikte örülmüş, bu başına buyruk, mesafeli, tragedya kahramanlarını andıran anne figürüyle yazar arasında çatışmalı ve neredeyse tutkulu bir ilişki kurulur. Hayvanların ve insanların dilinden anlayan, cesur, bilge Emerenc, yazarın yaşama, sanata ve ölüme ilişkin doğru bildiklerini sorgulamasını sağlar. Magda Szabó’nun ince hüzünlü bir mizah duygusuyla kaleme aldığı, otobiyografik unsurlar da taşıyan bu romanı ona 2003 yılında yabancı roman dalında Fransa’nın saygın ödüllerinden olan Femina’yı kazandırdı. Light Günlük/ Mahfi Eğilmez/ Remzi Kitabevi/ 320 s. “Toplumsal korkunun kişisel yansımasını ilk kez 1950’lerde küçücük bir çocukken yaşadığımı hatırlıyorum. Sonra 1960 ihtilali geldi. Ardından 12 Mart’ta evdeki ders kitaplarına bakıp da bizi sol örgüt üyesi diye tutuklarlar mı korkusu. 1980’lerde bu kez piyasa ekonomisine geçiş korkusu. 1990’larda finansal krizler ve devalüasyon korkusu, 2000’lerde ekonomik kriz ve konsolidasyonmoratoryum korkusu. Ayrıca bunların yanında sürekli var olan kimliğimi evde unutmuş olmalıyım korkusu, banyodayken sular kesilir mi korkusu, milli maç yayını sırasında elektrikler kesilir mi korkusu ve daha niceleri...” Bu kitapta, Mağfi Eğilmez’in günlüğü yer alıyor. İktisadi Aklın Eleştirisi/ André Gorz/ Çeviren: Işık Ergüden/ Ayrıntı Yayınları/ 296 s. Kapitalistler, “duvar”ın yıkılışının ardından kendileri için daha uygun bir “vahşet” ortamının oluşmasının sevinciyle, “solun öldüğünü” ilan ettiler. Oysa ölen, kapitalizmin platformundan çıkamadığı için gayriinsani bir niteliğe bürünen reelsosyalizmdi... “Duvar”ın yıkılmasından önce de reelsosyalizme karşı çıkan Gorz, bu kitabında, kapitalizmin ve reelsosyalizmin benzerliklerini göstererek asıl onların öldüğünü söylüyor. Sanayi toplumlarının iki yüzyıllık ütopyası olan kapitalizmin ve reelsosyalizmin çöktüğünü, bu krizin, modernliğin değil, modernliğin üzerinde yükseldiği önermelerin; aklın değil, akılcılaştırmaların krizi olduğunu söyleyerek yeni bir sosyalist ütopya imkânlarını tartışıyor. Öncelikle “her şeyin sayılabilir ve satılabilir olduğu”, “daha fazlanın daha değerli olduğu” iktisadi akılsallığı reddediyor. İktisadi aklın kutsallaştırdığı “çalışma”yı sert bir biçimde eleştirirken üretim, tüketim, verimlilik kavramlarını da sorguluyor. SAYFA 26 Neş’et İkiz’dir. İkiz’in anılarında Kıbrıs çıkarmasının tüm aşamaları yer alıyor. İzmir’de Üç Gün ve Bir Gece/ Nedret Gürcan/ Agora Kitaplığı/ 392 s. “Evet Mehlika, dün gece anımsarsan şenlikli sesleriyle gökyüzünün alçak yerinden, üzerimizden bir kuş sürüsü geçmişti. Tam fırının önündeydik sanırım. Sana, ‘Bak Mehlika, kuşlar,’ demiştim. Sen de bana, ‘Hep geçiyorlar buralardan, bizim evin üstlerindeyken alçalıyorlar, sanki beni görüyorlar pencerede ve ‘gel seni de götürelim,’ diyorlar, sonra da denize doğru çığlıklarla akıp gidiyorlar...’ demiştin. Bununla ne demek istediğini sormuştum sana. Gecenin o yapışkan sıcağında bana sarılarak bir titreme nöbeti geçirdin ve ‘Yollarda bir kez gördüğümüz insanı bir daha göremeyiz, o yaşıyor olsa da bir ölü gibidir bizim için, bir kez daha onu görmek milyonlarda bir olasılıktır... Geçerken baktığımız bir ağacı da, evimizin üstünden uçup giden kuşları da,’ demiştin.” Nedret Gürcan’ın yeni romanı “İzmir’de Üç Gün ve Bir Gece”. Gizli Tarih/ Joel Levy/ Çeviren: Perran Fügen Özülkü/ İthaki Yayınları/ 274 s. Kennedy suikastının karanlıkta kalan yanları neler? Vatikan’ın tarih boyunca yaptığı gizli anlaşmalarda hangi çıkarlar yatıyor? İtalyan Başbakanı Aldo Moro neden öldürüldü? Pek çok karanlık olayda adı geçen Opus Dei kimlerden oluşuyor ve amacı nedir? Türkiye’de de tartışılan ünlü Bielderberg grubu nasıl çalışıyor, kimlerden oluşuyor? Gizli Tarih, merak uyandıran, soru işaretleriyle dolu pek çok tarihsel olayın perde arkasına bakıyor. Antik dünyanın gizemli kültlerinden efsanevi Pers Suikastçılara, Serbest Masonlara ve Illuminati’ye kadar bütün kült ve komploları, planları ve casusları ortaya çıkarıyor. Altkültür/ Chris Jenks/ Çeviren: Nihal Demirkol/ Ayrıntı Yayınları/ 200 s. Altkültür kavramı, Chris Jenkse göre, toplumbilimlerinin yüzleşmesi gereken önemli bir paradoksu barındırır. Altkültür fikri farklılığı yalıtsa da, farklılık odağındaki ortaklığı anlatır. Jenks, bu kavramın toplumbilimler içerisindeki çözümlemesiyle işe başlıyor; Tönnies, Dürkheim ve Marx ile Weber gibi usta kuramcıların çerçevesinde yaptığı arkeolojik kazıyla, altkültürün tarih öncesini açığa çıkartıyor. Parsons’ın sistemler sosyolojisiyle birlikte kavramın son yapısal izi sürülürken, Stuart Hall ve Birmingham Okulu’nun yapıtları, Althusser ve Gramsci’nin ideoloji anlayışıyla birlikte kavramın haritasını tamamlıyor. Jenks’in gözler önüne serdiği bu haritada ilkel toplumların tabuları, organik ve mekanik yapılar, iç içe geçmiş sistemler, kapitalizmin gözden çıkardığı lumpenler, toplumsallaşan benlikler, canlı bir kent, tutunamayan esrarkeşler, sefil göçmenler, avangard bohemler, açık fikirli mafya babaları, asi gençler, kayıp ötekiler ve derinden derine bir sınır deneyiminin dünyası var. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 912 Bir Kadının Penceresinden/ Oktay Rifat/ YKY/ 200 s. “Bir sıkıntı vardı içinde Filiz’in. Çözülmeyen düğümün, çıkmayan çivinin, dönmeyen vidanın, yerli yerine oturmayan kapağın verdiği daralmaya benzer bir sıkıntı. Anlamadığı, anlayamadığı bir şeyler dönüyordu. Kirli işlerin kokusu, İstanbul’un havasında yerel esintilere karışarak, ağır ve sinsi, mahalle aralarına dek yayılıyor, sıva deliklerinden, aralıklardan, eşiklerden odalara, mutfaklara, eşyaya, gündelik yaşama siniyordu. Anlayamıyordu Filiz ama kokuyu alıyordu. Olmuş bir kan çıbanından geliyordu sanki koku. Gazeteler çalan çırpanların, devlet hazinesini soyanların, komandoların, şeriatçıların, öldürülen gençlerin öyküleriyle doluydu. Kimi insanlar yine eskisi gibi yaşayıp gidiyorlardı. Rakı içiyorlar, yönetimi eleştiriyorlar, atıp tutuyorlar, sonra geceleri yan gelip sabaha dek horul horul uyuyorlardı. Bu farfaraların başına bir iş gelmediği, gelmeyeceği belliydi. Buna karşılık bir kıyım vardı içten içe ve kimi zaman açıktan açığa. Kimdi, kimlerdi bu kıyıma uğrayanlar! Selim ve benzerleri, diye düşünüyordu Filiz. Sonra düşünce içeriğinden soyunuyor, Selim kalıyordu tek başına kıyımın önünde.” Oktay Rifat’ın 1976 yılında yayımlanan ilk romanı “Bir Kadının Penceresinden”, 1975 Türkiyesi’nde İstanbul’un aydınlar çevresinde geçen, üç çocuk annesi, evli bir genç kadınla genç ve evli bir devrimcinin yasak aşk hikâyesine odaklanıyor. İç Savaş/ Gaius Iulius Caesar/ Çeviren: Furkan Akderin/ Alfa Yayınları/ 188 s. İÖ 133 yılında Gracchus kardeşlerin reform girişimleriyle birlikte Roma’da başlayan iç savaş, Octavianus’un Marcus Antonius’u İÖ 31 yılında mağlup etmesine kadar devam etmiştir. İç savaş yıllarının en önemli simaları arasında Pompeius ve Caesar yer almaktaydı. Bir tarafta senatus tarafından desteklenen Pompeius, diğer tarafta Gallia Savaşı’ndan başarıyla ayrılmış ve Roma’da diktatörlük yönetimi kurmak isteyen Caesar... İç Savaş bir yandan bu dönemi ayrıntılarıyla gözler önüne sererken bir yandan da Caesar’ın siyasi propagandası niteliğini taşıyor. Bir Ada, Bir Dava, Bir Savaş/ İ. Neş’et İkiz/ Alfa Yayınları/ 334 s. “Kıbrıs Davası, bir TürkYunan davasıdır. Yunanlıların milli hedeflerinde, ‘Megali İdea’larında, ilk günlerden beri hiç değişmeyen ‘Enosis ve yalnız Enosis’ hedefleri vardır. Bu dava, bizim milli güvenliğimizin ve yaşamsal çıkarlarımızın bir parçasıdır.” Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılanlardan biri de, Ada’ya ilk çıkan birliğin komutanı İ.