06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Tatilde kitap okunur mu?" diyordu bir dostum. Adı üstünde "tatil"di. "Peki, ne yapılır" diye sormadım, çünkü alacağım cevabı biliyordum. "Yenilir, içilir, yatılır! Denize girilir, güneşlenilir”. Zaten bu nedenle tatil köyleri "her şey dahil" fiyatlar veriyorlar. Her şey dahil ama okumak değil. slında sormam gereken soru; "Ne zaman kitap okunur?" Bu sorunun cevabını şiddetle merak ediyorum. Çünkü birçok okur yazarın artık hayatında okumaya yer olmadığını biliyorum. Kışın kitap okuyamıyorlar çünkü yapacakları çok önemli işleri var. Çalışacaklar, alış veriş edecekler, eşe dosta zaman ayıracaklar ve o kadar yorgunluktan sonra erkekler maç seyredecek, kadınlar televizyon dizisi. Bu rutinde kitaba yer yok. Yirmi dakika gazete, bir saat kitap okumak mümkün değil(!). Yılbaşı, bayram tatillerini saymıyorum, koskoca yaz tatilinde kitap okumaya zaman bulamayan iki günlük tatillerde nereden zaman bulsun! Kısacık da olsa tatiller benim için kitap okuma zamanıdır. Yıl içinde okunmak istenip de bir türlü okunamayan kitapların zamanı. Güzel bir deniz kıyısında, serin bir gölgede hele hafif de bir rüzgâr varsa kitap okumanın keyfine doyum olmaz. Hızlı ve verimli bir okuma olanağı sağlar tatil günleri. Dertlerden, tasalardan azade, kafamı kitaplarda anlatılanlara verir, okurum. Bu yılki beşaltı günlük tatilimiz de böyle geçti. Hemen her güne bir kitap sığdırmayı başardım. Hatta bazen hızlı gittim, bir güne iki kitap sığınca son iki günü kitapsız geçirme korkusu sardı. Neyse ki, Bodrum kitapsız kitapçısız tatil yörelerinden değil. Beyoğlu'ndaki İstiklal Kitabevi, bir kitap fuarı diyebileceğimiz büyüklükte bir yer açmış ilköğretim okulunun bahçesine. Otuz bin çeşitten fazla kitabı satışa sunmuş. Eksiklerimizi oradan tamamladık. Metin CELAL Okuduğum Kitaplar A Tatilde kitap okunur mu? Zemberekkuşu'nun Güncesi adlı romanlarını Türkçede yayınlamıştı. Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında Türkçedeki son kitabı. Romanın konusu kısaca şöyle; Tokyo'nun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülmüş, iyi bir evlilik yapmış ve iki kız çocuk sahibi olmuştur. Şehirde iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyeri vardır. Yine de, hayatı ve kariyeriyle ilgili, rahatsız edici, sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı, ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran güzel Şimamoto'nun anısı, kalbini gölgelemektedir.Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamoto'nun tekrar karşısına çıkmasıyla, hayatı çok daha karmaşık ve garip bir hale gelir. Murakami'nin rahat bir anlatımı var. Kitaba kendinizi kaptırıveriyorsunuz. İngilizceden çevirildiğinden olsa gerek bazı rahatsız edici söyleyişler var ama çeviri genelde başarılı. Bu dünya yazarını tanımak için "Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında" (Doğan Kitap, Çev. Pınar Polat) iyi bir fırsat. yıl önce ortadan kaybolan bir genç kadının akıbetini araştırıyor. O dönemde yedi yaşında olan Violet'in kızı Daisy, annesinin gerçek akıbetini ortaya çıkarması için Millhone'dan yardım istiyor. Violet, kısa hayatı boyunca kasabadaki bütün erkeklerle flört etmiş olduğu için, ortalık skandal çıkaracak sırlar ve olası şüphelilerden de geçilmiyor. Evini, küçük çocuğunu bırakıp gitti mi yoksa bir cinayete mi kurban oldu? Sue Grafton, alıştığımız birinci tekil anlatımının yanı sıra bu kitapta geçmişe dönüp kayıp Violet'i tanıyanların ağzından o günleri anlatıyor. Hızla okunan bir kitap. Anlaşılan çevirmen de kitabı hızla çevirmiş. Okunup düzeltilmeden de hızla basılmış. Kitabı okurken bariz anlam hatalarıyla, çeviri yanlışlarıyla karşılaşıyorsunuz. Bu durum da bir polisiye için pek iyi bir şey değil. Çünkü polisiyelerde ayrıntılar çok önemlidir. teklifiyle Monte Carlo'da evlenmeye karar veriyor. Patronunun söz verdiği gibi nikâhına gelip şahidi olmaması ve genç çifti rüya gibi bir balayı için teknesiyle alıp götürmemesi üzerine genç çift zor durumda kalıyor. Bertram otel parasını ödeyebilmek için kumar oynamaya başlıyor ve eski bir kumarbazdan bir duble içki karşılığı aldığı formülle rulet masasında kazanmanın sistemini çözüyor. Bir anda milyonlarca frank kazanıyor ve çalıştığı şirkete ortak olabilecek duruma geliyor. Parayla saadet olmadığı için, henüz yeni evlendiği karısıyla arasındaki ilişki bozuluyor. Karısı, Bertram'ı terk edip orada tanıştığı bir gençle birlikte olmaya karar veriyor. Bertram kendini bu duruma düşüren patronundan intikam almaya hem de karısını geri kazanmaya karar veriyor. Büyük usta Graham Greene, tatlı bir aşk romanı yazmış. Lafı uzatmadan, ama tüm duyguları kavrayıp yansıtarak aşk hikâyesinin çevresinde karı koca ilişkilerini, iş dünyasını, zenginlik ve yoksulluk kavramlarını sorgulamış. Robert Walser SESSİZLİĞİN S’Sİ Türkiyede dahil olmak üzere tam 28 ülkede kitapları yayımlanan ve 26 dile çevrilmiş bir yazar Sue Grafton. Kadın dedektif kahramanı Kinsey Millhone'un yer aldığı romanları ile ünlenmiş. Her roman bir harfle simgeleniyor. A'dan başlayıp S'ye dek ulaştığına göre yakında alfabeyi tamamlayacak. Kinsey Millhone'un Türkiye'de Oğlak Yayınları'nda yayınlanmaya başlayan maceralarını Artemis'te okumaya devam ediyoruz. "Sesizliğin S'si"nde (Artemis yay.Çev. Canan Sakarya) Kinsey Millhone, 34 Graham Greene Haruki Murakami SINIRIN GÜNEYİNDE GÜNEŞİN BATISINDA Haruki Murakami, günümüz dünya edebiyatının en önemli adlarından sayılıyor. Tüm kitapları hemen dünya dillerine çevriliyor. İlk kitabını 1979'da yayınlamış. Romanları, hikâye kitapları ile Japonya'da çeşitli ödüller almış ama ona asıl ününü kazandıran 16 dile çevrilen “İmkânsızın Şarkısı” (1987) olmuş. Japonya'nın XX. yüzyıldaki en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu gerekçesiyle de eleştiriliyor. Haruki Murakami, çağdaş insanın ortak bireysel sorunlarını anlatıyor. O nedenle de tüm dünyada ilgi çekiyor, okunuyor. Doğan Kitap, Murakami'nin İmkânsızın Şarkısı ve SAYFA 12 Sue Grafton KAYBEDEN HEPSİNİ ALIR Graham Greene, yirminci yüzyılın en çok okunan yazarlarından biriydi. Bizde polisiye yazarı olarak tanınmasına rağmen edebiyatın hemen her alanında yazmış bir yazar. Çok okunmasının yanında edebi değeriyle de takdir edilmiş. Pek çok romanın yanında, birkaç öykü kitabı, dört gezi kitabı, altı oyun, üç otobiyografi, iki biyografi ve dört çocuk kitabı yayınlanmış. Ayrıca yüzlerce makale, film ve kitap eleştirileri yazmış. Dördüncü romanı “İstanbul Treni” ile Dünya çapında üne kavuşmuş. Pek çok romanı ve öyküsü filme çekilmiş. 1991'de kaybettiğimiz Greene'nin bir çok kitabı Türkçe'de de yayımlandı ve ilgi gördü. Everest Yayınları'ndan çıkan "Kaybeden Hepsini Alır"da (Çev. Yiğit Değer Bengi) sadece sayılarla arası iyi olan sıradan bir muhasebeci yardımcısının kumar oynamaya başlaması ile birlikte değişen hayatı anlatılıyor. Bertram, patronunun JAKOB VON GUNTEN "Peri masallarının bittiği yerde, Walser başlar... O Franz Kafka'nın en sevdiği yazarlardan biridir'' demiş Walter Benjamin. Herman Hesse, “Eğer Walser dünyayı yönetenler arasında yer alsaydı, artık savaş çıkmaz, onu yüz bin kişi okusa, dünya daha yaşanası bir yer olurdu'' demiş. Robert Walser, 1878'de İsviçre'nin Bern şehrinde doğmuş. Şiirleri ve kısa oyunları ilgi toplamış. İlk kitabı Rilke ve Hofmannstal'ın yayıncısı tarafından basılmış. Dönemin prestijli dergilerinde yazmış ve ciddi sanat çevrelerine kabul edilmiş. 1909'da “Jacop von Gunten”i yazmış. İlgi görmüş ama büyük şehre, entelektüel olmaya bir türlü alışamamış. 1913'te İsviçre'ye döndüğünde başarısız bir yazar sayılıyormuş. Edebiyattan kopmuş. Son yıllarını bir akıl hastanesinde geçirmiş. Bir kış günü yine olağan yürüyüşlerinden biri sırasında kalp krizi geçirerek, 1956'da ölmüş. Öldüğünde neredeyse hiç tanınmıyormuş. Yapıtlarından hiçbiri başka dillere çevrilmemiş. Tamamen unutulan Walser, Carl Seelings'in çabalarıyla tekrar gündeme gelmiş ve XX. yüzyılın önemli edebiyatçılarını etkilemiş. Kafka'nın esin kaynağı, öncülü sayılmış. Doğan Kitapçılık'ın yayımladığı "Jacop Von Gunten" (Çev. Gül Gürtunca) en önemli eseri sayılıyor. Çok sıradan bir hayatın içinde Jacop'un yaşadığı kişisel değişimi izliyoruz. Düşünmekten kaçıp her şeyi olduğu gibi kabul ettiği bir boşluğa doğru ilerliyor. Walser'in çok yalın bir anlatımı var. Uzun cümleler kurmadan, betimlemelere girmeden bir atmosfer yaratıyor. Jacop'la birlikte Benjamenta Erkek Enstitüsü'nde hiçbir şey öğrenmeden günlerinizi geçirdiğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Ama Walser'in birçok cümlesi altı çizilecek önemde. Felsefi derinlik o yalınlığın içinde daha da çarpıcı hale geliyor. ? KİTAP SAYI 912 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle